DTK Eş başkanları Tuðluk ve Türk, cezaevlerinde 68 gün boyunca yürütülen açlık grevlerine ilişkin yaptıkları ortak açıklamada, "Türkiye demokrasi tarihinde kara bir gün olan 12 Eylül otuz iki yıl sonra binlerin demokratik haklar için bedenlerini ölüme yatırdıðı sürecin başlangıç tarihi olmuştur" dedi.
DTK Eş Başkanları Aysel Tuðluk ve Ahmet Türk son siyasi sürece ilişkin yaptıðı ortak yazılı açıklama ile tüm Türkiye halklarına ve toplumsal kesimlere Türk cezaevlerinde bulunan siyasi tutsakların bedenlerini ölüme yatırdıðı açlık grevlerine sundukları katkıdan dolaya teşekkür etti.
"Türk halkı ile birlikte bu ülkenin kurucu unsuru olan Kürt halkı cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar varlıðı yok sayıldıðı gibi halk olmaktan kaynaklı bireysel ve kolektif hakları da hep ret edilmiştir" denilen açıklamada, ret, baskı ve inkar politikalarından kaynaklı olarak ülke tarihinin isyanlar ve acılarla dolu bir tarih olduðu kaydedildi.
Türk cezaevlerinde bulunan PKK ve PAJK'lı tutsaklar öncülüðünde başlatılan ve 68 gün süren açlık grevlerini ilişkin deðerlendirmede bulunulan açıklamada şöyle denildi: "Demokratik bir ülke, kalıcı ve onurlu bir barış, eşit, adil ve özgür bir yaşam bizler için hep bir özlem olarak kalmıştır. Bazı dönemler bu özlemlerimizin gerçekleşeceði umudu ve beklentisi artmış, bazı dönemler ise beklenti ve umutlarımız endişe ve karamsarlıða dönüşmüştür.
Türkiye demokrasi tarihinde kara bir gün olan 12 Eylül otuz iki yıl sonra binlerin demokratik haklar için bedenlerini ölüme yatırdıðı sürecin başlangıç tarihi olmuştur. Bu eylemselliklerle birlikte acılarımıza yeni acılar ölümlere yeni ölümler ekleneceði endişesi ve karamsarlıðı bizlerde başlatmıştı. Halklarımız arasında başlayan duygusal ve siyasal kopuş daha da derinleşecekti.Cezaevlerinde başlatılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevine milyonlar 'Talepleri Taleplerimizdir' sloganıyla yanıt vermiş ve seçilmişler de buna dâhil olmuştu.
Kürt halkı, demokrasi güçleri, insan hakları savunucuları, siz toplumun sesi ve vicdanı olan deðerli aydın, yazar ve sanatçılar herkes ayaktaydı. Buna raðmen son ana kadar siyasal iktidar çözüm bulma yerine küçültücü, kışkırtıcı, manipülatif söylem ve politikanın sahibi oldu. Oysa anadilde eðitim, anadilde savunma hakkı ve Kürt sorununun demokratik çözümünde en önemli aktör olan Sayın Öcalan üzerinde uygulanan anti demokratik insanlık dışı tecridin sonlandırılması ve müzakerelerin yeniden başlatılması gasp edilen evrensel, demokratik hakların talebi idi. Bu haklar için Kürt siyasi tutukluların bedenlerini ölüme yatırmaları aslında siyasal iktidar için utanç duyulacak bir durumdu.
Ölümün eşiðine geldiðimiz, ülke olarak kaotik bir ortama sürüklendiðimiz bir süreçte Sayın Öcalan'ın çaðrısı yaşanabilecek acıların ve kopuşun önüne geçtiði gibi barışçıl ve demokratik bir döneme de zemin sunmuştur.
Açlık grevi sürecinde eyleme destek veren duyarlı ve sorumluluk sahibi insanların katkılarının yadsınamaz olduðu belirtilen ve bu katkılardan dolayı teşekkür edilen açıklamada, Böylesi bir zeminin oluşmasında sizler de tavrınız ve duruşunuzla halklarımızın vicdanı ve sesi oldunuz. Gerçekleri yansıttınız. Toplumsal duyarlılık yarattınız. Çözüme katkı sundunuz. Ölümlere engel oldunuz. Sizin gibiler çoðaldıkça sorunlar azalacak çözüm yakınlaşacaktır" diye belirtildi.
Eşbaşkanlar şöyle noktaladı: "Yaşadıklarımız bir kez daha bizlere göstermiştir ki; Halkların ve demokratik kurumların mücadelesi, aydınların, yazarların, sanatçıların cesur ve onurlu duruşu oldukça çözemeyeceði sorun, aşamayacaðı engel yoktur. Halklarımızın direnişi sizlerin onurlu ve cesur duruşunuz demokratik bir ülkede barış içinde eşit adil ve özgür bir yaşamın inşasını hızlandıracaðına olan inancımızla çabalarınızdan, emeðinizden, cesur ve onurlu duruşunuzdan dolayı sizlere dostça, kardeşçe selam ve sevgilerimizi iletir, teşekkürlerimizi sunmayı borç biliriz.