Son Dakika: PKK 12. Kongresi başarıyla yapıldı

Yarın çok geç olmadan... - Selma Irmak

Yarın çok geç olmadan... - Selma Irmak

Gordion düðümü gibi, kör düðüm haline gelmiş olan Kürt sorununda gelip dayandıðımız nokta, bir fasid daire içerisinde tıkılıp kalma halidir. Devletin ve aynı anlamı taşıdıðı artık su götürmez bir gerçeklik olan hükümetin, basiretsiz, akıl sınırlarını zorlayan derece beceriksiz, dönemsel ve günübirlik çıkarlara, pragmatist politikalara dayanan siyaset stratejisi, iki halk arasında artık kolay kolay kapanmayacak bir yarık açmış durumda. Milliyetçiliði de aşan ırkçı, hatta faşizan söylemler “ben yaptım oldu” pervasızlıðı, duygusal anlamda ciddi kopuşlar yaratmaktadır. Kürt kesiminde öfkeli bir nesil yetişirken, Türk kesiminde nefret söyleminin olaðanlaştıðı, tehlikeli bir tırmanışa işaret eden bir toplum psikolojisi ortaya çıkmıştır.

Ortak yaşamın kurulabilmesi, demokratik bir ülkenin yeniden inşa edilmesi, eşitlik ve özgürlük temelli bir toplum zihniyetinin oluşturulması mümkünken, ortak geleceði adeta dinamitleyen tutumlar ne yazık ki umutlarımızı her geçen gün azaltmaktadır.

Amansız geçen 30 yılın sonunda sanırım artık şu anlaşılmıştır: Kürt halkı topla, tankla, bombayla, işkenceyle göçertmeyle sindirilemez... Ne asit kuyularıyla, ne de faili meçhullerle teslim alınamaz... Binlercesini cezaevlerini tıkmak da çare deðil... Kürt halkı hak mücadelesinden asla vazgeçmedi, vazgeçmiyor. Çünkü talep ettiði en insani, en doðal haklardır. Eðer dayanılabilir koşullarda yaşıyor olsa yani insanca, insanın onurunun çiðnenmediði, yok sayılmadıðı, bir ortamda, kutsal bildiðimiz tüm temel haklar sadaka niyetine deðil, kendisine ait hoş-helal haklar olarak tanınmış olsa bu halk neden ayaða kalksın? Neden her gün sokaklarda gaz bombası cop, tazyikli su, kimi zamanda uçaklardan atılan bomba ya da bir polis kurşununa rast gelsin? Kim güzel, rahat ya da bir polis kurşununa rast gelsin? Kim güzel, rahat, refah yaşamak istemez ki... Demek ki kendisine dayatılan yaşam cehennemi bir yaşamdır. Bin minnetle kabul etmeye zorlanılan yaşamın tutulacak iler-tutar bir tarafı yoktur. Bu halk o nedenle ölümüne direnmeyi seçmiştir.

Yine de en taş yürekler, kara vicdanlar bile, bu halkın yüce gönüllülüðünü, hep barıştan, salahiyetten yana olduðunu, bunun için nasıl çırpındıðını görmek ve bu hakkı teslim etmek zorunda kalmıştır.

Bir anne-baba için en dayanılmaz acı evladını topraða vermek, onun yasını tutmaktır herhalde. Kürt anne babaları daha mezarın başında iken, çocuðunun kefeni daha kurumamışken “benim çocuðum ölen son insan olsun, ben aðladım başka anneler aðlamasın, daha fazla kan akmadan barış olsun!” der.

Bugün cezaevlerinde de yüzlerce tutsak aynı makul taleplerle en demokratik haklarını kullanarak, en can acıtıcı eylem biçimiyle süresiz-dönüşümsüz açlık greviyle tavırlarını, taleplerini, tutumlarını ortaya koymaktalar. Kürt halkının hem iradi, hem vicdani, hem önderliksel anlamda “Ýradem” dediði, güvendiði, icazet verdiði, muhatap olarak gördüðü Sayın Öcalan’ın bu sorunun çözümündeki rolünü oynayabilmesi için, saðlık, güvenlik, serbestlik koşullarının saðlanması, anadilde eðitim ve savunma hakkının tanınması talepleriyle başlayan açlık grevi 42. günlerini geride bıraktı. Yeni grupların eklenerek devam ettiði açlık grevi kritik aşamaya girdi. Tüm cezaevlerinden yüzlerce insan bedenini katık ederek bu sürece katkı sunmaya çalışmaktadır. Bizim kaldıðımız Diyarbakır cezaevinde de 11 kadın arkadaşımız büyük bir moral ve coşkuyla demokratik direnişi sürdürmekteler.

Altı çizilmesi gereken nokta, bu büyük direnişin iki temel talep etrafında gelişmesidir. Sayın Öcalan’ın özgürlüðü en başta, artık kontrol edilemez hale gelen ve giderek büyüyen bu yangına su dökülmesi, söndürülmesi anlamına gelecektir. Kürt sorununu çözüm kodu budur. Olmazsa olmaz olan Sayın Öcalan’ın özgürlüðüdür. Çünkü kendisi “bu savaşı ben başlattım, ancak ben bitirebilirim” diyor. Dünya örnekleri bu söylemi doðruluyor. Güney Afrika’daki ırkçı apatheid yönetimi siyahilerin lider kabul ettiði Nelson Mandela’yla masaya oturmadan, özgürlüðü saðlanmadan büyük acılara sebebiyet veren savaş son bulmamıştır. Makul olan yani aklın yolu budur. Başka yollara sapmak, çözümsüzlüktür.

Anadilde eðitim, savunma hakkı toplumsal anlamda uzlaşı için bir iyi niyet adımıdır. Yanı sıra Kürt halkının varlıðının resmi anlamda tanınması, asimile etme politikalarına gerçek anlamda son verilmesi bakımından sembolik deðeri büyük bir adımdır. Bu iki temel talep, Kürt sorununun çözümünde giriş kodudur. Aynı zamanda hükümetin çözüme ne kadar istekli ve samimi olduðununun, çözme iradesinin gösterilip gösterilemeyeceðinin de ortaya konması açısından önem taşımaktadır.

Sayın Öcalan’ın özgürlüðü ve anadilde eðitim, savunmaya hakkının tanınması talepleri duyarlı kamuoyunun tutumunu da ifade eder. Geldiðimiz aşamada şu çok açık ki çözüm isteniyorsa toplumsal muhalefet bu iki talebi sahiplenmeli, etrafında kenetlenmelidir. Kürt halkı her tür aðır bedele raðmen bu talepleri dillendirmek, sahiplenmek için çırpınıyor, hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor. Hergün alanlarda direnişi haykırıyor. Cezaevlerinde tutsaklar bedenlerini ortaya koyarak, ölümü göze alacak kararlılıkta direniş bayraðını parmaklıklar ardından yükseltiyor.

Vicdan sahibi herkes duyarlı kamuoyu, evlatlarını kaybeden, kaybetmeye devam eden Türkiye’li anneler kadınlar, yaşamı duyumsayan, yaşam hakkının kutsallıðına inanan, gençler, erkekler, feministler, anarşistler, ekolojistler, sivil toplum aktivistleri, yazarlar, sanatçılar, aydınlar...

Herkese çaðrımızı yineliyoruz! Gelin bu ateşe bir damla su olun! Yarın çok geç olmadan...

KAYNAK: ÖZGÜR GÜNDEM