Yeniden Abdullah Öcalan...-Berxwedan Yaruk

Yeniden Abdullah Öcalan...-Berxwedan Yaruk

64 tutsak ile 12 Eylül’de başlatılan ve 10.bin tutsak ile 68 günü geride bırakan açlık grevleri ölümler yaşanmadan sonlandırıldı. Tüm kesimlerin rahat bir nefes almasını saðlayan ve halklar arasındaki birlikte yaşam köprüsünün onarılamaz hale gelmesini önleyen olumlu gelişme ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Ýmralı’dan gönderdiði 8 satırlık açıklama ile gerçekleşti. Öcalan’a dönük tecridin sonlandırılmasının da talep edildiði açlık grevi eyleminin yine Öcalan’ın çaðrısı ile bitmesi ise devlet ironisinin son sürümü olarak tarihe geçti.

Öcalan’ın açlık grevlerine bakışı;

Öcalan’ın, açlık grevi ve türevi olan bedenini ölüme yatırma eylemlerini tasvip etmediði kendisinin bu yönlü eylemlere girmemesi ve gelişen eylemleri de durdurması ile bilinmektedir. Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde 14 Temmuz direnişi sonrası gelişen hiçbir açlık grevi ya da bedenini ateşe verme eylemi PKK Lideri tarafından kabul görmemiş aksine tutsakların saðlıklarını korumasını, taleplerin ise dışarıda farklı yöntemlerle gelişmesi gerektiðine işaret etmiştir. 2000 yılı cezaevi ölüm oruçlarında da PKK’li tutsaklar, Öcalan’ın bu tutumu vesilesi ile grevlere dâhil olmamıştır.

PKK’li ve PAJK’lı tutsakların açlık grevi ısrarı;

12 Eylül’de 64 tutsaðın süresiz-dönüşümsüz başlattıðı açlık grevleri aynı talepler ışıðında aslında aylar öncesinde denenmişti. Tutsakların eylemi hükümetin “açılım” sözü ve Öcalan ile gerçekleşen müzakereler neticesinde Ýmralı’dan gelen çaðrı ile son bulmuştu. Oslo’nun çıkmaz sokaða girişi, Ýmralı’da tecridin yoðunlaştırılması ve KCK operasyonlarının hız kesmeden devam etmesi akabinde tutsaklar 12 Eylül itibari yeniden açlık grevlerine başladıklarını deklare edip, bu sefer sonuç alınıncaya dek ölümler yaşansa dahi eylemde ısrar edeceklerinin altını çizdiler. Eyleme başlayan grupların içinde avukatların, gazetecilerin ve milletvekili tutsakların oluşu ise eylemin Kürt hareketinin tüm alanlarında çözümü dayatmak üzere başlatıldıðının göstergesi oldu.

‘Sözde açlık grevleri’ ile idam tartışmaları;

Kürt hareketinin yeni paradigmaya geçişi sonrası Öcalan’ın başladıðı müzakerelerde elini güçlendiren en etkili silah şiddet içermeyen ve yüz binlerin katıldıðı sivil itaatsizlik eylemleri ile kilitlenen sürecin ancak ve ancak Öcalan’ın çaðrısı ile açılabilmesi oldu. Habur süreci sonrası halkta yakalanan direniş heyecanı ve yüz binlerin her gün aralıksız sokaklarda oluşu Ýmralı müzakereleri ve çatışmasız sürecin zemini olmuştu. Zindanların 12 Eylül açlık grevi ile yeniden yaratmaya çalıştıðı ve başarılı olduðu toplumsal hareketlilik realitesi karşısında Başbakan Erdoðan ise “açlık grevi yoktur” inkârı ile başlayıp “Ýdam’ı yeniden düşünmeliyiz” çıkışı ile Öcalan’ı tehdit ederek tutum aldı. Ana akım medyanın Erdoðan’ın tembihleri sonrası cezaevi eylemini “Sözde açlık grevleri” olarak vermesi ise grevin inanırlılıðını azaltmaktan öte vekiller ve sanatçıları da dışarıda süresiz-dönüşümsüz açlık grevine yönlendirdi. Bir nevi kral çıplak dendi. Peşi sıra Avrupa’da bilinen Kürt siyasetçileri ile Güney Kürdistan’da sanatçıların da katıldıðı eylem sosyal medyada ise tek gündem maddesi halini aldı. Yaşamın her alanında kendini iyiden iyiye hissettirmeye ve her bireye “bir şey yapmalıyım” sorumluluðu dayatan zindan direnişi Başbakan Erdoðan ve kabinesine manipülasyon ve tehdit ile sorunun çözemeyecekleri, aksine direniş çeperinin Ortadoðu gerçekliði ile buluşup genişleyeceði mesajını verdi.

Diyarbakır ve Tahrir Meydanı

Tecrit öncesi avukatlarına verdiði son demeçlerde daimi tekrarla ve ısrarla “Diyarbakır, Tahrir gibi olursa bir haftada sorun çözülür” diyen Öcalan, tecritten ötürü yüz binlerin direnişini her ne kadar takip edememiş olsa da devletin Ýmralı’ya kendisine gidebilmesinin önünü nasıl açıldıðını tahmin etmiş, avukatları gelmeden de görüşmelere çıkmamıştır. Açlık grevleri için gerçekleşen bölgesel mitingler her ne kadar sesi duyurma noktasında etkili olmuşsa da toplumsal direniş noktasında asıl darbe 7’den 70’e tüm halkın her akşam sokaklara inmesi ile vuruldu. Merkezi mitinglere katılma noktasında ayaklarını geriye süren orta sınıf ve memurlaşmış lakin vicdanen mücadeleye baðlı Kürt kesiminin ‘ışık kapama’, ‘korna, tencere ve sesli aletlerle ses çıkarma’ eylemlerine aktif katılımı yerelde Diyarbakır, genelde bölgede duyguda birliði, eylemde birliðe çevirmiş büyük bir heyecan yaratmıştır.

BDP’nin geçtiðimiz yıl mart ayından bu yana çözüm çadırları ile başlatıp kitlesel yürüyüşlerle yükseltmek istediði demokratik halk direnişi açlık grevlerinin yarattıðı zeminde gerçekleşen ışık kapama eylemleri ile amacına yaklaşmıştır. Işık kapama, tencerelere vurma ile başlayan akşam eylemlerin çok geçmeden evden sokaða akıp, arabalarla trafiði tıkayıp tüm kenti birlik enerjisi ve kaos ile bir isyan haline dönüştürdüðünü izledik. 17 ayrı kentten Diyarbakır’a yıðılan zırhlı askeri-polis araçları ile yüzlerce özel harekât timi devletin OHAL ile bile nasıl çaresiz kaldıðını gözler önüne serdi. Polis araçlarının sokak sokak gezerek “Işık kapama eylemi suçtur” anonsları yapması ve hatta korna çalan yüzlerce araca ceza kesip, onlarca insanı gözaltına alması ise eylemin devam etmesi halinde çözümü devlete nasıl dayatacaðının da kayıtlı nişanesi oldu.

Tecrit sonrası Ýmralı ile yeniden diyalog

Türkiye ve Kürdistan’ı aşarak Avrupa’ya ve Güney Kürdistan’a uzanan mücadele dalgası AKP hükümetini geceler süren toplantılara sürükledi. Adalet Bakanı’nın “Zaten gündemimizde ana dilde savunma hakkı var. Maddeyi meclise sunuyoruz” deyişi ile başlayıp Bülent Arınç’ın “açlık grevleri bu günlerde bitecektir” demeci ile devam eden süreçte Ýmralı’da açlık grevine zemin olan taleplerin tartışıldıðı aşkere oldu. Nitekim 17 Kasım itibari ile de ortak kanaate varılıp tutsaklara çaðrı yapıldı.

Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan ile gerçekleştirdiði ve BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da köprü olduðu görüşmede belirttiði birkaç husus ise önümüzdeki sürecin rengi ile karakterini ortaya serer nitelikte. “Açlık grevine girenler dışarıdakilerin yapması gereken işi ve sorumluluðu kendi üzerlerine almışlardır” diyen Öcalan, dışarıda devam eden ve son 1 haftadır özellikle Diyarbakır’da yüz binlere ulaşan sivil itaatsizlik eylemlerinin çeşitlenerek devam edebileceðine işaret ediyor.

Öcalan; “Dışarıdakiler, kendi görev ve sorumluluklarını zaten zor şartlarda olan, hasta olan, dört duvar arasındaki tutsaklara yüklemesinler” derken son bir buçuk yıldır tıkanan sürecin açılabilmesi için “ana dilde savunma” hakkı için mahkeme boykotu ile başlayıp, açlık grevleri ile devam eden eylemlerin bir bütün olarak tutsaklara yüklenmesini kabul etmediðini de açıkça deklere etti.

‘Eylem amacına ulaşmıştır’

Öcalan; “Bu eylem yerini bulmuş ve amacına ulaşmıştır” diyerek tutsakların ‘Ana dilde savunma hakkı’ ile Ýmralı’daki tecridin sonlandırılması noktasında bir müzakere edildiðini ve olumlu sonuç verdiðine işaret ediyor. Lakin bu yönlü eylemlerin ‘içerinin’ deðil ‘dışarının’ yapması gerektiðine özellikle vurgu yapan Öcalan, kendisinin özgür hareket etme koşullarının bir bütün olarak saðlanabilmesi ve kalıcı çözüm noktasında anayasal düzenlemelerin başlaması için açlık grevleri ile başlayan toplumsal hareketliliðinin bir üst seviyeye çıkarılması gerektiðini de vurguluyor.

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının müvekkilleri Öcalan ile haftalık görüşmeyi gerçekleştirmek için başvuruda bulunması ve başvuruya gelecek yanıt beklenirken, Barış ve Demokrasi Partisi’nin de sokaklarda yakaladıðı hareketliliði oluşturulacak yeni anayasaya yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile anadilde eðitimi aldırmak üzere farklı ve çeşitli eylemlere çevirmesi bekleniyor.