Dağlarda bir başka hava hakim şimdi. Yağmur, sis, fırtına ve hızlı değişen mevsim yüksek zirvelerde ilk işaretlerini verdi. Gerillaların bildik üstlenme işleri her zamankinden daha yüksek bir tempoyla ilerliyor. Eylemsizlik kararına rağmen hızını kesmeyen saldırılar gerilla güçlerinin ihtiyatlı duruşunu bozamıyor.
Buralardan seçimlerin havası da yok değil. Birçok yetkili isim, Kürdistan ve Türkiye halkların, HDP’yi destekleyip AKP’yi sandığa gömme çağırısında bulundu. Bunun ötesinde ne olacağına dair kuşkulu, heyecanlı bir merak yok. Uzun yılların getirdiği siyasi deneyim, PKK’ye büyük bir öngörü kazandırmış durumda.
Dağlardan görünen siyasi tablo, seçimin, AKP üzerinde bir murç etkisi yaratacağı yönünde. Yani 7 Haziran seçimleriyle oluşan yarılmanın arasına iliştirilmiş çelikten bir murca, sert bir demokrasi darbesi 1 Kasımla birlikte vurulacak. Bu yarılma bir bölünmeyle ve parçalanmayla sonuçlanacak gibi görünüyor. Bu açıdan seçim büyük sonun hazırlayıcısı olacak. Demokrasinin azimli yürüyüşü sürecek, gericilik Saray ve AKP şahsında düşecek.
Seçime az kala tüm Türkiye’de Tayyip Erdoğan liderliğindeki faşist rejimin yıkılacağına dair daha cesur söylemler artmıştı. Bu değerlendirmeler gerçekçi değerlendirmeler olarak seçim sonuçlarıyla da teyit edilecek gibi görünüyor. HDP’yle demokrasinin gücüne gittikçe inanan Türkiyeli toplum bir kez daha Kürt sorununun karşısında bir inkar rejiminin daha yıkılışına, demokrasinin zaferine tanıklık edecek. Yaşananlar tarihin tekerrürü olacak. Kürt sorununun eskittiği, alaşağı ettiği liderler panosuna Tayyip’in resmi de asılmış olacak. Belki de (kim bilir?)Tayyip ilkler tarihine bir ilki daha ekleyip İlk kaçan ülkesini terk eden cumhurbaşkanı olacak.
Gelmiş geçmiş en etkili baskıcı faşist rejim olarak Türkiye’nin yıllarını yiyen, Türkiye’nin özgür ve demokratik geleceğinden birçok değeri çalarak toplumsal hafızamızı kirleten, siyasi iştahımızı kaçırdığı gibi ahlaki yargılarımız üzerinde operasyonlar yapan bu oligarşik ahtapot, akıllardaki bu ‘yenilmez’ teşkilat alaşağı edilecek. Bu gittikçe HDP ile demokrasiye yürünebileceği inancını ve halkların her şeyi başarabileceği gerçeğinin kanıtı olacak. Demokrasi ve halkların gücü basit bir retorik olmaktan çıkıp gerçek ve hak ettiği mertebeye kavuşacak. Üstelik halklar şimdi demokraside çok kararlı, zafer için özgür yaşam için çok daha ısrarcı. Gelecekleri için bedel ödemeye çok daha hazır. İşte bu karanlığı korkutuyor. Dağların doruklarından bakılınca bu çok daha berrak ve daha net görünüyor.
Türkiye’de sarayın düşeceğine, AKP’nin parçalanacağına dair işaretleri dağlardan okuyunca, iç siyasi gelişmeler kadar dış konjonktürü de belirleyici unsunlar olarak değerlendiriyor insan. Türkiye siyasi tarihinin dışarıdan kumanda edilme, etkilenme, restore edilme alışkanlığı, dış politikanın iç politik gelişmeleri belirleme gücü, dış konjonktürü bu kadar önemli kılıyor. Yani anlaşılacağı üzere, Tayyip’e iktidarın yolunu açan AKP projesinin mimarı olan dış dengeler, bugün, ihtiyacı karşılamaktan uzak olan Tayyip ve AKP’ye hiç de muhtaç görünmüyor. Başta PKK’nin AKP’li yıllara damgasını vuran büyük direniş mücadelesi, yine halkların demokratik kalkışı karşısında yenilen AKP, ihtiyacı karşılamaktan çok kötürüm bir siyasi yapıya dönüşerek, bölgesel planlar önünde engelleyici bir unsur olmaya başladı. Yani PKK’nin ve halkların gücüyle yenilmenin eşiğine gelen AKP, dış güçler açısından da gözden çıkarılmış gibi görünüyor. Dış siyasi gelişmeleri iyi okumakla yetkin kimi gazeteci meslektaşlarımızın Tayip’in düşeceğine dair daha yüksek sesle konuşmasının belki de önemli bir nedeni bu.
Kaçarı yok, millet o sandığa gidecek. Engelleyemezsiniz… Seçimler olacak ve Saray ve AKP bir kez daha yenilecek. Daha büyük yenilecek. AKP’nin büyük resmini oluşturan o koalisyonunun üzerine kurulu ittifaklar bir bir parçalanacak. Şimdiden büyük endişe yaşayan iktidar yalakaları ağız değiştirecek. Dönekler bir kez daha dönecek. Topluma ve demokrasi güçlerine özellikle Kürtlere ve halklara söylenen ağır sözler, tutumlar, uygulamalar ve hakaretler Davutoğlu’nun matematiğiyle 360 derece dönecek kendilerini vuracak. Bazıları o kadar pişman olacak o kadar pişman olacak ki, kendine küfretme seviyesinde bir yakınmayla, demokrasinin kutsal mecralarına çaresizce başvuracak. Özür diledikleri için özür dileyenler bir kez daha özür dileyecek… Ve İftiralar, suçlamalar, samimi itiraflar ve belki de yargılamalar uzun süre gündemi meşgul edecek. Bu demokrasi ve özgürlük davasında sonsuzluğa uğurlananların yakınlarının boğazındaki o öfke dolu düğüm çözülecek, gidenlerin ödediği bedeller büyük demokrasi hatıraları olarak yaşayacak. Bir de toplumun içini, aklını fetheden o korku varya, o korku, yanıp küle dönüşmekle kalmayacak, sarayın üzerine bir deli cesareti kılığında geri dönecek. Bize ait olan, zaten halkın olan her şey bir bir demokrasinin gücüyle alınacak. Tabi herşey toz pembe ve birden olmayacak ama olacak. Zaman da alsa sancılı da olsa olacak. Toplumsal gerçekliğin o inanılmaz gücü birçok mucizeye kadir olacak.
Bu ruh hastası saray sahibinin psikolojik durumunun vahametini ortaya koyan birçok acı deneyime tanıklık etti Türkiye. Seçimlere az kala ya da hemen seçimlerden sonrasına dair toplum Saray delisinden ötürü bir başka türlü endişe yaşamaya başlar oldu. Halkın en iyi adlandırmasıyla KATİL ve HIRSIZ Erdoğan ne zaman ne yapacak? Öngörülemez oldu artık. Evet, bunlara karşı dikkatli olalım ama korkmayalım. Bu başarı mevsiminin üzerine çökmek istenen korku toplumu mücadelesiz kılmak için. Korkmaya zamanımız da, hakkımız da yok. Halk o sandıklara gidecek, bu iktidar yıkılacak, halklar kazanacak! Dağlar buna inanıyor, siz de inanın…