Şehba ve Şêxmaqsud ambargosu

Şam hükümetinin Şehba bölgesi ve Şêxmaqsud gibi mahallere ambargo uygulaması boyun eğdirme ve Kürtleri oralardan sürme amaçlıdır.

Suriye hükümeti Şehba bölgesi üzerindeki ambargosunu sürdürüyor. Bu bölge Efrîn’den gelen insanların yerleştiği bölgedir de. On binlerce Efrinli çadırlarda ve bölgede yaşıyor. Bölgede yaşam olanakları sınırlı. Ayrıca Suriye güçleri, İranlılar ve Rus güçlerinin de olduğu bir bölgedir. Arap nüfus da var. Kürtler ve Araplar, diğer güçler iç içeler. Ayrıca Halep’teki Şêxmaqsud ve Eşrefiyê mahalleri de Kürtlerin yerleşik olduğu mahalleler. Kürtler bu mahallerde büyük direnişler sergilediler, Halep’in savunmasına büyük katkı yaptılar.

Suriye hükümetinin ambargosu az çok basına yansıyor. Rojava halkı gelişmeleri yakından ve kaygıyla izliyor. Şehba’dan veya Şêxmaqsud’tan Şam hükümetine gelen bir tehdit veya tehlike yok. Kimsenin Şam’a karşı savaşma niyeti de yok. Tersine Kürtler zaten hükümet güçleri ve bölgedeki halkla iç içe yaşıyor. Bunlar başka bir bölgeden veya devletten gelen göçmenler değiller. Suriye devletinin vatandaşlarıdırlar. Şam hükümeti kendi vatandaşlarına neden ambargo uyguluyor? Bu soruları sorup ciddi biçimde yanıtını bulmak gerekir.

Şam ambargo uygulayacağına veya onları kendisine tabi kılacağına güç birliği yapsa bütün Suriye’nin geleceğine pozitif katkı yapar. Erdoğan faşisti her gün bölgeyi tehdit ediyor. Bu bölgeler zaten Türk işgal tehdidi altında. Erdoğan daha geçen günlerde Til Rifat’tan başlayıp özerk yönetimin olduğu bütün bölgeleri dağıtacağını ve işgal edeceklerini açıkladı. ‘’Bir gece ansızın geliriz’’ tehditlerini savurup işgal hazırlıklarını sürdürüyor. Şam hükümeti bölge halkıyla ve onların savunma güçleriyle iş birliği yapsa Türk işgalcileri bölgede daha fazla izole olur ve işgali sürdürmede zorlanır. Şam hükümeti Türk işgaline son vermek istiyorsa kendi halkıyla ve örgütlü güçleriyle birleşir. Değil onları zayıflatmayı veya oradan sürmeyi tersine ulusal birliği için bir köprü haline getirir.

Son Astana görüşmelerinden sonra Kürtlere karşı Şam hükümetinin tutumunda da gözle görülür bir sertlik göze çarpıyor. Olanları Türk devletiyle sürdürülen ilişkilerden bağımsız ele alamayız. Hatırlanırsa son Astana sonuç bildirisinde özerk yönetim gayri meşru olarak ilan edilmişti. Daha önceki açıklamalar farklıydı. Özerk bölgeler daha çok da Kürtler kastedilerek ‘’Suriye’nin siyasi ve toprak birliği’’ savunuluyordu. Rusya zaman zaman Türk devletini provoke edecek biçimde ABD, Kürtlere devlet kuracak diye açıklamalar yapıyordu. Ama son Astana bildirinde ilk defa özerk yönetim gayri meşru olarak tanımlandı. Bu esasında Türk devletinin istediği bir açıklamaydı. Ama Astana katılımcılarının zihniyeti de farklı değildi. Şam hükümeti veya İran demokratik bir Suriye istemiyor, Rusya’nın da demokratik bir Suriye diye talebi ve derdi yok.

İran, Şam yönetimi ve Rusya, ABD’nin Suriye’den çıkması için ellerinden geleni yapıyorlar. Türkiye de Kürtler yüzünden ABD’nin varlığına karşıdır. Kürtler dışında Türk hükümeti ABD’nin kalmasından yanadır. Tek başına kalırsa Suriye’de işgalini sürdüremez. Bu güçlerin farklı çıkarları, rekabetleri ve çelişkileri olsa da sonuçta ortak hedefleri Kürtler ve özerk yönetimlerin ortadan kaldırılmasıdır. Demokratik bir Suriye’nin iç barışını ve halkların gönüllü birlikteliğini istemiyorlar. 

Bu siyasi olgular ışığında soruna bakıldığında Şam hükümetinin Şehba bölgesi ve Şêxmaqsud  gibi mahallere ambargo uygulaması boyun eğdirme ve Kürtleri oralardan sürme amaçlıdır. Şam yönetimi Kürtleri Suriye’nin asli bir unsuru olarak görürse farklı talepleri için onlara yaşamı zahir etmez. Halk zaten yoksul. Suriye’nin tümü nefes alamaz hale gelmiş. Genelde ambargo var. Böyle bir ambargo altına ek ambargolar uygulamak niyetin ne kadar kötü olduğunu gösterir. Kürtlerin ve bölge halkının istediği biraz daha demokrasi ve kültürel varlıklarının korunmasıdır. Bunlar olmazsa olmaz, en doğal haklarıdır. Bunun için halklara düşman olmak, teslim olmaya zorlama, iradesini kırma veya göçe zorlama gerekmiyor.

Yazın zorlukları var ama kış daha yıkıcı etkilere yol açıyor. İnsanlar barınma ve ısınma olanağı bulamazsa yol ölüme çıkar. Şam yönetimi süreci ölümcül hale getirmemeli. Türk devletinin soykırım politikalarına ortak olamamalı. Tersine Türk faşizminin Suriye’deki yıkım ve tahribatlarına karşı Kürtler dahil kendi halkıyla birleşmeli, ulusal birliğini demokratik esaslar temelinde kurmalıdır. Halkı bastırmanın ve iradesini kırmanın Suriye’nin geleceğine kalıcı katkısı olmaz. Yaşanan pratikler bu konuda yeterli dersleri içeriyor.

 

Kaynak: Ronahi Gazetesi