KJK: Ortak direniş cephesi faşizmi yenecektir

KJK: Bu referandumda kazanan kadınların, gençlerin, halkların ve ezilenlerin özgürlükten, demokrasiden yana olan ortak mücadelesi olmuştur. Faşizme karşı ortak direniş cephesi zulmü, tek adam diktatörlüğünü ve faşist ittifakları yenecektir.

KJK Koordinasyonu, 16 Nisan’da gerçekleştirilen referanduma ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. KJK, “AKP-MHP faşist ittifakı ile Türkiye halklarına tek adam diktatörlüğünü kabul ettirmeyi içeren bir anayasa referandumu zorla dayatıldı. Anayasa taslağının hazırlanması, meclisten geçirilmesi ve halk oylamasına sunulma sürecinin tümü hukuksuzluklarla yürütülmüştür. Uygulamaları sıkıyönetim olan OHAL koşullarında referandum yapılmıştır. Muhalefet üzerinde her türlü baskı, engelleme ve yasak egemen kılınmıştır. OHAL koşullarında hile, oyun ve manipülasyonlarla gerçekleşen ve sonucu meşru olmayan bir referandum yapılmıştır” dedi.

KÜRT HALKINA SÜRGÜN VE GÖÇ DAYATILDI

“Son iki yılda Kürdistan’ın onlarca şehri yakılıp yıkıldı, Kürt halkına sürgün ve göç dayatıldı” denilen açıklamada,”Çocuk-genç-kadın-yaşlı ayrımı yapmadan yüzlerce Kürt katledildi. HDP’nin eşbakanları, milletvekilleri, belediye eşbaşkanları ve il-ilçe teşkilatlarının yöneticileri, sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri referandum öncesi tutuklanıp hapse atıldı. Yüzlerce sivil toplum örgütü, kurumları kapatıldı, halkın iradesini temsil eden onlarca belediyeye ve kurumlara kayyum atanarak halkın iradesine ve yaşamına el konulmak istendi. İmralı’da Önder APO başta olmak üzere zindanlardaki on binlerce tutsağa karşı evrensel hukuk hiçe sayılarak tarihin en vahşi uygulamaları ve saldırıları geliştirilerek Kürt halkının siyasi temsilcilerinin iradesinin kırılması hedeflendi.

TAM BİR DEVLET TERÖRÜ UYGULANDI

Türkiye’deki tüm sol-sosyalist, demokratik, feminist, kısacası tüm anti faşist ve Erdoğan’ın dikta rejimini kabul etmeyen ve demokratik bir Türkiye isteyen aydın, akademisyen, gazeteci, yazar, işçi, emekçi, öğrenciler başta olmak üzere herkes üzerinde tam bir devlet terörü uygulandı. Hayır diyen herkes teröristlikle suçlanarak toplumda korku ve teslim olma duygusu hakim kılınmak istendi. Özellikle kadınlar üzerinde tam bir terör ve çok yönlü bir saldırılar yürütüldü. Kadınların tek adam rejimi ve erkek devlete karşı koyuşu karşısında yaşamın her alanında AKP çete güçleri tarafından ideolojik, psikolojik ve fiziki saldırılar yapılarak, kadınların seçilmiş temsilcileri tutuklanarak, kurumları kapatılarak kadınların örgütlü muhalefet gücü, radikal mücadeleleri ve topluma öncülük düzeyleri engellenmek istendi.

Kürdistan ve Türkiye’deki bu devlet terörü ve faşist saldırılarla referandum sürecinin altyapısı hazırlandı. Anayasa değişikliğiyle Türkiye’ye hakim kılınmak istenen tek adam diktatörlüğünü ön gören faşist rejimin referandum sürecini bu korku, baskı ve sindirme politikasının ağır uygulamaları altında yürüttüler. AKP-MHP faşist ittifakı devletin tüm imkanlarını, parasını, kurumlarını ve medya organlarını referandum sürecinde kendi hizmetine soktu. Muhalefete ise her türlü yasağı ve baskıyı uyguladı. Faşist, tek adam diktatörlüğünün anayasasının hazırlanma ve referandumu sürecinin tamamen hukuksuz, adaletsiz, Kürdistan’da sıkıyönetim Türkiye’de ise OHAL koşullarında ve silahların gölgesinde yürütüldüğüne tüm dünya tanık oldu. Referandum oylamasında da birçok yerde usulsüzlükler, hileler, oy kullananlar ve sandık görevlileri üzerinde baskılar yapıldı. Sandıkların farklı yerlere taşınması ve hayali oy kullandırtılarak sandık sonuçlarıyla oynanmak istendi. Tüm bu baskı, hile ve psikolojik savaşla yürütülen manipülasyona rağmen, oy sayımında hayır oylarının büyük farkla önde olduğu anlaşılınca YSK kendi kurallarını ihlal ederek ve tarihi bir suçu göze alarak oy sayımının başladığı bir zamanda mühürsüz oy pusulalarının geçerli olduğu kararını aldı. Oy sayımında bir milyon oyun geçersiz sayılması, iki milyon oyun mühürsüz geçerli kabul edilmesi Türkiye tarihinin en büyük hilesi ve seçmenin iradesine karşı işlenen en büyük suçtur. Bunun vebalinin ve hesabının ağır olduğu ve Türkiye halklarının bunu yapanlardan mutlaka hesap soracağı açıktır. Bu sonuçlar bu referandum sonucunun meşru olmadığını, kadınlar ve halklar nezdinde geçersiz olduğunu net ortaya koymaktadır” ifadelerine yer verildi.

KJK Koordinasyonu açıklamasında şu hususlara da dikkat çekildi:

KÜRDİSTAN’DA HALKIMIZIN EZİCİ ÇOĞUNLUĞU HAYIR DEDİ

“AKP-MHP faşist ittifakı referandum sonucunu kazanmış olarak gösterse ve hile ile az farkla evet oyuyla tek adam anayasa taslağı kabul edilmiş olsa da, gerçekte kazanan hayır oyları olmuştur. Kadınlar ve Kürt halkımız başta olmak üzere tüm muhalif kesimler büyük bir direnişi ve örgütlü mücadeleyi geliştirerek iradelerini, faşist-tek adam rejimine karşı hayır tavrını çok net ortaya koydular. Kürdistan’da halkımızın ezici çoğunluğu hayır dedi. Yakılıp yıkılan ve kayyum atanan Şırnak, Cizre, Nusaybin, Gever, Sur-Amed, Silopi, Farqin, Hakkari, Siirt, Ağrı, Mardin, Iğdır başta olmak üzere tüm Kürdistan kentlerinde halkımız bu faşist anayasayı ve Erdoğan diktatörlüğünü reddetti. Kürt halkı, kadınları ve gençleri demokratik özerklikten, demokratik Türkiye’den, kendi iradesine sahip çıkmaktan yana tavrını çok net bu referandumda bir kez daha göstermiştir. Özgürlük Hareketi ile bir bütün olduğunu, tüm saldırılara rağmen mücadeleden bir adım bile geri atmayacağını, Önderliğine ve siyasi iradesine bağlı olduğunu, sahip çıktığını bir kez daha kanıtlamıştır. Özgür, onurlu, direngen Kürt tavrını ortaya koymuştur. Aynı zamanda Türkiye’deki en örgütlü ve radikal muhalefet gücünün Kürtler olduğunu herkese göstermiştir.

HALKLAR TEK ADAM REJİMİNE HAYIR DEMİŞTİR

Bu referandumda halkların birliğine ve özgür iradesine sahip çıkan, demokratik bir Türkiye isteyen herkes ve tüm örgütlü kesimler demokratik cumhuriyetten yana tavrını koymuş ve faşist, tek adam rejimine ve kirli ittifakına hayır demiştir. Türkiye’nin İstanbul, Ankara, İzmir, Hatay, Artvin, Adana, Balıkesir, Manisa, Muğla, Tekirdağ, Edirne gibi büyük kentlerinin çoğunda hayır oyunun çıkması bunun en önemli göstergesidir.

Bu referandumda evet oyu hile ile fazla gösterilse de özünde hayır oyu kazanmıştır. Kürdistan’ın tümünde ve Türkiye’nin büyük kentlerinin çoğunda hayır oyu önde olmasına rağmen, referandum sonucunda evetin önde gösterilmesi ne kadar büyük çapta usulsüzlük yapıldığını, oy sayımında hilenin olduğunu çok açık göstermektedir. Gerçekte bu referandumda Türkiye’deki halklar ve kadınların yarısından fazlası tek adam rejimine hayır demiştir. Bu referandum ile Kürt halkı mevcut rejimi ve AKP iktidarını kabul etmediğini ortaya koyarak aslında bu devletten ruhsal ve iradi kopuşunu da net bir biçimde göstermiştir. Yine bu referandumla Türkiye toplumu iki bölünmüştür. Hile ile geçirilen anayasa değişikliği toplumun yarısı tarafından kabul edilmemiştir. Dolayısıyla tüm Türkiye toplumunun uzlaşmasıyla kabul gören bir anayasa değişikliği olmamıştır. Tüm toplumun anayasası değildir.

Erdoğan’ın iktidar hırsı ve AKP-MHP faşist ittifakı temelinde gerçekleşen anayasa değişikliği referandumu Türkiye toplumunu ikiye bölerek toplumsal kutuplaşma ve ayrışmanın da zeminini oluşturmuştur. Uluslararası alanda Türkiye’yi çok daha fazla yalnızlaştıracak ve tecrit edecek bir sürece doğru sürüklemiştir. Demokrasiden, uluslararası demokratik kriterlerden giderek daha da uzaklaştıracaktır. Türkiye’de içte ve dışta siyasi kriz daha da derinleşecek, ekonomik çöküş sürecine girilecektir.

KRİZ DAHA DA DERİNLEŞECEK

AKP ve MHP bu referandumda ciddi bir oy kaybı yaşamıştır. MHP içindeki kriz çok daha derinleşecek ve Bahçeli tarafından MHP’nin dağılma ile karşı karşıya getirilmesine karşı MHP tabanının kesin bir tavrı olacaktır.  Bahçeli ile MHP eskisi gibi varlığını sürdüremez. AKP içinde referandum sonuçları üzerinden ciddi bir çatlak oluşmuştur. Mevcut durumda hile ile bir başarı algısı oluşturulmaya çalışılsa da AKP’de artık bir baş aşağı gidiş süreci başlamıştır. Bu durumlar Türkiye siyaseti içerisinde var olan krizi daha derinleştirecek ve yeni arayışları zorlayacaktır.

BU SONUÇLAR DEMOKRATLARIN YENİDEN ÖRGÜTLENMESİNE İMKAN HAZIRLAMIŞTIR

Bu sonuçlar demokratik kesimlerin kendilerini yeniden örgütlemesine imkan hazırlamıştır. Kürt halkı ve kadınlar açısından yeni, daha radikal ve örgütlü mücadele zemini açığa çıkmıştır. Kürt kadınları öncülüğünde önümüzdeki süreçte faşizme karşı direniş cephesinin çok daha güçlü örgütlenmesi gereklidir. Kadınlar olarak yeniden kendimizi ve demokratik toplum sistemimizi örgütleyerek toplumsal mücadeleye daha radikal öncülük yapmalıyız. Türkiye’deki demokratik ve özgür bir yaşamdan yana olan herkesle ortak mücadele kanallarını, zeminlerini ve biçimlerini örgütleyerek faşist, tek adam rejimini yenilgiye uğratmalıyız.

HALKIMIZ ÖNDERLİĞİN VE TUTSAKLARIN ONURLU DİRENİŞİNE SAHİP ÇIKMALI

Halkımızın kendi demokratik sistemini yeniden örgütleyerek, siyasi iradesine, temsilcilerine, zindandaki direnişe sahip çıkarak mücadelesini yaşamın her alanında çok daha kararlı yürütmesi durumunda bu faşist ittifakın kendisini devam ettirmesi mümkün olmayacaktır. Bu temelde tüm kadınları, gençleri, anaları ve halkımızı Önderliğimizin özgürlüğü, sağlığı ve güvenliği etrafında yeni bir mücadele hamlesini örgütlemeye ve geliştirmeye çağırıyoruz. Kadınlar öncülüğünde halkımız zindan direnişleri etrafında kenetlenmeli, daha örgütlü, yaygın ve radikal eylemlerle Önderliğimizin ve siyasi tutsakların onurlu direnişine sahip çıkmalı ve büyütmelidir.

KAZANAN KADINLARIN VE HALKLARIN ÖZGÜR GELECEĞİ OLACAKTIR

Türkiye’li demokratik, feminist, ekolojist, sol- sosyalist tüm kadınları faşizme karşı direniş cephesini örgütlemeye ve direnişe çağırıyoruz. Türkiye’li tüm demokratik, sol, sosyalist, ezilen, emekçi kesimleri Kürt kadınlarının ve halkının faşizme ve sömürgeciliğe karşı ortak mücadeleyi geliştirmeye çağırıyoruz. Bu referandumda kazanan kadınların, gençlerin, halkların ve ezilenlerin özgürlükten, demokrasiden yana olan ortak mücadelesi olmuştur. Bundan sonra da faşizme karşı ortak direniş cephesi zulmü, tek adam diktatörlüğünü ve faşist ittifakları yenecektir. Kazanan kadınların ve halkların ortak özgür geleceği olacaktır.”