Falyalı’nın sağ kolu, Kıbrıs’ta kurulan karanlık ağa dair önemli bilgileri ifşa etti. 8 Şubat 2022’de silahlı saldırıda öldürülen Kıbrıslı mafya şefi Halil Falyalı’nın finans müdürü Cemil Önal’ın ifşaatlarında 40’ı aşkın kasetten bahsediliyor. Falyalı’nın öldürüldüğü dönem Sedat Peker’in de gündeme getirdiği ve Hakan Fidan ile Binali Yıldırım’ın çocuklarına dair bilgilerin olduğu iddia edilen kasetlerin peşine bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düştüğü belirtiliyor.
İşte Cemil Önal’ın o sözleri: “Bu görev için Ekrem Serim’i büyükelçi olarak Kıbrıs’a gönderdi. Ona, ‘Bu kasetleri al, getir. Bu şekilde devlet içinde yükselirsin’ denildi. Ekrem kabul etti, Kıbrıs’a geldi... Kasetleri almak için yoğun çaba sarf etti. Söylentilere göre toplamda 45 ya da 46 kaset vardı. Ancak Ekrem Serim bunlardan sadece 40 tanesini Ankara’ya teslim etti. MİT, bu eksikliği fark etti çünkü ellerinde kaset sayısıyla ilgili bilgi vardı. Hakan Fidan, bu gelişmelerin ardından kasetleri İbrahim Kalın’a iletti. Kalın da MİT Başkanı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a durumu aktardı. Eksik olan 5 kasette kimlerin olduğu tam bilinmese de, Binali Yıldırım’ın oğlu ve Hakan Fidan’ın oğlunun adının geçtiği iddialar var. Erdoğan, durumu öğrenince Ekrem Serim’i Ankara’ya çağırdı. Baba Maksut Serim devreye girerek oğlunu savundu. Ancak Erdoğan, ‘Ben sana güveniyorum babandan dolayı, eksik kaset varsa da git al ama seni elçilikten, babanı da görevinden alıyorum’ dedi.”
ÜÇ GÜNLÜK YAZI DİZİSİ İLE KARANLIK DÜZEN
Kıbrıs gazetesinden Ayşemden Akın, yayımladığı üç günlük yazı dizisiyle Kıbrıs merkezli devlet, mafya ve siyaset üçgeninde yaşanan yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama ilişkilerine dair çarpıcı detayları kamuoyuyla paylaştı.
Devlet yetkilileri ise bu ifşalar sonrası iddiaları araştırmak yerine geleneksel refleksle haberleri yalanlamayı tercih etti. İletişim ve Dışişleri Bakanlıkları peş peşe açıklamalar yaptı. Oysa haberde geçen iddialara ilişkin banka dekontları, ses ve görüntü kayıtları da paylaşıldı. Halil Falyalı'nın 2014–2021 yılları arasında finans müdürlüğünü yapan ve 16 ay Hollanda’da tutuklu kalan Cemil Önal, bu belgeleri Hollanda istihbaratına ve ABD’den gelen özel bir savcıya da sundu. Ancak iddialara ilişkin henüz hiçbir resmi soruşturma başlatılmadı.
SERİM AİLESİ, ERDOĞAN VE DEVLET İLİŞKİLERİ
Cemil Önal, Yasin Ekrem Serim ve ailesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan yakınlığını detaylandırıyor. Babaları Maksut Serim’in AKP’nin kuruluş sürecinde Erdoğan’a en erken destek veren isimlerden biri olduğunu belirtiyor. Serim ailesinin bu siyasi yakınlıkla Kıbrıs’ta büyük imar rantları elde ettiğini ve devlet bağlantıları sayesinde güçlendiğini söylüyor.
PARA TRAFİĞİ
Cemil Önal Kuzey ve Güney arasındaki para trafiğini şöyle anlatıyor: "Pehlivan kod adlı polisin görevi organizasyonu içeriden yönetmekti. Sınır kapılarındaki polislerin görev çizelgelerini inceler, hangi saatte hangi memurun görevli olduğunu bilirdi. O saatlerde, belirlenen memurların olduğu kapıdan geçiş yapılırdı. Bir sorun çıkarsa müdahale ederdi. Böylece ne araçlar durdurulurdu, ne de yüklü miktarda nakit sorulurdu. Arabalar, turist veya misafir taşıyor gibi gösterilir, üstü örtülü kalırdı.
Para sınırı geçtikten sonra ilk durağı casino olurdu. Oradan da yerel bankalara dağılırdı. Ancak Türkiye bankaları bu süreçte devre dışıydı. Sebebi açık: Türkiye’deki siyasi otoritenin kazancın büyüklüğünü fark edip yeniden ‘komisyon’ talep etmemesi için. Ayrıca Falyalı kardeşler ABD’de aranıyordu ve Türkiye bankalarındaki hesaplarına tedbir gelebilirdi. Bu nedenlerle transferler yalnızca Kıbrıs’taki iki yerel bankada yapılırdı. Arabayı kullanan şoförlere her zaman bir belge verilirdi. Örneğin: '1,5 milyon Euro, bankaya teslim edilmek üzere şoföre teslim edilmiştir.' Bu belge, olası bir kaza, fenalaşma ya da kontrol durumunda paranın kişisel olmadığını, bir organizasyonun parçası olduğunu belgelemek içindi. Ama gerçekte hiçbir bankaya önceden haber verilmezdi; sistem tamamen gölgede yürürdü.
PARALARI TAŞIYAN İSİM: ABDULLAH HAPPANİ
Türkiye’de toplanan yasa dışı bahis gelirleri ise dövizciler üzerinden aklanıyordu. Bu ağın başında Kilisli Abdullah ve Bilal Happani olduğu biliniyor. Happani, ABD’de İran ambargosunu delmekten yargılanan, Rıza Zarrab dosyasında adı geçen isimlerden biriydi. 2018’de Happani Kıbrıs’a da geldi. Happani’nin evinde bulunan yaklaşık 2 milyon dolar paraya rağmen dokunulmaması ise 'Konuşursam devletin iç yüzünü açıklarım' tehdidiyle açıklanıyor. Falyalı’nın bu yapıyla doğrudan bağlantısı vardı ve Türkiye’deki paraları Dubai’ye taşıyan kişi de yine Abdullah Happani’ydi.
ÖZEL UÇAKLA PARA TAŞIMA
Avrupa’da toplanan bahis paraları o kadar çok ki Belarus’a oradan da Dubai’ye ve Güney Kıbrıs’a transfer edilirdi. (Burada karşımıza Mustafa Egemen Şener ismi çıkıyor. Kıbrıs’ta Stantoto Betting’in sahibiydi. Mahkemesi nedeniyle Kıbrıs’a giriş yapamıyor. İki hafta önce Türkiye’de Falyalı’ya ait olduğu söylenen Payfix soruşturması kapsamında tutuklanan Erkan Kork’tan sonra aranan örgütün iki numaraları ismi.) Biriken para Şener’a ait özel uçakla direkt Dubai’ye ve Güney Kıbrıs’a gidiyordu.
DUBAİ EMLAKLARI
Dubai yönetimi yalnızca %5 vergi alır, gerisini sormaz. Özge Falyalı bu yöntemle Dubai’deki banka hesaplarına milyonlarca dolar aktardı. Sızdırılan emlak kayıtlarına göre 2023 yılında 60 milyon doları aşan emlak alımları da bu şekilde finanse edildi.”
Ayrıca Şener’in Dubai’de 2021-2024 yılları arasında 90 daire satın aldığı ve toplam değerinin yaklaşık 350 milyon dolar olduğu belirtiliyor. Ayşedem Akın haberde, söz konusu trafik için "Sadece bir suç şebekesinin değil, devletlerin, bürokratların ve finans sisteminin nasıl sessiz ortaklara dönüşebileceğinin karanlık bir aynası gibi" diyor.
FALYALI’NIN ÜÇÜNCÜ ADAMI, AKP’Lİ…
Yazı dizisinin üçüncü bölümünde Cemil Önal kara paranın Türkiye'ye sokulurken, ucu AKP'nin en üst düzey kadrolarına dayanan ve mafya, devlet, siyaset üçgenini hatta hakim ve savcıların da içinde olduğu yozlaşmış sistemi şöyle anlatıyor:
"Falyalı’nın üçüncü adamı AKP’li Ömer Çelik’in yakını, 10 Temmuz 2020 tarihli iddianamede yer alan Fatih Nevzat Aysu’ydu. Larsen Teknoloji’de üçüncü en yetkili kişiydi. Görevi, para transferleri, nakit akışı ve VİP müşterilerden elden alınan ödemelerle ilgilenmekti. Bu işlemleri yürütebilmek için Adana merkezli ‘AK Grup’ adlı bir yapısı vardı. Adana’daki bir davada, bu yapıyla bağlantılı olarak AKP Gençlik Kolları’ndan iki isim daha yer alıyordu.
ADANA SAVCISI, FALYALI’NIN ‘ASLANI’
2020’de bu gruba yönelik bir operasyon yapıldı. Halil Falyalı’nın talimatıyla Adana Cumhuriyet Savcısı Yavuz Pehlivan’a ulaştık. Biz ona kendi aramızda ‘Aslan’ diyorduk. Tuttuğunu koparan, her işi halleden biri olarak biliniyordu. Kendisiyle temas kurduk. ‘Evet,’ dedi, ‘Fatih Nevzat Aysu şu an örgüt lideri olarak aranıyor ama sorun değil. Bana 100 bin doları önden gönderin, ben bu işi tutuksuz yargılamaya çeviririm.’ Yani, AKP’li isimlerin akrabalarını bile kurtarmak için bizden rüşvet talep ediyorlardı. Açıkça ‘Paran varsa ödeyeceksin’ diyorlardı.
'2021 YILINDA SAVCIYA 100 BİN DOLAR ÖDEDİM'
2021’de Türkiye’deydim. 100 bin dolarlık ödemeyi ben yaptım. İstanbul Havalimanı’na geldik. Yavuz’un şebekesi sistemden Fatih Aysu’nun arama kaydını düşürdü. Polis müdahale etmedi. Havalimanından birlikte çıktık, güzel bir yemek yedik. Ertesi gün de Aysu’yu Adana’ya ifade vermeye gönderdik. Savcı ifadesini aldı, ardından serbest bıraktı.
SAVCI İLE RÜŞVET PAZARLIĞI KAYIT ALTINDA
Birkaç hafta sonra Fatih beni aradı, ‘Mahkeme tebligatım gelmiş’ dedi. Ben de Yavuz’u aradım. ‘Biz seninle böyle mi anlaştık?’ dedim. O da, ‘Abi biz hakkımızı aldık ama hakimden dolayı gitmesi gerekiyor. Sadece ifade versin, davanın sonunda ben temizleyeceğim’ dedi. Yavuz’la yaptığımız tüm görüşmeleri sürekli kayıt altına alıyordum çünkü rüşvet istemekten hiç çekinmiyordu.
CÜBBELİ AHMET DOSYASINI DA AYNI SAVCI KAPATMIŞ
Yine de bu dosyayı tamamen kapatabilmek için bir 50 bin dolar daha ödemek zorunda kaldık. Alt kademedeki iki kişi birkaç ay ceza aldı. Ancak örgütü kurup yöneten Fatih Aysu, savcıya verdiğimiz para sayesinde kurtuldu. Aynı zamanda, kamuoyunda ‘Cübbeli Ahmet Hoca’ olarak bilinen kişinin dosyası da Savcı Yavuz Pehlivan’a verilmişti. O dosyayı da zamanında kapatmıştı.
MALİ ŞUBEDEKİ POLİSİN YARDIMI
Sistem nasıl işliyordu? O zamanlar banka transferleri kullanılırdı çünkü komisyon çok düşüktü. Komisyon bu işte önemliydi. Örneğin bizim ofiste 100’e yakın banka hesabı toplayan gençler vardı. Bunlardan biri Yılmaz Almaz’dı. 2020’de ATM’lerden para çekerken yakalandı, üç ay Kıbrıs’ta cezaevinde yattıktan sonra çıktı. Larsen Teknoloji’nin kadrolu ve sigortalı çalışanıydı. Polis onu yakalayınca Halil Falyalı hemen resmi olarak işine son verdi. Geriye dönük üç ay öncesinden çalışma izni de iptal edildi, bize dokunmasın diye. Bu operasyonu yaparken de Mali Şube’deki polis adamımız bize yardım etmişti.
50 BİNLİK LİMİTİ AŞMAYAN PARAVAN HESAPLAR
2019’da dövizcinin kapanmasıyla parayı Kıbrıs’a getirmek zorlaştı. Yılmaz Almaz’ı Türkiye’ye gönderip paravan banka hesapları bulmasını sağladık. 50 bin TL’lik limiti aşmadan, MASAK incelemesine takılmadan, bu bireysel hesaplarda toplanan paralar şahıslar adına açılmış şirket hesaplarına aktarılırdı. Bu sistemin sponsoru tamamen Falyalı Grubu’ydu.
DÖVİZ BÜROLARI İLE KARA PARA TRAFİĞİ
Şirketler için vergi levhası ayarlanır, küçük bir dükkan tutulurdu. Vergiciler geldiğinde karşılarında kurulmuş basit bir iş yeri bulurdu. 50 bin TL’lik limitlerle şirket hesaplarına düzenli para aktarınca kimse sorgulamazdı. İşin o noktasında Veysel Şahin’in dövizcisi devreye girerdi. Türkiye’de ise İstanbul’daki Mergen Döviz kullanılırdı. Türkiye’de biriken para, Mergen Döviz’in banka hesabına gönderilirdi. O yüzde 2,5 komisyonunu alırdı. Ardından parayı muadil banka kullanarak Kıbrıs’taki dövizciye ait yerel bir bankaya aktarırdı. Yerel banka da yüzde 1 komisyonunu alır, hiçbir soru sormazdı.
'BANKA MÜDÜRLERİNE RÜŞVET VERİLİYORDU'
Böylece para Kıbrıs’a geçmiş olurdu. Bu sistemi döndürebilmek için hem Türkiye hem de Kıbrıs’taki banka şube müdürlerine rüşvet verilirdi. Ancak sistem çok büyüyüp ciddi kazanç sağlanınca, iki banka arasındaki anlaşma bozuldu ve para transferi durdu. Bu noktadan sonra sistem kripto paralara ya da ‘paparacı’ dediğimiz yönteme döndü.
'GÜNLÜK 2-3 MİLYON TL...'
Türkiye’den binlerce banka kartı getirttik. Hepsinin şifresi aynıydı. Yılmaz, Girne’den başlayarak Lefkoşa ve Mağusa’ya kadar ATM’lerden 10 bin 10 bin para çekerdi. Akşam ofise döndüğünde çantasında 2-3 milyon TL olurdu.
'RÜŞVETLE DOSYADAN ADIMIZ SİLİNDİ'
Tolga Alpaslan aslında bir futbol yorumcusuydu. Yıl tam net değil ama 2018-2019 arasında, dövizcinin kapanmasının ardından onun da yasa dışı bahis davası vardı. Türkiye’de Veysel Şahin’le birlikte yargılandığı dava buydu. Aynı dosyada Halil ve Hüsnü Falyalı da yer alıyordu ancak devletle ilişkilerimiz o kadar iyiydi ki, verdiğimiz büyük rüşvetlerle dosyadan adımız silindi.
'YETKİLİLER RÜŞVET ALIYORDU'
Halil Falyalı her ay düzenli olarak devlete gelir vergisi bildirirdi, ama kimse çıkıp sormazdı: Sadece Güzelyurt ve Mağusa’da iki şubesi olan Larsen Teknoloji, nasıl olur da 800 kişiyi çalıştırırdı? Üstelik bunların 400’ü resmi, 400’ü de gayriresmiydi. Kıbrıs’ta yerli halka oyun oynatmak yasak. Gelir gösterilmemesine rağmen bu insanların sosyal sigortaları ve ihtiyat sandığı yatırılıyordu. Hiç kimse bunu sorgulamazdı çünkü yetkililer rüşvet alıyordu.
'VERGİ MESELESİNİ DE USTACA ÇÖZMÜŞTÜ'
Falyalı, vergi meselesini de ustaca çözmüştü. 'Ben sabit vergi veriyorum' derdi. Aslında verilen sabit vergi değildi, ‘imtiyaz vergisi’ydi. Bu vergi, devletin değil bahis müşterilerinin alacaklarını güvence altına almak için yatırılırdı. Yani bu da bir tür göz boyamaydı. Casinoların ödediği vergi de gerçek anlamda çok düşüktü.
'BU OPERASYON AKP İKTİDARININ ONAYI VE BİLGİSİ OLMADAN YÜRÜMEZ'
Biz Larsen Teknoloji adına BetCYP’yi aldık. Amacımız, yasa dışı bahis yapanların evlerinden değil, ofis ortamında daha güvenli şekilde çalışmasını sağlamaktı. Bu sistem sayesinde Türkiye pazarında daha fazla büyüdük. Falyalı bu işte yalnız değildi. Bu operasyon AKP iktidarının bilgisi ve onayı olmadan yürüyemezdi. Çünkü yayın Türkiye’ye yapılıyor, merkez Kıbrıs’taydı. Patronumun yüksek düzeydeki ilişkileri sayesinde bu izin alınmıştı. Kazandığımız her paradan devlet yetkililerine rüşvet verilirdi. 2016’da sadece beş ayda Larsen Teknoloji üzerinden 140 milyon dolar para çevirmiştik.
'GİRNE BELEDİYESİ ÜZERİNDEN YARDIM YAPIP HALKIN GÖNLÜNÜ KAZANDIK'
Pandemi döneminde, Hüsnü Falyalı’nın fikriyle büyük bir halkla ilişkiler operasyonu başlattık. Covid-19 nedeniyle yapılan yardımlar aslında tamamen bir PR çalışmasıydı. Girne Belediyesi üzerinden binlerce kişiye yardım yapıldı ama bizim cebimizden beş kuruş çıkmadı. O dönemde devlet, işyerlerine ve çalışanlara maaş desteği sağlıyordu. Biz de tüm personelimize bu destekleri aldırdık. Maaşları devletten bedavaya getirdik. Sonra bu paraların bir kısmını yardım gibi gösterip halkın gönlünü kazandık.
'COVID TESTLERİ ARASINA GİZLENEN DOLARLAR'
Türkiye’den uçakla getirilen Covid test kitlerinin de başka bir amacı vardı. O dönemde kapanmalar nedeniyle Türkiye’de çok para birikmişti. Parayı almak için böyle bir plan yapıldı. Kitlerle, ilaçlarla birlikte bavullarla nakit parayı da adaya soktuk. Kimsenin ruhu bile duymadan bu paralar Kıbrıs’a getirildi.“