Açlık grevinde kritik süreç – Seydi Fırat

Açlık grevinde kritik süreç – Seydi Fırat

Devletin klasik yaklaşımının ruhsal ve mantıksal çerçevesi anlatımsal ve yönetimsel dilli mevcut iktidarın içine oturmuştur. Ýktidar bundan ziyadesiyle memnun, kendi çapında devletin anlatım ve yönetimsel dilline yetenek kazandırdıðı da anlaşılıyor.

Devlet, cumhuriyet döneminin tüm hükümetlerine Kürtleri sindirme ve yoðun asimilasyonla kimliklerini yok etme görevi vermiştir. Bu görevi "hakkıyla yapmayanlar" kısa sürede iktidarda uzaklaştırılmışlardır. Cumhuriyetin en muteber iktidarları ve politikacıları Kürtlere en çok baskı yapanlardan olması bir tesadüf deðil.

AKP'nin devlet nezdinde saygınlık trendinin giderek yükseldiði görülüyor. Bunu elde etmesi Kürt halkına uyguladıðı baskıcı politikayla yakında ilişkilidir. Hükümetin açlık grevine yaklaşımı yine bu çerçevede oluşmaktadır. Devletin çözümsüzlük politikasını içleştiren bir iktidar olarak gösterdiði refleks devlet merkezlidir.



ANLAMAMAZLIK YAKLAŞIMI

Açlık grevine karşı iktidarın temel yaklaşımı anlamazlıktan gelme yaklaşımıdır. Bu tavrı sürdürmeye çok isteklidir. Eðer bu tavrını deðiştirmezse siyasi tutuklular üzerinde bir kırım ve katliam politikasına dönüşür; tüm belirtiler buna doðru bir gidişatı gösteriyor. Hükümetin mesaisi bu eksenlidir. Bu eksen bilinçli ve planlı biçimde kurgulanan bir eksendir. En kıyıcı duygu ve düşünceyle örüldüðü anlaşılıyor. Özünde geçmişin kıyıcı politikalarının güncelde somutlaştırması olacaktır.



AÇLIK GREVLERÝNE HÜKÜMETÝN ÖFKESÝ

Devlet ve hükümet cephesi eyleme ve eylemcilere çok öfkelidir. Bu alanda yetkililer aðızlarını her açtıðında eyleme ve eylemcilere verip eriştiriyorlar. Bu yaklaşımın sebebi insan hayatına duyulan kaygıdan kaynaklandıðını düşünmek büyük bir saflık olur. Eðer böyle düşünmüş olsalardı sorunu çokta çözmüş olacaklardı. Kaldı ki devletin tutuklu ve hükümlülere yaklaşım pratiði ortadadır. Siyasi tutuklu ve hükümlülerin talepleri şimdiye kadar duyulmayan ve dile getirilmeyen talepler deðil. Kürt siyasi hareketi tarafında bu talepler ve bunları da aşan talepler yıllardır gündeme getiriliyor. Buna raðmen hükümet niye bu kadar büyük bir öfke ve kindar bir yaklaşım içinde hareket ediyor? Amiyane bir tabirle söylemek gerekirse aklının sigortası niye bu kadar atmıştır? Kanımca bunun en önemli sebebi eylemin bir zihniyeti deşifre etmeyi başarmasıdır.

Eylemin ortaya çıktıðı mekân eylemcilerin yöntemi ve talepleri kamuoyu vicdanında gerekli saygıyı ve desteði bulmasına yol açmıştır. Kim açlık grevine karşı hangi gerekçeyi öne sürerse sürsün kendisinin mahkûmiyetine yol açacaktır. Hükümetin öne sürdüðü argümanlar ve piyonlar kısa sürede dökülmekteler. Açlık grevinin en çıðır açıcı etkisi bir zihniyeti deşifre etmesidir. Türkiye bu gün uluslararası alanda çaðdışı bir sömürgecilik görüntüsünü veriyor. Eyleme karşı öne sürdüðü hiç bir argüman kendi kamuoyu ve uluslar arası alanda alıcı bulamıyor. Öfkesinin temelinde bu durum yatıyor. Hakikat yüzüne çarpmıştır. Hakikatle yüzleşmekten kaçışı kendisine itibar kazandırmayacaktır. Açlık grevindeki siyasetçilerin hayatları pahasına ahlaki, demokratik ve insani temelde ortaya koydukları eyleme, manipülasyonla, baskı ve anlamazlıktan gelme yöntemiyle cevaplıyor; bu cevap en itibarsız olanıdır. Kaba güç gösterisinden ibaret bir cevaptır. Bir bumerang gibi döner kendisini vurur.

KRÝTÝK SÜREÇ VE TAVIR

Konunun uzmanlarının verdikleri bilgilere göre 65.66.67, 68, günleri kritik eşiktir. Artık kalıcı sakatlıkların ve ölümlerin olacaðı bir dönem içinde olunduðu yönünde görüş beyan etmekteler. Bu gerçeðe raðmen hükümet cephesinde ciddi bir yaklaşım yok. Hükümet sorunun çözümünden ziyade kamuoyunda oluşan baskıyı etkisizleştirmeye çalışıyor. Bunu da şu tarzda uygulamalarla yapıyor: Pratikte yürüyüşleri, mitingleri, basın açıklamalarını oturma eylemlerini yasaklayarak yapıyor. Etkinlikleri zorla, baskıyla, gaz bombalarıyla daðıtıyor. Günümüzdeki Ýran'ı geçmişteki Mısır'ı anımsatıyor. Söylem düzeyinde ise eyleme yönelik toplumda tereddüt yaratma, ikircikli, pasif, ürkek bir konuma sevk etme stratejisini uyguluyor. Bununla kamuoyunun kitlelerin açlık greviyle dayanışmasını kırmaya çalışıyor.

1-Etkinliklerde yer yer ortaya çıkan daðınıklık, parçalılık ve örgütsüzlük durumu sorunun çözümü için hükümet üzerinde oluşturulmak istenen baskıyı zaaflı kılıyor.

2-Açlık grevi eylemin geldiði aşama kritik bir aşamadır buna uygun bir yoðunluk, kararlı bir duruş ve aktiveyi gerekli kılıyor. Büyük ve etkileyici toplumsal tepkiler sonuç alıcı olacaktır. Öðrencilerin ve çeşitli toplumsal dinamiklerin artan aktiviteleri süreklik kazanmasıyla etkileyici olunacaktır.

3- Hükümetle temas, diyalog, görüşme ve kapalı kapılar arası iletişim ret edilmez ama tüm bunların anlam bulması ve geçerli bir akçe olması için basının sosyal medyanın demokratik güçlerin ve kitlelerin etkin düzeyde devreye girmesiyle sonuç alınacaktır.

4- Hükümet yanlış bir zemindedir bu zeminde daha fazla hareket etme ve kalma şansı yoktur. Kalmada direttikçe daha da zorlanacaktır. Eninde sonunda çözüm için adım atmak durumunda kalacaktır.

5- Açlık grevindeki talepler Kürt sorunundaki çıkmaza da bir çıkış yolunu sunuyor. Hem de en etkileyici yöntemle... Sunulan talepler çözümden yana herkesin ortak talepleridir. Bu taleplere itiraz olacaðını sanmıyorum. Talepler gerçek anlamda bir barış ve çözüm deklarasyonudur.

6- Bu kırılgan süreçte cezaevlerinde yükselen sesi anlamak ahlaki ve vicdanı bir gereklilik olması yanında Kürt sorunun çözümüne de doðru yaklaşım gösterilmiş olunacak. Zindanlardaki sese tüm Türkiye'nin ihtiyacı var. Bu sese ses katmak boðulmasına asla izin vermemek hepimizin sorumluluðudur.

Diyarbakır'da Demokratik Toplum Kongre binasında sürdürdüðümüz açlık grevini bir grup Türkiyeli aydın ve sanatçı ziyaret etti. Bu ziyarete gelenlerden Ýlkay Akkaya'nın yaptıðı konuşmada şu Türk atasözünü dile getirdi: "Büyükler hata yapar beşiði öder" arkasından da şu yorumu yaptı : "Devlet, Türk büyükleri Kürtlere karşı hata yapıyorlar. Kürtlere yabancılaşıyoruz. Eskiden yabancılara barbar deniliyormuş... Ýktidarın buna oynaması büyük bir zülümdür" diye belirti.

ORTAK GELECEÐÝMÝZ

Ortak geçmişimizde biz Kürtlere yönelik hukuksuzluk ve adaletsizlik var. Katliam var. Kıyım var. Yapılan olumlu işlerde de bu gerçeðin gölgesinde kalmıştır. Kürtlerin toplumsal hafızasında diri olan dinamik olan maruz kaldıðı adaletsizlik ve hukuksuzluktur. bütün bunlara yenilerini eklemek kime ne fayda saðlar.

Türk siyasetçisi, aydını, demokratı, Müslümanı, çaðdışı bir zihniyetin Kürt halkına karşı çaðdışı siyasi ve hukuki (hukuksuz) uygulamalarını boyunlarında bir deðirmen taşı taşımamalarının zamanı çoktan gelip geçmiştir. Çok büyük mücadeleler ve onurlu duruş sergileyen aydınlar, demokratlar, devrimciler samimi Müslümanlar hep oldu. Onlara büyük saygı duyuyoruz. Kürt halkı bu tür insanları hep takdir etti ama buna raðmen ortadaki vaka deðişmediði için sorumluluk ta deðişmemiştir. Sömürgeci uygulamalar milli gururun itibarını kıran bir işlevi de baðrında taşıyor. Açlık grevi taleplerine sahip çıkmaktır. Grevin saðlıklı bitmesine yarayacak ve bu da bir güven ortamını yaratacaktır ortak gelecekte buluşmanın tarihi önemde bir adım olacaktır.