AKP Kürtlere ne kötülük yapmadı ki! -Hüseyin Ali
Tayyip Erdoğan bu halka ne acılar çektirmemiştir ki! Bu halka yapmadığı, etmediği hiçbir şey kalmamıştır.
Tayyip Erdoğan bu halka ne acılar çektirmemiştir ki! Bu halka yapmadığı, etmediği hiçbir şey kalmamıştır.
Tayyip Erdoğan, Kürtleri aptal ve hiçbir şey bilmez sanmış olmalı ki, “biz Kürtlere ne yaptık ki” demiş. Yani AKP’ye oy vermedikleri için Kürtleri suçlamış. Tayyip Erdoğan bilmeli ki, Kürtler şu anda dünyanın en bilinçli ve politik halkıdır. Bu bilinci de Türk devletinin özel ve psikolojik savaşına karşı on yıllardır sürdürdüğü direniş içinde edinmiştir. AKP’nin nasıl bir Kürt düşmanı olduğu konusundaki bilinci de, AKP’nin 13 yıllık uygulamalarıyla oluşmuştur.
Tayyip Erdoğan bu halka ne acılar çektirmemiştir ki! Bu halka yapmadığı, etmediği hiçbir şey kalmamıştır.
Her şeyden önce bu halkın Önderi hakkında söyledikleri, yaptıkları bile Kürt’e neler yaptığını ortaya koymak için yeter. MHP ile Kürt Halk Önderini neden idam etmedin yarışı içine giren Tayyip Erdoğan’dır. Hatta idam için yasa hazırlama tehdidi de yapan kendisidir. “Ben iktidarda olduğum müddetçe İmralı’dan çıkamaz, orada çürüyecektir” diyen Erdoğan’dır. İmralı’da yedi aydır ağır tecrit uygulayan AKP’dir. Çünkü Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti Kürt Halk Önderine düşmandır. Bu Önderliğin Türkiye’nin demokratikleşmesi ve özgürleşmesi çabalarına düşmandır. Bu nedenle Kürt Halk Önderinin düşüncelerinin halka ve Türkiye kamuoyuna ulaşmasını istememektedir.
Tayyip Erdoğan, 2006 Mart’ında dünyada hiçbir faşist liderin söylemediği, söyleyemeyeceği “kadın da olsa, çocuk da olsa gereğini yaparız” söyleminde bulunmuş, bu söyleminden sonra birçok çocuk ve kadın katledilmiştir. Bunu söylemek Kürt düşmanlığı değil de nedir? AKP döneminde çocuk, kadın, genç, yaşlı yüzlerce insan polis ve asker tarafından katledilmiş; bu cinayetlerin hiçbirinin faili bulunmamıştır. Şu anda Türkiye failleri devlet olan faili meçhul cinayetlerin olduğu bir ülke haline gelmiştir. Kürtler vücut parçaları annesi tarafından toplanan Ceylan Önkol’u unutmamıştır. Annesinin kucağında vurulan bir buçuk yaşındaki Mehmet Uytun’u unutmamıştır. Cizre’de öldürülen, ama cenazeleri kaldırılamayan çocukları ve yaşlıları unutmamıştır.
Roboskî’de 34 çocuk ve genç tonluk bombalarla paramparça edilerek katledilmiş, Tayyip Erdoğan bu katliamdan sonra asker ve polisin Kürtlere karşı savaş iradesi zayıflamasın diyerek Roboskî’yi bombalatan subay ve askerleri kutlamıştır. Hala da bu 34 Kürt’ün katili bulunamamıştır. Vahşice vücutları paramparça edilen Kürt çocukları ve gençleri savaş tatbikatı zayiatı olarak görülmüştür. Bu yaklaşım bile Kürtlere nasıl bakıldığını göstermektedir.
AKP’nin 13 yıllık iktidarı döneminde Kürtler zindanda yatma rekoru kırmışlardır. AKP kadar Kürtler üzerinde siyasi soykırım operasyonları yapan ve binlercesini sorgusuz sualsiz zindana atan başka bir hükümet görülmemiştir. Kürtleri tutuklamanın normal hale geldiği bir Türkiye gerçeği ortaya çıkmıştır. Bu, Kürt düşmanlığı değil de nedir?
Tüm Kürtlerin, Türkiye halklarının ve dünyanın gözü ve yüreği Kobanê’deyken; Kobanê’den gelecek iyi haberleri beklerken, Tayyip Erdoğan’ın “Kobanê düştü düşecek” demesi hala unutulmamıştır. Bu sözleri kulaklarda hala çınlayan Erdoğan’ın, şimdi de Girê Sipî-Tıl Abyad için benzer şeyler söylemesi, AKP’nin Kürt düşmanı karakterini göstermektedir. “Kobanê Kürt şehri değildir, Araplara aittir” diyen Tayyip Erdoğan, Girê Sipî-Til Abyad’ta Kürtlerle Arapların ortak yönetim olmasını hazmedememiş, orada Kürtler yoktur diyerek nemenem bir Kürt karşıtı olduğunu bir daha göstermiştir. Rojava Devrimi düşmanlığını bırakmayan, IŞİD’i Kürt halkı üzerine süren Tayyip Erdoğan, bugün IŞİD’i tüm Türkiye halklarının başına bela etmiştir.
Her fırsatta tek millet, tek vatan, tek devlet, tek bayrak diyerek başta Kürtler olmak üzere tüm farklılıkların ortadan kaldırılması hedefi Kürt düşmanlığı değil de nedir? Bu zihniyet Kürt’ün ne varlığını koruyabilir, ne de geliştirebilir. Sadece bilinçlenmiş Kürtleri aldatmak için zaman zaman Kürtlerden söz ederek psikolojik savaş yürütmüşlerdir. Nitekim yıllardır Kürtleri ve demokrasi güçlerini aldatmış, oyalamış; Kürtler ve demokrasi güçleri “oyalamayı bırakarak demokratikleş ve Kürt sorununu çöz” deyince, Tayyip Erdoğan gerçek yüzünü göstermiş; Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin taleplerini bastırmak için saldırıya geçmiştir.
7 Haziran’da Kürtler siyasi iradelerini ortaya koymuşlar, büyük çoğunlukla HDP’ye ve HDP’nin siyasi programına oy vermişlerdir. Ancak daha ilk günden Kürt halkının bu iradesini kabul etmemiş; “PKK baskı yaptı, zorla HDP’ye oy verdirtti” diyerek Kürtlerin iradesini tanımadığını ortaya koymuştur. Kendisine oy vermeyen Kürtleri düşman olarak görmüş, o günden bugüne şehirlerde, kasabalarda, köylerde, mahallelerde, sokaklarda Kürtlere saldırmaktadır. Kürtlerin ilan ettiği özyönetimleri tanımayacağını, Türk devletinin kültürel soykırımcı politikasına boyun eğilmesi gerektiğini söylemiş; bunu kabul etmeyen genç, çocuk, yaşlı, kadın yüzlerce insan katledilmiştir. Yüzden fazla sivil katlettikleri halde tek bir sivil katletmedikleri yalanını söylemişlerdir. Gözünün içine baka baka halkla alay etmişlerdir.
Sadece Suriye ve Irak’ta değil, Bakurê Kurdîstan ve Türkiye’de de IŞİD’i Kürt halkının ve Türkiye halklarının başına bela etmişlerdir. Bunun sonucu Amed, Suruç ve Ankara’da yüz elliden fazla insan katledilmiş, yüzlercesi yaralanmış, onlarcası elini, ayağını, gözünü kaybetmiştir. Buna rağmen AKP-IŞİD ortaklığını gizlemek için yalan söyleyerek bu eylemin içinde PKK olduğunu bile söyleyebilmiştir.
Rojava’da Kürt halkının kazanım elde etmemesi için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Kürt Özgürlük Hareketi’ni ezmek için de şiddetli bir savaş başlatmışlardır. Bu savaşı sonuna kadar sürdüreceğiz, tek bir kişi kalmayana kadar bu savaş sürecek diyorsa, bu açık bir Kürt düşmanlığı değil de nedir?
AKP, Kürt düşmanlığı için daha ne yapacak? Tek başına iktidara gelirse, savaşı daha fazla şiddetlendireceğini söyleyen bir hükümet Kürt düşmanı değil de nedir? AKP Kürtlere ne yapmış sorusu yanlıştır. Doğru soru, AKP Kürtlere ne yapmamıştır ki olmalıdır.
KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA