Erdoğan-Soylu-Fidan'ın planları yine tutmadı

Türkiye halkları, kara bataklık gibi Türkiye halklarını içine çekmeye çalışan Erdoğan-Bahçeli belasından artık kurtulmalıdır. Bunun için biraz cesaret, anlayış ve halkların birlikteliği gerekiyor.

14 Kasım günü İstanbul’un en işlek olduğu Taksim meydanında terörist Erdoğan-Soylu ve MİT-El Nusra ortaklığında gelişen katliam saldırısında 6 kişi yaşamını yitirdi, 81 kişi de yaralandı. Bu saldırıda yaşamını yitirenlerin ailelerine ve sevdiklerine başsağlığı, yaralanan yurttaşlara da acil şifalar dilerken, böylesi bir süreçte AKP-MHP faşist zihniyetinin bu saldırı ile neyi amaçladığı, yeni planlarının neler olduğu gibi birçok soru takılıyor akıllara.

Unutmadan şu bilgiye de yer verelim. Bu katliamın yaşandığı saatlerde Erdoğan G-20 zirvesi için Endonezya’nın Bali şehrine uçuyordu. Havaalanında yüzünde garip bir tebessüm ve planının birinci etabının olumlu geçtiğini yansıtan bir eda ile kısa bir basın açıklaması ardından, G-20 zirvesi için planlamasını bozmadı ve Endonezya’ya uçtu. Erdoğan’ın yol üzerinde olduğu kritik bir zirve öncesi böyle bir katliamın gerçekleşmesi tabii ki manidardır.

Bunun yanında bu katliam yaşanırken Türkiye’nin Suç İşleri Bakanı Süleyman Soylu da El Nusra ile ortak işgal ettikleri İdlib kentindeki bir açılışta yer alıyordu. Aynı zamana denk gelmesi tabii ki manidardır. Çünkü olaydan sonra tutukladıkları Ahlam Albashir adındaki kadının dijital medya üzerindeki paylaşımlarından da ortaya çıktı ki, bu şahıs El Nusra taraftarı, sempatizanı ve 2020 yılından itibaren Türkiye’de ikamet ediyor.

YAZDIKLARI SENARYO TUTMADI

Bunlara ek olarak; Türk MİT Başkanı Hakan Fidan’ın 30 Mart 2014 seçimlerinden önce bir ses kaydı ortaya çıkmıştı. O ses kaydında; “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırır, savaş gerekçesi üretirim” demişti.

Şimdi bu resimlere baktığımızda her şey net ortaya çıkıyor. Bunun için siyasi analistçi, askeri uzman hatta istihbarat uzmanı olmaya gerek yok. Biraz düşünebilen her insanın aklı, hedeflenen ve planlanmak istenen kirli emelleri bu resimle deşifre etmeye yeter.

Bir yandan Erdoğan dünya liderleri ile bir araya gelmek için yola koyulduğu ve Soylu’nun El Nusra ile birlikte el ele, kol kola olduğu zamanda bu katliamın yaşanması tabii ki tüm gerçekleri açıkça ortaya koyuyor.

Evet, senaryo bu şekilde. Gerçekten Erdoğan-Soylu, bu senaryo ile sinema yönetmen ve senaristliğine soyunmaktadır. Artık Altın Portakal ödülüne adaylar. Çünkü bu katliam senaryosu şu şekilde yazıldı: Erdoğan, dünya liderleri ile görüşmeden önce Soylu, İdlip’te El Nusra çeteleri ile birlikte bu katliamın startını verecek. Erdoğan tam uçağa binmeden bu senaryonun gerçekleşmesi gerekiyor. Çünkü Erdoğan, ondan sonra devreye girerek gittiği G-20 zirvesinde Rojava’yı işgal için direterek dünya liderlerinden onay alacaktır. Bu senaryoda Erdoğan ve Soylu’ya kahraman rolü biçilirken, yakalanan Ahlam Albashir üzerinden Rojava’ya karşı karalama kampanyası başlatılacak. Ancak yazılan ve planlanan bu senaryo ve oyun bozuldu. Çünkü tüm Ortadoğu ve Avrupa basınında Erdoğan-Soylu-Fidan üçlü mekanizması ile gerçekleşen bir katliam olduğuna yer verildi.

Evet; asıl terörist Erdoğan, Soylu ve Fidan’dır. Masum insanların kanına girmekle, bu katliamla siyasi çıkarlarını gerçekleştirmek ve ömürlerini uzatmakla teröristtir. Artık bunu tüm dünya anladı da Türkiye halkları anlamamakta halen diretiyor.

FAŞİZMİN ÖMRÜNÜ UZATMA PLANLARI

Senaryo bu şekilde. Ancak gerçek olan ve halen Türkiye halklarının gözlerinin açmadığı gerçek durum, bunlara ek olarak, katliamcı AKP-MHP zihniyetinin Kürdistan Özgürlük Gerillaları karşısında her gün yenilgi aldığı gerçekliğidir. Bundan kaynaklı tüm dünya kamuoyuna da yansıyan insanlık suçu olan kimyasal, taktik nükleer ve termobarik silahları gerillalara karşı kullanması. Bunun yanında kendi askerlerini yakması, uçaklarla, havan ve obüsler vurup, parçalayarak tanınmaz hale getirmesi. Ve gizliden mezarlar kazdırıp, gerillalar karşısında cezalandırılan askerlerin cenazelerinin gizlice gömülmesi. Bunların hepsi görsel medya, ajans ve dijital medyalarda gösterildi ve günlerce gündem oldu. Ancak AKP-MHP faşist zihniyetinin geri adım atmayarak kimyasal silah kullanması, kendi askerlerini yaktırması ve gizli kazılan mezarların yarattığı gündemi bir taraftan örtbas etmek, diğer taraftan da 14 Nisan’dan itibaren Güney Kürdistan’a yönelik başlattığı işgal saldırısında tıkanıklık, bir taraftan Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik, siyasi ve sosyal krizler de eklenince bir çıkış gerekiyordu. Tabii bunun yanında yaklaşan seçimleri de eklemek ve değişen hava koşulları ile gerillanın artık hamle başlatması ile işgalci ordusunu Kürdistan’dan atma operasyonlarından da korkan Erdoğan-Bahçeli kirli ittifakı, bu durumlardan kurtulmak ve önümüzdeki seçimde tekrardan iktidarını korumak için Bayrak-Vatan-Millet edebiyatı yaparak, Türkiye halklarından faşizmi ve ayrışmayı, çatışmayı da beraberinde getirmeye çalışıyor. Özellikle Türk-Kürt çatışmasına zemin yaratmak istiyor.

Bununla beraber hem HPG ve hem de YPG güçleri yaşanan bu katliama ilişkin açıklama yaparak, bu olayı kendilerinin yapmadıklarını ve karanlık ve kirli bir oyun oynanmak istendiğini de belirttiler. Evet, Erdoğan-Bahçeli faşizmi, bu karanlık oyunlarla yeniden ayağa kalkmak ve ömrünü uzatmak istiyor. Bunun yanında Erdoğan-Bahçeli, 2023 hayallerini, yani Misak-i Milli hayalleri doğrultusunda oynadığı büyük oyununu kaybetmek üzere olduğunu biliyor. Artık son çırpınışlarını yapmakta olduğunun bilincindedir. Bunun için böylesi katliam saldırıları ile toplumda milliyetçilik, nefret, ayrışma, çatışma ortamını yaratıp, var olan somut durumdan çıkmak ve halkın tepkisinden sıyrılmak istiyor. Ancak çok kötü oynuyor. Türk-Kürt halklarını birbirine karşı kışkırtmaya çalışıyor. Var olan krizlerden halkın tepkilerinin siyasi, sosyal bir tepkiye dönüşmesinin önünü almak istiyor.

KİRLİ PLANI TUTMADI

Bu olayın ardından ortaya çıkan açıklamalarda Kobanê hedefleniyor. AKP-MHP faşizminin Kobanê kentine yönelik işgal planlaması olduğu daha önceden belliydi. Gerilla karşısında her gün kayıplar veren Türk devleti, Kobanê halkından DAİŞ’in intikamını almak istiyor. DAİŞ, 2014 yılında Kobanê’ye saldırdığında Erdoğan, meydanlarda “Eyn-el Arap düştü, düşecek” dedi. Ancak Kobanê halkı ve Kürdistan Özgürlük Savaşçılarının direnişi, Erdoğan’ın hevesini kursağında bıraktı ve hayallerini suya düşürdü. Bu nedenle tarihi bir intikam almak için tekrar DAİŞ çeteleri ile bu hevesini gerçekleştirmek istiyor. Bunun startını da kendince DAİŞ artığı El Nusra çeteleri ile Taksim’de verdi. Ancak kirli planı, “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” sözü misali, erkenden tüm bölge ve dünya kamuoyu tarafından fark edildi.

TÜRKİYE HALKLARI BU BELADAN KURTULABİLİR

Erdoğan, deşifre olmasına rağmen Kobanê’ye yönelik işgal operasyonunu başlatırsa, Türkiye’nin tamamını çatışma ortamına çevirir. Bunu tüm Türkiye halkları bilsin. Türkiye halklarının başına bela olan, kirli ittifaklar, provokasyonlar içinde hareket eden Erdoğan-Bahçeli faşizminden artık kurtulmaları gerekiyor. Bunun için artık seçimlere girmeden önce Türkiye’yi bu beladan kurtarabilir. Türkiye halkları, kara bataklık gibi Türkiye halklarını içine çekmeye çalışan bu beladan artık kurtulmalıdır. Bunun için biraz cesaret, anlayış ve halkların birlikteliği gerekiyor. Türkiye halkları, yanı başımızda yaklaşık iki ayına yaklaşan ve Jîna Emînî’nin katledilmesi ardından durmayan isyan ve direnişi örnek alarak faşizmden kurtulabilir. İran, en az iki bin yıllık bir devlet geleneğine sahip olmasına rağmen yaşanan bu direnişi durduramamıştır. Çünkü İran’da Kürt, Azeri, Fars, Belluc ve diğer etnik kökenlerin birlikte, kardeşçe ve ortak bir direnişi yaşanıyor. Bu, Türkiye halklarına da bir vesile olabilir. Taksim katliamında yaşamını yitirenlerin anısına saygı gereği artık bu faşizme dur deme vakti geldi ve geçiyor. Artık Türkiye halklarının özgürce, demokratik, eşit bir şekilde yaşaması ve söz sahibi olması gerekiyor. Bunun için faşizm ancak direniş ile yıkılır inancıyla, faşizme karşı halkların birlikte direnişi gerekiyor.