ÖYM demek AKP demek - Veysi Sarısözen

ÖYM demek AKP demek - Veysi Sarısözen

Orada ne oluyor?

KCK davası adı altında bir davanın görüldüðü söyleniyor.

Söylenti...

Dedikodu gibi bir şey...

Orada “dava” görülmüyor.

Orada “polis-yargı vesayet güçleri” BDP’ye saldırıyor.

Avukatlar, tutuklu yakınları jandarma robokoplarının saldırısı altında “adalet kavgası” veriyor.

Kime karşı?

Özel Yetkili Mahkeme’ye karşı... Yani güya “kapatılacak” denilen bu mahkeme, duruşma salonunu Jandarma robokoplarıyla doldurmuş. Anadilinde “eðitim” deðil de, anadilinde yargılanmak isteyenleri susturuyor.

Ben sanık olsam “seçmeli ders dilinde ifade vermek istiyorum” derdim. Test etmek için. Yani şu “seçmeli dersin” ne halta yaradıðını görüp, işitmek için. Hiçbir işe yaramayacaðını bilmeme raðmen.

Burası Silivri... Silivri’ye giden bütün yollar kesilmiş. Halk sanıyor ki, bu yargılama “aleni”dir. Yani tüm kamuoyuna açıktır. Deðildir. Tutuklu yakınlarının, tutuklularla dayanışma içinde olanların duruşmayı izlemesi, mahkemenin kilometrelerce ötesinden engellenmiştir. Barikatlar kurulmuştur. Araçlar durdurulmuş, aranmış, trafikten men edilmiştir. Bu “hayasız barikatları” her şeye raðmen aşanların bir kısmı duruşma salonuna ite kaka girmiş. Sonra dışarıya atılmıştır. Avukatsız, izleyicisiz bir yargı yapılmaktadır.

Fiilen yargılama “gizli” yargılamaya dönüşmüştür. Gizlilik kararı almadan böyle olmuştur.

Zaten her şey “fiilen” olmaktadır.

Ve Silivri’de aslında BDP hakkında “fiilen” kapatma davasına bakılmaktadır.

Şu anda ÖYM sisteminde, bütün savcıların iddianameleri, Başbakan’ın şu sözlerinden hareketle hazırlanmıştır:

“BDP terör örgütünün uzantısıdır.”

“Terör örgütünün yandaşıdır, savunucusudur” bile demiyor. “Uzantısıdır” diyor. Yani silahlı ve illegal PKK’nin, “silahsız ve legal kolu” olduðunu söylüyor. Şu anda Anayasa Mahkemesi Başbakan’ın bu sözünü kabul etse, BDP’nin kapatılması için “BDP PKK’nin uzantısıdır” sözü yeter de artar bile.

Silivri’deki mahkeme de işte şimdi Başbakan’ın bu sözüne dayanan bir iddianameyle BDP’yi bir “uzantı” yani “suç örgütü” saymakta, onun bütün eylemlerine katılanları “suç örgütüne” üyelikten ve yöneticilikten yargılamaktadır.

BDP’yi “kapatma” işi, bir “mahkeme konusu” olmaktan çıkarılmış, fiili bir “kapatma” sürecine dönüştürülmüştür. Bu tarihte asla rastlanmayan iðrenç bir “demokrasicilik” rezaletidir. “Partiyi kapatmamakta”dır. “Açık tutmaktadır.” Kapatılmayan partinin, “açık kapısından” gireni, o “kapıdan” çıkar çıkmaz tutuklamaktadır.

Bu nedir?

Kapatılmayan partide, tıpkı açık tutulan “hücre evleri” gibi “karakol” kurulmuş, gelene, gidene karşı Anayasanın teminatı altında olan, TBMM’de temsil edilen bu parti, adeta bir “tuzak” haline getirilmiştir.

AKP’nin “demokrasi” anlayışını bundan daha açık ve doðru biçimde hiçbir şey anlatamaz. “Partilerini kapatmıyoruz”, “parti üyelerini tutukluyoruz”... Siz bundan daha aşaðılık bir “demokrasi” demagojisini her hangi bir yerde işittiniz mi?

Bu her kurum için geçerlidir. Özgür Gündem açıktır. Açık gazeteye giren, çalışan tutukludur. Ajans da öyledir. Bütün Kürt kurumları öyledir. Kapatmıyor. Ama fiilen “kanun dışı” ilan ediyor. Böylece bütün bu kapatılmayan parti, gazete, ajans ve kurumlar, AKP demokrasisinin “ayıp yerini” örten bir asma yapraðına, halk için ise bir “tuzaða” dönüştürülüyor.

KCK davası denilen davaların bütün temeli işte bu “terör örgütü uzantısı” lafına dayanıyor.

Belki bin defa açıklandı. KCK diye “somut” bir örgüt yoktur. PKK ve Öcalan ilan etti ki, ister legal, ister illegal olsun, bütün Kürt yurtsever örgütleri PKK’ye göre, KCK adı altında bir bütün olarak mütalaa edilmiştir. Yani bu karar PKK’ye ait bir karardır. Örneðin Ýzmir’de “Erganili engellilerle dayanışma derneði” var ise, PKK’ye göre, o da KCK sistemi içindedir. Bu böyledir de, belki Ergani derneðinin KCK’den haberi bile yoktur. Olabilir. Bir örgüt olarak PKK, “kendisine düşman olmayan” herkesi aynı sistem içinde görebilir ve bu sistem içinde olmayı kabul eden ya da etmeyen tüm bu kuruluşları adım adım aynı sistem içinde birleştirmeye, belli bir tüzük, program temelinde ikna etmeye çalışabilir. Böylece PKK, adım adım, Kürt özgürlük hareketini “illegaliteden legale, silahlı yoldan silahsız yola” doðru yönlendirmiş olabilir. Bunların hepsi olabilir. Olmayan şudur: KCK diye bir “örgüt” yoktur.

Mahkeme örneðin Murat Karayılan’ı “KCK yürütme kurulu üyesi” olmaktan dolayı, becerebiliyorsa, yargılayabilir. Tüm “Yürütme Kurulu” üyelerini de. Ama Büşra Ersanlı’yı yargılayamaz. Yargılayabilmek için onun gerçekten de KCK üyesi olduðunu kanıtlaması gerekir. Kanıtlayamaz. Çünkü KCK diye bir örgüt yoktur. Bir PKK vardır, bir KCK Yürütme Konseyi vardır ve demiştir ki, “ey kahraman Kürt özgürlükçüleri, biz hepinizi KCK’li olarak selamlıyoruz, size bir tüzük ve program öneriyoruz...” Hepsi budur... Ortada ne “KCK tüzüðüne ne de programına göre somut olarak kurulmuş, ‘hücresi’, ‘hücre sekreteri’ ‘KCK aidat koçanı’, KCK ‘hiyerarşisi’ vardır.

Ortada sadece Başbakan’ın “BDP terör örgütünün uzantısıdır” lafı vardır. ÖYM, bizzat Erdoðan’dır.

Kaynak: Özgür Gündem