Cudi: Kürt basını düşman zihniyetini vuruyor!

PAJK Koordinasyonu'ndan Beritan Cudi, 22 Nisan Kürt Gazeteciler Günü vesilesiyle ANF'ye değerlendirmelerde bulundu...

PAJK Koordinasyonu'ndan Cudi, Kürt gazeteciliğinin ve mücadeledeki etkisini anlattı. Cudi, "Gerçek bir gazeteci olmak için en ağır bedellere kadar her şeyin göze alınması gerekir" derken, "PKK’nin verdiği eşsiz mücadeleyle birlikte kazanılan uyanış ve edinilen cesaret ile artık gerçekler korkusuzca yazılıp çizilmeye başlandı. Kelimeler mermiler misali düşman zihniyetini vurmaya başladı" diye belirtti.

Cudi, "22 Nisan 1898'de Mithat Bedirxani tarafından çıkarılan Kürdistan gazetesi ile bu gelenek başlatılmış ve bu gelenek büyük bedeller pahasına günümüze kadar devam ettirilmiştir. Kürdistan Gazeteciler Günü'nü en başta Kürdün aydınlanması uğruna mücadele veren tüm basın camiasına kutluyor ve özgür basın adına gerekirse canını adayan şehit gazetecilerimizi büyük bir saygıyla ve minnetle anıyoruz" dedi.

'KÜRDİSTAN'DA GAZETECİLİK İÇİN HER ŞEYİ GÖZE ALMAK GEREKİR!'

Kürdistan’da yaşanan gelişmeleri ve gerçeği yansıtmanın zorluklarına değinen Cudi, şu belirlemelerde bulundu:

"Başka halklarda gazetecilik insan yaşamına renklilik katan ve heyecan kazandıran gözde ve zevkli bir çalışmadır. Kürdistan topraklarında ise bu durum çok farklı bir seyir izler. Gerçek bir gazeteci olmak için en hafifinden zindanları ve sürgünleri göze almak kadar, en ağır bedellere kadar her şeyin göze alınması gerekir. Çünkü gerçekler en çok Kürdistan’da perdelenmek istendiğinden dolayı gerçekleri dillendirip yazanlar sistem tarafından hedef listesinin başına alınır. Durum bu iken PKK hareketinin öncesinde gerçekleri olduğu gibi yazıp çizenler gittikçe yok olmaya yüz tuttu. Dillendirmeye çalışan bazıları çok ender olarak genel siyasal ortamda oluşan ılıman havadan yararlanıp liberal tarzda yazmaya başladılar ama bu, gerçekleri gümbür gümbür dillendirmekten uzak bir sunum şekliydi. Hatta var olanı o kadar liberallize ediyorlardı ki, gerçekleri sistemden daha çok çarpıtarak tanınmaz hale getiriyorlardı. Bazıları da Kürtlük adına gazete ve dergilerini ülke dışında çıkarmaya başladılar; bunlar da artık ülke gerçeğine yabancılaşan bir durumdan öteye gidemiyordu. Onun dışında her şey büyük bir suskunluğa gömülmüş, suskunluk duyarsızlığa, duyarsızlık ise gaflet ve ihanete sürüklüyordu. Bu şekliyle Kürdistan’da gerçekler kör, sağır ve dilsiz bir hale gelmişti."

'KELİMELER MERMİ MİSALİ DÜŞMAN ZİHNİYETİNİ VURDU!'

PKK ile beraber gerçek gazeteciliğin gelişimine dikkat çeken Cudi, gazetecilikte bile öncü ve militan bir oluşumun nasıl can bulduğuna değindi. Cudi, şöyle devam etti:

"PKK’nin verdiği eşsiz mücadeleyle birlikte kazanılan uyanış ve edinilen cesaret ile artık gerçekler korkusuzca yazılıp çizilmeye başlandı. Kalemler birer silah gibi kullanıldı ve kelimeler mermiler misali düşman zihniyetini vurmaya başladı. Tabii yaşanılan bir devrim havasıydı. Kıran kırana yaşanan bu savaşta Kürdistan’daki yurtsever gazeteciler hiçbir kaygı gözetmeksizin gerçekleri oldukça radikal ve çıplak bir biçimde sunmaktan çekinmediler. Tabii savaşların olduğu yerde ilk önce gerçekler öldürülmek istenir. Bu bağlamda gerçeklerin savunucuları ve yansıtıcıları olan gazetecilerin her biri değişik yöntemlerle hedeflenmeye başlandı. Sırf bunun için Çiller-Güreş ekibi eldeki tüm çirkin yöntemleri devreye koymaktan çekinmediler. Bunun sonucunda kayıtlı kayıtsız tutuklamalar, yargılı yargısız infazlar, faili meçhul cinayetler, sistemli işkenceler, tehdit ile şantajlar gündemden düşmeyen uygulamalar haline geldi. Gazete binaları -daha sonra resmi belgesi açığa çıktığı gibi- devlet talimatıyla bombalandı. Zaten sürgün, sansür ve toplatılma kararları her zaman için uygulanan yöntemler arasındaydı. Bunlar yetmedi; gazete satan küçücük çocuklara bile satırlarla ve asit suyu ile saldırılarda bulunuldu. En son 70 yaşını aşmış Musa Anter de işkenceyle katledilirken gazetede çalışan yediden yetmişe kadar herkes yakın hedef haline getirildi. Ferhat tepe, Cengiz Altun, Metin Göktepe ve onlarca kişi failli meçhul ile şehit düşürüldü. 2000’li yıllarla beraber şehit düşürmenin yanı sıra bunları toplu olarak zindanlara atma temel bir politika haline getirildi."

KADINLARIN BASINDAKİ ROLÜ

Kürt kadınlarının da PKK ile beraber gazetecilikte yer almasının önemine vurgu yapan Cudi, şunları kaydetti:

"90’lı yıllara kadar kadın gazeteci yoktu. Halbuki ilk yazılı tabletler tanrıça tapınağına aitti ve toplumla en çok iletişim halinde olan kesim kadınlar olmasına rağmen kadınların bu tür çalışmalardan muaf tutulması tam bir tezatlığı ifade ediyordu. Yine kadınlar bilgilenmede ve düşünce gücünde incelikli, yaratıcı ve en önemlisi de vicdanlı olmasına rağmen sanki sadece duygularına yenik düşmüş kişiler olarak lanse edilerek, özenle düşünsel faaliyetlerden uzak tutulmak istendi. PKK ile beraber kadında düşünsel kıpırdanış ve arayış geliştikçe bu yönlü faaliyetlere daha çok ilgi duyma ve sahiplenme gelişti. Kadınların özgür yaşam mücadelesi yükseldikçe düşünsel faaliyetleri artmış ve bu konuda inanılmaz gelişmeler yaratmıştır. Böylece kendisi aydınlandığı oranda toplumu aydınlatma düzeyi de bir o kadar artmış oldu. Kadınların basında yer almasının getirdiği en önemli gelişmeden biri de eril dil ve eril zihniyetin büyük ve bağlayıcı bir eleştiriye tabi tutulmasıdır. En çok da bu eril dilin toplumsal cinsiyetçiliği yapılandırdığını dikkate alırsak bunun eleştirilip aşılmasının yaratacağı gelişmeleri tahmin etmek mümkündür. Zaten buna bakarak, günümüzde kadın üzerindeki şiddetin ve katliamlarının en büyük sorumlularından birinin de sistem medyasının mevcut kullandığı dil ve kadını cinsel obje olarak sunma tarzının kökenindeki eril zihniyet olduğunu hemen fark ederiz. Özellikle de sistem medyası en çok kadını kullandığı için özgür basında kadınların yer alıp en başta bu tür politikaları eleştirmesi ve kendisini bu düşürücü yaklaşımdan kurtarması sistemin hiç hesaplamadığı önemli bir gelişme oluyordu. Buna göre kadının gücü açığa çıkartıldıkça ve kadının öncülüğü geliştirildikçe özgür basıncılığın alternatif olma konumu daha da pekişiyor. Onun için giderek gazetecilikte ve bir bütün olarak basında kadın arkadaşların nicel ve nitel artımı gerçekleşmiştir. Emel Çelebi, Gurbetelli Ersöz ile başlayan bu gelenek dağ basınında Jiyanlar'la, Beritanlar'la, Şilanlar'la devam etmiştir. Ardılları olarak Sarya Onur, Hebun Dersim, Rojinda Amed, Deniz Fırat, Arjin Amed ve en son Xerib Welat ve Nujiyan Erhan ile bu gelenek daha köklü ve daha kapsamlı olarak sürdürülmektedir."

'HER ŞEHİDİN ANISINA MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM'

PAJK Koordinasyonu'ndan Beritan Cudi, değerlendirmelerini şöyle sonlandırdı:

"Gerçek gazetecilik; Kobanê'de, Maxmur’da, Şengal'de mermi ve havan gülleleri altında koşarak ve serihildanların ortasında gaz bombalarına, gerçek mermilere maruz kalma pahasına topluma gerçekleri yansıtmak isteyen fedai çizgide yatıyor.

Bunun için bütün varlığıyla hayatı pahasına haber peşinde Nujiyan Erhan'ların sınır tanımaz emeklerinde gerçek gazetecilik tanınıyor ve öyle kabul görülüyor. Gerçek gazetecilik ihanetin kalleş yüzüne bir yumruk gibi inen ve bunda sendeleyerek düşen ihanetin yerine direnişin boydan boya ayağa kalkışıdır. Motosikletiyle gerçekleri her yere ulaştırmak isteyen Kadri Bağdu’larda bu ruh çok çarpıcı bir biçimde halklaşmaktadır. Yine hakikatin kaf dağının ardında saklı olma misali gerçeğin de en sarp ve zorlu yerlerde saklı olduğunu bilerekten bir derviş gibi deli divane dolanan Halil Dağ’ların ve Arjin Amed’lerin Botan dağlarında güçlü arayışlarıyla, büyük bir heyecanla koşanlar da gerçek gazetecilik saklıdır. Bugün özgür basın alanında çalışan her bir arkadaşımız bu onurlu bayrağı bu değerlerimizden devraldığının bilinciyle hareket ediyor. Bu gerçekler ışığında halkımızın ve ilerici kamuoyunun kimlerin gerçek gazeteci, kimlerin sahte gazeteci olduğuna, aynı şekilde kimlerin desteklenip takip edilmesine ve kimlerin teşhir edilip mahkum edilmesine hep beraber karar vermelidirler. Bunlar bilinip ona göre hareket edilmelidir. Bir kez daha 22 Nisan Kürt Gazeteciler Günü vesilesiyle PKK’li ve PAJK’lı kadrolar olarak YRD ve RAJIN örgütlülüğünde gelişen basın çalışmalarını selamlıyor ve her bir şehidin anısına mücadeleyi daha da büyütmeye çağırıyoruz."