BDP Kadın Meclisi, Türkiyede kadına karşı bir cins kırımının yaşandıðını belirterek, Devlet ve erkek tarafından Kadın bedenine, kimliðine ve özgürlüðüne bir savaş ilan edilmiştir. Genelde devletin özelde ise erkeðin kadına karşı sürdürdüðü şiddet politikasına karşı kadınlar her alanda birlik olmalı, bu birliktelik örgütlü bir şekilde devlete karşı bir baskı mekanizmasına dönüşmelidir dedi.
BDP Kadın Meclisi, 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Ýçin Uluslararası Mücadele Günü'ne ilişkin basın açıklaması yaptı. Açıklamada, sadece son bir yıl içinde 72.643 kadının şiddete maruz kaldıðı Türkiyede kadına karşı bir cins kırımı yaşandıðı belirtildi. Devlet ve erkek tarafından Kadın bedenine, kimliðine ve özgürlüðüne bir savaş ilan edilmiştir denilen açıklamada, kadınlara genelde devlet özel de ise erkeðin sürdürdüðü şiddet politikasına karşı birlik olma çaðrısı yapıldı.
ÖZGÜRLÜK MÜCADELESÝNE BAŞ KOYMUŞ ÜÇ KIZ KARDEŞ
BDK Kadın Meclisi açıklaması şöyle:
Her yıl 25 Kasım Günü, Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Ýçin Uluslararası Mücadele Günü olarak, insan hakları savunucuları ve kadın hareketleri tarafından etkinlik ve eylemlerle anılmaktadır. 25 Kasım tarihi, özgürlük mücadelesine baş koymuş üç kız kardeşin hikâyesiyle başlar.
1930 yılında Dominik Cumhuriyetinde yönetimini ele geçiren Rafael Trujillo diktatörlük yönetimini sürdürüyordu. Bu diktatörlüðün zulüm ve baskısına başkaldıran, Mirabal kız kardeşler olarak tanınan Patria, Minerva ve Maria Teresa, eşleriyle birlikte Trujillo diktatörlüðüne karşı mücadele veriyordu. Bu kız kardeşlerden Patriya, Clandestine Hareketini kurdu ve diðer kız kardeşlerini de bu harekete kattı. Diktatörlük karşısında verdikleri mücadelede zaman zaman çok aðır baskılara maruz kaldılar, çok aðır hapis cezalarına çarptırıldılar, ama mücadelelerinden hiç vazgeçmediler.
Tarih 25 Kasım 1960 idi. Üç kız kardeş askerler tarafından tecavüz edilip sonra öldürüldüler. Mirabal Kardeşlerin Trujillo diktatörlüðüne karşı başlattıðı hareket, çıð gibi büyüdü ve diktatörlüðün 1 yıl sona ermesini saðladı. Mirabal kız kardeşlerin anısı, özgürlük ve insan hakları için verdikleri mücadele, dünyada ve Türkiye'de insan hakları savunucuları ve kadın hareketleri için bir sembol haline geldi. 1999da ise Birleşmiş Milletler 25 Kasım'ı "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü" olarak ilan etti. Üç kız kardeşin zulme, baskıya ve diktatörlüðe karşı verdiði mücadele dünya kadınlarına ışık oldu. 25 Kasımda hem Mirabal kardeşleri anmak hem de kadınların erkek egemenliðine, zulmüne ve baskısına karşı alanlarda olduðu, isyan ettiði seslerini duyurduðu gündür.
T.C. ERKEÐÝ ŞÝDDETE TEŞVÝK ETMEKTEDÝR
Kadına yönelik şiddet dünyanın birçok ülkesinde olduðu gibi Türkiyede de fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik biçimlerde uygulanmaktadır. Kadın genelde kamu alanında, özelde ise aile içi her türlü ayrımcılıða ve şiddete maruz kalmaktadır. Ataerkil bir zihniyetle yönetilen Türkiye Cumhuriyeti kadına yönelik şiddette erkeðe taraf olmakta, cezai indirimlerle erkeði şiddete ve adeta cinayetlere teşvik etmektedir.
Türkiyede her üç kadından biri en yakınındaki erkek tarafından şiddet görmekte, tecavüze uðramakta ve cinayete kurban gitmektedir. Kadına yönelik fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet uygulayan suç makinesi haline dönüşmüş erkekler ise devlet ve yargı koruması altında cezai indirimlerle ödüllendirilmektedir.
BÝR YILDA 72 BÝN 643 KADIN ŞÝDDETE MARUZ KALDI
Türkiyede kadına karşı bir cins kırımı yaşanmaktadır. Bir cinsin(erkek ) diðer bir cinsine (kadın) olan bir kırımı söz konusudur. Türkiyede resmi kayıtlara göre geçen yıl 72.643 kadın çeşitli şiddet türlerine maruz kalmıştır. Tıpkı soðuk savaş dönemini yaşayan ülkelerde yaşanan can kayıplarının çıkarıldıðı bilanço gibi Türkiyede de her yıl kadına karşı şiddetin bilançosu çıkarılmaktadır. Devlet ve erkek tarafından Kadın bedenine, kimliðine ve özgürlüðüne bir savaş ilan edilmiştir.
Devlet erkek - yargı üçgeninde kadınlar fiziksel cinsel, psikolojik ve ekonomik bir baskı altında tutulmakta ve kadınlar üzerinde muhafazakâr bir tahakküm oluşturulmaktadır. Devlet, Kadınlıðı anneliðe indirgeyen bir yaklaşımla kadını sadece üreme makinesi olarak görmekte, bunun yanı sıra, kadınların kaç çocuk ve hangi yöntemle doðuracaðına karar verecek kadar pervasızlaşmaktadır.
KÜRT VE ALEVÝ OLMAK
Türkiye de kadın, kadın olmanın bedelini öderken, aynı zamanda hem Kürt hem de Alevi bir kadın olmanın bedelini de daha aðır ödemektedir. Türkiye devleti tek dil, tek din, tek millet ve tek vatanı esas alan bir yönetimi ön gördüðü için Türk olmayanın yaşaması bile mucizedir. Farklı etnik kimliklere, dillere, dinlere, kültürlere, cinslere ve düşüncelere karşı büyük bir ayrımcılık, tahammülsüzlük ve önyargı vardır. Türkiyede 80 yıldır devletin tekçi politikalarından dolayı Kürt sorunu imha, inkâr ve asimilasyon yöntemlerine başvurularak bitirilmek istendi. Kürtler ise bu kirli politikalara karşı direndi ve halen de direnmektedir.
KÜRT KADINLARI HER ALANDA MÜCADELE ETTÝ
Bu 80 yıllık süreçte en çok kadınlar acı çekti. Kadınlar yaşadıkları tüm bu acılara raðmen alanlarda, daðlarda, zindanlarda ve parlamentoda devletin bu kirli politikasına karşı mücadele ettiler. Kürt kadınları hem bir kimlik hem de bir cins mücadelesi vererek daðlarda savaşıp, alanlarda isyan ettiler, parlamentoda ise siyaset yaptılar. Tekçi ve tahammülsüz Devlet, kadınlara karşı en vahşi yüzünü göstermiş, kadınlar kolluk kuvvetlerinin en acımasız şiddetine maruz kalmışlardır.
SOSYAL, LAÝK VE HUKUK DEVLETÝ GEÇERLÝLÝÐÝNÝ YÝTÝRMÝŞTÝR
Sonuç itibariyle genelde devletin özelde ise erkeðin kadına karşı sürdürdüðü şiddet politikasına karşı kadınlar her alanda birlik olmalı, bu birliktelik örgütlü bir şekilde devlete karşı bir baskı mekanizmasına dönüşmelidir. Devlet, Sosyal devlet olma görevini yerine getirmediðinden dolayı kadın maðdur olmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ikinci maddesinde yer alan Türkiye Sosyal, Laik ve Hukuk devletidir maddesi ne yazık ki devletin yanlış politikalarından dolayı geçerliliðini yitirmiştir. Tüm kadınların sosyal, laik ve hukukun her alanda hakkaniyetli ve eşit olarak uygulandıðı bir Türkiye için örgütlenmesi gerekir.