Yusuf: Tüm imkanlarımızı seferber ettik

Tüm dünyanın koronavirüs salgını ile mücadele ettiği bir dönemde Türk devletinin Rojava ve Şehba'ya saldırdığını söyleyen PYD Yürütme Konseyi Üyesi Hediye Yusuf, Rojava halkını korumak için tüm imkanlarını seferber ettiklerini belirtti. 

PYD Yürütme Konseyi Üyesi Hediye Yusuf, Türk devletinin Rojava ve Şehba'ya yönelik saldırılarını ve koronavirüsün bölgede oluşturduğu tehlikelere ilişkin ANF'ye konuştu. Kapitalist sistemin yaşadığı kaosun artık zirveye ulaştığını belirten Yusuf, tüm dünyanın şuan koronavirüsü ile uğraştığını söyledi. 

Virüsün ortadoğu ülkelerine dağılma tehlikesine dikkat çeken Yusuf, "Ortadoğu'da aynı zamanda  devam eden bir savaş var. Askeri savaşın yarattığı ölüm, talan ve göç ile birlikte bu virüsün varlığı tümden yaşamı felç edecektir. Bu virüsün Ortadoğu ülkelerinde dağılması bir çok ülkeyi tümden zayıf düşürecektir. Yani, bu ülkelerde kapitalist sisteme karşı duran tüm engelleri felç edecektir" dedi. 

Yusuf şunları ekledi: "Örneğin; İran bir ekonomik ambargo ve çemberdeydi. Şimdi de bu virüs ile mücadele ediyor. Bizler, İran üzerindeki askeri, siyasi, ekonomik ve toplumsal çemberden dolayı, İran’da toplumsal bir patlamanın olacağını ön görüyorduk. Tahminlerimiz bu yönlüydü. İran’da bir toplumsal devrimin olması mümkündü. Çünkü İran çok büyük bir toplumsal tıkanma yaşıyordu. Ancak, bu virüs İran’ın tüm dış siyasetini felç etti ve bu durum İran’ı çok zayıf düşürecek." 

TÜRKİYE ORTADOĞU'NUN SORUNLARINI DERİNLEŞTİRDİ

Türkiye tüm gücüyle Ortadoğu'nun sorunlarını derinleştirdiğini vurgulayan Yusuf devamla şunları belirtti: "Bu şekilde Osmanlı projesini gerçekleştireceğini düşündü. Suriye’de yaşanan krizin zeminini güçlendirdi. Kendi ülkesinde terörü geliştirdi, çeteleri kendi ülkesinde eğitti. Bunları Suriye ve başka ülkelerin üzerine saldı. Libya’ya fiilen girdi. Türkiye şuan büyük krizlerle karşı karşıyadır. Şimdi Türkiye kendini nasıl güçlü göstermeye çalışacak? Elbette savaş ve şiddetle var olan krizi aşmaya çalışıyor. Koronavirüsü Türkiye’ye de dağılmış, Suriye sorununda tıkanmış, İdlib sorunu, çetelerin sorunu ve Libya’daki kaybını nasıl çözecek. Bundan dolayı Türkiye çok büyük bir zayıflık yaşıyor. 

Buna rağmen Kuzey-Doğu Suriye’ye saldırıyor. Gire Spi, Serekaniye ve Efrin içindeki sivil halka saldırıyor. Göç hala devam ediyor. Demografik yapıyı değiştirmeyi sürdürüyor. Şehba’ya saldırılar hala devam ediyor. Kuzey Kürdistan ve Türkiye halkının kendi iradesiyle seçtiği belediyelere saldırıyor. AKP, Türkiye’yi şiddet siyasetiyle yönetmeye çalışıyor. Tüm dünya koronavirüs ile savaşırken Türk devleti insanlara saldırıp hapse atıyor. Türkiye’nin siyaseti Libya, Suriye ve Ortadoğu'da kaybetti. AKP Ortadoğu'da Türkiye’nin sonunu getiriyor. Libya, Suriye ve QSD’ye savaşın durması için dünyadan çağrılar yapılırken, Türk devleti bu çağrılara rağmen saldırılarını sürdürüyor. Bu şekilde kendini iktidarda tutmaya çalışıyor. 

Biz de Kuzey-Doğu Suriye halkları olarak bu 3. dünya savaşının bir parçasıyız. 9 yıldır demokratik ulus sisteminin oluşması için verilen bu savaşta büyük kazanımlar elde ettik. Bizim, çözüm siyasetimiz nettir. Suriye’nin birliğine yönelik siyasetimiz nettir. Yine komşu ülkeler ve uluslararası güçlerle siyasetimiz nettir. Ancak, AKP’nin emriyle Türk devleti hala -alanlarımızı bombalıyor, insanlarımızı ve çocuklarımızı katlediyor. Bir taraftan Türk devletinin saldırılarıyla, diğer taraftan da dünyayı saran koronavirüsü ile karşı karşıyayız."

REJİM ŞİMDİYE KADAR HERHANGİ BİR ÖNLEM ALMAMIŞTI

Suriye rejiminin Kuzey-Doğu Suriye halklarına karşı hiçbir şekilde kendini sorumlu görmediğini hatırlatan Yusuf, dünya sağlık sisteminin Suriye dahil tüm ülkelere yardım ettiğini belirtti. Ancak, Suriye rejiminin şimdiye kadar koronavirüse karşı ciddi bir önlem almadığını ifade eden Yusuf,  şöyle konuştu:

"Birkaç gün önce bir vakanın çıkmasıyla yeni yeni tedbirler almaya başladılar. Dünya sağlık kurumunun desteğiyle Suriye’de 6 sağlık noktası yapıldı. Fakat, Suriye hiçbir zaman Kuzey-Doğu Suriye’yi, Suriye’nin bir parçası olarak görmedi. Kuzey-Doğu Suriye her zaman Türkiye ile bir pazarlık konusuydu. Biz şimdi Helep'in kırsalında bulunan hatta yer alıyoruz. 

Halep için alınan tedbirlerin burayı da kapsaması gerekir. Fakat böyle bir durum söz konusu değil. Şimdiye kadar Kuzey-Doğu Suriye için rejim tarafından hiçbir tedbir alınmamıştır. Bu hastalığın başlamasıyla, Kuzey-Doğu Suriye’nin aldığı tedbirler çerçevesinde biz de Şehba’da elimizdeki imkanlarla tedbirler almaya çalıştık. Alana giriş ve çıkışları kontrol altına almaya çalıştık. Ancak, bu sınırlar Suriye rejiminin kontrolünde. Rejim sınırlara hakim ve bazı yerleri de İran kontrol ediyor. Şehba çemberde ve sınırları herkese açıktır. Bu sınırları kontrol eden askeri güçler ile diyaloglar sonucu, buralara sağlık ekiplerini yerleştirdik. 

Üç gündür burada sokağa çıkma yasağı var. Fakat, bizim imkanlar zayıf, Şehba’ya getireceğimiz şeyler çok sınırlı. Yine ihtiyaçları geçirirken çok fazla gümrük vergisi veriyoruz. Komün sistemleri üzerinden halkımızın ihtiyaçlarını evlerine götürmeye çalışıyoruz. Ancak, halkın bu yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak da zorlaşıyor. Çünkü, devlet piyasa üzerinden bir hakimiyet oluşturmadığı için her şey çok fazla pahalı olmuş. Yaşamsal ihtiyaçtan, yeşillik, sebze ve kuru gıdaya kadar her şey çok pahalı. Buna rağmen toplumumuzun sağlığını korumak için tüm imkanlarımızı seferber ettik." 

KÜRT HALKI ŞEHBA'DAKİ HALKA DESTEK OLMALIDIR

Tüm merkez ve sağlık noktalarını koronavirüsüne karşı harekete geçirdiklerini kaydeden Yusuf konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Çıkacak vakalara karşı 3 nokta kurduk. Yine, temizlik ve dezenfekte malzemelerini halka dağıttık. Fakat, bu tedbirler zayıf ve yetersiz. Çünkü bu alan savaş alanıydı ve zaten her türlü hastalığa zemin oluşturuyor. Hala arazide kimyasal maddeler var, yıkık yapılar altında cenazeler var. Bu riski ortadan kaldırmak için, arazi ve tüm evleri dezenfekte ediyoruz. 

Yine Rojava sağlık komitesi tarafından koronayı erken teşhis eden cihazın alanımıza gelmesi için, bir ekibimizi eğitim için Cizre'ye gönderdik. Her an tüm alanları ve gelişmeleri takip eden bir kriz ekibi kurduk. Ancak, bizim beş kampımız var. Bu kamplar daha büyük risk altında ve virüsün bu kamplara bulaşması büyük tehlike oluşturur. Bu anlamda halkımızın da yönetimlerinin perspektiflerini uygulamaları gerekiyor.

Şehba’daki mülteciler olarak, tüm uluslararası sağlı kurumlarına çağrıda bulunuyoruz. Buradaki halkı görmeleri ve hastalığın yayılmaması için destek sunmaları gerekiyor. Yine tüm hayırsever Kürtlerin halkımıza destek sunmalarını ve yardımcı olmalarını bekliyoruz."