'Örgütlenin ve örgütleyin'
Geçen iki aylık süre içinde Kürt gençliği nasıl mücadele etmiş, ne tür eylemler geliştirmiş ve nasıl bir pratik ortaya çıkarmıştır? İşte örgütlenme çalışmasının durumunu bu soruya verilecek cevapta ortaya koymak gerekir.
Geçen iki aylık süre içinde Kürt gençliği nasıl mücadele etmiş, ne tür eylemler geliştirmiş ve nasıl bir pratik ortaya çıkarmıştır? İşte örgütlenme çalışmasının durumunu bu soruya verilecek cevapta ortaya koymak gerekir.
Başlıktaki sözleri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 4 Nisan günü Amara’ya özgürlük yürüyüşü gerçekleştiren Kürt gençleri için söylemişti. Gereği yapılmazsa “Hesap sorarım” diye de eklemişti.
Bu sözler üzerinden yaklaşık iki ay geçti. Gereğinin yapılıp yapılmadığını sorgulamak ve de hesap sormak için belki iki ay az bir zaman olarak görülebilir. Fakat öyle kritik ve hızlı işleyen bir dönemeçteyiz ki, değil iki ay, iki gün bile çok önemli bir zaman dilimi olmaktadır. Bu bakımdan, başta öğrenci gençlik olmak üzere Kürt gençliği geçen iki ayda ne yaptığını sorgulamalıdır.
Gerçekten de geçen iki ayda Kürt gençliği örgütlenme ve örgütleme kapsamında neler yapmıştır? Üstelik bu iki ay içinde PKK, 12. Kongresi’ni yaparak örgütsel yapısını feshetmiş, bu temelde yeni özgürlükçü ve sosyalist örgütlenmelerin önünü açmıştır. Peki söz konusu bu tür örgütlenmeleri kim yaratacaktır? Hiç kuşku yok ki gençlik yaratacaktır. Gençlik dururken, özellikle aydın-gençlik dururken herhalde başka bir kesim yeni fikirler üretip yeni örgütler geliştiremez.
O halde, daha fazla zamana yaymadan, Kürt gençliği örgütlenme ve örgütleme konusunda neler yaptığını ve yapmakta olduğunu sorgulamalıdır. Bu süreçte gençliğin örgütlendirilmesi için neler yapmıştır, diğer toplumsal kesimlerin örgütlendirilmesi için neler yapmıştır? Çünkü gençlik öncüdür, öncü olmak demek de diğer kesimlerin eğitimini ve örgütlenmesini yapmayı gerektirir. Acaba gerçekten örgütlenme için planlı bir çaba içine girmiş midir, yoksa söylenince biraz tartışıp ondan sonra eskiye devam mı etmiştir? Eğer ikincisiyse, o zaman Apocu öncü gençlik olamayacağı açıktır. Öncü olması gereken gençlik kendi rolünü oynamayınca da diğer toplumsal kesimlerin de örgütlenme ve eylem geliştirmeyeceği ortadadır. O zaman da ortaya bekleme çıkar. Beklemenin de mevcut düzene hizmet edeceği açıktır.
Örgütlenme elbette eğitimi gerektirir. Eğitim olmadan, bilinç oluşmadan örgütlenme olmaz. Bu nedenle, örgüt çalışması yapmak isteyenler, öncelikle amaca uygun bir eğitim çalışmasını planlamak ve yürütmek durumundadır. Bu bakımdan, örneğin Kürt gençliği kendini özgürlükçü ve sosyalist bilinçle eğitmek için nasıl bir planlı çalışma yürütmektedir? Yine diğer toplumsal kesimlerin eğitimi için bir çalışma planı ve pratiği var mıdır? Açık ki benzer sorular temelinde kendini sorgulamak zorunludur. Bu noktada eğitim imkânı ve ortamı olmadığı gibi sözler de söylenmemelidir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan yarım asırdır yürüttüğü büyük mücadeleyle mükemmel bir eğitim zemini yaratmış, PKK de eski örgütlenmesini feshederek yeni örgütlenmelerin önünü açmıştır. Gerisi sorumluluk duyan bilinçli gençlere kalmıştır.
Yine örgütlenme elbette eylem içindir. Yani eylem öngörmeyen, bir pratik hedeflemeyen örgüt olmaz. Bir örgütün oluşumu nasıl ki eğitim gerektirirse, varlığı da kendini eylemle, pratikle ortaya koyar. Ortada ne kadar eylem ve pratik varsa, o kadar örgüt var demektir. İçinde bulunduğumuz kritik dönemecin de esas olarak eyleme dayandığı, her zamankinden çok daha fazla, bilinçli ve planlı mücadele ile başarılacağı açıktır.
Peki ortada bu düzeyde bir eylem var mıdır? Geçen iki aylık süre içinde Kürt gençliği nasıl mücadele etmiş, ne tür eylemler geliştirmiş ve nasıl bir pratik ortaya çıkarmıştır? İşte örgütlenme çalışmasının durumunu bu soruya verilecek cevapta ortaya koymak gerekir.
İçinde bulunduğumuz koşullarda mücadele veya eylem deyince de gündeme hemen Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü hedefinin geldiği, başka her şeyin bu hedefe bağlı olarak ele alınması gerektiği, çünkü mevcut sürecin başarısının Önder Apo’nun fiziki olarak özgür yaşar ve çalışır koşullara sahip olmasıyla gerçekleşeceği açıktır. Bu nedenle, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen Küresel Özgürlük Hamlesi’nin her alanda çok daha güçlü hale getirilmesi gereği vardır.
İşte “Örgütlenin ve örgütleyin” konusuna buradan baktığımızda ciddi zayıflıkların ve yetersizliklerin yaşandığı rahatlıkla görülebilir. Genelde olduğu gibi, özellikle de Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de çok ciddi bir eylem zayıflığının yaşandığı ortadadır. Gündem adeta meclisteki partilerin görüşmelerine ve AKP iktidarının atacağı adımlara bağlanmış durumdadır. Sanki yeni gelişmeler bu temelde olacakmış gibi sahte bir umut ve beklenti yaratılmaktadır.
Kuşkusuz bu süreçte görev herkese düşmektedir ve herkesin kendine göre yapacağı işler vardır. Siyasi partiler tartışıp çözüm siyasetleri üretmek ve kararlaştırmak durumundadır. Kürt özgürlüğü temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesi için gecikmeden yeni siyasi adımların atılması zorunludur. Eğer böyle olmaz da süreç uzatılırsa, hile ve oyalama ile zaman kazanılmaya çalışılırsa, bundan en çok Türkiye zarar görür. Bu tarzda PKK örgütlülüğünü dağıtacağını ve ucuz zafer kazanacağını sananlar, tersine Kürdistan’ı kaybetmek gibi bir sonuçla karşı karşıya kalabilirler.
Ortadoğu’daki mücadelenin bu noktada seyrettiği ve Kürt sorununu çözmeyen zihniyet ve siyasetin Türkiye’yi felâkete götürdüğü açıktır. Bunun için devlet ve iktidar güçlerinin paradigmasal düzeyde bir zihniyet ve siyaset değişimi yaşaması gerektiği ortadadır. Bu zorunluluk, iktidar ve devlet katında yeni adımlar atmayı gerektirir. Fakat iktidar ve devlete hakim olan zihniyet ve siyasetin bu temelde değişimi için de büyük bir mücadele gerekir. Kısaca devlet ve iktidar kendiliğinden değişmez ve yeni adımlar atmaz. Ancak büyük bir toplumsal mücadeleyle zorlanarak bu tür değişim adımları attırılabilir.
O halde, sanki iktidar ve devlette zihniyet ve siyaset değişimi olmuş gibi onlardan çözüm adımları atmalarını beklemek büyük bir yanılgıdır. Bunun gerçekleşmesinin bile büyük mücadele gerektirdiği ortadadır. Nitekim Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı yaparken bu gerçeği ortaya koymuş, başta gençler ve kadınlar olmak üzere tüm toplumsal kesimleri bu temelde örgütlenmeye ve mücadeleye çağırmıştır. Barış için demokratik toplum inşasını gerekli ve zorunlu görmüştür. Bu noktada da en büyük sorumluluğu gençliğe yüklemiştir.
Belli ki şimdi herkes, söz konusu çağrının gereklerini ne kadar yerine getirdiğini sorgulamak ve bu temelde yetersizliklerini görüp aşmak durumundadır. Çünkü süreci ilerletecek ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlayacak eylemlerde zayıflık ve yetersizlik vardır. Bu da eğitim ve örgütlenmenin yetersiz olduğu, demokratik toplum inşasının geliştirilmediği anlamına gelmektedir.
Peki söz konusu sorgulama ve düzeltmeyi kim yapacak? Belli ki tüm örgütler ve toplumsal kesimler yapacaktır. Ancak hepsinden önce de gençlik örgütleri ve tüm gençler yapacaktır. Hem gençliğin eğitimi ve örgütlenmesi ve hem de tüm toplumsal kesimlerin eğitimi ve örgütlenmesi için 24 saat durmadan çaba harcayacaktır. Elbette bunun için de mevcut düzenin bireyci ve maddiyatçı yaşam ölçülerini aşmak, gençlik toplumsallığının gerektirdiği topluluk olma, komünal yaşama ve kolektif çalışma ölçülerine ulaşmak gerekir. Her zaman yeni başlangıçlar yapmayı başaran Apocu Gençlik haline ancak bu tarzda gelinir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika