Ortadoğu’da savaşın yeni eşiği: İran, İsrail ve ABD arasında derinleşen kriz

İran-İsrail savaşına ilişkin konuşan ‘Ortadoğu’nun Rönesans’ı: Rojava’ kitabının yazarı Mehmet Ali Çelebi, İran rejiminin bu koşullarda ayakta kalsa bile, dönüşmediği taktirde artık uzun ömürlü olmayacağını belirtti.

İRAN-İSRAİL SAVAŞI

Ortadoğu’da tansiyon giderek yükseliyor. İran ile İsrail arasındaki savaş ve çatışmalar, ABD’nin doğrudan İran’ı hedef alan saldırılarıyla yeni bir boyuta taşındı. ABD’nin İran topraklarına yönelik bu müdahalesi, sadece bölgesel dengeleri değil, küresel güvenlik mimarisini de kökten sarsma potansiyeline sahip.

Bu çok boyutlu süreci, İsrail’in İran destekli vekil unsurlara karşı yürüttüğü operasyonların ardından doğrudan İran’ı hedef alması, ABD’nin müdahalesiyle genişleyen savaş senaryosu, İran’daki Kürtler ve diğer etnik grupların içinde bulunduğu siyasi denklem ve tüm bu gelişmelerin Ortadoğu’nun güvenlik mimarisi üzerindeki muhtemel etkilerini, Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve ‘Ortadoğu’nun Rönesans’ı: Rojava’ kitabının yazarı Mehmet Ali Çelebi ile konuştuk.

İran iç kamuoyunda savaşın yaratacağı ekonomik, siyasi, sosyal baskı rejimin meşruiyetini sarsmakla birlikte geleceğini nasıl etkiler? Bir rejim krizine dönüşebilir mi? Gelinen aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

İran-Hamaney yönetimi de İsrail-Netanyahu yönetimi de halklara karşı çok acımasız. Yöntemleri de benzer. Oysa hiçbir halkın, kimliğin, dilin, inancın diğerine üstünlüğü yoktur. Bunu böyle kabullenmek gerekir. Bu coğrafyada Farslar, Yahudiler, Kürtler, Araplar (Şii, Sünni), Türkler (Alevi, Sünni), Rumlar, Ermeniler, Asuri-Süryaniler, Aleviler, Êzidîler, Dürziler yani bütün halkların eşitçe yaşamaya hakkı var. Kimse kurnazlık yapamaz, hiçbir kimlik üst kimlik değildir, bütün halklar eşittir, bütün kimlikler eşittir.

Sorunuz İran'a geçiş yaparsak bir İran profili tarih aynasına yansıtmak gerekir; bazen insan Büyük Kiros ya da II. Kiros'un Med İmparatorluğu'na son vererek kurucusu olduğu Ahameniş İmparatorluğu'nun 21. yüzyıl devamı olan İran'ın, yenidünyayı, tarihsel dönüşümleri, vazgeçilmez hale gelen özgürlükler vizyonunu nasıl okuyamaz hale geldiğine şaşıyor. Nasıl basiretsizlik girdabına düşüldüğüne, halklarla barışmak yerine dinsel ayrım üzerinden rejim inşa edip coğrafyayı dış etkilere açık hale getirdiklerine şaşıyor. Emperyalistlerin, kapitalistlerin oyunu çoktur, ama sen neden pencerelerini bu kasırgalara açıyordun? Sen neden ayrımcılıkla, ötekileştirmeyle, dil-kültür asimilasyonu politikasıyla, asker-molla kapitalizmiyle ekonomik değerleri yağmalayıp işçiyi-köylüyü emekçileri, esnafı yoksullaştırarak halkları ezmeye çalışıyorsun ve bütünden uzaklaştırıyorsun?

1979'da Şah Rıza Pehlevi hanedanlığını deviren, 46 yaşına gelen Molla rejimi, çok kötü duruma düşürüldü. Videolarla, Tahran'daki askeri geçit törenleriyle tanıtımını yaptığı yeni üretim silahlarla, balistik ve hipersonik füzelerle övünen Humeyni'den sonra ikinci Dini Lider olan Hamaney'in belirleyici olduğu Molla rejimi İsrail'in 13 Haziran 2025 günü başlattığı ‘Yükselen Aslan’ operasyonu ile ağır darbe aldı. Tablo şuydu; Şah düşmüştü ancak bu kez Molla şahlığı başlamıştı. Şah'a karşı önemli sonuçlar üreten müttefiki Halkın Fedailer ve Tudeh gibi oluşumlardaki solcuları, kurumlarda hakimiyet sağlandıktan sonra katleden, idam eden, Kürtleri idam eden Molla rejimi öyle bir sistem kurmuştu ki Velayet-i Fakih olarak adlandırılan, yani peygamberin Ehli Beyt kuşağının 12. imamı yeniden zuhur edene kadar vekil-veli rolünü üslenen dini lider; ömür boyu koltukta kalıyor. Cumhurbaşkanı adaylarını, yargı Erkini, orduyu, polis teşkilatını belirleyip ipleri elinde tutuyordu.

Rejim ihracı için de Devrim Muhafızları oluşturulup Kudüs Gücü üzerinden Irak, Yemen, Suriye, Lübnan, Filistin'de vekil güçler üzerinden, yani Haşdi Şabi, Husi Ensarullah, Fatimiyun, Zeynebiyun, Hizbullah, Hamas, İslami Cihad'ın silahlı manevraları üzerinden kök salmaya çalışıyor, kendisine karşı hamleleri uzak noktalarda karşılıyordu. Bu alanlarda vekalet savaşlarını yürütürken, devasa petrol ve doğalgaz gelirlerini bu yapıları silahlandırmak için harcıyor, içerde kalan parayı da Devrim Muhafızları (Sipah-i Pasdaran), Besic, Molla oligarşisinin şirketlerine akıtıyordu. Kürtler, Beluçlar gibi halklara karşı da asimilasyon, inkar, idam politikalarını işletiyordu. Bu güvenlikçi, dinsel ayrımcılık üzerine oturtulmuş sistem, yolsuzluk, yoksulluk, yozlaşma, devlet terörü üretmişti. Bu da halkı küstürüyordu, aidiyet duygusunu örseliyordu, duygudaşlığı dinamitliyordu.

JIN JIYAN AZADÎ İSYANI TÜM ŞEHİRLERE YAYILDI

Farslar, Kürtler, Beluçlar, Yaresanlar, Êzidîler, Zerdüştiler, Azeriler, Araplar devletten uzaklaşıyordu. Molla rejiminin çevresindeki destek halkası küçülüyordu. Kadınların saçıyla, başörtüsü boyutuyla uğraşan, gazetecileri, basını sansürlemekle, işkence teknikleri geliştirmekle, kırbaç cezaları vermekle, Soraya'yı Taşlamak filmine de konu olan kadınları açık alanda yarıya kadar gömüp recm ettirmekle uğraşan rejimin halklardan ne ölçüde uzaklaştığı 2022'de daha net görülmüştür. Kürt kadını Jîna Emînî'yi başkentte saçını başörtüyle iyi örtmediği için öldüren rejime karşı başlayan Jin Jiyan Azadi-Zen Zendegi Azadî isyanı 31 eyalette aylarca sürmüş, neredeyse katılmayan şehir kalmamıştı. Sosyolojik gerçeklikler siyasete de yansıyordu. Öyle ki cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılım 2021'de yüzde 50 altına düşmüş, yüzde 48.7 olmuştu. Yüzde 40'lara kadar düşmüştü. Mart 2024 Parlamento ve Uzmanlar Meclisi seçimlerine katılım yüzde 41'e kadar düşmüştü.

En son Suriye Baas diktatörlüğünü ayakta tutmak için Devrim Muhafızlarını göndermiş, Lübnan'a göndermişti. İran, Suriye'deki Kürtlerin dillerini, kültürlerini, kendi yönetim sistemlerine kendilerinin karar vermesini de Baas ordusunu ve Şebbiha'yı kullanarak engelliyordu. Gazze'yi yöneten Hamas'ın İsrail'e karşı başlattığı 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı'nın arkasındaki belirleyici güç olarak İran görülüyordu. İsrail; Aksa Tufanı'yla ilintili Hamas, Hizbullah, Yemen Husileri'ne ağır darbe vurduktan sonra İran'a yöneldi. Sadece Tahran'ın nüfusu İsrail'in nüfusunun iki katı. 90 milyonluk İran 9 milyonluk İsrail karşısında trajik bir duruma düşüyordu. Bir rejim krizine dönüşebilir mi diyorsunuz. İsrail ordusu ve Mossad; 13 Haziran Cuma Türkiye saatiyle 03.30 sularında ‘Yükselen Aslan’ operasyonu ile birkaç günde dramatik bir tablo çıkmasına neden oldu. ‘Yükselen Aslan’ hem kutsal kitapta yer alan bir cümleye göndermeydi, hem Molla rejimi öncesi Şah rejimi dönemindeki İran bayrağının ortasındaki aslana göndermeydi. Yani rejimi değiştirebileceği yönünde bir gözdağı da veriyordu.

Şöyle bir tablo çıktı; İsrail; 5-10 Haziran 1967'deki 6 Gün Savaşı'nda Arap ülkelerinin hava kuvvetleri ve askeri havaalanlarını yok ederek, savaşı kısa sürede bağlamış, Mısır'dan Sina Yarımadası ve Gazze'yi, Ürdün'den Doğu Kudüs ve Batı Şeria'yı almıştı ya. Bu kez ‘Yükselen Aslan’ ile İsrail, ilk sortilerde İran hava savunma sistemini çökertti. Irak, Suriye, Ürdün, Suudi hava sahasını kullanıp havada yakıt ikmali yapan İsrail F-35 uçaklarına karşı İran savaş uçakları havalanamadı bile. Savaşın beşinci günü İran hava sahası tamamen İsrail kontrolündeydi. Bunu yapabilmek için İsrail, Gazze'yi ele geçirerek Hamas'ı paralize etmiş, Lübnan'da Hizbullah'ı paralize edip Beyrut'ta İran-Hizbullah gölgesinin olmadığı yeni hükümet kurmasını sağlamıştı. Suriye'deki bombardımanla ve HTŞ'ye yol açmakla Baas rejiminin yok edilmesini sağlamıştı. Böylece İsrail; İran'ın Tahran'dan, Bağdat'tan, Şam'dan Beyrut ve Akdeniz'e kesintisiz kara koridorunu kesip kendisi tersinden Tahran'a uzanan hava koridoru açmıştı.

NETANYAHU’NUN AMAÇLARI VAR

Irak'ta bulunan İran destekli Şii hükümet, Şiya Sudani hükümeti kıpırdayamıyordu bile. Sudani ve Ali Sistani, Mukteda Sadr gibi Şii liderler, Irak'ın başına da bir şey gelmemesi için Haşdi Şabi'nin saldırıda bulunmasını önlemişlerdi. İran körfez ülkelerini hava sahası ve üsleri ABD ya da İsrail'e savaşta kullandırmamaları için tehdit etse de İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Sudani'yle telefonda görüşüp hava sahasını kapalı tutmasını istese de kapatılamadı. AKP hükümeti de Azeri petrolünün İsrail'e Ceyhan'dan taşınmasını, çelik sevkiyatının yapılmasını durduramadı, ABD'nin istihbarat toplamada önemli alanı Kürecik Radar üssü, İncirlik Üssü, İzmir-Şirinyer Üssü’nü kapatamadı, sadece İsrail’e karşı söylemsel tepkilerde bulundu. Bu İsrail'in işini oldukça kolaylaştırmıştı. Saldırının lojistik, istihbarat, mühimmat ana sponsoru ABD Başkanı Trump ve İngiltere idi. Doğrudan sahaya inmek yerine vekil güç üzerinden dizayn peşindeydi Trump.

İngiltere; İran ekonomisini, vergilerin iplerini eline almış, şahları değiştiriyordu. İkinci Dünya Savaşı sırasında İran'ı işgal de etmişti. Petrol millileştirmesine karşı Ajax Operasyonu'na ABD'yi de ikan edip darbeye katarak petrol millileştirme gibi adımlar atan başbakan Muhammed Musaddık'ı devirmişti. Şah devrilince ABD de İran da ülkeden atılmıştı. İki ülke de kuyruk acısı çekiyordu, intikam peşindeydi. Almanya şansölyesi Friedrich Merz'in de dediği gibi Netanyahu, hepsi için "kirli iş" yapacaktı. Dolayısıyla küresel ve bölgesel hegemonya için İran'ın geleceğini, Ortadoğu'nun geleceğini şekillendirmeye çalışıyorlardı. Temel bahane nükleer programdı. Hatırlarsak 14 Temmuz 2015'te Viyana'da P5+1 ile İran nükleer anlaşması, yani Kapsamlı Ortak Eylem Planı imzalanmıştı, kısmi ölçüde uranyum zenginleştirmeye izin verilmişti. Trump ilk döneminde anlaşmayı iptal etti ve ikinci döneminde tamamen sıfırlanmasını şart koştu.

O dönem Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Barack Obama idi. Dışişleri Bakanı Cevad Zarif idi. İmzalayan Zarif, Mecliste konuşurken bazı vekiller anlaşmaya tepki göstermişlerdi. Şimdi "sıfır" dayatması karşısındalar. Cevad Zarif bu kez Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın ekibinde perde arkasında. Ancak Hamaney, Pezeşkiyan ve Zarif gibi isimlerin kendi çizdiği çemberin dışında hareket etmelerini engelliyordu. Trump'un amaçları var, Netanyahu'nun amaçları var. Netanyahu’nun amacı nükleer tesisleri ve füze sistemini yok etmek. Ancak, İran'ın nasıl reaksiyon yapabileceği konusunda endişeleri vardı. Kapalı kutu İran birçok ülkeyi korkutuyordu. Netanyahu küçük yoklamayı Nisan 2024'te yaptı. İsrail, önce vekil güçler Hamas ve Hizbullah'ı felç edip İran'ı Suriye'de yoklayacaktı. İran'ın Şam'da Büyükelçilik Kompleksi'ndeki konsolosluk binasını 1 Nisan 2024'te bombaladı, Pasdaran generallerini öldürdü.

İsrail, 13 Nisan'ı 14 Nisan'a bağlayan gece İsrail'e, Gerçek Sadık Vaat-1 adıyla misilleme yaptı, ama göstermelikti. 500 kadar balistik, Cruise (seyir füzeleri) ve kamikaze Dron atılırken, İsrail-ABD atılanları etkisiz kıldı. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın danışmanı ve Füze Programı Koordinatörü Fuad Şükür Beyrut’ta Dahiye bölgesindeki binada 30 Temmuz 2024'te füzeyle vurularak öldürdü. Bir gün sonra 31 Temmuz'da İran’ın başkenti Tahran’da Pasdaran'ın kontrolündeki alanda Hamas Lideri İsmail Haniye'yi kaldığı konutta, yatak odasında suikastla öldürdü. İsrail, Beyrut’un Dahiye bölgesindeki Hizbullah Merkez Karargahı’nın olduğu bölgede 6 binayı “Yeni Düzen” adlı F-35 operasyonuyla yok etti. Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah, Güney Saha Komutanı Ali Karaki, Füze Birliği Komutanı Muhammad Ali İsmail, İstihbarat Sorumlusu Hasan Halil Yasin ve hipersonik-balistik füze tedarikçisi İran Devrim Muhafızları Acil Müdahale Komutan Yardımcısı Tuğgerenal Abbas Nilforuşan dahil onlarca kişi öldürüldü.

İRAN’A TUZAK KURULDU

İran, Haniye ve Nasrallah için 1 Ekim 2024 Salı akşamı saat 19.45 sularında Gerçek Sadık Vaat-2 adıyla İsrail'e misilleme yaptı. Bu kez 200 kadar seyir, balistik, hipersonik füzeler, İHA’lar atıldı. İran Fettah-1, Fettah-2 hipersonik füzelerini İlk kez sahada denemiş oldu. Bu kez daha etkili oldu. İsrail, ABD, Ürdün büyük kısmını düşürse de Kubbe ve Davur Sapanı'nın engelleyemediği bazıları Nevatim Hava Üssü'ne, bazıları Tel Aviv'e yakın Tel Nof Hava Üssü'ne isabet etti. Bu iki saldırı da haberli ve sembolikti. Ağır sonuçlar doğuracak yerlere atılmamıştı. Direniş Ekseni dediği Proxy War gruplarını öne iterken yalnız bıraktığı değerlendirmeleri vardı. İran, “Biz yalnız bırakmadık” görüntüsü vermeye çalışıyordu.

İsrail buna karşı misillemesini 2024 yılında 26 Ekim Cumartesi gününün ilk saatlerinde "Tövbe Günleri" adıyla gerçekleştirdi. 100'ü aşkın uçakla bu kez İran'ın hava savunma sistemleri, nükleer tesisler, Devrim Muhafızları Ordusu'nun Şahrud Uzay Merkezi vuruldu. Bu İran'ın savunmasını zayıflatırken, dini lider Hamaney buna misilleme yapılması emrini veremedi. ABD Başkanı Trump’ın baskısı ve müdahale tehdidi olunca İran nükleer programını müzakere etmeyi kabul etti ve ABD heyetiyle Umman'ın başkenti Maskat'ta ilk müzakere turu 12 Nisan’da başlatıldı. Trump iki ay süre biçti. 6. tur görüşmelerin 15 Haziran Pazar günü yapılacaktı, bu tur öncesi Trump bir an önce imza atılmasını istiyordu. İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan bu müzakere sürecinde yaptığı açıklamalarda nükleer programı dini lider Hamaney’in rehberliği doğrultusunda yürüttüklerini söylüyordu. Aslında övüyor gibi yapıyordu ancak bir nevi bu krizin sorumlusu aranacaksa Hamaney’dir demeye getiriyordu.

Trump ile Netanyahu'nun arasının da bozuk olduğu haberleri servis ediliyordu. İsrail basını en son 9 Haziran 2025'te Trump'ın telefonla görüştüğü Netanyahu'ya, müzakere sürerken İran'a saldırmaması gerektiğini söylediğini yazıyordu. Yani İran'a tuzak kurulmuş rehavet içinde hareket etmesi sağlanmıştı. İran, yeni müzakere turu yaklaşırken saldırı olmasını beklemiyordu. İsrail'in saldırıları başarılı olunca Trump'ın söylemi de sertleşti İran'a karşı. 60 gün süre verdiğini, sürenin dolduğunu, isterlerse Hamaney'i suikastle öldürebileceklerini, İran'ın kayıtsız şartsız teslim olması gerektiğini söylemeye başlamıştı. Çünkü İsrail ilk gün 200’den fazla uçak kullanıp, Arak, Buşehr, Natanz gibi nükleer tesisleri, askeri üsleri, balistik füze üretim tesislerini, füze rampalarını, İHA tesislerini, üst düzey generalleri, nükleer uzmanları, Çin ile petrol ticaretinde, dünya ile petrol dışı ihracat-ithalatta hayati olan Bendar Abbas Limanı'nı vurmuştu.

Başkent Tahran’da askeri üsler, petrol tesisleri, general evleri vuruldu. İsfahan, Kirmanşan-Kasr-ı Şirin, Kürdistan Eyaleti, Batı Azerbaycan-Urmiye, Doğu Azerbaycan-Tebriz, Hamedan, Arak, Fars-Şiraz, Buşehr, Loristan-Burucerd, İlam, Kum-Fordo, Bender Abbas kentindeki enerji tesisleri, Bender Abbas Limanı, Arap nüfuas yoğunluklu Huzistan, Rey, Kerec gibi yerlerdeki nükleer tesisler, askeri havaalanları, Meşhed Havaalanı, kışlalar ve diğer askeri alanlar bombalandı. İsfahan-Natanz Nükleer Zenginleştirme Tesisleri, Kum-Fordo Nükleer Tesisi, merkez eyalet-Arak Plütonyum Reaktörü, Buşehr Nükleer Tesisi vuruldu. Nükleer sızıntı oldu. Moral çöküntüsü yaratan Hamaney'in kaymak ekibi yok edildi. Kadınların başörtüsüyle, gazetecilerle uğraşan, Jin Jiyan Azadi protestolarına katılanları yakalayıp idam etmek için seferber olan sistem, ordu-polis, kendi komutanlarını koruyamamıştı.

ABD İÇİN HENÜZ REJİMİ DEĞİŞTİRME ZAMANI DEĞİL GİBİ GÖRÜNÜYOR

İran’ın istihbarat zaafı had safhadaydı. İran istihbaratı kalbura çevrildiğinden generallere evlerinde ya da toplandıkları yerlerde nokta operasyonlarla suikastlar yapıldı. Ukrayna'nın Rusya içinde İHA montaj atölyeleri kurup Çin'e yakın havaalanlarındaki nükleer bombardıman uçaklarını dahi pistlerde yok ettiği Örümcek Ağı Operasyonu gibi uzun zaman gerektiren, karmaşık, sarsıcı, küçük düşürücü bir operasyondu. Lübnan-Suriye'de Hizbullah çağrı cihazları ve telsizlerinin patlatıldığı Operation Grim Beeper gibiydi. Mossad'ın İran içlerinde İHA tesisleri kurup İHA’lar depoladığı anlaşılmıştı. İran da ilk gün ancak saat 21.00’den itibaren Gerçek Vaat-3 adıyla Fettah, Siccil, Hayber (Hürremşehr) gibi 2500 km'yi bulan hipersonik füzelerle karşılık verdi. ABD saldırıda bulunmadı ancak savunmada gelen füzelerin ve dronların düşürülmesinde İsrail'e yardım etti. Demir Kubbe, Davud Sapanı, Arrow Sistemi'ni aşan balistik ve hipersonik füzeler, Tel Aviv, Kudüs, Ramat Gan, Holon, Beerşeba, Petah Tikva, Gush Dan, Bnei Barak gibi kentlerde askeri tesisler, hastaneler, evler, Ben Gurion Havaalanı'nda ciddi hasar ve yıkıma yol açtı. İki ülkede askeri güçlerin yanı sıra siviller de hayatını kaybetti.

İran içine İsrail sızıntısının güçlü olduğu görüldü. Bazı komutanlar kaldıkları binalarda, yatak odalarında vuruldu. Kaldıkları binanın dairesine nokta atışı yapılarak öldürüldüler. İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami, Devrim Muhafızları Hava ve Uzay Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, Hacızade ile toplantı halinde olan generaller Mahmud Bakıri, Davud Şeyhiyan, Muhammed Bakır Tahirpur, Mensur Seferpur, Mesud Tayyib, Hüsrev Hasani, Cevad Cursera ve Muhammed Ağacaferi öldü. Dış operasyonları yürüten Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı, Kasım Süleymani’nin de yardımcılığını yapan İsmail Kaani, Hetemü-l Enbiya Komutanı Tümgeneral Gulam Ali Reşid, Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Dairesi başkan yardımcısı, General Gulamreza Mehrabi, Genelkurmay Başkanlığı Operasyon Dairesi başkan yardımcısı General Mehdi Rabbani, Hava Savunma Komutanı General Davud Şeyhiyan, Devrim Muhafızları'nın İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Muhammed Kazımi, İstihbarat başkan yardımcısı General Hasan Muhakkik, İstihbarat başkan yardımcısı General Muhsin Bakıri, İran Dini Lideri Ayetullah Hamaney'in Danışmanı ve Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi Üyesi Ali Şemhani öldürüldü.

Suikast sonrası Hatemü’l-Enbiya Merkez Karargah Komutanı Tümgeneral Ali Şadmani de öldürüldü. Nükleer programda çalışan nükleer uzmanlar İran Atom Enerjisi Kurumu eski Başkanı Feridun Abbasi, İslami Azad Üniversitesi Rektörü Muhammed Mehdi Tehrançi, Abdulhamid Menuçehr, Ahmed Rıza Zülfikari, Emir Hüseyin Fıkhi, Ekber Motlabizade gibi 14 isim öldürüldü. Oysa Hamaney ve kurmayları geçen yıllarda sık sık İsrail'i kısa sürede haritadan silecek güçte oldukları yönünde açıklamalar yapmışlardı. Bütün bunlara bakan İsrail, İran'ın sandığı kadar güçlü olmadığını gördükçe daha da yüklendi. Trump da iştahlandı ve rejimi yıkabileceği yönünde telkinlere kulak kabarttı. Ancak ABD'nin bu savaşta rejim değiştirme aşamasına geçmeyeceği kanaatindeyim. ABD için henüz rejim değiştirme zamanı değil gibi görünüyor.

Sudan, Somali, Yemen, Suriye, Irak, Libya, Rusya-Ukrayna Savaşı, Mayıs ayında bir hafta savaşan Pakistan-Hindistan hattı, Çin'le ticaret savaşı gibi kaotik bir ortamda nereleri yıkacağı belli olmayacak İran fayının kırılmasını göze alamıyor ABD. İran'ın bu duruma düşmesinin ana sebeplerinden biri rejimin halklarla arasındaki köprüleri tahrip etmesi, yolsuzluğa batması, din perdesiyle yoksulluğu yayması, halklarla barış iklimi oluşturamamasıydı. Bu askeri ve sivil bürokrasiye de yansımıştı, rejim için güçlü motivasyonla savaşabilecekler azalmıştı, rejime sadık oligarşi de savaş manevralarını beceremiyordu. İran'ın meşruiyet krizini aşması, aidiyet duygusu yaratacak özgürlükçü kapılar açması gerekir. İran'da Hamaney'in soğuk savaş anlayışıyla örmeye çalıştığı politik ağların sonucu, İran çok ağır şartlar kabul etmek zorunda kalacaktır. Hamney İran'ı öyle bir ikilime soktu ki ya en ağır şartları imzalayacaklar ya da Tahran'ı düşürme yolu, rejimi düşürme yolu açılacak. İran oligarşisi, bu kabusu gördüğü için rejimi bir süre daha sürdürmek adına ağır şartları kabul edecek.

İsrail’in, İran destekli grupların etkisini kırdıktan sonra İran’a müdahalesi, bölgesel güvenlik mimarisinde nasıl kalıcı kırılmalar yaratabilir?

İran rejiminin bu kadar güçlenmesi de aslında dolaylı olarak ABD'ye bağlı. Şöyle ki savaşlar sarsıcı sürprizlerle doludur. Savaşlarda beklediğiniz sonuçların tersi durumlar da ortaya çıkabiliyor. Örneğin ABD İkiz Kule'ye ve Pentagon'a düzenlenen 11 Eylül 2001 saldırılardan sonra 7 Ekim'de Afganistan'ı ardından 20 Mart 2003'te Irak'ı işgal etti. Ortadoğu'da başka ülkeleri de planlamasına almıştı ABD. Afganistan işgali bekledikleri sonucu vermedi, Rusya ve Çin yararlandı. Taliban Ağustos 2021'de Kabil'i yeniden ele geçirdi. Irak'ın işgali en çok kime yaradı? İran'a. 1997 ila 2000 arasında NATO'nun Avrupa Müttefik Yüksek Başkomutanı olan General Wesley Clark, ABD'nin Saddam Hüseyin rejimini Irak'ta düşürerek İran rejimine kapı açtığını söylüyordu. "Saddam Hüseyin’i yakaladığımızda mutluydular. Saddam’ı devirerek kapıyı İran’a açtık. Tüm bunlar beklenmedik sonuçlardı" gibi şeylerdi söyledikleri.

Şimdi İran eksenli yeni bir eşik zorlanıyor. Hesaplara bağlı olarak İsrail-İran hattında tansiyon bir yükselip bir düşecek. ABD'nin uzun süredir İran'a hazırlık yaptığı zaten deşifre edilmişti. Vietnam Savaşı ve Yugoslavya İç Savaşı, Kosova Savaşı'nda yer alan, NATO'nun Avrupa Müttefik Yüksek Başkomutanı olan sonrası 2004 başkanlık seçiminde Demokrat Parti'den başkan adayı olmak için ön seçimde yarışan General Wesley Clark, anılarında ve röportajlarında, ABD'nin Ortadoğu'da 7 ülkeye operasyon planladığını kaydediyordu. Bu açıklamayı 2007'nin ilk aylarında yapıyordu. Clark, 11 Eylül’den 10 gün sonra, Pentagon’a gidip Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve yardımcısı Paul Wolfowitz ile görüştüğünü, o sırada bir generalle sohbet ettiğini, generalin kendisine Irak'a savaş açacaklarını, kendisine gösterilen gizli belgede Irak'tan başlayan operasyonların Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan ve İran'la noktalanacağının yer aldığını söylüyordu.

ABD güçleri 2007'den beri Somali'de operasyonlar yapıyor, Türkiye 2017'de Somali'de askeri üs kurmuş durumda. Libya, Ekim 2011'de Kaddafi'ye NATO operasyonundan beri onlarca cihadist örgüt ve iki ordu tarafından paylaşılmış durumda. 15 Nisan 2023'den beri Sudan'da iki ana yapı çatışıyor, kentleri paylaşmış durumda. Suriye-Şam 8 Aralık 2024'te ABD, İngiltere, Türkiye, Fransa, İsrail ve Körfez ülkelerinin yol vermesiyle HTŞ tarafından ele geçirildi. İsrail'e 2024'te Beyrut'u bombalama yolu açılıp Hizbullah'a ağır darbe vurması sağlanırken Lübnan siyaseti dizayn edildi. Nisan 2024'ten İran yoklandı, gücü test edildi, 2025'te İran'ın kapı-pencereleri indirilmeye başlandı. Bütün bunlar, tabii ki özgürlükler için yapılmadı. Müdahaleler hegemonya savaşının, Ortadoğu ülkelerini kapitalizme açma, çok uluslu şirketlere tamamen açık hale getirme, petrol-doğalgaz boru hatlarını garantileme konseptinin parçası olarak tezahür etti.

Yoksa diktatörlükse, despotluksa, cinayetse (İstanbul'da Suudi Konsolosluğu'nda gazeteci Cemal Kaşıkçı'yı vahşice öldürme gibi) Ortadoğu'da hangi ülkede yok. Diktatörlük inşa etmiş, seçimsiz, parlamentosuz olup emirlik, krallıkla, ya da meclisi göstermelik hale sokup tek parti diktatörlüğüyle yöneten kimi ülkeler kapitalizmin, emperyalizmin her dediğini yaptığından onlara ilişilmiyordu, el üstünde tutuluyordu. Suudi Arabistan'da parlamentoya bile izin yok. Katar tarihinde ilk seçimler 2021'de yapıldı, danışma rolü için Şura Meclisi oluştu. Katar Emiri Şeyh Temim Al Sani'ye bu bile bol gelmişti ve Kasım 2024'te Şura Meclisi'nin atamayla belirlenmesi kararı alınmıştı. II. Abdülhamid'in Mebusan Meclisi'ni 2 ay içinde kapatması gibi.

2025 Yükselen Aslan Operasyonu'nun yaratabileceği kırılmaların boyutları da bazı uzun vadeli hesaplarda gizli. Örneğin ABD'nin ve İngiltere'nin Netanyahu'nın saldırıyı başlatmasına yol verip ardından destek vermesinin nedenleri nelerdir?

Trump, Çin ile gümrük vergisi artırma krizi yaşıyordu. Bu Trump'ın etrafındaki Elon Musk gibi patronları da etkilemiş, karşı duruşlar gelişmişti. Yine Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC), Bir Kuşak Bir Yol ile Hindistan-İsrail-Avrupa IMEC Koridoru çarpışıyordu. Pakistan-Hindistan savaşından sonra Pakistan’a bağlı Belucistan Eyaleti bağımsızlığını ilan edince Çin’in Güney Koridoru’ndaki Gvadr Limanı devreden çıkmıştı. Onlara göre İran'a bağlı Basra Körfezi'ndeki Bandar Abbas Limanı bu koridordaydı ve koparılmalıydı. Trump'ın Çin etkisinden kurtarıp el koymaya çalıştığı Panama Kanalı gibi. Tüccar mantıklı Trump İran'ı tamamen ABD şemsiyeli kapitalizmine açmak istiyordu. İran-Irak-Suriye-Akdeniz Enerji Koridoru oluşturmak, petrol ve doğalgazı bu hattan Avrupa'ya taşımak istiyorlardı. İran’ın dış ticaretinin yüzde 50 kadarı Bandar Abbas Limanı'ndan sağlanıyordu. Petrolün yüzde 90 kadarı Çin’e bu limanda ihraç ediliyordu. Bu nedenle ısrarla bu liman vurularak Çin’in Güney Koridoru’na ve Çin’e petrol sevkiyatına darbe vurulmuş, İran ekonomisine darbe vurulmuştu.

California-Los Angeles protestoları Trump’ı bunaltmıştı, ekrana İran konabilirdi. Rusya-Ukrayna savaşında ateşkes sözünü Putin’e dinletememişti, Putin’in müttefikini budamak istiyordu. İsrail de, kendilerini tehdit etmeyecek, nükleer silahsız, balistik-hipersonik cephanelikler olmayan bir İran istiyordu. Bunlar da gösteriyor ki İran rejimi bu koşullarda ayakta kalsa bile, dönüşmez ise artık uzun ömürlü olmayacak. Ayakta kalsa bile eskisi gibi Irak, Yemen, Lübnan, Suriye, Filistin hattında belirleyici aktör olamayacak. Dolayısıyla süreçler Ortadoğu güvenlik mimarisini de, denklemleri de etkileyecek. İran'da Sünni cihadist yapılar görebiliriz, Irak'ta Sünni cihadist yapıların, DAİŞ gibi yapıların etkileri artabilir.

Emperyal güçler, devletleri, halkları kendi başlarına bıraksalar süreçler bu noktalara ulaşmazdı. Emek sömürüsünü derinleştiren, insan haklarını ihlal eden, ekolojiyi tahrip eden despotluklara, diktatörlüklere, iktidarlara, krallıklara karşı, yeraltı-yerüstü kaynakları kapitalizmin baronlarına peşkeş çekenlere karşı halklar, emekçiler harekete geçtiklerinde karşılarına hep bu devletlerin yaslandıkları NATO gibi yapılar, krallıklar, emirlikler çıkarıldı. Bu kapitalizmin aygıtları rahat bıraksa halklar birçok ülkede sistemleri altüst edip Tabula Rasa'lar çıkarabilirdi. Türkiye gibi ülkelerde de gençlik, emek hareketleri NATO gücüyle ezildi. Türkiye'nin İran'dan çıkaracağı çok ders var. Kendi halklarıyla, Kürtlerle barışmayan, bir Tabula Rasa açamayan Türkiye tarihinin en zor tüneline girebilir. Dış etkileri göğüsleyebilmek, tünelden hasarsız çıkış ancak halklar arası köprüleri sağlamlaştırmaktan, Kürtlerle eşitlik mimarisi, özgürlük algoritması oluşturmaktan geçiyor.

Hürmüz Boğazı gibi enerji geçiş yollarının savaş nedeniyle kapanma riski altına girmesi, küresel enerji güvenliğini ve ekonomik-politik dengeleri nasıl etkileyebilir?

 İran, Irak, Kuveyt, Bahreyn, BAE, Suudi Arabistan, Katar Petrol-doğalgaz ticaretinde Hürmüz Boğazı'nı kullanıyor. Dünya petrol ticaretinde Hürmüz Boğazı'nın payı yüzde 20 gibi büyük bir orana tekabül ettiğinden, ABD de Çin de Avrupa ülkeleri de çok hassas. Eğer İran Hürmüz üzerinde uzun süreli bir kapatmaya başvurursa petrol ve doğalgaz hızla yükselecek. Küresel ekonomilerde enflasyona neden olacak. Rusya yükselen fiyatlardan yararlanacak, Türkiye dahil diğer ülkelerin ekonomileri ciddi darboğaza girecek. Bunu Çin, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa gibi öne çıkan ülkeler istemediğinden İran kapatmayı denese bile uzun süre kapalı tutmasını engelleyeceklerdir. İran bu yola başvurursa, ABD doğrudan devreye girebilir ve bu Hamaney döneminin sonunu getirebilir.

Uzun vadede direniş ekseni olarak adlandırılan vekil güçlerin toparlanarak İsrail için yeniden stratejik bir tehdit haline gelme olasılığı nedir? Bu tür yeniden yapılanma mümkün mü ve neye bağlı olur?

Vekil güçlerden biri Husiler. İran'dan askeri-lojistik destek alan, balistik füze deneyimi artan Yemen'deki Husi Ensarullah Hareketi İsrail'i ve küresel ekonomiyi en çok zorlayan yapı oldu. Gazze'de savaşan Hamas'a destek için Husiler, Aden Körfezi'ni Kızıldeniz üzerinden Süveyş Kanalı ve Akdeniz'e bağlayan Bab-ül Mendeb Boğazı'nı Ekim 2023'ten beri bloke etti. Ticaret gemilerinin Kızıldeniz-Süveyş Kanalı'na geçişini gemilere saldırılar düzenleyerek engelledi. Gemeiler Afrika Burnu'na yönelince tedarik zinciri yavaşladı, çürümeler, sigorta bedelleri arttı, maliyet katlandı. Bu da mutfaklara fiyat artışı olarak yansıyınca hükümetler zor durumda kaldı, yoksullaşanların protestolarıyla karşılaştı. ABD ve İsrail sık sık Husileri bombaladı, sonuçta ABD ile geçici bir uzlaşma sağladı Husiler. Husiler başkent Sana dahil bir çok kenti ele geçirerek Suudi destekli Sünni iktidarı 2015'te bozguna uğratmıştı. Mezhepsel bir diktatörlük kurulmuştu Yemen'de. 26 Mart 2015'te Türkiye'nin de farklı şekillerde desteklediği Suudi Arabistan ve bölge ülkelerinin askerlerinden oluşan ordular Kararlılık Fırtınası harekatı başlatmışlardı. ABD destek olsa da Husileri başkent Sana gibi yerlerden çıkaramamışlardı.

Husiler şimdi bu kazanımlarını kaybedebilir. Çünkü İran, Hamas ve Hizbullah'ı ateş çemberinde bırakıp büzüldü. Husileri de yalnız bırakacak görünüyor. Husilere ağır kayıplar verdirtebilirler. Suriye gibi önemli bir destek gücü Baas kaybedildi, Fatimiyun ve Zeynebiyun Suriye'den çıktı. Lübnan Hizbullah'ı ve Hamas da kaybedildi. Artık toparlanıp sonuçlar doğuracak aktör olmaları zor. Irak'taki vekil güç Haşdi Şabi de bunları görünce 2024 sonlarında İsrail'e saldırıları durdurdu. Haşdi Şabi de etkili bir hamle yapamaz. Bir de İran'ın boşluğundan Türkiye'nin gölgesinde hareket eden mezhepçi yapıların, Baas düşüşü sonrası HTŞ döneminde ilk kez 3 Haziran 2025'te Suriye içinden İsrail kontrolündeki Golan Tepeleri'ne roket atan Suriye İslami Direniş Cephesi gibi yapılar, HTŞ'yi ABD ve İsrail istekleri doğrultusunda DAİŞ’e operasyon yapmakla suçlayan, HTŞ'nin İsrail'e ses etmemesini eleştiren Suriye'deki mezhepçi yapılar. DAİŞ de bazı ülkelerde saldırılar yapabilir.

İran’da Kürtler ve diğer etnik gruplar, merkezi rejimin zayıflaması durumunda ne tür fırsat ve tehditlerle karşı karşıya kalabilir? Bu durum, yeni bir özyönetim ya da bastırılma dalgası yaratabilir mi?

Şunu net ortaya koymak gerekir. İran ordusu, Kürdistan kentlerinde, Beluç kentlerinde işgalcidir. İsrail karadan işgal başlatmasa da İran hava sahasında işgalcidir. Diğer halklar için de öyle. Kürtler, Beluçlar, diğer halklar, bazılarının iddia ettiği gibi taraf tutmak zorunda değil. Bu halklar bu savaşta İran'ın ya da İsrail'in tarafını tutmak zorunda değil. Kürtler bu nedenle üçüncü yol dedi. Ne diktatörlük ne de savaş yaklaşımını ortaya koydu. Çünkü solcu avına çıkıp solcuları infaz eden, gözaltına aldıklarını idam eden, 2010 yılında 28 yaşındaki Kürt kadını Şirin Elemhuli'yi işkence üssü denen Evin Cezaevi'nde idam eden bir rejim söz konusuydu. Kadınlara yaklaşımını kaç santim başörtüsü takıyor üzerinden yürüten Jîna Emînî'yi 2022'de başkent Tahran'da saçı göründüğü için işkenceyle öldüren bir rejim. 2008'den beri Zeybep Celaliyan hapiste idam tehdidi altında. Rejim Pexşan Ezizi, Werişe Muradi, Şerife Muhammedi gibi kadınları cezaevlerinde idam tehdidi ve işkence altında tutuyor. İngiliz ordusunun 1918 ila 1923 arasında İstanbul'u işgali vardır örneğin. Bir X gücü İstanbul'da işgalci durumdaki İngiliz güçlerine saldırıda bulunduğunda burada yaşayanlar, "Hayır biz işgalci de olsa İngiliz askeri gücünün yanındayız, onlarla beraber savaşacağız" der mi?

Fars, Kürt, Beluç kadınların başörtüsü altında saçları gözüküyor mu diye Geşti İrşad denen din polisi ordusu oluşturmuş, gözdağı için sık sık Kürtleri, Beluçları idam eden barbar bir rejim olarak görülüyordu. Demokrasi, özgürlük, adalet, eşitlik sistemi kuramamış bir rejim. İran halklara karşı yeni tutuklama dalgasına yönelebilir. Bunu yaparsa çözülüşü hızlanır. İran halklarının John Locke'nin deyimiyle yeni bir "Tabula rasa" yani beyaz sayfayı açması gerekir. İran parçalanmak istemiyordu merkezden yönetimi terk etmelidir. Yerelden yönetimler için yasalar çıkarılmalıdır. Her halk kendi valisini, kaymakamını, belediye başkanını, yerel parlamentosunu kendisi seçmelidir. Her halkın kendi öz savunmasını oluşturması sağlanmalıdır. Gönüllü birlik ve gönüllü ayrılık ilkesi anayasal ilkelerden biri olmalıdır. Bunlar olursa, halklara düşmanlık etmeyen bir iklim oluşursa, diller, etnik kimlikler, kültürel dokular dinamitlenmezse, kelepçelenmezse dışarıdan güçler isteseler de nüfuz edemezler ve yıkıcı etkiler yaratamazlar.