DBP: Baş eğmeyeceğiz, mücadeleye devam edeceğiz

DBP Eş Genel Başkan Emine Ayna ve Kamuran Yüksek PM ve MYK toplantılarının sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı. Eşbaşkanlar yeni bir mücadele ve hamle sürecine girdiklerini vurguladı.

DBP Eş Genel Başkan Emine Ayna ve Kamuran Yüksek PM ve MYK toplantılarının sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı. Yeni bir mücadele ve hamle sürecine girdiklerini belirten Eşbaşkanlar, "AKP Kürtleri biat ettiremeyecektir. Herkes dönmüş olabilir. Ama biz baş eğmeyeceğiz. Mücadele etmeye devam edeceğiz“ dedi.

Demokratik Bölgeler Partisi eş genel başkanları Emine Ayna ve Kamuran Yüksek, 8-9 Kasım'da gerçekleştirilen Parti Meclisi (PM) ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantı sonuçlarını DBP Genel Merkezi'nde gerçekleştirdikleri basın toplantısı açıkladı. Yaptıkları toplanttıda seçim sonuçlarını değerlendirdiklerini belirten Yüksek, Kürdistan'da yaşanan savaş ortamını ve siyasal gelişmelerin tartışıldığını vurguladı. Son 3 ay içerisinde çok yoğun saldırılarla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Yüksek, AKP hegemonyasını kabul etmeyen halklara karşı kültürel saldırılar yaşandığını kaydetti. 

Belediye eş başkanları ve belediye meclis üyelerinin siyasi soykırım operasyonları ile tutuklanmasına tepki gösteren Yüksek, "Bölgede hakkında soruşturma açılmayan kimse yoktur. Belediye eş başkanları hakkında davaya dahi dönüşmeyen soruşturmalar kapsamında tutuklanıyor. Tutuklamalar izah edilemez. Atanmış hükümet, eş başkanları görevden alıyor ve buna demokrasi deniliyor. Kentler bombalanıyor, tanklar kentlere girerek sivil katliamlar gerçekleştiriyor. 'Terörist' diye topluma yutturulmaya çalışılan insanlar DBP'nin üye ve yöneticileridir. Bu ortamda demokrasi olduğunu söyleyemeyiz, bunun adı darbedir. Ülke sivil bir darbe ile karşı karşıyadır. AKP tekçi katı merkeziyetçi ulus devlet sistemini yeniden tahkim etmek istiyor. Ülkede rejimi kendi ekseninde kurmak istiyor ve biz buna karşı mücadele ettiğimiz için saldırılar yaşanıyor" diye konuştu. 

'AKP’NİN TEKÇİ ZİHNİYETİ BİZİM ÇOĞULCU ANLAYIŞIMIZ'

Demokratik ulus anlayışı ile yeni bir sistem örmek istediklerini yugulayan Yüksek, Türkiye'nin çok inançlı ve kültürlü bir ülke olduğunu belirtti. Kamuran Yüksek devamla şu hususlara dikkat çekti: "Bu anlamda ülke tekçi anlayışla yönetilemez. Bunun devam etmesi halinde Türkiye parçalanır ve bölünür. Halklar kendi kimlikleriyle özgür yaşam talep ediyor. Yeni demokratik sivil bir anayasaya gidilmelidir. Türkiye'de esas olarak iki çizginin mücadelesi söz konusudur. AKP'nin tekçi zihniyeti ve bizim çoğulcu anlayışımızdır. Halklar arasında yaşanan gerilim bundan kaynaklıdır. Halklar kendi kendini yönetmek istiyor ve biz de bu tutumu ortaya koyuyoruz. AKP buna tank ve toplarla karşılık veriyor. Biz özellikle bu ülkenin vatandaşı olarak kendi geleceğimiz hakkında söz söyleme hakkımız vardır ve politika üretme hakkımız vardır. Siyasi partiler bunun için vardır." 

'DEMOKRATİK ÖZERKLİKTEN GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ'

Ülkede başkanlık sistemini tartışmanın serbest, demokratik özerklik sistemini tartışmanın ise yasak olduğunu hatırlatan Yüksek, "Bu ülkede nasıl bir rejim olmasını gerektiğini tartışamayacak mıyız? Bunun adı o zaman faşizmdir. Başkanlık sistemi dışında hiçbir alternatif tartışılamaz. Ülkenin geleceği ile ilgili söz söyleme hakkına sahibiz. Bizim projemiz demokratik özerkliktir ve bu sistemin Türkiye de çözüm olduğuna inanıyoruz. Bununla ilgili asla geri adım atmayacağız. Ülkenin geleceği buradan geçiyor. AKP kendi dışında hiçbir projeyi tartıştırmıyor. Ama biz mücadele edeceğiz" dedi. 
HDP milletvekilleri dahil olmak üzere demokrat olarak geçinen aydın yazarların seçimden sonra ortaya koydukları tutumları kabul etmediklerini vurgulayan Yüksek, AKP'nin seçim sürecinde uygulamış olduğu katliamlar ve baskı politikaları görmeyerek, halkın demokratik mücadelesini anti propaganda olarak değerlendirilmesinin doğru bir tutum olmadığını vurguladı. Yüksek, "Halkı yanında olmaktır doğru olan. Halk yerel demokrasi istiyor. Halkın yanında olmak yerine, devletin şu an ki katliamlarını meşrulaştırmak üzere söylem kabul edilemez. Bir yandan başkanlık sistemine karşı olduklarını söyleyenler bunun panzehiri olan demokratik özerklik sistemine karşı tutum sergileyeceksin. Siz ne istiyorsunuz?" diye sordu. 
AKP'nin oluşturmaya çalıştığı hegemonyaya karşı halkın, demokrasi güçlerinin mücadelesini olumsuz etkilemeye yönelik tutum ve yaklaşımların olduğuna dikkat çeken Yüksek, herkes kendini netleştirmesi gerektiğini dile getirdi. Yüksek sözlerini şöyle sürdürdü: "Önümüzdeki dönemde yeni bir anayasa şekillenecek. Bu anayasada bu kesimler nerede olacak. Ya çoğulcu bir anayasa gelişecek, ya da başkanlık sistemi ile ulus devlet sistemi gelişecek. Bu ülkede savaşı bitirecek bir fırsat olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu faşizan oluşumu engellemek gerekiyor. Halkların geleceği bu anayasadadır."

 ‘İLKELERİMİZDEN ÖDÜN VERMEYECEĞİZ' 

Mücadele ve hamle sürecine girdiklerini ve halkların geleceği için demokratik özerkliği her yerde anlatacaklarının altını çizen Kamuran Yüksek, demokratik anayasadan yana olanların da bu kampanyaya dahil olmaya çağırdı. Devletin Kürdistan kentlerinde uyguladığı katliam politikalara karşı mücadele çağrısı yapan Yüksek, "AKP Kürtleri biat ettiremeyecektir. Herkes dönmüş olabilir. Ama biz baş eğmeyeceğiz. Mücadele etmeye devam edeceğiz. Kazananlar mücadele edenler olacaktır. Biz kendi çıkarları için AKP ile çatışanlardan değiliz. Biz ilkeliyiz, derdimiz halkımızın sorunların çözümüdür. Halkları reddeden bir AKP ile karşı karşıyayız. Ancak AKP bu Kürt sorunu ve Rojava politikalarını değiştirirse, her türlü tartışma ve görüşmeye hazırız. İlkelerimizden ödün vermeyeceğiz. Halkımızın iradesini kırmalarına müsaade etmeyeceğiz. Bu anlamda bütün kentleri bütün kentler için seferberlik içerisinde olmaya çağırıyoruz. Halkımız nasıl Kobanê etrafında kenetlendiyse, bugün de Silvan ve Cizre etrafında kenetlenmelidir. Bu yüzyıl Kürtler açısından yeni bir yüzyıldır"  dedi. 

'SİVİL İTAATSİZLİK EYLEMLERİ BAŞLATIYORUZ'

AKP'nin politikaların değiştirmemesi durumunda ülkeyi iyi bir geleceğin beklemediğini vurgulayan Yüksek, devamla "Suriye'yi adım adım yaşatacak bir gelecek bekliyor ülkeyi. AKP'yi Sayın Öcalan üzerinde tecridi kaldırarak müzakerelere dönmesine çağırıyoruz. En sonunda müzakerelere dönülecektir. Sivil itaatsizlik eylemleri başlatıyoruz. Her gece gürültü eylemleri ile sivil itaatsizlik eylemlerini bu süreçte devreye koyacağız. 'Yasakları tanımıyoruz' sloganıyla sokaklarda olacağız. Hiçbir yasağı tanımayarak mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Yeni bir gelecek yaratma iddiasındayız ve bunu başaracağız. AKP bu politikaları ile tek başına iktidar olmuş olabilir. Saddam ve Esad'ın seçimlerde elde ettiği sonuçlara bakınız. AKP kendini en güçlü hissettiği dönemde bizim açımızdan en zayıf dönemdedir. Yüzde 49'la bu politikaları sürdürürse, kaybedecektir. Bütün demokrasi güçlerini AKP hegemonyasının yarattığı korkudan kopmaya davet ediyoruz" diye konuştu. 

‘MASAYI DEVİRİP SAVAŞI BAŞLATAN AKP HÜKÜMETİDİR‘

Kürdistan'da devam eden savaş ortamının Haziran seçimleri öncesinde AKP hükümeti tarafından başlatıldığını ifade eden Eş Genel Başkan Emine Ayna ise şunları söyledi: "Barışın sembolü İmralı'da yürütülen müzakere masası, 3 yıllık karşılıklı ateşkes sürecini bitiren toplumu bugün ki kaosa sürükleyen masayı deviren askeri ve siyasi operasyonlara başlayan AKP hükümetidir. Hendekler savaşın sonucudur. Askeri ve siyasi operasyonların masayı devirerek barış asla demesi Kürtlere boyun eğdirmeye çalışan AKP hükümetidir. 'Bir tek kişi bile kalmayacak hepsini ortadan kaldıracağız' demesinin sonucudur. Bilim sosyoloji ve tarih diye bir şey var. Bunlar yokmuş gibi davranarak bir sorunun çözümü tartışılamaz. Haziran seçimleri sonrasında kent meclisinin ilanları ile başlamadı. Bugün yaşananlar savaşın sonucudur. Teslimiyet politikasının ve eşitliğe karşı olmanın sonucudur." 
Seçimin savaş ortamında askerin ve polisin gölgesinde gerçekleştiğinin altını çizen Ayna, "Asker ve polis sandık güvenliğini sağladığını ifade edemezsiniz. Buna kargalar güler. Biraz gerçekleri ve halkı görelim. Türk usulü başkanlık rejimi otokratiktir. Türkiye rejim değişikliği ile demokrasiye ihtiyaç duymaktadır. 90 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nde de bize inkarı dayattı. 'Tek dil ve tek millet' dedi. 'Sen Türksün' dedi bize. Tüm Kürdistan halkı otokratik sistemle mücadele etti. Kürtlere Kürt kimliğinden kültürel ve sosyal her ortam kapalıdır. Türkiye'nin demokratik geleceği için mücadele edenlere de biz rejimi değiştirdik diyecekler. Ne başkanlık sistemi nede cumhuriyet sistemi ademi merkezi sistem önünde engel değildir. Demokratik özerklik bizim olmazsa olmazımızdır. Bu anlamda mücadele veriyoruz. Masaları bunun üzerinden kimse devirmesin" şeklinde konuştu.

'MÜCADELMEYE DEVAM'

Anti demokratik uygulamalara yönelik mücadeleyi sürekli yürüteceklerini söyleyen Ayna, "Eski cahil halklar yok, her şey biliniyor ve görülüyor. Bugün tekçi sistemi Kürt halkına demokrasi diye yutturamazsınız. Kimsenin iznine tabi değiliz. Demokratik özerkliği inşa etmeye devam edeceğiz. Kararlılığımız asla teslim alınamaz. Bundan sonra yürüteceğiz çalışmalarda demokratik Türkiye'de hayat bulması anlamında olacaktır. Ana çalışma noktamız bu olacaktır" şeklinde konuştu. 

ALINAN KARARLAR

PM ve MYK toplantısında şu kararlar alındı: 

1- AKP'nin demokrasi bloğuna karşı geliştirdiği tüm yönelimleri il ve ilçe örgütlerimiz kendisine yapılmış olarak değerlendirmeli ve bu temelde teşkilatlarımız kendi yerellerinde olası saldırılara karşı demokratik eylemselliği yaygın bir şekilde anında cevap olabilmeli ve demokratik ulus tutumunun sahibi olunabilmelidir.

2- Silvan ilçemiz 8 günlük bir kuşatma içerisindedir. Partimizin demokratik eylem politikası gereği Silvan'a yakın ile ve ilçeler parti merkezimizin bilgilendirmesi temelinde Silvan'a hareket etmeli, diğer il ve ilçeler bulundukları yerlerde tüm kesimleri katarak ciddi demokratik eylemsellik geliştirmelidir. Bundan sonra Silvan benzeri ilçelerde gelişecek saldırılara karşı bu temel politika izlenmelidir. 

3- Demokratik eylemin en gelişmiş biçimi olan sivil itaatsizlik eylem türünü düşünüp yaygınlaştırmak gerekmektedir. Sivil itaatsizlik eylem türünü yaygınlaştırmak dönem politikamızın bir gereği olarak görülüp; demokrasiyi büyütmenin yolu buradan geçtiğini öngörerek ele alınmalıdır. Devlet ve AKP'nin baskıcı, otoriter, militarist ve yasakçı zihniyetine karşı 'Sokaklardayız, direniyoruz ve yasakları tanımıyoruz' sloganı ile basitten karmaşaya sivil itaatsizlik eylem politikasını geliştirmeliyiz.

Sonuç bildirgesinde, "Demokratik eylem planımızı il ve ilçe teşkilatlarımızı, Belediye eş başkan ve meclis üyelerini, ilgili meclis ve kamuoyunu bu demokratik eylem planına dahil edilerek yoğunca işlenmeli, tartışılmalı ve topyekün bir çalışmayla hayata geçirilmelidir. Bu demokratik eylem planımızı söylem olmaktan çıkartıp, pratikleştirme görevi başta MYK, PM üyelerimiz olmak üzere tüm seçilmişlerin görev ve sorumluluğundadır. Bu eylem sürecinin kamuoyu oluşturulması hususunda basının kullanılmasına azami hassasiyet gösterilmesi gerekmektedir. Ayrıca, il ve ilçelerde bulunan PM üyelerimiz, il eş başkanlarımız ve belediye eş başkanlarımız bu dönemi basında iyi işletip bizzat katılmalarını bir sorumluluk ve görev olarak görmekteyiz" ifadelerine yer verildi.