TKP/ML ve MLKP tutsaklarından Başbakan'a: Gelin asın bizi!

TKP/ML ve MLKP tutsaklarından Başbakan'a: Gelin asın bizi!

Sincan 1 No’lu F Tipi Hapishane’sinde bulunan TKP/ML ve MLKP dava tutsakları, zorbalık ve zulüm karşısında Kürt halkının, ulusal hareketin ve Kürt siyasi tutsakların eylem ve duruşunu selamladı. Başbakan Erdoðan’ın idam tehdidine yanıt veren tutsaklar, “Gelin asın bizi. Yaşamı uðrunda ölecek kadar sevenleri yolundan döndürecek bir güç yoktur” dedi.

Başbakan’a açık mektup yazan TKP/ML ve MLKP dava tutsakları, Kürt halkının ve tutsakların taleplerinin acil çözülmesi gereken haklı ve meşru talepler olduðunun altını çizerek, ne pahasına olursa olsun bu direniş mevzilerinde yer alacaklarını ilan ettiler.

Tutsaklar, tüm ilerici, demokrat, devrimci kişi, kurum ve kesimleri kritik bir evreye ulaşan açlık grevi eylemi ve taleplerini sahiplenmeye, başarısı için her türlü araç ve yolla vakit kaybetmeden harekete geçmeye, mücadeleyi yükseltmeye çaðırdı.

Tutsakların Adalet Bakanlıðı aracılıðıyla da Başbakan’a gönderdiði açık mektup şöyle:

“Asın bizi!

Kendinizi çok güçlü sanıyorsunuz!

Amerika’ya, Avrupa’ya yaslanmışsınız ya, ‘sırtımız yere gelmez’ diyorsunuz. Bir kolunuzda asker, diðerinde polis var. Omuzlarınıza para babalarını, ayaklarınızın altına ise halkı almış padişahlık hayalleri kuruyorsunuz.

‘Ýleri demokrasi’ gösterip faşizmle vuruyorsunuz!

Bu ülkenin gördüðü-göreceði en demagog Başbakan sizsiniz. Uðurların, Ceylanların, Sorinlerin, Eneslerin, Roboski’nin elinize bulaşan kanını silmeden halkın karşısına çıkıp ‘çocuk katilleri’, ‘terörizm’ teraneleri okuyacak kadar pişkinsiniz. Aðzınızdaki havyarın izini silmeden, halkın gerçek vekillerini ‘kuzu-kebap’ demagojisiyle köşeye sıkıştırıp ‘itibarsızlaştıracaðını’ sanacak kadar şuursuz… Ya bizi çok akılsız sanıyorsunuz, ya da içine düştüðünüz parodiyi göremeyecek denli körleşmişsiniz.

Şimdi bir de urgan sevdasına tutuldunuz!

Elinizde bir iple toplantı toplantı, ülke ülke geziyor; kameralara poz veriyor, esip gürlüyorsunuz. Sayın Abdullah Öcalan’ı işaret edip, Kürt halkımızı, devrimcileri, ilericileri, yurtseverleri idamla tehdit ediyor, sindirmeye kalkışıyorsunuz. Kendinizce bir taşla iki kuş avlayacaðınızı hesap ediyorsunuz. Kürt halkımızı, ilericileri, devrimcileri, yurtseverleri kırıntılara razı edip, Türk halkımızı ise şovenizmle zehirleyip uyutabileceðinizi düşünüyorsunuz. ‘Darbe karşıtlıðı’ ile övünüyorsunuz, ne var ki, elinizdeki urganla Evren Paşa’nın karikatürü gibi görünüyorsunuz.

Çok kibirlisiniz!

O kadar kibirlisiniz ki aşamayacaðınız dað, dize getiremeyeceðiniz kimse yok sanıyorsunuz. Tanklarınıza, toplarınıza, banka hesaplarınıza, zindanlarınıza, daraðaçlarınıza güveniyorsunuz. Ne ki tüm bunların haklı bir davanın, ayaða kalkmış bir halkın karşısında kâr etmeyeceðini unutuyorsunuz. Size önerimiz, kendi deneyiminizden öðrenemiyorsanız dönüp bir de tarihe bakmanız olacak…

Orada; daraðacına başı dik yürüyen Şeyh Bedreddin’i, Pir Sultan’ı, Seyit Rıza’yı, Şeyh Sait’i göreceksiniz. Ýdam sehpalarını tekmeleyerek ölümsüzleşen Denizleri, Necdetleri, Alileri göreceksiniz.

Orada; Diyarbakır işkencehanelerinde parça parça kesilen ama yine de boyun eðmeyen Ýboları, bedenlerini ateşe vererek direniş ateşini yükselten Mazlumları, Dörtleri göreceksiniz.

Orada; ‘Biz buraya teslim olmaya deðil ölmeye geldik’ diye haykıran Mahirleri; ‘82’de ‘84’te, ‘96’da, 2000’lerde hücre hücre eriyerek ölümsüzleşen devrimcileri göreceksiniz.

Orada; daðlarda, meydanlarda, işkencehanelerde ölen ama teslim olmayan binlerce yiðit kadın ve erkeði göreceksiniz.

Daha da mı anlamıyorsunuz?

O zaman bu açık mektupta tarihin ve halklarımızın huzurunda bir kez daha meydan okuyoruz size.

Hodri meydan!

Gelin asın bizi. Yaşamı uðrunda ölecek kadar sevenleri yolundan döndürecek bir güç yoktur. Pir Sultan’ın ayak izlerine basar; Denizlerin, Ýboların, Mahirlerin direngenliðiyle tekmeleriz sehpayı. Açlıðın kıyısında yaşama, üretmeyi bildiðimiz gibi, daraðacında karanfil olup boy vermeyi de biliriz.

Biz zafere yazgılı bir davada ölümsüzleşiriz, siz çürümüş düzeninizle birlikte yok olup gidersiniz…”