ÝHD: 19 Aralık insan haklarının zor araçlarıyla ihlalinin tarihi

ÝHD: 19 Aralık insan haklarının zor araçlarıyla ihlalinin tarihi

ÝHD, tecrit, izolasyon, işkence, kötü muamele, taciz, keyfi uygulamalar ve yaşam hakkı ihlallerinin sürdüðü cezaevlerinde yapılan 19 Aralık katliamının insan haklarının zor araçları kullanılarak ihlal edildiði bir tarih olduðunu belirterek, yaşamsal saðlık sorunları ile karşı karşıya kalan tutsakların içerde ölüm kalım savaşı verdiðini vurguladı.

ÝHD Genel Merkezi, 19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerinde yaşanan “Hayata Dönüş” katliamına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Katliamdan bu yana tam 12 yıl geçtiði ifade edilen açıklamada, “On iki yıl önce bugün özgürlüklerden yoksun bırakılmış; yaşamları devletin koruması ve güvencesi altında olan 30 mahpus Türkiye’deki 20 cezaevinde düzenlenen operasyon sonucu öldürüldü. Yüzlercesi yaralandı. Ölen mahpuslar için hazırlanan otopsi raporlarında operasyon sırasında yanıcı kimyasal maddelerin kullanıldıðı, pek çoðunda darp izlerinin bulunduðu tespit edildi” denildi.

“1996 Diyarbakır… 1999 Ulucanlar… 2000 Burdur cezaevlerindeki katliamlar hafızalarda tazeliðini korurken, Türkiye cezaevlerinde tarihin en büyük katliamına tanıklık ettik” denilen açıklamada, “Binlerce tutuklu ve hükümlü F Tipi cezaevlerine sevk edilmiş. On binlerce mahpus yakını haftalarca cezaevi kapılarında hastane kapılarında saðlık haberlerini almak için bekleyişlerini sürdürdü. 19 Aralık cezaevleri operasyonu, insan haklarının, zor araçları kullanılarak ihlal edildiði bir tarihtir. ÝHD, cezaevindeki tutuklu ve mahkûmların insan haklarına saygı gösterilmesi, insan onuruna uygun koşullarda yaşamasının saðlanması ve kamuoyunda cezaevleri sorunlarına dikkate çekmek için 11. genel kurulunda 19 Aralık tarihini cezaevlerinde insan hakları için mücadele ve dayanışma günü ilan etti” ifadelerinde bulunuldu.

TECRÝT VE ÝZOLASYON

Ýnsan hakları savunucularının 19 Aralık 2000 tarihinden bu yana cezaevlerinde bir çeşit ‘ikinci’ cezalandırma sistemi olarak uygulanmakta olan tecrit ve izolasyona son verilmesini savunduðu kaydedilen açıklamada, “Tecrit ve izolasyon, olaðanlaştırılmış bir cezalandırma sistemidir ve mahpusların diðer tutuklu ve hükümlülerle bir araya gelmelerine, çeşitli aktivitelerde bulunmalarına engel olmaktadır. Oysaki cezaevinde de olsa, tüm insanların, yaşam, saðlık, eðitim, beslenme, spor, kültürel ve sosyal faaliyette bulunma hakları vardır ve bu hakları ihlal edilemez. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Türkiye cezaevlerinde hakların ve özgürlüklerin engellenmesi söz konusudur. Tutuklu ve hükümlülerin bulunduðu tüm cezaevlerinde uygulamalardaki farklılıklar cezaevi müdürleri, cezaevi savcıları bilgisinde keyfi ve hukuka aykırı muameleler ile devam etmektedir” diye belirtildi.

YAŞAM HAKKI ÝHLALÝ, ÝŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE SÜRÜYOR

Türkiye’de halen cezaevlerinde intihar, hastalık, kaza gibi deðişik nedenlerden dolayı yaşamını yitiren mahpuslar olduðuna dikkat çekilen açıklamada, işkence ve kötü muamelenin sürdüðüne işaret edildi. Başka cezaevlerine sevk edilenlerin sevk edildikleri yerlerde “Buraya hoş geldin” adı altında şiddete maruz kaldıkları vurgulanan açıklamada, özellikle kadın ve çocukların çıplak arama adı altında tacize uðradıklarının altı çizildi.

22 Ocak 2007 tarihinde yürürlüðe giren 45/1 nolu 10 saat ortak sohbet hakkını içeren genelgenin uygulanmamakta olduðu belirtilen açıklamada, “Çeşitli gerekçelerle bahaneler üretilmektedir. Artık yaşamsal saðlık sorunları ile karşı karşıya kalan mahpuslar içerde ölüm kalım savaşı vermektedir. Görünen o dur ki Türkiye’ de cezaevi uygulamaları bilime aykırı, insan onurunu zedeleyecek ve insanı sosyal varlık olarak reddedecek bir uygulamaya dönüşmüştür. Cezaevleri, toplum tarafından sürekli izlenmesi gereken mekânlardır. O duvarların ardında ne olup bittiðini bilmek hakkımızdır. Yalnız Türkiye’de deðil, bütün dünyada da durum böyledir. O nedenledir ki, ÝHD, kuruluşundan bu yana, yani 26 yıldır cezaevlerine ilgisini diri tutmuştur” denildi.

19 Aralık gününü Cezaevlerinde Ýnsan Hakları Ýçin Mücadele Günü ilan eden ÝHD, taleplerini şöyle sıraladı:

* Adli veya siyasi ayrımı yapmadan bütün tutuklu ve hükümlüler için insan onuruna saygı gösterilmelidir.

* Hiçbir tutuklu ve hükümlü tecrit ve izolasyon koşullarında tutulmamalıdır. 45/1 no’lu genelge hiçbir gerekçe sunulmadan uygulanmalıdır. Mahkûmların haftalık telefon görüşmelerindeki dil yasakları derhal kaldırılmalıdır.

* Tutuklu ve hükümlülerin haklarını ihlal eden, onlara işkence yapan, yaralayan ve öldüren kamu görevlileri hakkında davalar açılmalı, açılmış davalar bir an önce sonuca baðlanarak failler cezalandırılmalıdır.

* Temel insan haklarına aykırı birçok madde içerdiðinden, Ceza Ýnfaz Yasası insan onurunu zedelemeyecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.

* Cezaevleri sivil izlemeye açık olmalıdır.

* Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin, savunma, şiddete maruz kalmama, saðlık, eðitim, beslenme, aileleri ve avukatlarıyla ve genel olarak dış dünya ile iletişim haklarına saygı gösterilmeli ve BM Minimum Cezaevleri Standartlarında belirlenen ilkeler kabul edilmelidir.

* Daha özgün sorunlar da yaşandıðından, Kadın ve Çocuk Cezaevleri, insan onurunun zedelenmediði, temel hakların koruma altına alındıðı bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmelidir.

* Tüm aðır hasta mahpuslar tedavilerinin yapılması için salıverilmelidir.

* Ýmralı F Tipi cezaevi derhal kapatılmalıdır.