Dağlarına aşık şehir direnişçisi

‘Ben Kürdistan dağlarına aşığım’ diyerek giden Hatice Hayme (Ülkem Amed Sıla), direniş ezgileriyle büyüdüğü topraklarda, kınalı elleriyle hayata gözlerini yumdu.

Hatice Hayme, Nusaybin direnişi sırasında hava saldırısı sonucu şehit edildi. Cenazesi, Emniyet kapısında bir ay bekletildi, ardından kimsesizler mezarlığına defnedildi. Ailesi hemen Nusaybin’e gidip kan verdi, bir ay sonra DNA sonucu gelince hemen cenazeyi aldı. "Kızımın cenazesi hiç bozulmamıştı, sanki yeni defnedilmiş gibiydi" diyen annesi Şadiye Hayme, şunu söylüyor: "Cenazeyi görür görmez bağırdım, ‘Şehîd namirin’ diye. Kızım gül kokuyordu. Biz ne olursa olsun ne davamızdan ne de çocuklarımızın yolundan döneriz."

Yenilmek değil, pes etmek bitirir insanı; bunun için de daima soluksuz yürümek gerekir… Kürdistan’ın korkusuz kadınları, özgürlük aradıkları topraklara bu şekilde yürüdü. Kimisi halaya durdu, kimisi zılgıtları veya kınalı elleriyle direnişe mührünü vurdu. Unutulmayacaklarını biliyorlardı. Direnişin halkasını oluşturmak için Nusaybin, Silvan, Şırnak, Cizre, İdil ve Gever’e adım attılar. Özgürlük için gittikleri dağlardan kentlerine geldiler. Onlardan biriydi Hatice Hayme (Ülkem Amed Sıla). Amed'de dünyaya gelir ve yurtsever aile yapısı içinde direniş ezgilerini öğrenir.

NUSAYBİN DİRENİŞİNE KATILIR

Çocukluğundan itibaren Amed'de yapılan her eyleme katılan Hayme, 15 yaşında gençlik çalışmalarında yer alır. Gençlik çalışmalarını yürütürken aynı zamanda okula gider. Şehir çalışmalarında bir süre yer aldıktan sonra devletin ailesi üzerindeki baskı ve zulmün her yıl daha çok arttığına şahit olur. Yapılan baskılar sonucunda yönünü dağlara döner. 15 yıl aradan sonra özgürlük aradığı dağlarda savaşçı olan ağabeyiyle karşılaşır. Kısa sürede kendini geliştirir, 2015 yılında Kürdistan topraklarında ilan edilen öz yönetim direnişinin bir parçası olmak için Nusaybin’e adım atar. Nusaybin’de 134 gün süren direnişin parçası olur ve hayal ettiği topraklarda elleri kınalı bir şekilde şahadete ulaşır. Bir buçuk yılın ardından Mardin’de defnedildiği kimsesizler mezarlığından alınarak, doğduğu topraklara getirilip mücadele arkadaşlarının yanına defnedildi.

ANNE HAYME: DAĞLARA AŞIKTI

Hatice Hayme'yi annesi Şadiye Hayme anlattı.

Gözlerini açtığı eve gittiğimizde ilk olarak duvardaki fotoğrafı ve yine aile bireylerinin cezaevi fotoğrafları ilgimizi çekti. Kısa bir sohbetin ardından Anne Hayme, kızının fotoğrafını yanına alarak, "Kızımı anlatmaya başlayabiliriz" diyor. Kameramızı açınca, gözlerini duvardaki fotoğraflara dikerek, “Biz kendimizi bildik bileli yurtseveriz. Onun içindir ki yıllardır 7 çocuğum devletin her türlü baskısıyla yüz yüze geldi. Kızım Hatice de böyle bir ailede büyüdü. Bunca zulmü gören bir çocuk tabii yönünü özgürlük kokan dağlara çevirir” diye devam ediyor. “Kızım Kürdistan dağlarına aşıktı” diyen Anne Hayme, kızının devletin soğuk yüzüyle çocuk yaşta tanıştığının altını çiziyor. Kürdistan topraklarında devlet zulmüne tanık olan her çocuğun dağların yolunu tuttuğuna vurgu yaparak, asi ve haksızlıklara tahammülsüz olan kızının da bu çocuklar gibi büyüdüğünü ifade ediyor. Kızının liseyi bitirinceye kadar gençlik çalışmalarında yer aldığını aktaran Anne Hayme, şunları anlatıyor:

ŞEHİR ONA DAR GELİYORDU

“Sürekli ‘ben dağlara sevdalıyım, şehirler bana dar geliyor’ diyordu. Kızım davasına da dağlarına da aşıktı. Sürekli Kürdistan dağlarına ait fotoğraflar biriktiriyordu. Bir kere gitmeye kalktı ama bir ağabeyi gerilla olduğu için onu gerillaya almadılar. Eve ağlayarak geldi, kendisini odaya kapattı. Gittiğimiz bir eylemde kadınlara, çocuklara, yaşlılara vuruyorlardı. Hatice’nin gözleri kocaman olmuştu, öfke saçıyordu. Polislere bağırdı, polisler de o bağırınca sinirlendi. Gelip Hatice’yi vurmaya çalıştı, ben önüne atladım. Orada bulunan bir genç gelip Hatice’nin kolundan tutup koştu. Orada bulunan halk Hatice’yi arasına alıp korudu. Eğer polis Hatice’yi yakalasaydı kesin öldürürdü, o kadar nefret taşmıştı gözlerinden.”

'ÇOCUKLARIMIZIN YOLUNDAN DÖNMEYECEĞİZ'

Anne Hayme, öz yönetim ilanlarından sonra kızının Nusaybin’e geldiğinden habersiz olduğunu kaydediyor. Yapılan hava saldırısı sonucu kızının şehit düştüğünü ifade ederek, kızının bir ay boyunca Emniyet kapısı önünde bekletildiğini aktarıyor.

Anne Hayme, kızının bir ayın ardından kimsesizler mezarlığına defnedildiğini aktararak, şöyle devam ediyor: “Biz hemen Nusaybin’e gittik, kan verdik. Bir ay sonra DNA sonucu geldi, hemen gidip cenazemizi aldık. Kızımın cenazesi hiç bozulmamıştı, sanki yeni defnedilmiş gibiydi. ‘Şehitler ölmez’ derler ya, gerçekten öyleymiş. Cenazeyi görür görmez bağırdım, ‘Şehîd namirin’ diye. Kızım gül kokuyordu. Biz ne olursa olsun ne davamızdan ne de çocuklarımızın yolundan döneriz."

KATILDIKTAN SONRAKİ MEKTUBU

Hatice Hayme'nin mücadeleye katılımının ardından gönderdiği mektup şöyle:

“Öncellikle kendi onur ve şerefimiz için yaşama mücadelesini öğreten; tarihimizi ve kültürümüzü yeniden yeşerten güneşimizi büyük saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Bu dağlar anlatılmakla bitmez. Yamaçları, patikası ve tepelerinden tutun her şeyi ile güzel ve gizemli. Bu dağların en yüksek zirvesinde sana olan özlemimle kucak dolu sevgilerimi gönderiyorum. Ben rüzgarın sesi ile mektubu yazıyorum. Güzelim dağlar kendini bu kadar canlı kılarken insan hayran kalıyor. Bu hayranlıkla birçok doğa canlısının güneşi görebilmeyi ve parça soluk olmanın coşkusu ile tomurcuklarının filizlenme sancılarını duyumsuyorum. Yer yer tüm canlıların bu sancıları çektiğini duyumsuyorum. Ve belki bazı canlılar daha çok sancı çekiyordur.

İşte Kürdistan dağlarında bu hisleri duyumsamak farklıdır. Bu sancıların birer yenilikler olduğunu da düşünmek bir başka güzel. İnsanlığın ilk yaşadığı bu topraklarda özgürlük mücadelesini vererek ideolojik bilinci derin kılmak gerekir. Tabii bizim bu kutsal davada destansı güzellikleri yaşamamıza sebep olan ve yoldaşlığın toprak sevgisi olduğunu öğreten, güneşimizdir. Bu borcu ödemek için de ne yapsak azdır. Her baharın yenilikleri varken bu bahar da bizi güneşimize ulaştıracaktır. Bunun için halkımızın direnişi ve gücü bize moral vermekte. Sizin gibi birçok yurtsever ailenin onuruna, şerefine sahip çıkması bize güç veriyor. Özgür yarınlarda buluşmak dileği ile…"