KDP’liler üzülecek ama!..

Diyeceğim o ki PKK’ye karşı askeri siyasi bir saldırıya girişmek meselesine kılı kırk yararak yaklaşan KDP’nin bugün gösterdiği bu pervasızlık ve provokatif düzeydeki saldırganlığının ardında bir şey aramak gerekir...

KDP’nin gittikçe tırmandırdığı PKK düşmanlığı, Türk devleti ile içine girdiği işbirlikçi ilişkiler sonucunda yaşananlar, Kürt halkının kaderinin tam da bu zaman diliminde yeniden şekilleneceğini gösteriyor. Gelişmeler günceli derin etkisi altına alacak kadar politik ama yüzyılları etkileyecek kadar da stratejik bir hedef taşıyor.     

Daha güncel olarak adlandıracaksak bu gelişmelerin en önemli durakları Heftanin operasyonu ile başlayan işgal operasyonu, Rojava’da ENKS eliyle gerçekleştirilmeye çalışılan plan, TC ile birlikte Rojava ve Güney Kürdistan sınırları arasındaki askeri üst kurma faaliyetleri ve Şengal üzerinde varılan anlaşma oldu. Bunlar Kürdün yüzyılını karanlığa gömmeyi öngören o büyük resmin bu hain stratejik planın kilit taşları. Ve bu resmin okunması için önemli kodlar içeriyor. Bir başka yazımda bunları ele alacağım ancak burada üzerinde duracağım husus bu her dört planda da kilit rol oynayan KDP’nin işbirlikçi tavrıdır.

Bir kere tüm bunlar KDP’nin çok derin ve tehlikeli bir planda karar kıldığını gösteriyor. Hatta çoğu kez rolü bir figürden öteye geçemeyen KDP’nin ilk kez büyük oyun içinde kendi oyununu kurduğunu söylemek bile mümkün. Bu oyun çok çapsız ve basit bir oyun ama can pahasınaymışçasına da gözü kara. Bu yüzden iyi niyetli bazı Kürt aydınlarının değerlendirdiği gibi güncel gelişmelerin içinde elektriklenen bir ‘kardeş kavgası’ ve bir PKK-KDP sorunu yoktur. Ortada çok tehlikeli bir plan ve bu plana bilerek isteyerek ve gelmiş geçmiş en büyük Kürt düşmanı güç olan Türkiye faşizmi ile birlikte katılan bir KDP var.

KDP karakteri gereği kazanılması riskli bir oyuna girme cesareti gösterebilen, kendi özgücüne dayanabilen bir yapı değil. Hiçbir zaman da olmadı. Hatta KDP, PKK’ye karşı, Türk ordusu ve uluslararası güçlerin desteği olmadan hem askeri hem de siyasi olarak saldırıya girişmedi. Türk ordusu ile ortak girdiği bu tür girişimlerin de tümü hüsranla sonuçlandı. Kaldı ki PKK de bugüne dek KDP’nin askeri ve siyasi varlığını hedeflemedi, böyle bir gündemi olmadı. Güney Kürdistan’da ortaya çıkan kazanımlar ardından bile PKK, Güney Kürdistan alanında KDP’ye karşı bir siyasi ve askeri varlık gösterme uğraşı içine girmedi. Bir demokratik, ulusal güç olarak KDP ve YNK gibi güçlerin yönetimini yadsımadı. Hatta çoğu zaman bu zemini Medya Savunma Alanları’nda varlık gösterebilmenin bir arka cephesi olarak değerlendirdi. Böyle bir gündem olsaydı eğer Güney Kürdistan dağlarında direnen gerillaların Kürdistan’ın köylerinde ve şehirlerinde esen efsaneleri ile on binlerin gönlünü fetheden PKK, çok daha iyi, özgür ve demokratik bir ülke yönetimi iddiasıyla Güney Kürdistan’ın yönetim gücü olabilirdi. Bu gerçekleri KDP’nin de bildiğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Yani diyeceğim o ki PKK’ye karşı askeri siyasi bir saldırıya girişmek meselesine kılı kırk yararak yaklaşan KDP’nin bugün gösterdiği bu pervasızlık ve provokatif düzeydeki saldırganlığının ardında bir şey aramak gerekir. Bu doğru bir siyasal okumanın tartışmasız sonucudur. KDP, PKK’nin gerçekten tasfiye edilebileceği bir plan görmemiş olsa, bu planın ardında önemli bir güç ve destekçi bulamamış olsa, bunu kendi tek seçeneği haline getirmemiş olsa asla ve asla böyle pervasızca davranamaz, böyle ‘arsız cesareti’ gösteremez. Buradan tehlikenin boyutunu, planın ciddiyetini anlamak mümkündür.

KDP’nin oyununun bazı Kürt milliyetçi çevrelerinin sandığı gibi ulusal çıkarlar gözetmediği, hatta büyük bedellerle yaratılan Kürt kazanımlarını tarumar edeceği aşikardır. Aslında KDP’nin kurduğu oyun parti çıkarlarını bile içermemektedir. Oyuna katılım tamamiyle ‘Barzaniciliktir’. Düpedüz dar bir aile ve aşiret çıkarcılığıdır. Barzanilerin hedefi uluslararası güçlerden can ve mal güvenliği ile var olma ve korunma garantisi elde etmedir. Tıpkı Erdoğan gibi, etrafını saran önemli ve etkin güçlerin düşmanlığını kazanan Barzani ailesi de tehdit altındadır. Bu tehdit PKK’den öte bir tehdittir. İşin ilginç yanı Barzanileri bu tehdit altına sokan, böyle bir politik çizgiye çeken de yine bu planın yapıcıları ve uygulayıcılarıdır. KDP bu sürece hazır hale getirilmiştir. KDP’nin bir zamanlar birbirlerine karışmama taahhüdü ile ilişkilendiği DAİŞ, Irak’ta çatışmalı hale geldiği Haşdi Şabi, Kasım Süleymani’nin ölümünün sorumlularından biri olarak belleyen ve KDP’yi can düşmanı ABD’nin bölgedeki Truva atı olarak gören İran, KDP’yi Irak’taki istikrarsızlığın ve parçalılığın nedeni sayan Irak yönetimi, Bölgesel yönetimde gittikçe tekçileşip diktatörleşen tavrıyla sabırları zorlanan YNK-Goran ve diğer Kürt güçleri, yine KDP’nin yolsuzluk ve kötü ülke yönetiminin mağduru olan Güney Kürdistan halkı KDP için birer tehlikedir. Bunların yanı sıra KDP’nin kendisine karşı geliştirdiği ihanetçi ve saldırgan tutumuna karşı PKK eğer kendini savunmak zorunda bırakılırsa tüm bu tehlikelerin başında gelecektir. Bu tehditlere başkalarını da eklemek mümkündür.

İşte tüm bu güçlerin bir sillesi ile alaşağı olabileceği apaçık ortada olan KDP bugüne kadar neden bu güçlerin hedefi olmamaktadır? Nasıl ayakta kalabilmektedir? Nasıl bu güçlere rağmen bölgesel denklemde yer edinmektedir? Tabi ki ardındaki güçler ve aldığı koruma hizmeti sayesinde. Gittikçe karışan bölgede bu tehditlerin çok daha bileneceği açıktır. Bu planın sahibi uluslararası güçler KDP’ye bu sözü vermiştir. Barzanilerin masaya getirdiği can güvenliklerinin garanti edildiği tüm isimler, kurum kuruluşlar, ekonomik yatırımlar garanti altına alınmış, Türkiye’nin denetiminde ve bölgesel oyunlarda üzerine biçilen rolü oynamayı taahhüt eden bir yönetim olarak varlığını göstermesine izin verilmiştir. İran’a olası bir müdahalede sözde Kürtleri temsilen koçbaşı olma rolü de bunlardan biridir, bir zaman sonra oluşacak bölgedeki yeni petrol hareketinin bekçiliğini yapmak da.

Söyleyeceklerim PKK’nin tasfiye edilip darbelenmesi karşısında Güney Kürdistan’da devletçilik çizgisinde birkaç kırıntı kazanabiliriz diye avucunu ovuşturan Kürt milliyetçilerini ve KDP’lileri üzecek ama; ateşten çizilmiş bu bölgesel planda Barzanilerin oyununun tek “kazananı” yine Barzanilerdir!