GÖRÜNTÜLÜ

Gerilla 'Erdoğan'a geçit yok' diyor- İZLENİM

Bu topraklara savaş uçakları yeni gelmiyor; savaşı yeni görmüyor. Her vadisinde, her tepesinde bir direniş, kahramanlık öyküsü var. Doğru insanlar hayatını kaybedecek ancak bu savaşı Erdoğan asla ama asla kazanmayacak.

Sıcak bir Temmuz gününün öğleden sonrası...

Medya Savunma Alanları’nda küçük bir gerilla kampında hayatın olağan akışı devam ediyor. 

Hava sıcak ancak akşama doğru dağlara serinlik iniyor. 

Gerilla akşam yemeği için bize çay eşliğinde torak, domates, salatalık ve yumuşaması için ıslatılmış kuru ekmek ikram ediyor. 

Dünyanın en güzel menüsü...

Yemen sonrası çaylarımızı tazeleniyor...

Gerilla kampında Türkiye gündemi üzerine tartışmalar yapılıyor. Sorular soruluyor, yorumlar yapılıyor. En çok da AKP hükümetinin 13 yıl içinde Türkiye’ye verdiği zararlar konuşuluyor. Gerillalar Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel, ailesel, grupsal çıkarları için ülkeyi ateşe atmaktan kaçınmayacağı tespitinde bulunuyorlar. Erdoğan'ın, Kürtlere savaş açarak bir kahramanlık hikayesi çıkartıp erken seçime gitmek istediği fikri hakim.

Sohbet uzuyor. 

Güneş gökyüzüne yükselmiş dağların ardından kayboluyor. 

Mavi gökte önce dolunay sonra yıldızlar kucak kucağa görünüyor.

Uzak köylerden köpek havlamaları geliyor. 

Ay şavkının vurduğu dağlarda Ağustos böcekleri bize olağanüstü senfoni tadında mükemmel müzik ziyafeti sunuyor.

Gerillalardan Adıyamanlı Cihan, Kürt mücadelesinde dağların önemini anlatıyor... 

Her şey Kürdistan’a özgün... 

Eğer Kürdistanlıysanız ve bu yazdıklarımı yaşıyorsanız sizden daha mutlu kimse olamaz.

Kürtlerin özgürlüğe duyduğu özlem ve tutku da böyle olsa gerek...

Akşamın bir vakti gerillalar son güvenlik uyarılarını yaptıktan sona tek tek uyumaya çekiliyor. 

Biz de öyle yapıyoruz...

Bu topraklarda yeryüzü döşek, gökyüzü ise yorgandır. Hele mevsim yaz ise...

Burada eviniz dağlardır. 

UÇAKLARIN SESİNİ 'KORKMAYIN' DİYEN GÜÇLÜ SESLER BASTIRIYORDU...

Tam uyumaya başlamıştım ki, önce gerilla telsizlerinden savaş uçaklarının alan üzerinde uçtukları uyarısı yapıldı. Ardından kampta o an nöbetçi olan gerilla havaya ateş ederek uçakların bombardıman yapabileceği uyarısında bulundu. 

Savaş pozisyonuna geçen gerilla bizim güvenliğimizi sağlamak için elinden geleni yaptı. 

Gerilla birliğinin sorumlusu süreci başından sonuna disiplinli ve kuralları içinde yönetti. 

Savaş uçakları ve insansız hava araçları bulunduğumuz alana saat 22.00’de geldi.

Olup bitenleri çıplak gözle izliyorduk. İzlediğimiz bir aksiyonu yüksek film sahnesi değildi, gerçekti. 

Önce bize uzak mesafede olan dağlar, sivil yerleşim yerlerine ilk bombalar peş peşe bırakıldı. Gecenin karanlığında uçaklar yeri göğü inletirken, her biri bir ton ağırlığında olan kazan bombaları ve roketlerin düştüğü yerlerde gökyüzüne doğru alev topu yükseldi ve ardından dağıldı. Geriye sessizlik ve yanan orman kaldı. Yaz mevsimi ve havaların sıcak olmasından kaynaklı bombaların sebep olduğu yangın hızla yayıldı. Gözlerimizin önünde orman içinde bulunan bütün hayvan türleri  zengin bitki örtüsüyle birlikte yanıyordu.

Köylüler, dağlarda çadır kurmuş, yaylacıların sesleri gecenin karanlığında birbirine karışıyordu. Çığlıklar, kaçışmalar ve "korkmayın" diyen güçlü sesler...

O gece bulunduğumuz alanda bombardıman sabah saat 06.00’ya kadar devam etti.

MEZARLIK VE HAYVANLAR...

Uçaklar gittikten sonra kameraman arkadaşım Mordem’le birlikte orman yangınlarının devam ettiği bölgelere gittik. 

Orman halen yanıyordu. Köylülerin eşyalarını koymaları için kullandıkları yerleri vurmuşlardı, bir köyün üstünde bulunan mezarlık vurulmuştu, köyün hemen sağında bombardıman sonucu domuz sürüsünden 11 tanesi telef olmuştu. Korkunç bir manzaraydı. Biz bombardımanların yapıldığı yerlerde çekim yaparken öğleden sonra savaş uçakları yeniden geldi ve bombardımana başladılar. Bombaların düştüğü yerleri bu defa gündüz gözüyle gördük ve tanık olduk. Uluslararası Güney Kürdistan ve İran yolu üzerinde bulunan bir köyün hemen karşı yamacını vurdular. Bombardıman sonucu parçaların köyün içine kadar geldiklerine buraya ulaştığımızda tanık olduk. Bu yazıyı yazdığım şu saatlerde (13.00) bombalanan yerde çıkan yangın halen devam ediyordu. Muhtemelen birçok noktada devam eden orman yangınları günlerce, haftalarca sönmeyecektir. 

'DİRENMESİNİ BİLEN BİR HALKIZ'

Birkaç saatlik bombardımandan sonra çekimlere kaldığımız yerden devam ettik. 

Adının Mıhemed Sıleman olduğunu söyleyen 70 yaşlarında bir köylü ağıt yakarak bize doğru geldi: "Üzülmeyin, bu topraklar da, bu toprakların insanları da Türk, İran, Irak bombardımanları ve saldırılarına alışkındır. Korkmayın, biz boyun eğmeyen, direnmesini bilen bir halkız. Bizim de özgürlük savaşçılarımız var..."

Mıhemed Sıleman ‘üzülmeyin’ diyordu ama belli ki en çok da o üzülüyordu. Nasıl üzülmesin ki? Yüz yıllardır ana yurdu; dünyaya geldiği, büyüdüğü, sevincini, hüznünü yaşadığı topraklar, evler, köyler bombalanıyor, doğası yerle bir ediliyor ve insanları öldürülüyor!

Nasıl üzülmesin, nasıl öfkelenmesin? Kürtler yaşadıkları topraklarda kimsenin malına, toprağına göz koymamışlardı. Sadece kendi toprakları üzerinde onurlarıyla, özgürce yaşamak istiyorlardı.

Ancak bunu Kürtlere fazla görenler var. 

DAĞLARIN MESAJI

Dağlarda üç mesaj var...

Bir, 24 Temmuz’da Medya Savunma Alanları’na yönelik düzenlenen ve onlarca uçağın katıldığı, en az yüz noktanın vurulduğu bu saldırı bir darbe ve savaş ilanı olarak tespit ediliyor. Bu aynı zamanda DAİŞ’e destektir. 

İki, KCK saldırılar karşısında halkı serhildana ve demokrasi güçlerini ise ortak mücadeleyi büyütmeye çağırıyor. 

Üç, gerillalar; "Dağlar onurdur, Erdoğan Kürdistan dağlarını geçemeyecektir. Saldırıların hesabını soracağız" diyor. 

Bir mesaj da sivillerden var. Burada yaşayan sivillerin istedikleri tek şey var; nerede yaşarsa yaşasınlar Kürt halkı başta olmak üzere, hak-hukuktan yana olan herkesin en güçlü şekilde burada yaşanan vahşete sessiz kalmaması gerektiğini söylüyorlar. 

Medya Savunma Alanları'nda dağlar, sivil yerleşim yerleri halen bombalanıyor. Bombardımandan gerilla da, halk da korkmuyor. Erdoğan iki savaş uçağıyla Kürtleri korkutacağını sanıyorsa fena halde yanılıyor. Bu topraklara savaş uçakları yeni gelmiyor; savaşı yeni görmüyor. Her vadisinde, her tepesinde bir direniş, kahramanlık öyküsü var. Doğru insanlar hayatını kaybedecek ancak bu savaşı Erdoğan asla ama asla kazanmayacak.

Olacaksa ölüm de onurlu olmalı. Dağlarda gerillaların, insanların başı dik. Taşıdıkları onuru yere düşürmüyorlar. Ankara’da durum nasıl, bilemem...

...