Dr. Qasimlo'nun son saatleri

Dr. Qasimlo'nun son saatleri

Bugün Kürt lider Dr. Abdulrehman Qasimlo'nun katledilişinin 24. yıldönümü. Dr. Qasimlo iki arkadaşıyla 13 Temmuz 1989 günü Viyana'da İran rejiminin temsilcileriyle müzakere masasındayken kurşunların hedefi olmuştu. Dr.Qasimlo'ya görüşme yerine kadar eşlik eden arkadaşı Dr. Kerim Piroty, cinayete giden Viyana günlerini ANF'ye anlattı.

Saçları beyazlanmış 62 yaşındaki Dr. Kerim Piroty bizi kapıda karşılıyor. Avusturya, Çek ve Slovakya üçgenindeki Rabensburg kasabasında doktor olan Piroty, yakın Kürt tarihinin kritik bir sayfasına tanıklık etmiş bir isim. 1973 yılında 21 yaşındayken okumak için Avusturya'ya gelen Piroty, Kürdistan Demokrat Parti-İran (PDK-İ)'nin Viyana temsilcisiydi ve partisinin genel sekreteri Dr. Abdulrehman Qasimlo'yu 11'ten 13 Temmuz 1989'a kadar ağırlamıştı. Piroty Opel marka, mavi renkli arabasıyla Dr. Qasimlo'yu 13 Temmuz 1989 günü, saat 17.00 sularında Hilton otelinin önüne bıraktığında onu ve arkadaşlarını neyin beklediğinden habersizdi.

Ne tesadüftür ki Mahabadlı Piroty'nin babası M.Emin Piroty de Mahabad Kürt Cumhuriyeti'nin başkanı Qazi Muhamed'in arkadaşıydı: "Babam Qazi Muhamed'le Bakü'ye giden heyette yer almıştı, dönüşte Qazi ona bir termos hediye etmişti. Termos kırılmıştı ama yine de saklıyordu. Qazi idam edildikten sonra babam o termosa bakıp bakıp o günleri hatırlardı." Piroty otelin önünde Dr. Qasimlo'yu beklerken şüphesiz babası gibi yanı başında bir başka Kürt liderinin katledileceğini aklının ucundan bile geçirmemişti. Ama tarih tesadüfleri seviyordu.

- Dr. Qasimlo'nun Viyan'a geldiği ilk gün 11 Temmuz 1989'dan başlarsak, onu havaalanında siz mi karşıladınız?

Bir gün önce Paris'teyken bana telefon açtı ve ertesi gün geleceğini söyledi. Akşam 18.00 sularında PDK-İ'nin Fransa sorumlusu Abdulkadir Azeri ile Viyana'ya indi. Onu ben ve Viyana'da yaşayan birkaç partili arkadaş karşıladık. Hemen ardından benim aracımla eve gittik, gece ikisi bende kaldı. İran rejimi ile görüşmeler yapıldığını biliyordum, ama ayrıntıya sahip değildim. Ertesi sabah uyandığında ise hemen Dr. Fazıl Resul'a telefon açtı. Onunla "Landtmann" adlı cafede randevulaştı. Hep birlikte kahvaltı yaptıktan sonra evden çıktık, öğlen saatleriydi.

- Cafede ne konuştunuz?

Aslında doğru dürüst hiç bir konuşmaya tanık olmadım. Dr. Qasimlo, Avusturya parası Şiling'e çevirmem için bana 500 Mark verdi, cebinde ise 500 Mark daha olduğunu gördüm. Parayı bozmak için bankaya gittim, yaklaşık 10-15 dakika sürdü. Döndüğümde hemen kalkacaklarını söylediler. Bu yüzden ben yokken üçü; Dr. Resul, Dr. Qasimlo ve Azeri'nin ne konuştuklarını bilmiyorum. Üç kurbanın yalnız kaldığı o dakikalarının sırrını öğrenemedik.

'KATİLLER PARASINI DA ÇALDILAR'

- Anlattığınız kadarıyla Dr. Qasimlo'nun cebinde toplam bin Mark varmış, bu paranın akıbeti ne oldu?

Bir gün sonra cinayete kurban gittiğinde o para Dr.Qasimlo'nun üzerinde değildi. Büyük ihtimalle katiller o parayı çaldılar.

- Cafeye dönersek, oradan çıktıktan sonra nereye gittiniz?

Viyana'daki 9 bölgeye gittik, onları Dr. Resul'un evine bıraktım ve onlardan ayrıldım. Daha sonra onların Dr. Resul'un Linken Bahngasse Caddesi 5 numaralı ikinci evine gittiklerini öğrendim. Ayrıca burada İran rejiminin temsilcileriyle ilk görüşmeyi yaptıklarından da habersizimdi. Bu ikinci ev Dr. Resul'un nikahlı diğer eşi Renata'ya aitti. Akşama doğru Dr. Qasimlo telefon açtı, ben evdeydim. Bana "Cafe museum"da olduğunu ve kendisini oradan almamı istedi. Hemen çıktım, o cafede biraz oturduk, karanlık basınca da Dr. Qasimlo ve Azeri'yi alıp eve döndüm.

'AZERİ KEYFİSİZDİ'

- Peki size o akşam ilk görüşmeden hiç söz etmedi mi?

Bana sadece İranlılarla buluştuğunu söyledi, ama onların kim olduğunu ve ne konuştuklarını hiç anlatmadı. Sadece ben değil, diğer arkadaşlar da görüşmelerden habersizdi. Arada ben sorunca 'Kim oldukları önemli değil, önemli olan İranlılar olmasıdır' demekle yetindi. Görüşmelere bir gün ara verilmesi kararlaştırılmıştı, ama gece yatmadan önce Dr. Resul'a telefon açtı ve ikinci buluşmanın hemen ertesi gün olmasını istedi. Dr. Resul bu değişikliği İranlılara bildireceğini söyleyip telefonu kapattı. Gece yarısına doğru Dr. Qasimlo uyumak için odasına gittiğinde ise Azeri ile sohbet ettim. Azeri'nin keyfi yoktu, görüşmenin Dr. Qasimlo'nun inisiyatifiyle gerçekleştiğini söylüyordu. Ertesi gün 13 Temmuz'da ise öğlene doğru Kahlenberg'teki restoranda yemeğe gittik.

- Kimler vardı o yemekte?

Ben, eşim ve Dr. Qasimlo vardı. Azeri gelmemişti, çünkü keyfisizliği ikinci gün artarak sürdü, İranlılarla bu şekilde görüşmenin yapılmasından baya rahatsızdı. Ama rahatsızlığını da gizliyordu, çünkü 'rahatsızım ve görüşmeye gelmiyorum' dediğinde 'korkuyorsun' yanıtıyla karşılaşabilirdi. Çünkü o da, ben de, hepimiz de çok iyi biliyoruz ki Kürt devrimcilerine korkak demek en büyük hakarettir.

Yemekten sonra kısa bir süreliğine birlikte eve gittik, biraz dinlendik. Dr. Qasimlo İçişleri Bakanı'nın başdanışmanı Manfred Matzka'ya ile saat 16.00'da görüşmesinin olduğunu söylüyordu. Matzka, Kürt dostu bir yetkiliydi, birçok bürokratik işlerimizde yardımcı oluyordu. İçişleri Bakanlığı'na gittik, Matzka yoktu, sekreteri görüşmenin olmayacağını Matzka'nın şu anda başka bir randevusu olduğunu söyledi. Yine de yaklaşık 10-15 dakika bekledik ve saat 16.30'ya doğru bakanlıktan çıktık. Dr. Qasimlo başka bir görüşmesinin olduğunu söyleyerek acele ediyordu, onu ve Azeri'yi Hilton otelinin önüne bırakmamı istedi. Saat 17.00'ye doğru otelin önüne ulaştık.

'İRANLILAR BİN BELLA'YI İKİNCİ GÖRÜŞMEDE İSTEMEDİ'

- Orada ne yapacağını veya kimlerle görüşeceğini söyledi mi?

İranlılarla buluşacağını söyledi ve yaklaşık 2 saat sonra yine aynı yerde onları almamı istedi. Burada bir ayrıntı vereyim; o görüşmeye Cezayir eski cumhurbaşkanı Ahmet Bin Bella'nın da aracı olarak katıldığını düşünüyordum. Fakat ertesi günlerde, taziye yerine Bin Bella geldi ve bize 'İranlılar ikinci görüşmeye katılmamı istemediler' dedi. Sanırsam Bin Bella orada olsaydı, onu da öldüreceklerdi ve İranlılar böyle bir şeyden çekindikleri için onun bu isteğini red etmişti.

- O iki saat siz ne yaptınız?

Kızgındım, çünkü Viyana temsilcisi olmama rağmen böyle bir görüşmeden haberim yoktu. Bir grup arkadaş ise başka bir partili arkadaşın evinde Dr. Qasimlo'yu bekliyordu, onların yanına gittim. Tepkimi onlarla paylaştım, bana hak verdiler, partiden istifa etmeyi bile düşünüyordum. Ertesi gün bu konuyu görüşmek için toplantı talebini Dr. Qasimlo'ya iletmeye karar aldık. Ben onlardan ayrılıp Dr. Qasimlo ile sözleştiğimiz gibi Hilton otelinin önüne geldim. Saat 19.00'ya doğruydu, biraz daha bekledim, gelmediler. Orada aracımla uzun süre durmam yasaktı, ben de otelin etrafından bir tur atmaya başladım.

Tam hatırlamıyorum ama yarım saati geçmişti ve hala ortalıkta yoktular. Etraftaki caddeleri dolaşırken Linken Bahngasse Caddesi'ne çok sayıda ambulans ve polis aracının hareket ettiğini gördüm. İçime o an bir ürperti düştü. Buluşma yerinin ve Dr. Resul'a ait bir evin orada da olduğunu habersizdim. Polislere yaklaşıp ne olduğunu sordum, onlar üst katta üç yabancın öldürüldüğünü ama kimlik tespiti yapamadıklarını söylediler. Bunun üzerine daha çok ürperdim ve bekleyen diğer arkadaşlara haber verdim, onlar da hemen oraya geleceklerini söylediler. Anti-terör ekiplerinin şefi Kissler de oradaydı ve o bana yukarıyı çıkıp cenazeleri teşhis edebileceğimi söyledi.

'CENAZELERİ BEN TEŞHİS ETTİM'

- Tek başına mı eve çıktınız, arkadaşlarınızı beklemediniz mi?

Evet, tek başına yukarı çıktım. Polis bir kişinin de yaralandığını ve hastaneye kaldırıldığını söyledi. Onu teşhis etmek için başka bir arkadaş da polislerle hastaneye gitti, fakat onu tanımadığını söyledi. Çünkü o yaralı kişi İranlı Cafer Sahraroodi'nin bizzat kendisiydi. Cinayetin işlendiği odaya girdim, her yer kan gölüne dönmüştü, masalar-sandalyeler devrilmişti. Dr. Qasimlo bir kanepede sırt üstü yatıyordu, başından ve boynundan vurulmuştu. Dr. Resul yüz üstü, Azeri ise onlardan biraz uzakta yatıyordu.

- Peki İranlı Sahraroodi nasıl yaralanmıştı?

Buna ilişkin kesin bir şey söylemek zor, bu hala bir muamma, çünkü görüşmeye katılan hiç bir Kürdün üzerinde silah yoktu. Ama tahminimce Azeri ile boğuşurken yanlışlıkla kendisini vurmuştu. Çünkü Azeri'ye 14 kurşun sıkılmıştı, bunun nedeni büyük ihtimalle direndiği içindi. O akşam gözaltına alınan Amir Mansour Bozorgian sabah saatlerinde serbest bırakıldı, Cafer Sahraroodi ise tedavi edildikten sonra ülkesine gönderildi.

- Avusturya neden katillerin elini kolunu sallayıp ülkelerine gitmesine göz yumdu? Qasimlo dosyası neden kapandı?

1992 yılında aynı şekilde Şerefkendi ve arkadaşının Berlin'de katledilmesi, katillerin Alman mahkemesi tarafından cezalara çarpıtılması, İran için 'terörist' bir ülke denilmesinden sonra rafa kaldırılan Qasimlo dosyasını Avusturyalı politikacılara yeniden hatırlattık. Onlara 'Bakın Almanya nasıl bir tavır aldı, tabii siz küçük bir ülke olduğunuz için İran'dan korkutunuz' dedik. Verdikleri yanıt aynen şöyle; 'Mesele bizim küçük bir ülke olup olmamız değil. Alman yasaları hükümetin mahkeme ve yargı sürecine müdahale etmesini engelliyor. Fakat Avusturya'da tam tersi, hükümet istediği şekilde yargıya müdahale ediyor, hangi davanın açılıp açılmayacağına karar veriyor. Almanya'da mahkeme hükümetin baskısına boyun eğmedi.'

- Bu cinayet hayatınızı nasıl etkiledi? Hala hatırladığınızda neler hissediyorsunuz?

Acı bir olay, hayatımın en büyük acı olayı. Az bir olay mıdır iyi tanıdığınız partinizin liderine ve diğer iki arkadaşınızı kaybetmek, üstelik onlarla ölüme kıyısına kadar birliktesiniz. Şüphesiz bu olay beni çok etkiledi, uzun süre etkisinden kurtulamadım.

İlgili haber:

Kürt tarihindeki Viyana komplosu!