Meclis Ýnsan Hakları Komisyonu, Urfa Cezaevi Katliamı'na ilişkin raporunda yangının neden çıktıðı ve nasıl müdahale edildiði konusuna açıklık getirmedi. Ancak, hiçbir kanıta dayanmayan "Yangını PKK çıkardı" spekülasyonunu rapora koydu. Rapora şerh koyan Kürtçü, milletvekili Ýbrahim Ayhan'ın da aynı cezaevinde tutuklu olduðunu hatırlattı, "Bir TBMM heyetinin bir milletvekiline bu şekilde üstü kapalı da olsa suçlama yöneltmeden evvel dokuz kere yutkunması gerekirdi dedi.
TBMM Ýnsan Haklarını Ýnceleme Komisyonu, 13 tutuklunun yaşanak yaşamını yitirdiði Urfa Cezaevi'ne ilişkin raporunu tamamladı. Komisyonda yer alan BDP Mersin Milletvekili Ertuðrul Kürkçü, komisyon raporuna muhalefet şerhi koydu.
Kürkçü, raporun cezaevinde olan biteni anlamayı ve açıklamayı zorlaştıran muðlak bir dille kaleme alındıðını belirtti, "13 insanın hayatlarını kaybetme riskini göze alarak eyleme geçmelerini açıklayabilmemizi ve anlamlandırabilmemizi saðlayacak baðlam, Urfa E Tipi Kapalı Cezaevi'nde kendisini çok çarpıcı ve sert bir biçimde dışa vuran ceza ve infaz genel rejiminde bulunabilir: Türkiye'nin ceza ve infaz genel rejimi bugünkü durumuyla başlı başına bir sistematik işkence ve insanlık dışı muamele rejimidir. Rapor ise üstü kapalı ifadelerle Urfa E Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki vahim olayın bu baðlama tam olarak yerleşmekte olduðunun anlaşılmasını önlemektedir" dedi.
CEZAEVÝ NÜFUSU 23 KAT HIZLI ARTTI
Türkiye'deki cezaevlerinde nüfusun genel nüfustan 23 kat hızlı arttıðına dikkat çeken Kürkçü, katliamın yaşandıðı cezaevi için şu deðerlendirmeyi yaptı: "Özgün olarak 375 kişi için inşa edilmiş olan cezaevinin 'kapasitesi' mümkün bütün alanlar koðuşlara dönüştürülerek ve bir kişilik hacimlere iki kişi tıkılarak 'artırılmış' ve 600 kişiye çıkartılmıştır. Ancak olay tarihinde cezaevinde tam bin 57, özgün kapasitenin üç katı tutuklu ve hükümlü kalmaktadır. Bunların 800'ünün tutuklu olduðu bizzat Adalet Bakanlıðı tarafından açıklanmıştır. Yaklaşık 50 yıldır faaliyette olan Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi köhnemiş binası, yetersiz koðuşları, sıhhî koşullardan uzak yapısı ile adeta yıllardır tutuklu ve hükümlüler için ceza üstüne cezanın uygulandıðı bir mekân halini almıştır. Mahpuslar uyuma, yemek vb. ihtiyaçlarını insan onuruna yaraşır bir şekilde karşılamaktan mahrum bırakılmışlardır. Adalet Bakanı olaydan hemen sonra cezaevinde çıkan yangını 'bir isyan' olarak nitelerken cezaevindeki şartların katlanılmazlıðına dair bu bilgiyle hareket etmiş olmalıdır."
"Urfa E Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki trajedinin gelişi, başka hiçbir şeye gerek kalmaksızın yalnızca bu fiziki arka plan üzerinden bakıldıðında dahi görülebilirdi" diyen Kürkçü, gerçeði görüp önlem alması gerekenin Adalet Bakanlıðı olduðunu hatırlattı. Kürkçü, şerh raporunda, "Temmuz 2010'da Erkan Gümüştaş isminde bir mahkûm aynı cezaevinde kendisini ateşe vermiş, Urfa Barosu, geçtiðimiz yıl hazırladıðı raporda cezaevindeki koşulları insanlık dışı ve onur kırıcı olarak nitelemiştir. Buna raðmen, 3 kişilik koðuşlarda 18 kişi barındırılmaya devam edilmiş, bir yataðı üç kişinin paylaşmasına devam edilmiş, gölgede bile 40 dereceyi aşan sıcaklıklara raðmen cezaevinde iklimlendirme saðlanmamış, bu temel sorunların çözümüne dair talepler yanıtsız kalmıştır" dedi.
KAPASÝTE FAZLALIÐININ NEDENLERÝ ÜZERÝNDE DURULMADI
BDP Mersin Milletvekili Kürkçü, Meclis'in raporunda kapasite fazlalıðına deðinmekle birlikte bunun nedenleri üzerinde durmadıðını belirtti, "Özellikle gittiðimiz bütün cezaevlerindeki gözlemlerimizde saptanan bir gerçeðin kamuoyuyla paylaşmaktan kaçınılması, ve Adalet Bakanlıðı'nın birinci dereceden sorumlu olduðunun teslim edilmemesi dikkat çekicidir" dedi.
Raporda, 13 kişinin ölmesine yol açan yangının nasıl başladıðı ve neden ölümler gerçekleşmeden söndürülemediðinin açıklanmadıðına dikkat çeken Kürkçü, şunları kaydetti: "Raporun sonuç bölümünde yer verilen 'Yangına müdahalede görevli personelin ihmali olduðu yönünde bir kanıya varılmamıştır' saptaması dinlenilen tanıklar ve kayıtlar göz önüne alındıðında yanlıştır, gerekmediði ölçüde baðışlayıcıdır."
RAPOR YANGINI AÇIKLAMIYOR
"Rapor yangının başlamasından ne kadar süre sonra dumanların dışarıya yükseldiðini ve itfaiyenin nizamiyeden girişinden ne kadar sonra koðuşa su sıkmaya başladıðını açıklamamaktadır" diyen Kürkçü, tanıkların anlatımlarına göre raporda iddia edildiði gibi yangına 6 dakika içinde müdahale edilmediðini söyledi, "En iyi olasılıkla içerideki koruma görevlilerinin yangınının başlamasından en erken 10 dakika sonra haberdar oldukları, itfaiyenin de yangınının başlamasından en erken 20 dakika sonra içeri girerek su sıkmaya başladıðı sonucuna varılması gerekir" dedi.
Kürkçü, bin 57 kişinin kaldıðı cezaevinde ve yangının çıktıðı bölümdeki yangın söndürme tüplerinin sayısına ve yönetmeliklere uygun olup olmadıðına da raporda yer verilmediðini belirtti, "Ancak hem gardiyanlar hem mahpuslar yangın söndürme hortumunun kısa kalması yüzünden itfaiye yetişinceye kadar yangına tazyikli suyla müdahale edilemediðini defalarca ve açıklıkla belirtmelerine raðmen raporun sonuç bölümünde buna yer verilmemiş, buna karşılık olayda yetkililerin 'ihmali olmadıðı' kanısına varılmıştır. Bu kanı dayanaksızdır. Yangın söndürme tüplerinin olayda bir işe yaramadıðı, yangın söndürme hortumlarının ise kısa kaldıkları, üstelik bu hortumların standart dışı olduðu raporda yer almamıştır" dedi.
'PKK YAKTI' SPEKÜLASYONU RAPORA GÝRDÝ
Kamuoyunda yer alan yangının PKK tarafından çıkartıldıðı iddiasının hiçbir kanıt olmamasına raðmen rapora konulduðunu belirten Kürkçü, bu deðerlendirmeye ilişkin şunları söyledi: "Bu spekülasyona vesile olarak gösterilen 'Şanlıurfa'daki yangınla birlikte, ülkemizdeki muhtelif ceza infaz kurumlarında çıkan yakın zamanlı diðer yangınların, örgütlü bir nitelik arz ettiði düşüncesi' de bir spekülasyondan ibarettir. Şanlıurfa'daki yangını izleyen günlerde gene Şanlıurfa, Kürkçüler, Gaziantep, Ceyhan ve Osmaniye cezaevlerindeki yangınlardan Şanlıurfa, Kürkçüler ve Ceyhandakiler çocuk koðuşlarında, Osmaniye'deki ise adli hükümlülerin kaldıðı koðuşta çıkmıştır. Sadece Gaziantep'teki yangında 1 siyasi hükümlünün 'dayanışma' amacıyla yatak yaktıðı haber verilmiştir. Ýncelemelerimiz sırasında, hiçbir mülki amir ve/veya idarecinin Şanlıurfa Cezaevi'ndeki yangını siyasi hükümlülerle irtibatlandıran bir beyanına şahit olmadık. Siyasi hükümlülerin koðuşunda milletvekilimiz Ýbrahim Ayhan'ın da tutuluyor olması bu yöndeki bütün şüpheleri bertaraf etmeye yetmeliydi. Bir TBMM heyetinin bir milletvekiline bu şekilde üstü kapalı da olsa suçlama yöneltmeden evvel dokuz kere yutkunması gerekirdi. Ölenlerden ikisinin Arap olması dahi çoðunluðun bu konudaki şüphelerini gidermeye yetmemiş, bazı yerlerde üstü kapalı, bazı yerlerde ise açık bir şekilde bu anlayış kendini dışa vurmuştur. Bu kabul edilemez bir yaklaşımdır."
ZULÜM KATLÝAMDAN SONRA DA DEVAM ETTÝ
Katliamdan sonra tutukluların ailelerine çok uzak cezaevlerine naklediklerini hatırlatan Kürkçü, "Sonuçta tutuklu ve hükümlü haklarının zalimce ihlalinden kaynaklanan bir faciaya çare olarak tutuklu ve hükümlü haklarının başka bir şekilde zalimce ihlalinde bulunmuştur" dedi.
BDP Mersin Milletvekili Ertuðrul Kürkçü, cezaevinin önünde endişe ile bekleyen ailelere yönelik polis saldırısını "olaðan müdahale" olarak gören Urfa Valisi'nin bu yaklaşımının raporda eleştirilmediðine dikkat çekti, "Sadece gece çıkan yangına müdahale açısından deðil, ertesi gün cezaevi önünde haklı olarak toplanan mahpus yakınlarına yaklaşım, onlara yapılan muamele ve kriz yönetimi açısından da Şanlıurfa'daki yetkililerin sorunların üstesinden gelmekte başarısız, halka karşı ise hoyrat olduklarının altını çizmek isterim" dedi.
Kürkçü, şerh raporunun sonunda şu önerilerde bulundu:
"-Yeni cezaevleri yapmak yerine, Ceza ve Ýnfaz Yasası ile CMK'da insan haklarına dayalı düzenlemeler yapılmalıdır.
-Mevcut cezaevlerinde fiziki şartlar bir an önce iyileştirilmeli ve insani standartlar saðlanmalıdır.
-Aðırlaştırılmış infaz rejiminden vazgeçilmeli, tutukluluk istisnai hale getirilmeli, denetimli serbestliðin kapsamı genişletilmeli, infaz süresinde adli ve siyasi ayrımına son verilmeli ve infaz süreleri kısaltılmalıdır.
-Ýşkenceye karşı sözleşmenin seçmeli protokolü uyarınca kurulması öngörülen ulusal önleme mekanizması tarafsız ve baðımsız bir mekanizma olarak kurulmalıdır.
-Cezaevleri STK'ların ve DKÖ'lerin denetimine açık hale getirilmelidir.
-Cezaevlerindeki olaylar nedeniyle etkili bir soruşturma yapılabilmesi için sorumlular açıða alınmalı ve etkin bir soruşturmanın önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır."