Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan ve 12 Eylül'den beri süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan tutsak Ferhat Önder, faşizme karşı tahammülün bir sınırı olduðunu ve bir yere kadar faşizme karşı mücadele edildiðini belirterek, "Ama Sayın Öcalan şahsında bize uygulanan faşizmin tahammül edilebilecek sınırları aştıðını görüyorum. Bunun için halk olarak 'ya özgürlüðümüzü verin ya da öldürün' noktasında olduðumuzu düşünüyorum. Ve bu düşüncenin bir eylemcisi olarak süresiz açlık grevini sonuna kadar sürdüreceðim" dedi.
Türkiye cezaevlerinde bulunan PKK'li ve PAJK'lı tutsakların 12 Eylül'den bu yana PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın saðlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının saðlanması, anadil üzerindeki baskıların kaldırılması istemi ile sürdürdüðü süresiz-dönüşümsüz açlık grevi 42. gününe girdi. Taleplerinin karşılanması için 12 Eylül'de süresiz dönüşümsüz açlık grevine giren tutsaklardan biri de Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan Ferhat Önder. Önder, zindan koşullarında sesini bir yerlere duyurmanın ancak ölüm pahasına olabileceðini düşündüðünü belirterek, iki taleplerinin kabul edilinceye kadar süresiz dönüşümsüz açlık grevinde kalacaðını söyledi.
Açlık grevinin 42. gününe giren Önder ile cezaevinde bulunan tutsaklar arasında gerçekleşen röportajı tutsaklar, bir mektupla Dicle Haber Ajansına (DÝHA) gönderdi. Röportajı olduðu gibi yayınlıyoruz:
* Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Neden ve ne zamandan bu yana zindandasınız? Böyle bir eylemde yer almak isteminizin nedenini paylaşırsanız neler söyleyebilirsiniz?
1981 Van Başkale doðumluyum. Tutuklanmadan önce gençlik hareketinde çalışıyordum. Kürtlere karşı başlatılan siyasal soykırım operasyonları neticesinde tutuklandım. 2010 yılının Şubat ayından beri Amed zindanındayım. Tutuklanmama neden olan soykırımcı siyasal yaklaşım yargılanma sürecinde de devam etti. Anadilde yapmak istediðim savunmam engellendi. Savunma yapmadıðım yargılanmadan 24 yıl ceza aldım. Kürt sorunu gelmiş olduðu boyut itibariyle ulaşabileceði en son noktaya ulaşmıştır. Sorunun en dip noktaya ulaşmış olması çelişkileri ve çatışmaları zirveye çıkarmıştır. Onun içindir ki çatışmaların günlük bilânçosu onlarca ölüyle veriliyor. Bu sorunun bundan öteye gidecek bir noktası kalmamıştır. Denenmemiş bir tek çözüm yöntemi kalmamıştır. Çözüm için herkesin bir şeyler yapması gerektiðine inanıyorum. Ben de sorunun devam etmesinden duyduðum acı oranında bir şeyler yapmak istiyorum. Zindan koşullarında sesimi bir yerlere duyurmanın ancak ölüm pahasına olabileceðini biliyorum. Lakin mevcut yaşamın her gün bir yakınımızın yitirilişini seyretmeyle işkenceye dönüştüðünü görüyorum. Lisedeki sıra arkadaşım, üniversitedeki ev arkadaşıma kadar her geçen gün gidenlere yeniler ekleyecek halimiz kalmadı. Bunun için iki talebimizin mutlaka kabul edilinceye kadar süresiz dönüşümsüz açlık grevinde kalmaya karar verdim.
* 12 Eylül'den bu yana süresiz açlık grevi eylemindesiniz. Eyleminizin amacını ve hedefini kamuoyuyla paylaşmıştınız. Bunun tekrarlama mahiyetinde olsa da kısaca amacınız ve taleplerinizin ne olduðunu belirtebilir misiniz?
Süresiz açlık grevi eylemini Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın özgürlüðü ve Kürtlerin anadil sorunu üzerine başlattık. Bu iki talebin Kürt halkının toplumsal talepleri olduðunu düşünüyorum. Bugün Kürt sorunuyla ilgilenen herkesin kabul ettiði bir şey vardır ki o da Sayın Öcalan'ın üzerindeki etkisidir. Bunun Kürtler tarafından defalarca ispatlandıðı bilinmektedir. Kaldı ki bu durumu devlet de hükümet de kabul etmiştir ki birçok kez görüşme gerçekleştirmiş. Sayın Öcalan'ın yapıcı katkılarından yararlanılmıştır. Yine aynı zamanda bunun içindir ki 14 yıllık Ýmralı sistemi uygulanmakta ve 14 aydır da tecritte tutulmaktadır. Bu 14 aylık tecrit sürecini ne kadar çatışmalı ve şiddetli geçtiðini hep birlikte gördük. Yaşananlar en kaba şekilde özetlendiðinde dahi açık görülüyor ki Kürt sorununun çözümü çatışmaların durması barışın tesis edilmesi Sayın Öcalan'ın özgürleşmesi talebiyle somutlaşıyor. Yine aynı zamanda çatışmaların derinleşip öldürerek ve zindanlara atarak Kürtleri teslim alma, bilindik imha ve inkar politikasını devam etme, Sayın Öcalan üzerindeki tecrit derinleştirilerek somutlaştırılıyor. Dolayısıyla Sayın Öcalan'ın özgürlüðü veya tecrit edilmesi Kürt sorununun çözümü ve çözümsüzlüðüyle doðrudan baðlantılıdır. Sorunların çözümü için bu talebin önemli bir rol oynayacaðına inanıyorum. Ýkinci temel talebimiz olan anadil, Kürtler için hala yasaklı bir durumdadır. Ýnsanların kendi anadilinde konuşması, eðitim alması ve dilini geliştirmek istemesi en temel insani haktır. Ama biz bu en insani haktan dahi mahrum bırakılıyoruz. Anadilde seçmeli ders bize bir lütuf olarak sunuluyor. Mahkemelerde anadilde yaptıðımız savunmalara yapılmadık hakaret, verilmedik ceza bırakmıyor. Bu durumu kabul etmemiz mümkün deðil.
* AKP hükümeti PKK lideri Öcalan'ın üzerindeki böyle derinleştirilmiş bir tecridi uygulamakla neyi amaçlamaktadır?
Bilindiði gibi bu son 14 aylık tecrit sürecinden önce devlet ve hükümet yetkilileriyle çeşitli görüşmeler sürdürülüyordu. Bu görüşmelerde devlet Sayın Öcalan'ı temsilen muhatap almıştır. Bu görüşmelerin sürdüðü esnada Sayın Öcalan, Kürt halkı ve PKK sorununun çözümü için gereken katkıyı sunmuşlardır. Kandil'den bir barış grubunun gelmesi gibi önemli ve sevindirici gelişmeler yaşandı. Ama sonuçta görüldü ki AKP hükümetinin Kürt sorununun çözümü için ne bir projesi var ne de çözme niyeti var. Planlanan ve uygulanmak istenen şey oyalama ve tasfiye olduðu Sayın Öcalan'ın hazırladıðı protokollerin kabul edilmesiyle de netleşmiş oldu. Yine AKP hükümeti bölgesel gelişmeleri yanlış okumasıyla birlikte Ortadoðu'da kendi gücünü aşan serüvenlere kalkışarak, Kürtleri de ezebileceðini sandı. Sayın Öcalan'a tecridi de kendisini kaybettiði böyle bir atmosferde başlattı. Aynı zamanda bölgesel gelişmelerden izole etmek istedi. Sayın Öcalan'ın Ortadoðu halkları için sunduðu projelerin birçok hesabı bozma durumu da söz konusu. Bu durumda AKP hükümetini tecrit uygulama konusunda batıdan destek görmesinin nedeni oluyor. Gelinen netice itibarıyla AKP hükümetinin savunduðu tezlerin ve planladıðı hesapların tutmadıðı da açıða çıkmıştır. Son günlerde dillendirilen yeniden görüşmelerin başlaması söylemi de bu yönlü bir kaybetmenin işaretidir. AKP hükümetinin tecritle neyi amaçladıðı ve nereye geldiðini bu şekilde özetleyebiliriz.
* Kürt halkının "önderim" dediði Öcalan'ın bu tecrit edilmiş durumu ortadan kaldırmak ve özgürlüðünü saðlamak için neler yapılmalıdır?
Sayın Öcalan'ın Kürt halkı için neyi ifade ettiði biliniyor. Yine Kürt halkının yaşadıðı sorunlar. Ve Kürt sorununun gelmiş olduðu boyut herkesi doðrudan etkiliyor. Bu sorun Kürtleri ilgilendirdiði kadar Türkleri de ilgilendiriyor. Vanlıyı acıttıðı kadar Ýzmirliyi de acıtıyor. Dolayısıyla herkesin yapabileceði ne varsa yapmalıdır. Bu sorunun çözümü için toplum müdahil olmalıdır. Bir halka ve önderine yapılanlar kabul edilmemelidir. Bu konuda özellikle AKP hükümetinin demagojik yaklaşımlarına müsaade edilmemelidir. Çözüm çok somut ve çok yakındır. Bunun için söylenebilecek hemen hemen her şey söylenmiştir. Artık sadece yapılması gerekenlerin bir an önce yapılması gerekmektedir. Bu konuda toplum AKP hükümetini çözüme zorlamalıdır. Bunun da ilk adımı Kürt Halk Önderi'nin özgürlüðüyle başlatılabilir.
* Kürt dili her alanda yasaklanmıştır. Eðitimde, saðlıkta, savunmada vb. birçok alanda bir halk için dilin önemi bilinmektedir. Bu konuda Kürtler neler yapmalıdır?
Bence Kürt halkı dili üzerindeki bu kadar baskı inkar ve asimilasyona karşı dilini bugünlere kadar getirecek büyük bir sahipleme örneði göstermiştir. Şimdiye kadar iktidarın ve devletin Kürt diline yaptıklarına baktıðımızda bundan sonrası içinde devletten beklemememiz gerektiði görülüyor. Dolayısıyla anadilimizin gelişmesi ve kurumsallaşmasını da yine kendimiz yapacaðız. Eðer devlet anadilde eðitim vermiyorsa biz de onun dilinde eðitim almayacaðız. Kendi eðitim sistemlerimizi kendimiz oluşturacaðız. Mahkemede olduðu gibi devletle karşılaştıðımız her yerde kendi anadilimizde konuşacaðız. Dolayısıyla devlet ya Kürleri ve Kürdistan'ı tanıyacak ya da her Kürtçe konuşmamızda sömürgeci olduðu gerçeði ile yüz yüze kalacak
* 'Eylemimiz sonuç alıncaya kadar sürecek' açıklamasını yaptınız. Bunun için halkımıza ve demokratik kamuoyuna çaðrınız ne olabilir?
''Eylemimiz sonuç alıncaya kadar sürecek'' dedik. Çünkü bundan başka bir çözüm bir yaşam imkanı olmadıðını düşünüyorum. Halk olarak yaşayabileceðimiz bütün acıları yaşadık. Her türlü komplo, katliam, zindan, sürgün ve aşaðılanmaya da karşı karşıya bırakıldık. Ve hala aynı durum devam etmekte. Kürt çocukları bir taş attıðı için onlarca yıl ceza alırken, Roboski'de olduðu gibi 34 Kürt gencini ve çocuðunu katledenler için hala hiçbir sorumlu bulunamıyor. 'Kürdü öldürmek, Kürdü aşaðılamak, her türlü hukuksuzluðu uygulamak' hala devam ediyor. Ben bu konuda faşizme karşı tahammülün de bir sınırı olduðunu, bir yere kadar faşizme karşı mücadele ederek, yaşanabileceðine inanıyorum. Ama Sayın Öcalan şahsında bize uygulanan faşizmi tahammül edilebilecek sınırları aştıðını görüyorum. Bunun için halk olarak 'ya özgürlüðümüzü verin ya da öldürün' noktasında olduðumuzu düşünüyorum. Ve bu düşüncenin bir eylemcisi olarak süresiz açlık grevini sonuna kadar sürdüreceðim. Halkımızın ve demokratik kamuoyunun gereken duyarlılıðı göstereceðine inanıyorum."