Korku ve utanç başkentine çevrilen Reqa artık özgür

Ocak 2014’te DAİŞ tarafından işgal edilene kadar Suriyeliler dışında pek de kimsenin bilmediği Reqa yaşadığı ve yaşattığı kabusla birkaç yıldır tüm dünyanın gündemindeydi.

DAİŞ Reqa’yı korkunun ve utancın başkentine çevirdi, QSD güçleri ise bizzat DAİŞ’in kalbine operasyon düzenleyerek korku imparatorluğuna en ölümcül darbeyi vurdu.

Reqa’yı özgürleştirmek için 5 Kasım 2016’da ilk aşaması başlatılan Fırat’ın Gazabı Hamlesi 17 Kasım 2017’de son aşaması Büyük Savaşında tamamlanmasıyla zaferle sonuçlandı.

Reqa neresidir, sosyal kültürel yapısı nasıldı, vahşi selefi cihatçıların elinde neler yaşadı? sorularının cevaplarını arayacağız.

REQA COĞRAFYASI VE İÇ SAVAŞ ÖNCESİ DEMOGRAFİK YAPISI

Doğudan Halep’e 160 km uzaklıkta bulunan kent, Girê Spî’nin güneyinden Hesekê’nin batısına ve Dêra Zor kentinin kuzeybatısına bin 962 km uzanıyor. BAAS Rejimi döneminde Girê Spî kenti ve Kobanê’nin bazı köyleri Reqa’ya bağlı idi.

Savaştan önce 14 şehirli Suriye’nin nüfus bakımından 6. büyük ili olan Reqa’nın nüfusu 220 bin civarındaydı. Savaş öncesi nüfusun ağırlıklı oranı Sunni Arap olmasına karşın, yüzde 20 oranda Kürt, yüzde 10 oranında Ermeni, nüfusunun olduğu da biliniyor.

NUSRA VE DAİŞ ÖNCESİ SOSYAL YAPI VE EKONOMİK DURUM

Reqa’da hakim yaşam biçimi aşiret yapılanmasına dayanıyordu ve Nusra ve DAİŞ döneminde de bu sürdü. Kent nüfusu El-Cês, El-Bo-Seraya, El-Sexane, El-Bo-Esaf, El-Bo-Hemîd, El-Amir Bo-Şeiyan, Evdalê, El-Mûsa El-Zahir, El-Xanim El-Zahir, El-Kewatî, El-Birêc, El-Xûl, El-Cemase, El-Becrî El-Kerame, El-Şiêb ve El-Kiwêdir aşiretlerinden oluşuyor.

Ağırlıkta Sünni Araplardan oluşan Reqa halkı aşiretçi yapı ve inançlar gereği toplumsal olarak çok da serbest olmasa da Cephet El Nusra ve DAİŞ öncesi tümden kapalı bir toplumsal yapıdan da söz edilemezdi.

Rejim döneminde Reqa'da özel bir üniversite, iyi devlet okulları ve kadınlı erkekli kullanılabilen birçok kafeterya vardı. Kent halkının kadınlı erkekli şehir içinde gece geç saatlere kadar dolaşabildiği gibi parklara, restoranlara gidebilirdi.

Yine kent cihatçıların kontrolüne geçmeden önce Esad rejimine karşı geliştirilen gösterilere kadınlar da katılırlardı.

Sanayinin olmadığı Reqa’da halk geçiminin büyük bölümü çiftçilik, hayvancılık veya memurlukla sağlıyordu. Verimli topraklara sahip olan Reqa’da Fırat Barajı ya da Tabka Barajının 1970’de devreye girmesiyle tarım alanında daha çok verim elde edilmeye başlandı ve ekonomik yaşam canlandı.

REQA’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Reqa, Suriye rejimi döneminde de Suriye şehirlerini birbirine bağlayan yolların kesiştiği bir nokta olarak da önemliydi. Yine enerji ve su anlamında 1970’da üretime geçen ve Suriye’nin en büyük barajı olan Tabka Barajı’nın (Fırat Barajı) bulunması açısından çok büyük önem arz ediyordu.Bu baraj hem Reqa’nın hem de Halep’in su ihtiyacını karşılıyordu. Ayrıca Suriye’nin önemli barajlarından biri olan ve rejim döneminde ismi BAAS barajı olan Azadî barajı da Reqa’da bulunuyor.

DAİŞ açısından da stratejik bir alandı Reqa. Hem birçok yolun kesişme noktası olduğu ve doğu tarafından Irak’a yakın olması nedeniyle, DAİŞ güçlerinin Irak ve Suriye arasında rahat hareket etmesini sağlıyordu. Hem de DAİŞ’in Kobanê saldırıları Reqa’dan ve Minbiç’ten gönderilen güçlerle gerçekleştirilmişti. Ayrıca Müslümanlar arasındaki ayrışma savaşının yaşandığı savaş olarak bilinen Sıffın Savaşının Reqa’ya çok yakın gerçekleştirilmiş olması nedeniyle Reqa inançsal açıdan da Sünni selefi DAİŞ için önemliydi.

Reqa’nın Kürtler ve halklar açısından stratejik önemi belki de DAİŞ işgalinden sonra başladı. Kobanê, Sırin, Minbiç ve Cizire Kantonu’nun batısına yakın olan Reqa’dan Rojava’ya birçok saldırı geliştirildi. Kobanê saldırısına Minbiç ve Reqa’daki çeteler gönderildi.

SURİYE İÇ SAVAŞIYLA BİRLİKTE REQA

2011 yılında Suriye devrimi başladığında Reqa halkı da özgürlük ve demokrasi sloganlarıyla kadınlı erkekli ayaklanmış ve serhildana kalkmıştı ama bu serhildanlar rejim tarafından kısa sürede bastırıldı. 2012 yılında daha suskun olan Reqa, rejimin kendisiyle dost olan aşiretler gerçeğinden dolayı kendini güvende hissettiği bir bölgeydi.

 O dönem henüz sakin olan Reqa kentinin Suriye’nin Kuzey batısında yoğunlaşan çatışmalardan dolayı 2011 ve 2012 yıllarda yarım milyona yakın göç aldığı ifade ediliyor.

Fakat 2012 sonları ve 2013 başlarında BAAS rejiminin giderek güç kaybetmesi sonucu Ahrar Şam, Cephet El Nusra vb, DAİŞ’in ilk hali olan ve o zamanlar Nusra’yla birlikte hareket eden Devli İslamiye gibi muhalif olduğunu söyleyen güçler taarruza geçti. 5 Mart 2013’te Reqa tamamen Rejimin elinden çıktı. Ve bugün karşılıklı iki cephe şeklinde örgütlenen ve çatışan Ahrar Şam ve Cephet El Nusra’nın, eline geçti.

REQA’DA KÜRTLERİN SAVUNMA ÖRGÜTÜ CEPHET EL EKRAD’DI

Suriye Devrimi’nin başlaması ardından silahlı muhalif gurupların rejimin serhildanlara karşı şiddet kullanması sonucu ve Türkiye’nin eliyle mantar gibi çoğalması ardından Kürtlerde kendi savunma güçlerini örgütlemeye başladı.

Toplumsal alanda da bazı çalışmalar yapıldı. Bu kapsamda Kanaat Önderleri Meclisi, Diplomatik İlişkiler Meclisi, Halk Meclisi, Kürt Yüksek Konseyi ve Siyasi Birlik gibi yapılanmalara gidilerek toplumsal örgütleme çalışmaları yürütüldü.

2012 Temmuz ayında Rojava alanlarında YPG kurulurken 2013 başlarında Kürtler Arap nüfusunun yoğun olduğu yerlerde önce bir taburluk güçle Cephet El Ekrad’ı kurdu. İlk olarak Şehba Çobaybey’de kurulan Cephet El Ekrad kısa sürede Halep, Til Ebyad, Reqa gibi yerlerde yankı buldu ve 40 tugaya ulaştı. O dönemde Reqa’da yüzlerce Kürt genci Cephet El Ekrad saflarına akın etti. Yine Reqalı Arap gençlerden de Cephet El Ekrad’a katılım oldu.

CEPHET EL NUSRA VE AHRAR ŞAM KÜRTLERİ HEDEF ALDI

Kendisi de ÖSO gücü olarak kurulan Cephet El Ekrad muhalif güçlerin yer aldığı Halep Askeri Konseyi’ne kadar girdi. Fakat bir süre sonra içlerinde Cephet El Nusra, Ahrar Şam, DAİŞ, Liwa tevhid vb. 21 örgüt Türk istihbaratının talimatıyla bir bildiri yayınlayarak Til Ebiyad, Til Eran, Reqa, Halep, Şehba gibi alanlarda topyekun saldırı başlattı.

Temmuz ayında başlayan saldırı dalgasında ilk hedef alınan yerler o zaman Reqa’ya bağlı olan Til Ebiyad ve Reqa şehri’ydi. Cephet El Ekrad’a Reqa ve Til Ebiyad’da başlatılan saldırının öncülüğü, o zaman Reqa’nın en büyük ve silah teçhizat açısından Türkiye tarafından en fazla donatılmış olan Ahrar ul Şam ve Cephet El Nusray’dı.

Diğer alanlarda olduğu gibi Reqa’da da sadece Cephet El Ekrad değil tüm Kürtler hedef alındı. Kürtlerin bir büyük bölümü bu süreçte Reqa’dan Kobanê ve Minbiç gibi alanlara göçtü.

Cephet El Nusra ve Ahrar Şam gibi cihadi selefi örgütlerin tek hedefi Kürtler değildi. Şehirde yüzde 10 oranında bulunan Hristiyan halkta cihatçıların hedefindeydi. Bu süreçte şehirdeki Hristiyan nüfusunda büyük oranda şehri terk ettiği biliniyor.

REQA OCAK 2014’TE DAİŞ İŞGALİNE GİRDİ

Daha önce Cephet El Nusra’yla birlikte hareket eden DAİŞ ve Nusra’nın yolları Reqa’nın alınmasından bir ay sonra Nisan 2013’te ayrıştı.

Nusra ve Ahrar Şam gibi güçler şehri ellerinde tutmak için rejime karşı savaşırken DAİŞ kendini bu mücadelenin dışında tutarak şehrin yönetimini el geçirmeye kilitlendi. Birkaç kez el değiştiren şehir 14 Ocak 2014’te tamamıyla DAİŞ’in eline geçti. DAİŞ Irak’ta da bazı yerleri ele geçirmesiyle birlikte Hilafet ve Reqa’yı da bu hilafetin başkenti olarak ilan etti.

DAİŞ’in Reqa’yı ele geçirmesiyle birlikte şehirdeki Kürtlerin ve Hristiyanların Nusra’ya rağmen kalan bölümü de göç etti. DAİŞ döneminde şehirde kalan çok kısmi oranda Kürt nüfusu da büyük baskılar yaşadı.

REQA’DA VAHŞET SOSLU YÖNETİM DÜZENİ

DAİŞ şehri ele geçirmesinin ardından sadece Kürtlere ve Hristiyanlara baskı uyguladı ve kendine muhalif olabilecek bazı Arap aşiretlerini de hedef aldı.

Aşiret reislerini sokak ortasında kafa kesip izleterek korkuyla şehri yönetmeye başladı.

DAİŞ şehri ele geçirmesi ardından yine idari, sosyal ve hukuki düzeni tümden değiştirdi. Hukuk düzenini kaldırarak şeriat yasaları ilan etti ve şeriat mahkemelerini kurdu.

Kadınların baştan ayağa kadar tamamen kapanmasını, yanlarında bir erkek çocuğu olmadan dışarı çıkmaması kuralını getirdi. Yine sigara içmeyi, okulları yasakladı, erkeklerin sakal bırakması şartını getirdi.

Devreye koyduğu şeriat yasalarıyla birlikte ağır ceza yaptırım sistemini koyan DAİŞ kurallarını ihlal eden ya da ihlal ettiği şüphesi olanlara karşı kırbaç, hücre, kafa keserek idam etme gibi vahşi uygulamaları devreye koydu.  

Şeriat mahkemleriyle birlikte şehirde bir yönetim düzeni de oluşturuldu. Atanan bir vali ve her biri ayrı bir yönetimsel görevden sorumlu olan emirlerle birlikte şehri yönetti.

Ağır ceza ve yaptırım sistemi aşiretlerden oluşan Reqa halkı için direnmeyi olanaksız kılarken Reqa’daki aşiretlerin çoğu hem yaşamını sürdürme bir kısmı da inançsal yakınlıktan dolayı DAİŞ düzeniyle bütünleşti.

UTANCIN BAŞKENTİ OLDU

DAİŞ işgali sürecinde Reqa nüfusunda ciddi bir değişimin olduğu, göç aldığı ve göç verdiği biliniyor fakat nüfusun ne kadar olduğu net olarak bilinmiyor.

DAİŞ Reqa’yı hem yurtdışından gelen cihatçıların hem de yönetim kadrosunun temel merkezi haline getirdi. Hilafetin ilanı ardından “hicret” adıyla Müslümanları Irak Şam İslam devleti topraklarına çağırdı. Özellikle Suriye dışından ve Avrupa’dan sözde hicret için gelen birçok kişinin Reqa’ya yerleştiği ifade ediliyor.

DAİŞ cihatçıları ve hicretçileri Reqa’ya çekerken, Suriye’nin çeşitli alanlarında esir aldığı fakat öldürmediği savaş esirleri içinde zindana dönüştürdü. Suriye’nin birçok yerinde esir alınanlar Reqa’ya götürüldü.

Ağustos 2014’te gerçekleştirilen Şengal Katliamı’nda kaçırılan binlerce Êzîdî kadının çok büyük çoğunluğu Reqa’ya getirilerek köle pazarlarında satıldı. Êzîdî erkek çocuklar ailelerinden alınarak cihatçı olarak yetiştirildi, 10 yaşı geçmiş kız çocuklar ya satıldı ya da cihatçılarla evlendirildi.

Ayrıca DAİŞ’in kurallarına uymayan kadınları kadınlar eliyle cezalandırmak yani kadını kadın eliyle köleleştirmek için kurduğu çoğunluğu yabancı çetelerden oluşan asayiş gücü Hansa Taburlarını da ilk olarak Reqa’da uygulamaya geçirdiği biliniyor.

Devam edecek…