Kan bağışları ticari aktiviteye dönüşmüş durumda

Dünya üzerinde her yıl on milyonlarca hastaya kan verilmesi gerekirken, kimi ülkelerde kan bağışları ahlaksızca bir ticari aktiviteye dönüşmüş durumda.

Yoksul ülkelerde yeterli düzeyde tıbbi ve maddi imkanların olmayışı nedeniyle de yeterli ve sağlıklı kan bulunamıyor.

KAN BAĞIŞLARININ YARISI GELİŞMİŞ ÜLKELERDE

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre dünya genelinde her yıl 112,5 milyon kan bağışı kayıtlara geçerken, bağışların yarısına yakını nüfusun yüzde 19 kadarının yaşadığı gelişmiş ülkelerde yapılıyor. Yoksul ülkelerde toplanan kanların yüzde 65 kadarı 5 yaşın altındaki çocuklar için kullanılırken, gelişmiş ülkelerde ise daha çok 65 yaş üzeri bireylere veriliyor. Bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 76’yı buluyor.

Kan bağışlarında kan satışlarının kesinlikle yasak olduğu gelişmiş ülkeler önde gelirken, yoksul ülkelerde oldukça düşük kalıyor. Gelişmiş ülkelerde her bin kişiye 32,1 kan bağışı düşerken, orta üst gelir düzeyindeki ülkelerde bin kişiye 14,9 bağış yapılıyor.

Orta alt gelir düzeyindeki ülkelerde bu oran bin kişiye 7,8 bağış iken, en yoksul ülkelerde ise bu bin kişiye 4,6 bağışa kadar geriliyor.

156 ülkenin verilerinin incelendiği WHO rakamlarına göre, 2008-2013 yılları arasında gönüllü ve ücretsiz kan bağışında 10,7 milyonluk bir artış kaydedildi.

74 ÜLKE BÜYÜK ORANDA GÖNÜLLÜ-ÜCRETSİZ KAN BAĞIŞI ALIYOR

Kan bağışına yönelik yasal düzenlemeler sayesinde 74 ülkede hastalar için tedarik edilen kanların yüzde 90’ından fazlası gönüllü ve ücretsiz bağışçılardan sağlanıyor. Ancak 71 ülkede ise kan bağışlarının yüzde 50’sinden fazlası ya aile bireylerinden ya da ücret karşılığı satan bağışçılardan alınıyor.

24 ülkede ise gerekli olan kanın neredeyse tümü ücret karşılığı tedarik ediliyor.

Yine WHO verilerine göre 180 ülkeden sadece 51’inde toplanan kan plazmaları ilaç yapımında kullanılabiliyor. 96 ülkede ise ilaca dönüştürmek amacıyla kullanılan plazmalar ancak ithal edilen kanlar sayesinde bulunabiliyor. 17 ülkede de bu eczai uygulama yapılamıyor.

 SAĞLIKLI KANA ULAŞMADA ZORLUKLAR YAŞANIYOR

Kan bağışlarının onlarca ülkede yetersiz düzeyde olması bir yana, özellikle yoksul ülkelerde sağlıklı ve güvenli olmayan ortamlarda toplanan kanların varlığı önemli bir sorun olarak duruyor.

WHO’ya göre halen birçok ülkede kan bağışlarının güvenli, sağlıklı ve zamanında toplanması ile ihtiyaca göre dağıtımının yapılmasında ciddi zorluklar yaşanıyor. Bunda ise bazı ülkelerin ulusal kan bağışı politikalarının olmayışı ve yasal düzenlemeleri yapmamış olmalarının etkili olduğu savunuluyor.

Dünya genelinde bu konudaki politikaları incelenebilen 179 ülkenin 122’sinde ‘ulusal kan bağışı ve kullanımı politikasının’ olduğu belirtilirken, 105 ülkede (yüzde 58) ise kan tedariki ve kullanımının güvenli ve kaliteli bir biçimde gerçekleştirilmesine ilişkin yasalar mevcut. Ancak gelişmiş ülkelerin yüzde 79’unda bu tür yasalar söz konusu iken yoksul ülkelerin sadece yüzde 41’inde bu tür düzenlemeler yapılmış durumda.

GEREKLİ TESTLERİN YAPILAMADIĞI ÜLKELER VAR

Elde edilen verilere göre gönüllü ve ücretsiz bağışlayan bireylerden alınan kanlarda hastalık ve virüs riskinin daha az olduğu görülüyor. Bunda kan bağışına yönelik bilinçlendirme kampanyalarının etkisinin olduğu anlaşılıyor.

WHO’nun ve tıp dünyasının kan bağışlarında HIV, Hepatit B ve C’nin yanı sıra sifilis gibi virüslerin bulaşması ihtimaline karşı ön testlerin yapılması tavsiyesine rağmen birçok ülkede bu konuda yeterli önlemin alınmadığı da ortaya çıkıyor. Verileri incelenen en az 13 ülkenin bu dört temel enfeksiyona dair testleri tümüyle ya da kısmen yapamadığı gerçeği de ortada duruyor.

Özellikle yoksul ülkelerde gerekli testlerin düzenli olarak bulunmayışının bu enfeksiyonların tespit edilmesine engel oluşturduğu belirtiliyor. WHO verilerine göre gelişmiş ülkelerde toplanan kanların yüzde 99,6’sı gerekli prosedür ve kontrollerden geçerken, orta üst gelirli ülkelerde bu oran yüzde 97 düzeyinde.

Orta alt gelir düzeyindeki ülkelerde yüzde 81’e kadar düşen sağlıklı ve kontrol edilmiş kan oranı yoksul ülkelerde yüzde 66 gibi düşük bir oranda. Yani bağışlanan her üç ünite kandan birinde kan verilen kişilerin bir hastalığa yakalanma riski bulunuyor.

YETERLİ DÜZEYDE DE TOPLANAMIYOR

Yine yoksul ülkelerde yeterli teknik teçizatın olmaması ve gerekli duyarlılığın oluşmadığı görülüyor. Gelişmiş ülkelerde her bir merkezde yılda 16 bin ünite kan toplanırken, yoksul veya orta gelir düzeyindeki ülkelerde bu 5 bin 500’ün altında kalıyor.

38 Afrika ülkesinde her bin kişiye 10’un altında kan bağışı düşerken, Doğu Akdeniz, Güney ve Orta Amerika, Güney Asya ve Batı Pasifik’te de bağışlar benzeri şekilde oldukça düşük kalıyor.

ÜNİTELERİN YARISI ANCAK BİR HASTA İÇİN KULLANILABİLİYOR

Yoksul ülkelerde bu yetersiz bağışlar nedeniyle alınan kanlarda bulunan farklı bileşkenleri kullanma amacıyla yeterli teknik bilgi ve imkanlar bulunmuyor. Yoksul ülkelerde kanların sadece yüzde 50’si fraksiyonlara bölünerek kullanılırken, gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 97’yi buluyor. Bu sayede hastalara ünite kanın tümünü vermek yerine ihtiyacı olan plazma, yuvarlar veya diğer bileşenlerin verilmesi mümkün.

HER 10 KİŞİDEN BİRİ GERİ ÇEVRİLİYOR

Kan bağışlarındaki bu sınırlı düzey sadece yoksul ülkelere has bir durum değil. Avrupa ülkelerinin birçoğunda da olduğu gibi eşcinsel erkekler, gebe kadınlar ve dövme yaptırmış bireylerin kan bağışı yasak. Sadece Fransa’da yılda 1,6 milyon kadar kişiden 3 milyon ünitenin üzerinde kan toplanırken, 200 bine kişi ise belirli hastalık şüphesi veya eşcinsellik ile dövme yaptırmış olma gibi gerekçelerle bağış yapamıyor. Bu nedenle bağışlar ancak ülkedeki hastalara yetecek düzeyde kalıyor.

KAN ÜZERİNDEN YAPILAN AHLAKSIZ TİCARET

Dünyanın birçok ülkesinde yeterli kan bağışı olmaması nedeniyle milyonlarca kişinin hastalık veya ölümlerle karşı karşıya kaldığı biliniyor.

Söz konusu açığın kapatılması amacıyla bazı ülkelerde kan veya plazma satışına izin veriliyor. 2015 yılında Alman-Fransız ortak kanalı olan ARTE’de yayınlanan ‘Kan Ticareti’ isimli programda, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’deki insanlık dışı sağlık ticaretine dikkat çekilmişti. Kimi bireylerin tümüyle kan satışıyla yaşamlarını kazandığının belgelendiği programda, bu kişilerin haftada iki kereye kadar kan verdiği ortaya çıkarılmıştı.

Octapharma adlı İsviçre şirketinin yaptığı bu ticaretin özellikle büyük şehirlerdeki yoksul mahallelerdeki bireyleri hedef aldığı belirtilmişti.

Dünya üzerindeki kan alım satımının yıllık 17 milyar doların üzerinde olduğu da dikkat çekilen bir diğer gerçekti.

AYDA BİRKAÇ YÜZ DOLARA ALINAN KANDAN MİLYARLAR KAZANILIYOR

Ochtapharma şirketinin tek başına dünya genelinde ‘6200 kişi çalıştırdığı’ iddia edilirken, ay boyunca birkaç kez kan verme karşılığında bağışçılara 200 dolar gibi basit bir rakam ödediğine dikkat çekilmişti. Söz konusu şirketin bu yolla yıllık 1,5 milyar dolar gibi büyük bir ciroya ulaştığı tahmin ediliyor.

Afrika, Güney Asya, Pasifik bölgeleriyle diğer yoksul ülkelerde kan bağışlarının ücretli olması nedeniyle on milyonlarca insan ciddi risk içinde. Zira birçok yoksul ülkeye kanların yeterli testlerden geçirilmeden gönderildiğinden şüpheleniliyor.

Ayrıca ABD’de dahi ayda 8 kez kan verme karşılığında 200 dolar gibi bir ücretin ödendiği düşünüldüğünde, dünyanın diğer yoksul ülkelerinde kan üzerinden yapılan ahlaksız ticaretin boyutları daha net anlaşılabilir.

Bazı ülkelerde ise nasıl toplandığından bağımsız olarak kan ünitelerinin suç örgütleri tarafından ticaretinin yapıldığı sanılıyor.

2015 yılında Tunus, Fas ve Cezayir’deki yüzlerce kliniği kapsayan bir soruşturmada ise, çalınan ve sağlıksız koşullarda saklandığı sanılan 7 bini aşkın kan ünitesinin olduğu ortaya çıkarılmıştı.