‘Öcalan özgürlük hareketine karşı rehin tutuluyor’

‘Öcalan özgürlük hareketine karşı rehin tutuluyor’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki 15 ayı aşan tecridi deðerlendiren Koma Ciwaken Kürdistan (KCK) Hukuk Komitesi üyesi Haydar Varto, uygulamaların uluslararası hukuk ve yargı sistemi dahil Türk devlet hukuku sisteminde bile izah edilecek bir durum olmadıðını söyledi. Hukukun, AKP siyasetinin Kürt halkı üzerinde yürüttüðü devlet terörünün emrine göre kullanıldıðına dikkat çeken Varto, “uygulamalar suç-ceza yasası deðil, olaðan üstü bir sürecin olaðan üstü uygulamalarıdır” dedi.

Yeni anayasa çalışmalarının da yapılıp yapılmayacaðı tartışmaları ile geleceði belirsiz bir duruma dönüştüðünü söyleyen Varto, “AKP kırıntılarla yeni anayasa yapma vatları ile toplumu oyalayarak geleceðini garanti altına alma planları tutmadı” diye konuştu.

Öcalan’ın tecridine paralel, gerillayı imha operasyonları ve kitle örgütlerini daðıtma biçiminde üç ayak üzerinde ve bir konsept şeklinde saldırıların geliştiðine vurgu yapan Varto, “12 Eylülün zindan direnişi zulme, işkenceye, insanlık dışı saldırıya karşı insanlık onurunu koruma ve sahip çıkmak direnişiydi. Şimdi ki direniş ise demokratik çözüm ve topyekûn özgürleşme için ‘Edi bese’ direnişidir” dedi.

KCK Hukuk Komitesi üyesi Haydar Varto, Öcalan’ın üzerinde aðırlaştırılmış tecrit, cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsakların süresiz dönüşümsüz açlık grevleri ve yeni anayasa çalışmalarını ANF’ye deðerlendirdi.

‘ÖCALAN’A TECRÝT YENÝ KONSEPTÝN ÝLK HALKASIDIR’

Kürt halkı ve önderliðine (Öcalan) yönelik tecrit ve uygulamaların Kürdistan’da yürütülen savaş ve içinden geçtiði süreç ile bölgesel gelişmelerle, uluslar arası güç dengelerinin çelişkilerine baðlı olarak ele alınıp deðerlendirildiðinde ancak anlaşılabilir olduðunu belirten Varto, “Önderliðimiz sıradan herhangi bireysel bir davayla yargılanmıyor” dedi. Mevcut orta doðunun karmaşık denklemi ve kaotik sürecinde Kürdistan sorununun önemli ve belirleyici bir faktör olarak ele alınıp uygulamalara tabi tutulmamakta olduðunun altını çizen Varto devamla şunları söyledi:

“Ortadoðu büyük alt üstler yaşarken, Suriye özgülünde karşı karşıya gelmiş blok cephelerinin şiddetli çatışmaları varken, bu süreçte Kürdistan sorunu gibi bir sorun herkesin gündemine girmiş iken, Kürt sorunu konusunda çok belirleyici bir rol oynayan önderliðe karşı yeni bir konsept uygulanmaktadır.

Önderliðe karşı yürürlükte olan savaş esirlerine uygulanan rehin alma durumudur. AKP hükümeti Önderliði rehin almış, karşılıðında özgürlük hareketinin teslim olma şartını koşuyor. On üç yıldır tek kişilik bir hücrede tutulan ve bu yetmiyormuş gibi on beş aydır da görüşme yasaðı uygulanan bir yaptırım başka türlü izah edilemez. Önderliðin tecrit durumu AKP ve baðlı bulunduðu uluslararası sistemin geliştirmiş olduðu yeni savaş konsepti ve bölgedeki yeni gelişmelerle baðlantılıdır.”

‘AKP KÜRT SORUNUNU ÇÖZÜM YERÝNE TASFÝYE ARAYIŞINDADIR’

AKP hükümetinin Kürt sorununu muhatapları ile çözme yerine tasfiye etmek için yeni bir savaş planını geliştirdiðini söyleyen Varto, bu planın üç uygulama alanı olduðunu söyledi. Öcalan’ın tecridinin tasfiye planının birinci ayaðını olduðuna dikkat çeken Varto devamla şunları söyledi:

“Önderlik hareket ve toplumla bað içinde olması AKP’nin politikalarını boşa çıkarmak için belirleyici bir faktördür. Ýkinci ayak ise, yoðun operasyonlarla gerillayı tasfiye edip zor duruma sokmaktı. Üçüncüsü ise demokratik kitle örgütlülüðünü daðıtarak işlevsizleştirmekti. Bu üç alana yönelik koordineli tarzda operasyonlar düzenlendi. Bu operasyonlarla Önderlik ve Kürt özgürlük hareketi kendince engel olmaktan çıkarılacak ve işbirlikçilerine çaðrıda bulunarak AKP’nin ‘Kürdistan’ını yaratacaktı. Bu konsepti AKP ABD ve AB ile uzlaşarak yaptı. Bu plan karşılıðında AKP Ortadoðuda ABD ve NATO için taşeronluk görevini yüklendi. Suriye Libya gibi rejimlere karşı birden bire ve umulmadık bir hızla düşmanca saldırı pozisyona girmesinin nedeni bu anlaşmayla baðlantılıdır.

Avrupa’nın bu tecrit ve operasyonlar karşısında bunca sessiz kalmasının nedeni budur. Avrupa da Kürt özgürlük hareketine karşı geliştirilen baskı ve tutuklamalar anlaşarak ortak hareket etiklerini gösteriyor. Ne var ki, gelişmeler hiçte AKP’nin umduðu gibi olmadı, kötü hesabı tutmadı. Hatta dostları tarafından kandırıldıðını gördü. Kazdıðı kuyuya kendisi düştü. Şimdi bu kuyudan nasıl çıkabileceðinin bunalımı, çaresizliði ve arayışı içindedir. Eðer bu kör çıkmazda ısrar ederse bu gidişat AKP’nin hızla düşüşü olacaktır.”

‘ZÝNDAN DÝRENÝŞLERÝ DEMOKRATÝK ÇÖZÜM ÝÇÝN ‘EDÝ BESE’ DÝYOR’

AKP’nin topyekûn tasfiye planına karşı zindan direnişlerin geliştiðini söyleyen Varto, Bu direnişin temel sloganının, “Ya Önderliðimize özgürlük ve demokratik çözüm, yada özgürlük gelinceye kadar ölümdür” dedi. Mevcut zindan direnişlerinin geçmiş direnişlerden önemli farklar taşıdıðını söyleyen Varto, “12 Eylül zindan direnişleri zulme, işkenceye, insanlık dışı saldırıya karşı insanlık onurunu koruma ve sahip çıkmak direnişiydi. Şimdi ki direnişler ise demokratik çözüm ve topyekûn özgürleşmek için “Edi bese” direnişidir. Bir halkın Önderliði tecrit ve baskı altında iken, binlerce insan savaş esiri olarak zindanlara doldurulurken, her gün dað taş bombalanırken, her halde hareketin militanları ve yurtsever halkın sessiz kalıp seyretmesini kimse bekleyemez” dedi.

‘YENÝ ANAYASA KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDEN GEÇER’

Yeni anayasa çalışmalarına da deðinen Varto, yeni bir anayasanın Kürt sorununa çözüm getirmek ve demokratik bir düzen geliştirmekten geçtiðini söyledi.“Yeni anayasa sorunları çözemeyip 12 Eylül anayasasının bir tekrarı olursa bir umut ve ilgi odaðı olamayacak” diyen Varto, devamla şunları kaydetti:

“AKP yeni anayasa yapmayı topluma vaat ederken kafasında tasarladıðı bir plan vardı. Geçirdiði iktidar dönemlerinin kazanımlarını güvence altına alacak, bazı kırıntılarla Kürt sorununu çözüyormuş gibi görünecek ve bununla seçimlere giderek yeni iktidar dönemini garanti altına alacaktı. Bu konuda da umduðu gibi işler yolunda gitmedi ve planları tutmadı.

Yeni anayasanın yapılması ve ilgi odaðı olması için ya Kürt halk önderliði ile anlaşarak demokratik çözüm temelinde bir anayasa yapılacaktı, ya da Kürt özgürlük hareketi bastırılarak AKP kendi anayasasını dilediðince dayatacaktı. Fakat ne demokratik çözüm temelinde bir anlaşma saðlandı, nede Kürt özgürlük hareketi bastırıldı. Savaş ve direniş daha da tırmanarak ivme saðladı ve AKP’nin hiç ummadıðı önemli boyutlara ulaştı. Bu koşullarda anayasa tartışmaları da anlamsız hale geldi ve raðbet görmedi. Bu kadar çatışma ve savaşın yaşandıðı bir ortamda kimse yeni anayasa tartışmalarına ilgi gösteremez ve umut baðlayamaz. Dolayısıyla bu koşularda yeni anayasadan bir hayır çıkmaz ve bir sonuç vermez. Nitekim bu atmosferin yaratıðı sonuç anayasanın yapılıp yapılmayacaðını belirsiz hale getirdi.

‘DÝRENÝŞ AKP’NÝN PLANLARINI BOZUYOR’

Bu durumda yeni anayasanın yapılışı için iki seçenek kalıyor. Ya AKP her şeye raðmen MHP’nin desteðini alarak zevahiri kurtarmak için ölü doðmuş faşist bir anayasa yapacak -ki, daha yapılışıyla anlamsız hale gelecek- yada yeni anayasayı rafa kaldırarak gelecek yeni yasama dönemine erteleyecektir. Her iki durumda da AKP sahtekarlıðının açıða çıkması ve iflası anlamına gelir. Bu konudaki planlarını bozan ve işlemez kılan Kürt özgürlük hareketinin geliştirdiði direniştir. Yeni anayasanın kaderi bu direnişin boyutlarına ve yaratacaðı sonuçlara baðlıdır.”