Türkiye Barış Meclisinin (TBM) Yıllık Olaðan Toplantısında açlık grevindeki tutsakların taleplerinin meşruluðu ve haklılıðına dikkat çeken Türkiye Barış Meclisi Sekreteryasından Aygül Bidav, kin ve nefret dili kullanan Başbakan Recep Tayyip Erdoðana vicdani ve ahlaki deðer taşımayan dili bırakarak, ölümleri engelleme çaðrısında bulundu.
Türkiye Barış Meclisinin yıllık olaðan toplantısı TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Genel Merkez binasında başladı. Bir günlük toplantıda Kürt sorununda barış imkanları, yeni sekreteryanın belirlenmesinin ardından sonuç bildirgesi gündemleri görüşülecek. Toplantıya Türkiyenin birçok yerinden akademisyen, yazar, sendikacı, sivil toplum örgütü ve meslek örgütleri temsilcileri, siyasetçi, kadın örgütleri temsilcileri, Türkiye Barış Meclisi aktivistleri katıldı.
AÇLIK GREVÝNÝN VEBALÝ
Türkiye Barış Meclisi Sekreteryasından Aygül Bidav yaptıðı açış konuşmasında 67 gündür süren açlık grevlerine dikkat çekerek, Başbakan kin ve nefret dili kullanarak açlık grevindekileri ve onların siyasi temsilcilerini aşaðılıyor. Kibirli ve öfkeli dili yangına benzin dökmekten başka bir işlev görmüyor. Bu dil, hiçbir vicdani, ahlaki deðer taşımıyor ve insani deðil. Başbakana bir kez daha sesleniyoruz; nefret, kin ve öfke dilini bırak. Kibirle davranma, ölümleri engellemek için daha fazla geç kalmadan gereðini yap. Aksi takdirde insanların açlık çekerek ölümlerini umarsızca izlemenin vebali çok büyük ve aðır olacaktır dedi.
NEFRET SÖYLEMÝ VE IRKÇI LÝNÇ ENGEL
Sorunun büyüklüðü, ciddiyeti ve aciliyeti karşısında tepkisiz kalmamak, çözüm üretmeye çalışmak, insana sadece insan olduðu için deðer vermenin ve vicdan sahibi olmanın gereði olduðunu vurgulayan Bidav, Türkiyenin batı bölgelerine egemen olan milliyetçilik, nefret söylemi ve ırkçı linç kültürü Kürt sorununun demokratik, adil ve eşitlik temelinde çözümünün önündeki en büyük engeldir. Barış mücadelesini bu anlayışlara karşı geliştirmek ve güçlendirmek kaçınılmaz bir görev ve sorumluluk olarak önümüzde duruyor. Çatışma, savaş ve ölüm toplumu yordu. Bugün her şeyden daha çok barışa ihtiyacımız var. Kürt sorununun barışçıl, demokratik ve adil çözümü için çabalarımızı yoðunlaştırmaktan başka yol yok diye konuştu.
Açış konuşmasının ardından Kürt sorununda barışın imkanları ve Türkiye Barış Meclisi gibi sivil toplum kuruluşlarının katkısı başlıklı panel gerçekleştirildi. Moderatörlüðünü Yazar Necmiye Alpayın yaptıðı panele eski ANAP Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoðmuş ve Gazeteci-Yazar Tanıl Bora konuşmacı olarak katıldı. Panelin moderatörü Alpay, Ýçimiz acıyarak geldik buraya diyerek, şunları belirtti: Buraya gelemeyen birçok arkadaş mücadelenin çeşitli alanlarında yer aldıkları için gelemediler. Az önce sunuş konuşmasında da söylendiði gibi barış mücadelesi yeni bir aşamaya girmek zorunda. Trajik şeyler yaşadık, yaşıyoruz. Ve yaşamaya devam edeceðiz. Böyle bir ortamda bir çeşit özeleştiriyi de içeren iç toplantı düzenlemesi önemli. Barış meclisi olarak baştan beri üstlendiðimiz görevler siyasi alanda epey paylaşıldı.
AKP AÇLIK GREVLERÝNE KARŞI SUÇ ÝŞLÝYOR
Erdoðmuş, sürecin olumsuz gelişmelerle kesintiye her uðradıðında barış imkanlarının da karmaşık hale geldiðini belirterek, en önemli durumun ölüme giden tutsakların durumu olduðunu söyledi. Bedenlerini ölüme yatıran tutsakların taleplerinin meşru olduðunu dile getiren Erdoðmuş, Bu bakımdan inkarı ve gözden gelinmesi hukuk açısından suçtur. Hükümetin ve ilgililerin bu suçu işlediklerini düşünüyorum. Nedenleri ortadan kaldırmak siyasi tutukluların talebini karşılamak için yöneleceðimiz mercii hükümettir. Sorunu çözmesi gereken sayın Başbakan, dolayısıyla hükümetin kendisidir. Muhatabımız sadece Başbakan deðil meclis ve Cumhurbaşkanı başta olmak üzere devletin kurumları, siyasi partiler, kitle örgütleri ve en önemlisi de toplumsal vicdan olmalıdır dedi.
Ölüm oruçlarına sessiz kalan herkesin uygulanan hukuksuzluk ve ayrımcılık karşısında sorumlu olduðunu söyleyen Erdoðmuş, Ölüm oruçlarına sessiz kalmak insani, ahlaki ve vicdani olarak kabul edilemez. Kürtlerin baðımsızlık özlemi inkar edilemez. Baðımsızlık onların gasp edilmiş hakkıdır. Bunu yapanlar egemenliklerini halen sürdürmekte. Kürtlere baðımsızlık vermeyi çıkarlarına uygun görmeyen bu güçler halen aynı noktada. Bu noktada temel sorunlardan biri emperyal ve küresel kuşatmadır. Burada egemen işbirlikçilere karşı inisiyatifi ele almak ve ortak hareket etmek gerekir diye konuştu.
TÜRKÝYE KÜRTLERÝN TALEPLERÝNE KARŞI DÝRENEMEZ
Şiddetin Kürtlerin deðil devletin uygulaması olduðunu vurgulayan Erdoðmuş, Kürtlerin talepleri ötelenip ertelenmekte. Şiddet üzerine tesis edilen siyasal sistem, hak talepleri olan kesimlere de şiddet dışında mücadele imkanı vermemektedir. Siyasi sorunlar ancak şiddetle gündeme gelmiştir. Böyle olmayan hiçbir talep yönetimler tarafından ne yazık ki dikkate alınamamaktadır. Bu nedenle siyasi talepler şiddetle iç içe geçmekte. Şiddeti bir yöntem olarak kullanan Kürtlerin haklı talepleri toplum vicdanında halen yer edinememiştir. Devlet de bunu terörize ediyor. Meşru talepler karşısında hiçbir devlet direnemez. Yüz yıldır Kürtlerin haklı taleplerine direnen Türkiye de buna dahildir ifadelerinde bulundu.
KÜRTLERE YÖNELÝK NEFRET SÖYLEMÝ DÜŞMANLIK VE SAVAŞ DÝLÝNÝ ÝÇERÝYOR
Yazır Tanıl Bora ise, aðır ve yakıcı bir zamanda olunduðunu belirterek, Türklerin dilsizlikleri ve sessizlikleri, kaynayan huzursuzluðuyla ilgili patlama yaşıyor isyankar Kürtlere karşı. Nefret insanın kökeniyle ilgili. Bunu bilmezsek çözemeyiz. Korkunç bir nefret patlaması yaşanıyor. Bilinen bir şey bu. Birincisi nefretin en büyük hedefi gayrimüslimler, Kürtler ikinci sırada geliyor. Bir numara Ermeniler, Hıristiyanlar ve Yahudiler ardından Kürtler geliyor. Gayrimüslimlere küfür, aşaðılama, hakaret etme söz konusu. Kürtlere yönelik nefret söyleminin yüzde yetmişi düşmanlık ve savaş dilini kullanan bir söylem. Bir diðeri ise giderek daha fazla sayıda milliyetçi provokatif yazıda terörle PKKyle Kürde topyekün saldırıyor. Medyanın nefret söylemindeki rolü de önemli. Bunun yanında politikacıların da nefret söylemi ciddi oranda çarpan yanı var. Sosyal medyada da bu böyle diye konuştu.
Konuşmasında nefret söylemine dikkat çeken Bora, Ölsünler fikrinin muazzam yaygınlaştıðını görüyoruz. Gıyabi işleyen bir nefrettir bu. Yüz yüze olmayan gıyabında ötekileştirdiðiniz, lanet ettiðiniz insanların arkasından, tanımadan köpüren bir nefrettir bu dedi.
Toplantı, öðle arasının ardından yapılacak oturumla sona erecek.