Öcalan’sız savaş olur Öcalan’sız barış olmaz! -Veysi Sarısözen

Öcalan’sız savaş olur Öcalan’sız barış olmaz! -Veysi Sarısözen

Son günlerde PKK yöneticilerinin “askeri çözüm” sözleri üzerine çok laf ediliyor. Laf edenler, “oldu mu şimdi?” havasındalar.

“Çözümün” askeri mi, yoksa sivil mi olacaðına kim karar veriyor?

PKK mi?

Hükümet mi?

Bu soruyu sormuyorlar.

Hükümet üç yıl önce, belediye başkanlarını ve BDP yöneticilerini Nazi usulü sıraya dizip, ellerini kelepçelediði günden bu yana, Kürt sorununda “siyasi-sivil çözüm” olanaðı ortadan kalktı.

“Siyasi-sivil çözüm” olanaðını belli ki Kürtler kaldırmadı. Hükümet kaldırdı.

Hükümet yanlıları baðırıyorlar; “Kürtler Silvan’da siyasi-sivil çözüm imkanını kaldırdı.” Bırakın numarayı. Ahlaklı olun. Ve söyleyin: Savaş alanında 13 askerin belki ona yakın, belki daha fazla gerillanın ölmesi mi doðal; yoksa siyaset alanında sekiz bin sivilin tutuklanması mı? Savaş sürerken 13 askerin ölmesi mi “siyasi-sivil” çözümü ortadan kaldırır; yoksa, o savaşa “siyasi ve sivil çözüm” yoluyla son vermek için siviller çaba harcarken, onlardan sekiz bin siyasetçinin tutuklanması mı? Bir parça haysiyeti olan bu soruları sorar ve yanıt verir. Savaşta, yani insanların ölmekte olduðu silahlı boðazlaşmanın bir anında meydana gelen ölümler, “sivil-siyasi” çözüm imkanını ortadan kaldırmaz. Tam tersine bu ölümler bizzat “sivil-siyasi” çözümün gerekliliðini gösterir. Ama savaşa son vermek için çaba harcandıðı bir zamanda, bundan üç yıl önce, yüze yakın Belediye Başkanı, parti yönetici ve üyesinin tutuklanması ve bunun üç yıl içinde sekiz bin tutukluyu bulması, bu tutuklamaların hala devam etmesi “sivil-siyasi” çözüm imkanını ortadan kaldırır.

Hükümet “sivil-siyasi” çözüm imkanını ortadan kaldırmıştır. Hükümet Oslo görüşmelerine son vermiştir. Çünkü “sivil-siyasi” yoldan Kürt özgürlük hareketini yok edemeyeceðini anlamıştır. Bunu yerel seçimlerdeki yenilgisiyle anladıktan sonradır ki, o seçimlerin kazanılmasını saðlayan kadroları hedef almış, o seçimlerde seçilen Belediyeleri zorla, “silahlı” yoldan, “askeri çözüm” yöntemiyle ele geçirme yoluna koyulmuştur. 36 Belediye başkanı hapistedir. Van-Edremit ilçe Belediyesini AKP, polis ve yargı zoruyla BDP’nin elinden almıştır. Kürt halkının önüne “askeri çözümü” koyan hükümettir. Ve sürekli yazıyorum: Hükümetin “askeri çözümüne”, PKK’nin “askeri çözüm” yoluyla yanıt vermesi için PKK önderi Abdullah Öcalan’a “ihtiyaç” yoktur. Daðdakiler kendilerine karşı savaşanlarla nasıl savaşacaklarını, nasıl askeri yöntemler uygulayacaklarını biliyorlar.

Ama “sivil-siyasi çözüm” söz konusu olduðunda, durum deðişiyor. PKK’yi “askeri çözüm” yolundan, yalnızca Öcalan çevirebilir. Komiklik yapmayalım, gülünç olmayalım; PKK içinde “şahinler-güvercinler” bayat yemeðini ısıtıp ısıtıp sofraya koymayalım. Silahların susması söz konusu edildiði zaman, bir tarafta KCK’nin tümü, diðer tarafta Öcalan var. Gerillayı da, kırkbin evladını kaybetmiş Kürt insanını da, kamuoyu yoklamalarının gösterdiði gibi, hızla “Türklerden” ve “Türk devletinden” kopuş sürecine giren Kürt gençliðini de yalnızca Öcalan “sivil-siyasi çözüme” ikna edebilir.

Tıpkı, son otuz yıldır Kürt düşmanlıðı ile zehirlenen Türk kamuoyunu da, yalnızca Tayyip Erdoðan’ın ikna edecek olması gibi...

Şimdi bu iki isim, teorik olarak “hükümetin ve PKK’nin askeri çözümlerinden” “sivil-siyasi çözüme” geçişi saðlayacak iki isimdir. Öyledir ama, durum da şöyledir: PKK’yi “askeri çözümden” “sivil-siyasi çözüme” ikna edecek olan Öcalan Ýmralı’da aðır tecrit altındadır.

Hükümeti “askeri çözümden” “sivil-siyasi çözüme” ikna edecek olan Erdoðan ise “askeri çözüm” yolunda amansızca yürüyen Hükümetin başındadır.

Öcalan’ın “esir”, Erdoðan’ın “iş başında” olması, şu anda karşılıklı “askeri çözüm” siyasetlerinin çatışmasından kimin sorumlu olduðunu ortaya koymaktadır. Bir başka ifadeyle, Kürt tarafının “siyasi-sivil çözüm” alternatifi Ýmralı’da tecrittedir; Türk tarafının “lideri” ise zaten “askeri çözümün” başındadır.

Eðer uluslar arası komplo olmasaydı. Eðer Abdullah Öcalan örgütünün başında olsaydı. Şu anda, yani hem hükümetin, hem de PKK’nin “askeri çözüm” yolunda çarpıştıðı sırada, bu insan duruma el koyar ve gerilla güçleri bir yandan “askeri çözüm” yoluyla savaşırken, o siyasi önderlik olarak hükümetin karşısına “sivil-siyasi çözümün yol haritasıyla” çıkardı.

Ýşte o zaman bizim dar kafalılar, gözleri PKK düşmanlıðı ile kararmış olanlar, gerçek durumu kolayca görürlerdi. Kimin “siyasi-sivil” çözüm istediði, kimin “askeri çözümde” ayak dirediði gün gibi ortaya çıkardı.

Ama şimdi Kürt tarafında “sivil-siyasi çözüm”ü ilan edecek tek gerçek otorite susturulmuştur. O susturulduðu için, Kürt tarafının elinde, Hükümetin “askeri çözümüne”, “askeri çözüm”le yanıt verme seçeneði dışında seçenek de kalmamıştır. Bu durumda, bırakın PKK sözcüleri “askeri çözüm demiş” laflarını. Siz kendi hükümetinizin “askeri çözüm”üne karşı konuşun. Ve “sivil-siyasi çözüm” alternatifinin biricik imkanı olan Öcalan’ın Ýmralı’dan çıkıp kendi halkının ve örgütünün başına geçmesi için hükümetinizi zorlayın.

14 Temmuz’da, Kürt halkı ve onun dostları Amed’de “Öcalan’a özgürlük” derken, biliniz ki, “siyasi-sivil çözüm” demiş olacaklardır. Öcalan’sız savaş olur ve oluyor. Ama Öcalan’sız barış olmaz ve olmuyor.

Kaynak: Özgür Gündem