Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Abdullah Öcalan'ın saðlıðıyla ilgili bilgi isteyen avukatın dilekçesinde yer alan ''Sayın Öcalan'' ibarelerini ifade hürriyeti kapsamında saydı.
Alınan bilgilere göre, Elbistan 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin Öcalan'ın saðlıðı ile bilgi almak isteyen bir avukat hakkında "Suç ve suçluyu övme" suçundan verdiði cezayı Yargıtay 8. Ceza Dairesi bozdu.
Dairenin kararında, Anayasa'nın 90. maddesine göre, milletlerarası anlaşmalarla kanunların farklı hükümler içermesi halinde milletlerarası anlaşma hükümlerinin esas alınacaðı vurgulanarak, Avrupa Ýnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AÝHS) de Türk iç hukukunun uyulması zorunlu bir parçası haline geldiði belirtildi.
Sözleşmenin 9. maddesinde din ve inanç hürriyeti, 10. maddesinde ifade hürriyeti, 11. maddesinde örgütlenme hürriyetinin düzenlendiði hatırlatılan kararda, bu 3 maddenin sözleşmenin genel amacı olan çoðulcu demokratik rejim için toplumda hoşgörünün saðlanarak çoðulcu demokrasinin yerleştirilmesi ve geliştirilmesine yönelik hükümler olduðu kaydedildi.
Ýfade hürriyeti, bilgi verme ve bilgi edinme hürriyetinin Sözleşme'nin 10. maddesinde düzenlendiði anımsatılan kararda, buna göre herkesin ifade özgürlüðü hakkına sahip olduðu ifade edildi.
Kararda, Avrupa Ýnsan Hakları Mahkemesi'nin (AÝHM) ifade özgürlüðüne ilişkin kararlarına da atıf yapıldı. Kararda, AÝHM'in kararlarında, "kamuyu ilgilendiren sorunların kamuya açık tam bir serbestlik içinde tartışılabilmesi, şiddeti teşvik eden eylemler hariç, bu tartışmanın boyutlarının devlet organları tarafından maksimuma çıkarılması gerektiðinin vurgulandıðı" belirtildi.
Süreklilik gösteren bu kararlarda, "kamuoyunun bir bölümünün, hatta çoðunluðun hoşuna gitmeyen, ürkütücü, şok edici, hoşa gitmeyen fikirlerin de sözleşmenin 10. maddesi tarafından korunduðunun belirtildiði" kaydedilen Daire kararında, AÝHM'in 6 Temmuz 2010 tarihli ''Güzel ve Özer/Türkiye'' kararında da "yazı veya sözler, şiddet bir araç olarak öngörülüyorsa, kişileri hedef gösterip kanlı bir intikam istiyorsa, şiddete başvuranın meşru olduðu ileri sürülüyorsa ve insanda saldırgan duygular uyandıracak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doðmasına uygun bir ortamı kışkırtıyorsa ifade hürriyetinden yararlanmayabilir" denildiði belirtildi.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin kararında şu deðerlendirmelere yer verildi:
''Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ve AÝHS'nin ilgili maddeleri birlikte deðerlendirildiðinde, devlet veya halkın bir bölümü için rahatsız edici, hoşa gitmeyen, kural dışı, endişe verici fakat şiddet ve şiddeti kışkırtıcılıðı içermeyen nitelikteki sözler de ifade hürriyeti kapsamındadır.
Somut olayda, sanık tarafından kaleme alınan dilekçede, cezaevinde yatan bir hükümlünün saðlıðına ilişkin birtakım endişelerden söz edilerek, bu kapsamda bazı taleplerde bulunulmuştur.
Şiddeti, silahlı direnmeyi veya ayaklanmayı teşvik eden ifadelerin kullanılmadıðı, işlenen bir suçu yahut işlediði suç nedeniyle kişiyi övücü nitelikte bulunmayan, başka bir hükümlü hakkında 'sayın' denilerek onun saðlıðı ile ilgili kendi deðer yargısını içeren düşüncelerini açıklayan sanıðın eyleminde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90/5. maddesi uyarınca uygulanması gereken AÝHS ile AÝHM'in Skaka/Polonya 27 Mayıs 2003, Korku/Türkiye 23 Eylül 2003 tarihli kararları da gözetildiðinde yüklenen suçun yasal unsurları oluşmadıðından mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.''