Dede: Barışın anahtarı İmralı’dadır

HDP Eşbaşkan Yardımcısı Ümit Dede, CPT İmralı’da uygulanan sistemin tecrit sistemi olduğunu kabul edip beyan ettiğini söyledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Ümit Dede, Kürt Halk Önderi Öcalan üzerindeki tecride, ona ilişkin İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) ihlal kararına ve partilerinin konuya ile ilgili yürütecekleri çalışmalara ilişkin ANF’ye konuştu.

CPT’nin cezaevlerindeki işkence vakalarına ilişkin yaptığı incelemelerin önemli olduğunu belirten Dede, bu incelemelerin uluslararası hukuk ve siyaset anlamında da önemli kayıtlar olduğunu söyledi.

Bu incelemelerin her ne kadar ülkeler arası hukuki bağlayıcılığı ya da yaptırımı olmasa da zorlayıcı bir etkisinin olduğunu kabul etmek gerektiğine dikkat çeken Dede, uzun zamandır CPT’nin Türkiye cezaevlerini ziyaret ettiğini hatırlattı. Dede, yapılan bu ziyaretlerden edinilen izlenimlerin yer aldığı raporların açıklanmaması ya da geç açıklanmasını eleştirdi.

‘TECRİT BİR İŞKENCE SİSTEMİDİR’

“Raporunu açıklaması üye devletin iznine de bağlı. CPT’nin son açıkladığı raporda altının en fazla çizilmesi gereken husus şudur: CPT İmralı’da uygulanan sistemin tecrit sistemi olduğunu kabul edip beyan etmiş oldu. Bizler de sürekli İmralı’daki cezaevi uygulamalarının mutlak tecrit uygulaması olduğunu ifade ediyorduk. Ama CPT’nin raporunda açık olarak buna yer vermiş olması önemlidir” diyen Dede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) de İmralı’daki cezaevi rejiminin bir işkence sistemi olduğuna ilişkin tespitini hatırlattı.

Böylece ulusal ve uluslararası düzeyde İmralı’da uygulanan infaz rejiminin ulusal ve uluslararası hukuka aykırı ve bir işkence biçimi olduğunun tespit edildiğini dile getiren Dede, “Yirmi yılı aşkın bir süredir uygulanan bir işkence ve tecrit biçimidir. Kabul edilmesi mümkün değildir. Zira İmralı Adası’nda uygulanan tecrit rejimi, sadece İmralı Adası ile sınırlı kalmadı. Biliyorsunuz özellikle 15 Temmuz 2016’dan sonra OHAL koşullarında İmralı’da uygulanan sistem hemen hemen tüm cezaevlerine yayıldı. Son yapılan infaz yasası değişikliği ile de bunlara bir hukuki statü de tanındı.

İmralı’da yirmi yıldır fiilen sürdürülen uygulamaların hukuki boyutu ve dayanağı yoktu. İmralı infaz ve tecrit rejiminin diğer cezaevlerine yayılması ile cezaevlerinde yaşanan sorunlarda ciddi artışlar oldu. Bugün itibari ile de Türkiye cezaevlerinde bizim tespit edebildiğimiz 4 ayrı cezaevinde hukuksuz uygulamalara karşı açlık grevleri devam ediyor. İmralı tecrit sistemi, sadece Sayın Öcalan ve arkadaşlarını ilgilendiren bir husus değildir. Türkiye cezaevlerini, Türkiye’ye Ortadoğu siyasetini de belirleyen ve etkileyen bir infaz rejimi olduğunu belirtmek gerekir” dedi.

CPT’nin açıklamasının yeterli olmadığını, açıklamaya denk düşecek kamuoyu yaratmak gerektiğinin altını çizen Dede, şöyle konuştu: “Sayın Öcalan, üzerindeki tecridin ağırlaştığı süreçler aynı zamanda Türkiye ve Ortadoğu siyasetinde çatışmaların yaşandığı dönemlerdir. Hükümetin savaş endeksli politikalarının ekonomi, sağlık, eğitim gibi tüm alanlarda, toplum üzerinde yük olarak cereyan ettiği dönemlerdir. Tersine tecrit sisteminin yumuşatıldığı, Sayın Öcalan’ın ailesinin, avukatlarının ya da heyetler aracılığıyla bir şekilde topluma siyasete temas edebildiği dönemlerde ise tüm alanların olumlu etkilediğini görüyoruz. Türkiye’nin son beş yıllık dönemi göz önünde bulundurulduğunda hükümetin ‘barış masasını deviriyoruz’, ‘masa da yok müzakere de yok’ dediği günden bugüne kadar hem ülkede hem Ortadoğu da yaşanan gelişmeler, aslında en fazla ihtiyaç duyduğumuz şeyin barış olduğunu bize yaşayarak öğretti. Her anlamda toplumda bu savaş politikalarının etkisini hissetmeyen insan kalmadı. Artık sadece Kürt halkı, HDP kitlesi ya da devrimcilerle sınırlı bir alan değil, siyasetten uzak olanlar ekonomik anlamda savaş politikalarının etkisini derinden hissetti. Dolayısıyla toplumun ihtiyacı olan şey nefes almaktır, barışa ihtiyacı var.”

'TECRİT KIRILMADAN BARIŞ OLAMAZ'

Partisinin barış mücadelesi yürüttüğünü söyleyen Dede, tecrit kırılmadan barışın olamayacağını şu sözlerle anlattı: “Geçmiş pratiklerin de bize gösterdiği üzere barışın anahtarı İmralı’da bulunuyor. Barışın konuşulabilmesi, toplumun gündemine gelmesi ancak tecridin kırılması ile Sayın Öcalan’ın toplumsal siyasete etki edebilmesi ile mümkün olabilecek. İmralı Adası’nda yaşanan hukuksuzlukları her zaman dile getirdik. Sayın Öcalan’ın, Ortadoğu halkları ve siyaseti açısından ne kadar önemli bir figür olduğunu ve halkların bir umudu olduğunu her zaman ifade ettik. Barışın önemini ve savaş politikalarının ülkeyi getirdiği noktayı teşhir etmeye devam edeceğiz. Ülkemizin, insanlarımızın, halklarımızın ihtiyacı olan barışı daha fazla vurgulayarak İmralı üzerindeki tecridin kırılması için bir toplumsal muhalefet örgütleme gayreti içerisinde olacağız.”

‘BARIŞ BLOKU YARATACAĞIZ’

İmralı Adası’nda yaşanan tecrit sisteminin uluslararası bir örgüt tarafından da dile getirilmiş olması ile partilerinin mevcut tecrit durumunu teşhir eden çalışmalar yapacaklarını söyleyen Dede “Tecridin kırılması ve hükümetin savaş politikalarını eleştiren bir barış bloku yaratmayı hedefleyen değerlendirmeleri oldu. Buna ilişkin özel bir komisyonda oluşturuldu. Özellikle 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde İmralı Adası’ndaki tecridin kırılması ve barış siyasetinin ülkeyi egemen kılması yönünde bir çalışma gerçekleşecek. Bu çalışma profesyonel bir ekip tarafından yürütülecek. Entelektüel, hukuki ve siyasi tartışmaların yapılacağı, diğer taraftan barış umudu ve özleminin toplumla buluşmasını sağlayacak çeşitli eylem ve etkinlikler ilgili komisyon tarafından örülecek.

Partimiz önümüzdeki dönemde siyasetini daha çok barış odaklı yürütecek. Çünkü şunun çok net farkındayız; ülkenin içinde bulunduğu durumun ve her alanda yaşanan sorunların kesinlikle hükümetin yürüttüğü savaş politikalarıyla çok yakından alakası var, bunu topluma anlatmak gerekiyor. Yeni bir rejim inşa ediliyor ve hükümet bu yeni rejimi inşa ederken de insanlara kurmak istediği halk, ülke, tolum için yararlı bir sistem olduğunu anlatmaktan ziyade polisiye bir tavırla bastırarak ve zor kullanarak kabul ettirmeye çalışıyor. HDP’nin buna karşı geliştirdiği barış ve birlikte yaşama umudu var. Sistemin partimize bu kadar saldırması da aslında sebebi budur. Kitlelerin ihtiyacı olan HDP paradigması ve felsefesidir. Bunun da yolu barıştan geçiyor. Barışın olmadığı bir yerde demokrasiyi inşa etmek çok zor.”

‘SAVAŞ POLİTİKALARINI TEŞHİR EDECEĞİZ’

“15 Temmuz darbe girişimi Türkiye açısından bir milattı” diyen Dede, şöyle devam etti: “Özellikle 15 Temmuz sonrasında birçok basın yayın organı kapatıldı. Gazeteciler işlerinden çıkarıldı, gazeteler yandaş sermaye tarafından alındı. Elbette özgür basın var ve tüm baskıya rağmen işlerini yapıyorlar. Ancak büyük kitlelere ulaşma imkanı, bizim açımızdan geçmişe oranla çok daha kısıtlı. Dolayısıyla partimizin hükümetin savaş politikalarını deşifre etme çalışmaları daha çok yüz yüze olacak. Bizzat halka giderek mahallelerde toplantılar yapmak üzere bire bir halka temas ederek ve öneri alarak bir mücadele biçimi geliştiriyoruz. Bir şekilde bu mücadeleyi yürütmemiz gerekiyor. Her krizi fırsata dönüştüren hükümet muhalif partilerin eylem etkinliklerini yasaklıyor. Önümüzde böyle bir tehdit de söz konusu, ancak biz bu çalışmaları yüz yüze olarak yürüteceğiz.”