Sömürü bodrumları: Tekstil atölyeleri

Sağlıksız koşullardaki tekstil atölyelerine ucuz işgücü olarak doldurulan Kürt işçiler, AKP döneminin çifte zulmü altında.

Türk sömürgeciliğinin savaş ve talan siyasetinin göçerttiği Kürtler, Türk metropollerinde de ucuz işgücü olarak sömürülüyor. Yüksek binaların bodrum katlarında uzun saatler boyunca sağlıksız koşullarda çalışmaya mahkum edilen tekstil işçileri, sömürü düzeninin en somut örneklerinden birini oluşturuyor. İstanbul’un bir çok bölgesinde sağlıksız koşullarda çalıştırılan tekstil işçileriyle konuştuk.

AKP DÖNEMİNDE ÇOCUK İŞÇİ OLDU

Elif  Akbaba, 19 yaşında. Henüz çocuk yaşta, yaz tatillerinde tekstil atölyelerinde ortacı olarak emek sömürüsüyle tanışan Elif, 8. sınıftan sonra ailesinin ekonomik durumu nedeniyle okulu bırakarak tekstil atölyelerinde tam zamanlı olarak çalışmaya başlamış. Makinacı olarak 4 senedir çalışan Elif, tekstil atölyelerinin insanlık dışı koşullarına dikkat çekerek, “Sabah erken saatlerde geliyoruz, bodrum katlarda havasız ortamda 11 saat çalışıyoruz. Çok zor şartlarımız ama çalışmak mecburiyetindeyiz” dedi.

Emeğinin karşılığını alamadığının farkında olan Elif, AKP döneminde çocuk yaşta işçi olarak çalışmak zorunda kaldığını anımsatarak, sömürü ve yoksulluk dışında birşey yaşamadığını kaydetti.

ATÖLYELER HASTALIK SAÇIYOR

İstanbul’a 2004 yılında Nusaybin’den gelen İrfan Öz, 13 yıldır tekstil atölyelerinde çalışıyor. Tekstil atölyelerinin emek sömürüsünden önce birer hastalık alanı olduğunu kaydeden Öz, şunları paylaştı: “Tekstil atölyeleri insanlık dışı, sağlıksız ortamların olduğu apartman bodrumlarında. Kanserojen madde barındıran kumaşlar, alerjik hastalıklara neden olan tozlar, bronşit, astım ve her türlü hastalığa maruz kalıyoruz. Her alanda olduğu gibi tekstil alanında da sömürü ve insanlık dışı şartlar her geçen gün artıyor. Tekstil işçiliğine başladığım günden bu yana her şey  gittikçe daha da kötü bir hal aldı."

DEVLET ZULMÜNDEN UCUZ İŞGÜCÜNE

Zeynep Akbaba, 21 yaşında. 11 yaşından beri tekstil işçisi. Ailesi 90’lı yıllarda Türk devletinin koruculuk dayatması ve zulmünden kaçarak önce Mardin'in Midyat ilçesine, ardından da İstanbul’a taşınmış. Zeynep, ilkokuldan sonra okulu bırakarak, tekstil atölyelerinin ağır iş ortamında çocuk işçi olarak çalışmaya başlamış. Okumak istediğini ama devletin zulüm ve sömürüsü nedeniyle çocuk yaşta işçi olduğunu belirten Zeynep, her gün 11 saat durmadan çalıştıklarını söyledi. Zeynep, ülkelerinden koparıldıklarını ve geldikleri metropollerde de sömürgeci politikalara maruz bırakıldıklarının altını çizdi.

EVLERİNİ YIKTILAR, EMEĞİNİ ÇALIYORLAR

Nusaybin’de evleri devlet güçleri tarafından yıkılan Fatma Kaya, 9 kardeşi, anne ve babası ile İstanbul’a gelmiş. Nusaybin’de maddi durumlarının iyi olduğunu ancak devlet güçlerinin Nusaybin’i yakıp yıkması nedeniyle ev ve dükkanlarının yıkıldığını söyledi. İstanbul’da tekstil işçisi olarak çalışmak zorunda kaldığını belirten Kaya, emek sömürüsünün yanı sıra yaşadıkları kimlik baskısına da dikkat çekti. Kaya, tekstil ortamında sağlıklarından da olduklarını dile getirerek, kirada oturan ailesinin ekonomisine katkı sunmak zorunda olduğu için bu büyük adaletsizliğe katlandığını vurguladı.