On binlerin direnişine direnişle katılalım -Fuat Kav

On binlerin direnişine direnişle katılalım -Fuat Kav

Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan, son görüşmeden bir önceki görüşme notlarında 2012 yılının, Kürtlerin özgürlüklerini elde edecekleri bir yıl olacaðını söylemiş ve her iki tarafa da ‘birbirlerinizin son kozlarınızı paylaşın’ demişti.

Gerçekten de süreç Öcalan’ın dediði gibi gelişiyor ve her iki taraf kozlarını çok derinlikli ve çok yoðunlaşmış bir tarzda paylaşıyor. Ýşte son birkaç aydır kızışan ve yüzlerce cana mal olan savaş, paylaşılan bu kozlar ekseninde boyutlanmış durumda.

Devlet, şehirlerde KCK adı altından yapmış olduðu siyasi soykırımla, daðda ise gerillaya karşı yapmış olduðu imha operasyonlarını sürdürürken, Kürt hareketi ise bu soykırım ve operasyonlara karşı büyük direnerek ve kendini savunarak süreci kazanmaya çalışıyor. Bu anlamda süreç iki tarafın birbirlerine karşı kozları paylaşma ve dengeleri kendi lehine bozma temelinde boyutlanıp daha da derinleşeceðe benziyor.

Şimdiye kadarki gelişmeler şunları açıða çıkartmıştır: Kürt Özgürlük hareketi süreci kazanmak için stratejik deðişikliðe gitmiştir. ‘Büyük kazanmanın karşılıðı büyük direnmedir’ felsefesiyle savaşa yüklenmiş ve Ankara’yı bu temelde masaya oturtma taktiðini geliştirmişti. Diyalog ve Oslo görüşmesinin ardından ancak büyük bir direnme ve savunma savaşıyla yeniden, ama bu sefer gerçek anlamda masaya oturulmasının mümkün olabileceðine inanıyor. Bu nedenle askeri alanda geliştirdiði taktik giderek büyük gelişmelere yol açıyor.

Özgürlük Hareketi sadece askeri deðil, ama aynı zamanda diðer tüm alanları harekete geçirerek ve Öcalan’ın özgürlüðünü diðer tüm olası gelişmelerin merkezine oturtarak ancak sonuç alabileceðini düşünüyor.

Cezaevlerinde binlerce tutsaðın girmiş olduðu süresiz-dönüşümsüz açlık grevi de bu perspektifin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Şimdi binlerce tutsak ölüm sınırında, taleplerinin gerçekleşmesini bekliyor. ‘Öcalan’a Özgürlük’ talebiyle başlatılan açlık grevini, aynı zamanda Öcalan’ın saðlık ve güvenliði konusunda da bir güvence unsuru olarak ele alan tutsaklar, yaşamlarının pahasına da olsa eylemi sürdüreceklerini belirtiyorlar.

PKK ve PAJK'lı tutsakların, başlatmış oldukları açlık grevini, Öcalan’a Özgürlük kampanyasının temel bir parçası olarak görüyor ve burada yapılacak her eylemin onun özgürlüðe biraz daha yaklaşacaðını iyi biliyorlar. Bu nedenle açlık grevini sonuna kadar sürdürmede kararlıdırlar.

Bence burada öne çıkartılması gereken, tribünlerde ölümleri soðukkanlı bir biçimde izleyen kör ve saðır konumunda olan çoðunluktur. Tutsakların kararlı duruşlarına karşılık, ölümleri büyük bir sessizlikle izleyen kamuoyunun duruşu oldukça önemli olduðunu bir kez daha vurgulamak gerekiyor. Eðer eylemin kırkıncı günlerinde hala ciddi bir tepki yoksa, eðer hala ‘bekle gör’ yaklaşımı hakimse, ortada büyük bir demokratik, özgürlük ve insan olma sorunu var demektir.

Ýnsanın en büyük erdemliliði, insana sahip çıkma eylemidir. Ölüm sınırında olan on binlerce tutsaða yardım eli uzatılmıyorsa eðer, insan olmanın en temel özelliði olan erdemlilik olgusu büyük bir erozyona ve yozlaşmaya uðramış demektir. Bu, hakikat ve özgür olma bilincinin de oldukça çarpıtıldıðı anlamına geliyor demektir.

Ne yazık ki Türk ve Kürt toplumunun hafızası zayıftır. Çok kolay unutan iki toplum. Asla unutulmaması gereken birçok tarihi ve hayati olay ve olguları çok rahatça unutan bu iki toplumu bir kez daha ‘uyarmak gerek’ diye düşünüyorum. Kürtler son otuz yıldır belleðinin derinliklerinde belli bir depolama yeri ayırmış olsa da, yine de yetmediðini söylemeliyim.

Hep şu oluyor her iki toplumun duruşunda: Önce büyük bir sessizlik içinde izleme, etrafına bakarak yapması gereken işi başkalarından bekleme ve ne yazık ki artık iş işten geçtikten sonra bu kez ne yapacaðını bilmeme, kendini kahretme ve giderek derin bir hüzünsel atmosferin altında her şeyi kadere bırakma...

Zindanla ilgili gelişmeler hep böyle oldu. Hayri Durmuş ve Kemal Pir’in eyleminde de, Abdullah Meral ve Mehmet Fatih Öðütülmüş’ün ölüm orucunda da, Cemal Arat ve Orhan Keskin’in direnişinde de, 90’lı ve 2000’li yıllarda yaşanan ölüm oruçlarında da bazı cılız tepkiler olsa da, sonuçta büyük bir direniş ortaya çıkmadıðı için yüzlerce tutsak hayatını kaybetti.

Şimdi, tam da bu saatlerde Kürt ve Türkiyeli halklar yeni bir sınavla karşı karşıya.

Bu sınav, insan olmanın sınavıdır, yüreðini, ruhunu, kalbini, beyin ve düşünceni özgürlük için son nefesini veren bir başka insanla buluşturma sınavıdır.

Bu sınav ‘ben de bir insan olarak görevlerimin gereklerini yerine getirmek, son nefesini vermek üzere olan on binlerce özgürlük yürüyüşçülerini yürekten selamlamak istiyorum’ sınavıdır.

Eðer bu sınavı geçmek, insan olmanın gereklerini yerine getirmek, ölümlerin önüne geçmek, yeni acıları yaşatmamak istiyorsanız hemen şimdi, hiç vakit kaçırmadan ölümün sınırına gelmiş on binlerce tutsaðın direnişine direnişle katılın...

[email protected]