Cizre'de hayat var!
Hendeklerin ilk kazıldığı yerlerden biri olan Cizre'de halk ilk günkü gibi kararlı. Hendekler olduğu yerde dururken, kimse gitmekten bahsetmiyor. Mahalleler hendekleri ile birlikte yaşıyor. Sözün özü; Cizre'de hayat var.
Hendeklerin ilk kazıldığı yerlerden biri olan Cizre'de halk ilk günkü gibi kararlı. Hendekler olduğu yerde dururken, kimse gitmekten bahsetmiyor. Mahalleler hendekleri ile birlikte yaşıyor. Sözün özü; Cizre'de hayat var.
Hendeklerin ilk kazıldığı yerlerden biri olan Cizre'de halk ilk günkü gibi kararlı. Hendekler olduğu yerde dururken, kimse gitmekten bahsetmiyor. Mahalleler hendekleri ile birlikte yaşıyor. Sözün özü; Cizre'de hayat var.
7 Haziran seçimlerinin ardından Saray'ın sefer düzenlediği Kürt kentlerinden biri de Şırnak'ın Cizre ilçesi. Direnişçi çizgisiyle tanınan Cizre halkı, "sokağa çıkma yasağı" adı altında uygulanan sıkıyönetim uygulamalarına teslim olmadı.
Bu durumu İstanbul'dan Şırnak'a gelen Barış Bloku heyeti ile birlikte özel kuvvetlerin saldırı düzenlediği mahallelerde dolaşırken bir kez daha gördük.
İlk durağımız Yafes Mahallesi oldu. Bize Halk Meclisi Eşbaşkanları Asya Yüksel ve Mehmet Tunç da eşlik etti. İki eşbaşkanın da hakkında yakalama kararı var. Ancak oldukça rahattılar. "Nasıl bu kadar rahatsınız?" sorusuna, Tunç, "Cizre kontrolümüz altında" yanıtını verdi. Yüksel de, "Özgür alanlarda rahatça dolaşabiliyoruz" dedi.
O özgür alanlardan biri de Yafes Mahallesi. Birkaç gün önce Saray'ın sefer düzenlediği mahallede, savaşın izleri çok net görülüyor. Evler büyük oranda hasarlı. Duvarlar yıkılmış, camlar kırılmış. Evlerin ortasında kalan odalara kadar kurşunlar, bombalar ulaşmış. Yerlerde yine mermiler, şarapnel parçaları var.
Ancak savaşın yıkıcı sonuçlarına rağmen mahallede en çok dikkati çeken halkın öz savunması. Mahallenin tüm girişleri hendek ve kum torbaları ile kapalı. Saray'ın özel güçleri bu nedenle etraftaki tepelikler ile hastanenin önünde konuşlanarak saldırı düzenliyor. Mahalle halkı tek tek asker ve polisin saldırı düzenlediği yerleri gösteriyor.
'HENDEKLER OLMASAYDI HEPİMİZİ ALABİLİRLERDİ?'
Halk Meclisi Başkanı Asya Yüksel, hendeklerin amacını anlatıyor: "Hendekler halkın kendini savunma biçimi. Bu hendekler olmasaydı yüzlerce genç devlet tarafından hapsedilecekti. Özyönetim ilanı ettiğimiz dönemden beri bu kadar çok saldırı oldu. Hendekler olmasaydı hepimizi alabilirlerdi."
Hendekler hangi durumda kalkar?
Yüksel'in yanıtı net: "Devlet demokratikleşip, tüm halkların kendi iradesi ve kimliği ile yaşama hakkını tanırsa, özyönetimi kabul ederse bu hendekler kalkar."
Hendekler ve kum torbalarından kurulan siperler günlük hayatın bir parçası gibi. İnsanlar bu barikatların yanından geçiyor, çocuklar önünde oynuyor vs.
'BURADAYIZ HİÇBİR YERE GİTMİYORUZ'
Mahallede yaşam devam ediyor. Dükkanlar açık. Ancak camlar kırık. Kadınlar, erkekler, çocuklar sokakta ya da evde. Kapısının önüne çıkan herkes, yaşadığı vahşeti anlatmak istiyor ve her cümle, "Buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz" ile bitiyor.
“Neden saldırılara maruz kalıyorsunuz?” sorusuna verilen yanıt da kısa ve net: “Çünkü biz Kürt'üz ve devlet bizi tanımıyor.”
Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç da saldırılarla Cizre'nin insansızlaştırılmak istendiğini anlattı ve ekledi: "Son saldırıda tanklar kullanıldı. Ancak Cizre halkı, daha önce de çok zor günler yaşadı ve tüm gerçeğin farkında."
İkinci durak ise Nur Mahallesi. Bu mahallede de durum aynı. Barikatların yanı sıra sokaklara gerilen bezler dikkat çekici. O bez parçalarının hayat kurtardığını Kobanê'den öğrenmiştik.
CİZRE'DE HAYAT VAR
Saldırılar göçe neden oldu mu?
Eşbaşkan Yüksel, saldırı nedeniyle evleri risk altında olanların başka bir mahalleye gittiklerini söyledi, "Ancak büyük bir göç yaşanmış değil. Gidenler de evleri oturulamayacak halde olanlar" dedi.
Gündüz saatlerinde dolaştığımız iki mahalledeki tablo da Yüksel'in söylediğini doğruladı. Mahalleler kuşatma ve saldırılara rağmen yaşıyordu. Cizre'de hayat vardı.
'DEVLET İNSANSIZLAŞTIRMAK İSTERKEN BİZ ÖRGÜTLEDİK'
Halk Meclisi, mahallelerde örgütlenme ayaklarını kurabildi mi?
Bu soruya yanıt veren Asya Yüksel, örgütlenme modelini anlattı: "Tüm mahallelerde komünler oluşturuluyor. Büyük oranda da kuruldu. Bu komünlerin üzerinde mahalle meclisleri yükseliyor. Böylece halk tüm sorunlarını kendi çözecek. Devlet, mahalleleri boşaltarak insansızlaştırmayı amaçlarken, biz tam tersine örgütlenme yoluna gittik ve büyük oranda başardık da."
Asya Yüksel'in anlattığına göre, mahalle meclislerine bağlı Toplumsal Adalet Komisyonları kurulmuş durumda. Ancak amaç Toplumsal Adalet Divanı'nı oluşturmak.
Yüksel, kurmak istedikleri modeli anlatırken "Devleti reddetmiyoruz ancak dayattığı modeli kabul etmiyoruz. Bu model ile birlikte erkek egemen sistemi de reddediyoruz" diye vurguladı.
'KINA GECESİNİ BASIP GENÇ KADINI KURTARDIK'
Cizre'de özyönetim kadınlar için neler yapıyor? Örneğin kadınları erkeğin cinsel şiddetinden korumanın yolu nedir özyönetimde?
Asya Yüksel'in yanıtı şöyle: "Halkla yapılan toplantıda sonuç bildirgesinde 'küçük yaşta evlilik, çok eşlilik, başlık parası, berdel, kadına yönelik şiddetin yasaklandığı' duyuruldu. Hayata da geçirdik bu kararları. Bir kadın, zorla evlendirilmek istendi. Biz kına gecesini basıp, genç kadını erkek egemen zihniyetin elinden kurtardık. İki aile ile konuştuk. Kafalarındaki zihniyeti çürüterek ikna ettik. Genç kadının nişanlısını da ikna ettik. Hatta genç kadına şiddet uygulayan kardeşine bir ay boyunca kitap okuma ve bize anlatma cezasını verdik. Kız kardeşinden özür diledi. Şiddet gören kadınların başvuracağı Kadın Dayanışma Merkezi var. Ayrıca ne pahasına olursa olsun şiddete uğrayan kadınları savunuyoruz, onları yalnız bırakmıyoruz."
'BURADA FİLM ÇEVİRMİYORUZ, ÖZSAVUNMA YAPIYORUZ'
Cizre'de son durak Cudi Mahallesi. Bizi mahallenin girişinde gençler karşıladı. Güvenlik nedeniyle fotoğraf çekilmesini istemiyorlar.
Mahallenin savunmasını üstlenen gençlerden Fırat sorularımıza yanıt veriyor. "Bu mahallede ne yapıyorsunuz?" sorumuz üzerine "Biz burada film çevirmiyoruz. Egolarımızı tatmin etmiyoruz. Öz savunma yapıyoruz" dedi.. Fırat, saldırılara karşı direnen gücün "halk" olduğunun altını çiziyor ve ekledi: "Burada örgüt yok. Sadece halk var. Biz de bu mahallenin gençleriyiz. Mahallemizi savunuyoruz. Bu bir halk savaşıdır. Burada bir saldırı yok. Özsavunma var. Biz onlara saldırmıyoruz. Onlar bize saldırırsa, mahallemizi savunuyoruz."
Fırat, yakılan ateşin başında anlatmaya devam ederken, elindeki telsizden zaman zaman sesler geliyor.
"Polis, asker telsizinizi dinlemiyor mu?" diye soruyorum. "Dinliyor" yanıtını alınca, "Bu durumda bulunduğunuz noktayı tespit edebilirler" diyorum. Gençlerden biri, "Gelsinler de görelim" yanıtını veriyor.
Fırat anlatmaya devam ediyor, AKP'nin halklara karşı uyguladığı politika için "yeşil faşizm" tanımını yapıyor. Özgür bir toplum yaratmanın koşulunun devletsizlik olduğunun altını çiziyor ve ekliyor: "Devletin olduğu yerde özgürlük ve adalet düşünülemez. Çünkü devlet egemenliktir ve kendine köle arar. Ama demokratik konfederalizm toplumsallıktır, özgürlüktür."
"Sokağa çıkma yasağı yok ancak hala burada hendeklerin, barikatların başındasınız" sözüme, "Bu böyle devam edecek, Kürdistan'da her karış toprak özgürleşinceye kadar bu böyle devam edecek" yanıtını alıyorum.
Gençlerin son mesajı Batı'ya, Türkiye halklarına: "Burada bir terörizm yok, biz de terörist değiliz. Cahil insanlar da değiliz. Tüm uygarlıklar Mezopotamya topraklarından çıktı. Mezopotamya medeniyetler beşiğidir. Kapitalist sistem, kendi çıkarlarına ters düştüğümüz için bizi 'terörist' olarak tanımlıyor. Tüm dünya şunu çok iyi bilsin ki; özgürlüğü getirene kadar mücadele edeceğiz."