Hasekê yasa durup öfke biledi-İZLENİM
Sabah erkenden uyanıp Hasekê’ye gitmek için yola çıktık. Hasekê’ye yaklaştıkça Newroz akşamı kutlamaları sırasında çete ve çapul grubu tarafından gerçekleştirilen katliamın ağır havası daha fazla hissediliyordu
Sabah erkenden uyanıp Hasekê’ye gitmek için yola çıktık. Hasekê’ye yaklaştıkça Newroz akşamı kutlamaları sırasında çete ve çapul grubu tarafından gerçekleştirilen katliamın ağır havası daha fazla hissediliyordu
Sabah erkenden uyanıp Hasekê’ye gitmek için yola çıktık. Hasekê’ye yaklaştıkça Newroz akşamı kutlamaları sırasında çete ve çapul grubu tarafından gerçekleştirilen katliamın ağır havası daha fazla hissediliyordu. Yaklaşık bir saatlik yolculuk sonunda vardığımız kentte ağır bir yas havası vardı. İnsanlar konuşmuyor, yüzler gergin ve öfkeli. Fırın ve eczaneler dışında her yer kapalı. İnsanlar siyahlara bürünmüş. Kadınlar siyahlar içinde. Sadece yitirdikleri canlar için ağıt yakıyor ve ‘onlara kıyan eller kırılsın’ diye haykırıyorlardı. Kentte ağır bir yas havası vardı. 20 Mart’ta 24’ü kadın, 18’i çocuk toplam 52 sivilin öldürüldüğü büyük bir katliam olmuştu.
Kent girişine 10 km kala yoğun güvenlik önlemleri alınmıştı. Yol boyunca zaten benzeri önlemler vardı. Aynı önlemler kent içinde daha da sıklaştırılmıştı. Genel güvenlik tedbirleri Asayiş ve YPG tarafından alınmıştı. Ancak gerek yol hattındaki kontrol noktalarında ve gerekse gerekse kent içinde yeni oluşturulan kontrol noktalarında görev alanların çoğunun sivil ve başta Araplar olmak üzere Hasekê’de yaşayan, devrim kurumları içinde yer alan kesimlerden olması dikkat çekiciyidi. Güvenlik tedbirleri içinde yer alan sivil insanların nereden görevlendirildiklerini sorduğumda, bunların mahalle komünleri içindeki öz savunma komitelerinde yer aldıkları cevabını aldım. Gerçekleştirilen halk devriminin, milliyeti ne olursa olsun, sahip çıkan halk tarafından nasıl korunduğunu kanıtlıyordu bu durum.
DAVUDİYÊ KÖYÜNDEKİ ŞEHİTLİK
Kent içinde fazla işimiz yoktu. Töreni organize eden görevlilere törenin nerede yapılacağını sorduk. Davudiyê köyündeki Şehit Dijvar şehitliğinde olacağını söylediklerinde yönümüzü şehitliğe verdik. Bu şehitliğin geçmişi bir ya da en fazla iki yıllıktır. Rojava Devrimi gerçekleştikten sonra yapılmış bir şehitlik. Devrim değerleri, kurumu, çizgisini savunmak için bedenlerini siper edenler toprağa düştükten sonra yapılmış. O yüzden daha çok devrim değerlerini savunmak için savaşanların, ayrıca bu çizgi ve değerlere saldıran saldırganlara hedef olup yaşamlarını yitirenlerin toprağa verildiği bir şehitliktir.
Şehitlik yolu üzerinde yüzlerce arabadan oluşan uzun bir konvoy vardı. Arabalar tek tek kontrol edildikten sonra geçebiliyordu. Şehitlik yolunda ilerlerken törene katılmak için gelen insanların sadece arabalarla gelmediğini, yüzlerce insanın da ellerinde bayrak ve flamalarıyla yürüdüklerini gördük. Hasekê halkı, halkları katliama olan öfkelerini haykırmak için şehitliğe akıyordu adeta.
MAHŞERİ KALABALIK
Tören yerine vardığımızda binlerce insanın ellerinde bayrak, flamalarla şehitliğin önündeki buğday tarlasında törene katılmak için beklediğini gördük. Hasekê Katliamı’na karşı büyük bir öfkenin olduğu, şehitlik önünde toplanan insanların yüzlerinden okunuyordu. Hasekê halkları törene katılarak katliamın yasını tutuyor olsalar da öfkelerinin daha fazla bilendiğini, kinlerinin arttığını her halleriyle gösteriyorlardı. Şehitliğin önünde binlerce insan olmasına rağmen ses yoktu. Bu da öfkelerinin sessiz bir şekilde bilendiğini gösteriyordu.
Cenazelerin gelişi beklenirken törene katılmak için Cizîrê Kantonu Özerk Yönetimi tam kadro, Cizîrê Kantonu Eş Başkanı Hediye Yusuf’la birlikte şehitliğe gelerek yerlerini aldılar. Çok geçmeden Siyasi Danışma Kurulu ve ENKS temsilcileri de geldi.
ARD ARDA DİZİLMİŞ 29 TABUT GÖRÜNDÜ
Şehitliğin önünde toplanan binlerin büyük bir bölümü buğday tarlası içinde beklerken bir kısım da çevredeki damlara çıkmış cenazelerin gelmesini bekliyorlardı. Çok geçmeden saat 11.00’a doğru damda bekleyenlerden biri önce “cenazeler geliyor” diye haykırdı. Ardından şehitliğin içinden yolun her iki tarafında cenazelerin geçişi için kortej oluşturmaları anonsu yapıldı. Tarlada toplanan halk cenazelerin geleceği yolun sağı ve solundaki yerini alarak cenazelerin gelmesini beklemeye başladılar. Mahşeri kalabalıktan dolayı 11:00 dolaylarında şehitliğin yakınlarına kadar gelen cenazeler 12 civarında ancak şehitliğin içine getirilebildi.
Newroz kutlamaları sırasında çeteler tarafından vahşice katledilen insanların sayısı 52’ydi. Ancak bazılarının aileleri cenazeleri aile mezarlığında daha önce gömdükleri için şehitliğe sadece 29 cenaze getirildi. Peş peşe dizilmiş 29 tabutu görünce Roboskî Katliamı’nda dizilmiş cenazelerin görüntüleri gözlerimin önüne geldi. Bununla birlikte Kürdistan’da gerçekleştirilen daha nice katliamların peş peşe dizilen cenazelerini görür gibi oldum. Cenazeler şehitlikteki yerlerine bırakıldıktan sonra analar, bacılar, kardeşler, eşler o zaman dövünmeye başladı. Saçlarını yolmaya başlayanlar ve yere yığılanlar oldu. Oğlu, kızı ve iki torununu yitiren bir dede olduğu yerde çöktü. Bir kadın yanına koşarak merdiven betonuna gelen kafasını kaldırıp dizine koydu. Ve ardından saçını başını yolmaya başladı. Ağzından ise çetelere nefret ve öfke sözleri çıkıyordu. Şehitlik içindeki manzaraya dayanmak için yürek gerekiyordu. Zira bir insanlık dramı yaşanıyordu. Buna karşı ise büyük bir öfke yükseliyordu. Cenazeler yaklaşık bir kilometrelik yol boyunca omuzlarda taşınıp geldiğinde, cenazelerle birlikte yürüyen ve şehitlik kapısında bekleyen, yolun her iki tarafında kortej oluşturan binlerin ağzından tek bir şey çıkıyordu. O da “Bijî Yekîtiya Gelê Kurd” sloganıydı. Binlerce kişi bu sloganı büyük bir öfke ve kızgınlıkla haykırıyordu. Bu sloganla aslında Kürtlerin her dönemden daha fazla birliğe ihtiyaçları olduğu, Hasekê halkı, halkları tarafından dile getiriliyordu. Bununla birlikte diğer halklarla kardeşlikleri, birlikte yaşam için birbirlerine sarılmaya ihtiyacın olduğu bir dönem vurgulanıyordu.
Her halk, örgüt, yapı ve birlik kendi renkleri ve sembolleriyle gelmişti. Şehitlik bahçesi değil, bir halklar bahçesiydi adeta. Onları birleştiren ise, Rojava devrimini, değerlerini ve kurumlarını savunmak için yola çıkmış ve kanları dökülmüş insanların defnedilmek için bekleyen cenazelerdi. Süryaniler Süryani Birlik Partisi renkleri, flamaları, Süryani Kültür Derneği derneğin flama ve sembolleriyle, KDP uzantısı partilerden oluşan ENKS’liler kendi bayrak ve renkleri ile Araplar kendi renkleri ve sembolleriyle Asuriler, Ermeniler kendi renkleri ve bayraklarıyla katılmışlardı. Yine her inançtan din adamları dini inançlarının kıyafet ve üsüllerine göre giyinip törendeki yerlerini almışlardı.
Bin yıllardır acıları dahi bir olan bu halklar yeniden Rojava’da, katliamlara karşı bir araya gelerek yine acılarda buluşmuşlardı. Zira katledilenlerin birkaçı da diğer inanç ve halklardandı.
‘BİRLİKTEN BAŞKA ÇAREMİZ YOK’
Cenazeler şehitliğe getirildikten sonra çok fazla kalmadan törene geçildi. Törende Cizîrê Kantonu Özerk Yönetimi Başkanı Ekrem Hiso’ya söz hakkı verildi. Ekrem Hıso’nun adı anons edilirken alanda toplanan binlerde bir alkış ve zılgıt sesi yükseldi. Bu alkış ve zılgıtlar arasında yeniden “Biji Yekitiya Gelê Kurd” sloganı bu kez daha gür bir sesle yükselmeye başladı. Hiso kısa, öz ve net konuştu: “Birlikten başka çaremiz yok. DAİŞ çete grubu bizi yok etmek için Afrin’den Cizîrê’ye kadarki alana saldırılarını devam ettiriyor. Saldırıları ne kadar şiddetli olursa olsun, ona karşı direnişte olan YPG/YPJ ve Birleşik Savunma güçlerimiz kazancak. Daha az bedelle kazanmamız için birlik olmaktan başka çaremiz yok. Umarım özlemle beklediğimiz birliğe, Siyasi Danıma Kurulu’nun aktifleşmesiyle en kısa zamanda ulaşırız. Newroz şehitleri ve direniş şehitlerimizin anısına her koşul altında bağlı kalacağımızın sözünü veriyoruz halkımıza!”
Özü şuydu: Sonuna kadar aslında akan kanın gösterdiği yolda yürüyeceklerini ifade etti.
‘BU HALK BİZE BİRLİĞİ DAYATIYOR’
Ekrem Hiso’dan sonra Siyasi Danış Kurulu adına konuşması için Nesreddin İbrahim davet edildi.
İbrahim konuşmasında birlik, beraberlik mesajları ile şehitlere bağlılık sözleri sadederken ENKS’lilerin arasından fırlayan biri, mikrofonuna sarılarak elinden almak istedi. Güvenlik elemanlarının müdahalesiyle anında mikrofon elinden alınarak Nasreddin İbrahim’e verildi.
İbrahim sahneye çıkarken ENKS’li gruptan itiraz sesleri yükselince kitle ve çocuklarının cenazelerinin başında bekleyen bazı aileler de halkın arasından fırlayarak onlara, “ne istiyorsunuz? Neden birlik olmak istemiyorsunuz? Birlik olmadığımız için bu kurbanları veriyoruz. Eğer birlik olmasanız, birlik olma yönünde engel olmaya devam ederseniz biz daha böyle çok kurban veririz” sözlerini çok öfkeli bir biçimde dile getirdiler.
Nasreddin İbrahim bu kez yumruğunu kaldırarak “bu halk bize birliği dayatıyor. Bundan başka bir yolumuz yok” şeklinde tepkisini net koyarak konuşmasını sonlandırdı.
‘ŞEHİTLERİN KANI BİZİ BİRLEŞTİRDİ’
İbrahim’den sonra TEV-DEM ve Siyasi Danışma Kurulu adına konuşmak üzere davet edilen Aldar Xelil çok kısa bir konuşma yaptı. Newroz şehitlerinin cenazelerini göstererek, “şehitlerin kanları bugün burada bizi birleştirmiştir. Bundan daha öte birlik olur mu? Yerde yatan şehitlerimiz bizi çağırıyor, bizim peşimizden gelin diyorlar. O yüzden bundan sonra birlikten başka bir yolumuzun olmadığını bir kez daha şehitlerimiz bize gösterdi. Yerde yatan ve bizi çağıran şehitlerimizin arkasından yürümek için ENKS’li arkadaşlarımıza diyoruz ki, farklı dar siyasi hesapları bırakın, ayın 26’sında yapacağımız toplantıya gelin ve her şeyimizi orada konuşup, tartışıp netleştirelim!” sözleriyle bir kez daha birlik, beraberlik ihtiyacına vurgu yaptı. Hiç kimsenin yerde yatan şehitlerin kanını siyaset malzemesi yapmamasını istedi.
Gerek konuşmalar yapıldığı sırada gerekse itiraz yükseldiği sırada orada gerçek güç olduğunu gösteren ve tören için gelen binler, hep bir ağızdan “Biji Yekitiya Gelê Kurd” sloganlarıyla cevap verdi. Bununla halkın, halkların birlik isteği ve ancak küçük, basit parti, grup hesapları içinde olanların ise buna karşı duruşları bir kez daha ortaya çıkmıştı.
Konuşmalar bittikten sonra sıra 29 canın toprağa teslim elimeleri anı geldi. İşte o an bir kez daha yüzlerce hawar-feryad koptu. Çığlıklar gökyüzüne doğru yükselmeye başladı. Yere yığılanlar, çocuklarının, kardeşlerinin, gelinlerinin, kızlarının tabutlarına sarılanlar oldu. Sırasıyla cenazeler kaldırılmaya başlayınca, bulunduğu protokolden koşarak iki çocuğun tabutunun altına ilk giren, Kanton Özerk Yönetim Başkanı Ekrem Hiso oldu. Hiso’nun tabutu omuzlarken sol eliyle zafer işareti yapması gözlerime takıldı. Tabutun diğer tarafında ise, Yasama Meclisi Başkanı Hekem Xelo’nun olduğunu da o an gördüm. Hemen peşleri sıra götürülen tabutun altında ise, Nasrettin İbrahim gözlerime takıldı. O sırada gözlerim ENKS heyeti adına gelenleri aradı. Ama onlardan kimse yoktu. Onlar, tabutlar omuzlanmaya başlayınca grup olarak şehitliği terk edip çıkıp gitmişlerdi.
Tören ve defin işlemleri tamamlandıktan sonra şehitlikte toplanan binler, parça parça şehitliği terk etmeye başladı. Bu seferki durakları ise, Newroz Şehitleri için kurulan yas çadırlarıydı.
Evet; bugün Hasekê yasa durup öfke bilemişti. Yaslarını da öfkelerini de, Kürtlerin birliğine engel oluşturanlara, oluşturmak isteyenlere “Biji Yekitiya Gelê Kurd” ve “kanımız yerde kalmayacak. Çeteler yok oluncaya kadar bundan böyle hepimiz en aktif şekilde bu yurdu, bu toprakları ve bu devrimi savunacağız” sözleriyle yönelttiler.