Üç kuşak kayıpların akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri, adalet arayışları için 603'üncü kez bir araya geldi. Bu haftaki eylemde, Gever'de gözaltında kaybedilen Abdulkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş ve Mikdat Özeken'in akıbetleri soruldu.

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için sürdürdükleri adalet arayışlarına devam etti. Eylemlerinin 603'üncü haftasında da Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelen aileler, 27 Ekim 1995 tarihinde gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Abdulkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş ve Mikdat Özeken'in faillerinin yargılanmasını istedi. 
Eyleme HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile Abdulkerim Yurtseven'in 10 torunu da katıldı.

DEDELERİ İÇİN ADALET İSTEDİLER

Torun Berivan Yurtseven, dedelerinin davasının üstünün örtülmeye çalışıldığını söyleyerek, "90'lı yıllarda yakınlarımız alınıp kaybettiriliyordu. Bugün de sokak ortasında katlediliyor. Biz susarak yakınlarımızı kaybettirenleri daha da cesaretlendiriyoruz" dedi. 
"Siz dedesiz büyümek ne demek biliyor musunuz?" diye soran Yurtseveren, dedeleri Abdulkerim Yurtseven'in mezarını bulununcaya ve failler yargılanıncaya kadar meydanlarda adalet talep etmeye devam edeceklerini söyledi.
Torun Şilan Yurtseven ise, üç kuşak olarak meydanlarda adalet talebinde bulunduklarını belirterek, "73 yaşındaki dedemin Kürt olmaktan başka ne suçu vardı?" diye sordu. 

'YÜKSEKOVA ÇETESİ'

Bu haftaki basın açıklamasını ise Cumartesi İnsanları'ndan Mine Nazari okudu. 21 yıl önceki OHAL uygulamalarının yarattığı hukuksuzluk sonucunda yakılan köylerin ve infaz edilen, kaybedilen insanların bu toprakların gerçeği olduğunu belirten Nazari, hukuksuzluğun merkezlerinden birinin de Gever olduğunu söyledi. 
Nazari, devletin güvenlik güçlerine mensup kişilerden oluşan ve kamuoyunda "Yüksekova çetesi" olarak adlandırılan kişilerin devlet politikası olarak şiddeti meşrulaştırdıklarını kaydetti. Nazari, şöyle devam etti: "27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler Yüksekova'ya bağlı Ağaçlı köyüne baskın düzenledi. Askerler köylüleri dipçikleyerek, yaşlı insanları yerlerde sürükleyerek köy meydanına topladı. Meydandakiler sıra dayağından geçirildi.73 yaşındaki yürüme zorluğu çeken Abdülkerim Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş gözaltına alınarak askeri araçla Yüksekova İlçe Jandarma Taburu'na götürüldü."
Gözaltına alınan üç kişiyi sormak için tabura giden ailelerin Mikdat Özeken'i kanlar içinde gördüğünü ve ailelerin yaptığı başvuruların sonuçsuz kaldığını ifade eden Nazari, 3 köylü için tüm resmi kurumların "gözaltına alınmamışlardır" dediğini aktardı.

'PİYADE, İTİRAFÇI VE BİNBAŞI SORUMLU'

Sonraki yıllarda gözaltı işlemini gerçekleştirenler arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç'in anılarını yazdığı kitapta ve savcıya ifadede, "Binbaşının talimatıyla kurşuna dizilen köylüler kendi kazdıkları mezara gömüldüğü" bilgisini verdiğini aktaran Nazari, şunları belirtti: "İç hukuktan sonuç alamayan aileler davayı AİHM'e taşıdı. Dava 2003 yılında sonuçlandı. AKP hükümeti AİHM'e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, 3 kişinin kaybolması nedeniyle üzgün olduğunu belirtti ve kayıplarla ilgili etkin soruşturma yapmayı taahhüt etti." 
Nazari, Yurtseven, Özeken ve Sarıtaş'ın kaybedilmesinden Yüksekova Komando Taburundan görevli Piyade Yüzbaşı Nihat Yiğiter, itirafçı Kahraman Bilgiç, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul'un sorumlu olduğunu kaydetti.
Dönemin OHAL koşullarını yaratan hükümetlerin ve uygulayanların sorumlu olduğunu belirten Nazari, Yurtseven, Özeken ve Sarıtaş'ın akıbetlerinin açıklanmasını ve faillerinin yargılanmasını istedi.