KCK Ýnanç ve Azınlıklar Komitesi, Aşure Günü dolayısıyla yayınladıðı mesajda, Hem Alevi halkımızın, hem de her mezhepten Müslüman toplumun atması gereken ilk adım; güçlerini birleştirerek, toplumun inançlarını istismar eden iktidar düşkünü münafıklara karşı mücadele etmektir çaðrısında bulundu.
KCK Ýnanç ve Azınlıklar Komitesi, Ehlibeyt evlatlarının hunharca katledildiði trajik olayın insanlıðın vicdanında derin izler bıraktıðını belirterek, Bu trajik olayın şehitlerini saygıyla anıyor, faillerini de nefretle kınıyoruz dedi.
Komitenin mesajı şöyle: Alevilik, Mezopotamya halklarının eşitlik, özgürlük ve kardeşliðini esas alan kadim inanç kültürlerinden biridir. Kürt, Türk ve Arap, her etnisiteden Alevi halkımız tarihleri boyunca farklı toplumlarla barış içerisinde ve kardeşçe yaşamak için birlikte mücadele etmiş ve çok aðır bedeller ödemiştir. Kerbela olayı, bu tarihi direniş ve bedellerden en büyük olanıdır. Alevi halkımız, aradan asırlar geçtiði halde bugün, Ehlibeyt evlatlarının hunharca katledildiði bu olayın yasını tutmakta ve başta Hz. Hüseyin olmak üzere Ehlibeyt evlatlarını anmaktadırlar. Bizler de, insanlıðın vicdanında derin izler bırakan bu trajik olayın şehitlerini saygıyla anıyor, faillerini de nefretle kınıyoruz.
Kerbela olayı, Ortadoðu tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bölgemizde bugün cereyan eden birçok çelişki ve çatışmanın da ana kaynaðı durumundadır. Hala bölgemizde bütün şiddetiyle devam eden Şii ve Suni Müslümanların çatışmalarının da, Alevi toplumuna yönelik baskı ve katliam politikalarının da kökenleri bu olaya dayanmaktadır. Bu nedenle Ortadoðu toplumlarının, yaşadıkları bu çatışmalı durumu aşmaları, ancak Kerbela olayını doðru anlamalarıyla mümkündür. Dolayısıyla bu anma gününde, sadece Alevi toplumu deðil, Şii ve Suni Müslüman toplumu da Kerbela trajedisini yeniden deðerlendirmeli ve olaydan toplumsal barışa hizmet edecek sonuçlar çıkarmalıdır.
Kerbelada çatışan iki taraf, iki ayrı çizgiyi temsil etmekteydiler. Emevi hanedanlıðı, biriken Ýslami deðerleri tamamen kontrollerine alarak kendi iktidarlarının hizmetinde kullanmak istiyorlardı. Bu deðerler üzerinde eski aristokratik iktidarlarını yeniden inşa etmenin peşindeydiler. Buna karşı, Hz. Hüseyin öncülüðündeki Ehlibeyt ve taraftarlarıysa, toplumsal eşitlik ve adaletin hakim olması için mücadele ediyorlardı. Bu olayda Ehlibeytin katledilmesinin ardından, Ýslamın, iktidar ilişkilerine bulaştırılmasının kapıları ardına kadar aralandı ve Ortadoðu toplumları, tam bin üç yüz yıldan fazladır süren çatışmalı bir durumun içerisine girdi.
Kerbela olayı dikkatle incelendiðinde, olayda, hem Alevi halkımızın, hem de suni toplumun, özen göstermesi gereken ince bir çizginin var olduðu hemen görülecektir. Alevi halkımız bu katliamın, tüm sade Müslümanları da yürekten yaraladıðını bilmeli ve sade Müslümanla, bu katliamı gerçekleştiren gözü dönmüş iktidar düşkünleri arasına fark koymalıdır. Müslüman toplum ise, bu olay vesilesiyle ve her fırsatta bu tür iktidar düşkünlerinden beri olduklarını ortaya koymalı ve onların, Ýslamı iktidar hırslarına alet etmelerine, şiddetle karşı durmalıdırlar. Böyle bir yaklaşım, hem Kerbela olayını doðru anlamak olur, hem de toplumsal barış ve adaletin tesis edilmesine hizmet ederek, bu şer odaklarını yalnızlaştırır.
Bu ince çizgiyi tespit ettikten sonra, hem Alevi halkımızın, hem de her mezhepten Müslüman toplumun atması gereken ilk adım; güçlerini birleştirerek, toplumun inançlarını istismar eden bu iktidar düşkünü münafıklara karşı mücadele etmektir. Özgürlük Hareketimiz kuruluşundan beri bu çizgide yürümeyi ilke edinmiş ve bu alanda büyük mesafeler kat etmiştir. Binlerce Alevi, Müslüman ve Ezdi ailenin çocuklarıdır, bu hareketin on binlerle ifade edilen, şehitler ordusunu oluşturanlar. Yine en son yaklaşık yetmiş gün açlık grevine girerek kendilerine dayatılan onursuz yaşamı ret eden özgürlük tutsakları da, birlikte mücadele eden farklı inançlara sahip halkımızın evlatlarıdırlar. Unutulmamalıdır ki, mücadelemizi her geçen gün yükselten de, düşmanlarımızın içine korku salan da gençlerimiz ve toplumumuzda oluşan bu bilinç ve birliktir.
Kerbela şehitlerini anarken, iki ana noktayı sürekli olarak hatırımızda tutmanın, bu şehitleri anlamanın koşulu olduðunu unutmamalıyız. Birincisi, bir daha Kerbelaların yaşanmasına izin vermemektir. Ýkincisi de, onların uðruna canlarını verdikleri toplumsal barış, adalet ve eşitlik için sürekli olarak mücadele etmektir. Anmanın bu her iki anlamının yerine getirilmesinin tek koşuluda, sürekli örgütlenmek ve birlik içerisinde olmaktır. Herkes çok iyi bilmelidir ki, Hz. Hüseyinin direnişini sahiplenmek, tüm inanç, kimlik ve kültürlerin barış içerisinde kardeşçe yaşaması idealine sahip çıkmaktır. Bu deðerleri sahiplenmek, egemenlerin, toplumlarımızın içerisine serpiştirdiði nifak tohumlarının kökünü kurutmak ve onları yalnızlaştırmaktır. Bizler bu anma vesilesiyle bir daha tüm toplumumuzu Kerbelalara karşı birlik olmaya çaðırıyor, tüm şehitlerimizi saygıyla ve minnetle yad ediyoruz.