Almanya'nın yakın tarihindeki kritik dönemlerde, kritik görevler üstlenen eski içişleri bakanı, şimdiki maliye bakanı Wolfgang Schaeuble, National Socialist Underground - Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) Cinayetlerini Araştırma Komisyonuna verdiði ifadeler nedeniyle eleştirilerin hedefinde. Başbakan Merkel'in partisi CDU'nun içindeki 'kilit adam' Schaeuble, 2005-2009 yılları arasında işçileri bakanlıðı yaptıðı dönemde solcular ve Müslümanlar fişlenmişti.
12 Ekim 1990 tarihinde "bir delinin deli kurşunu" ile hayatı deðişti. Partisinin seçim çalışmalarını yürütürken Dieter Kaufmann adlı 'ruh hastası'nın kurşunlarına hedef olan Wolfgang Schaeuble, bundan sonraki hayatını tekerlikli sandalyede sürdürecekti. Fakat misyonu, Alman siyasetindeki "paha biçilmez" görevleri deðişmedi.
Hala sırrı çözülmemiş suikast girişiminden sonra günlerce hayatta kalma mücadelesi verdi. Onu öldürmek isteyen, fakat omurilik kemiðinden vuran Kaufmann, ömür boyu bir akıl hastanesinde kilitli kalma cezası aldı, 14 yıl sonra 2004'de "saðlıðı yerindedir" raporuyla yeniden özgürlüðüne kavuştu. Schaeuble ise 3 hafta hastanede kaldıktan sonra siyasi mücadelesine kaldıðı yerden devam etti.
Schaeuble, Almanyanın hatta Avrupa'nın kaderini belirleyen Hıristiyan demokratların en eski, en deneyimli politikacılarından biri. Almanya'nın soðuk siyasetinin belki de en soðuk yüzü. Arkada görünmesine raðmen kritik köşe başlarında hep o vardı. 1984'te ikinci Helmut Kohl hükümetinde Şansölyenin Özel Ýşleri Bakanı olan Schaeuble, 1989'te Ýçişleri Bakanlıðı koltuðuna oturdu. Kapıda iki Almanya'nın birleşmesi vardı. Komünist Doðu Almanya ile birleşme müzakerelerini o yürüttü ve 1990 yılında tek Almanyaya götüren anlaşmayı da o imzaladı.
MERKEL ÝLE 'KIRILMA' SÜRECÝ!
1998 yılında 16 yıl iktidarda kalan Helmut Kohl, seçimlere hazırlandıðı günlerde Başbanlık için Schaeuble'yi düşündüðünü söylemişti. Fakat Hıristiyan Demokrat Birliði (CDU) sandıkta tarihi bir hezimete uðradı. Üstelik Hıristiyan demokratların baðış skandalı patlak vermiş, Almanya illegal yollarla bu partiye akan paraları konuşuyordu.
Kohl'den sonra hedefteki isimlerin başında ise Schaeuble geliyordu. Wolfgang Schaeuble, ancak 2000'lerin başında, vergi kaçakçılıðından yargılanan silah kaçakçısı Karlheinz Schreiber'den 2004 yılında 100 bin Mark para aldıðını itiraf etti. CDU'nun kasasına "ek gelirler" olarak geçen bu para ise aslında bir silah projesi için hükümete verilen rüşvet parasıydı.
Baðış skandalıyla Kohl ekibinin kamuoyunda 'linç' edilmesinin ardından CDU'da yeni yüzlere ihtiyaç duyuldu. Aranan lider ise Doðu Almanya'dan bir kadındı. Partisini yeniden toparlayan Angela Merkel 2005'de iktidara gelir gelmez Schaeuble'yi Ýçişleri Bakanı yaptı. Schaeuble, 2009'daki seçimlerden sonra gelen ikinci Merkel hükümetinde ise Maliye Bakanı oldu.
Kimilerine göre Schaeuble, Merkel iktidarı döneminde arkaya atılmış, izlediði saðcı ve aşırı muhafazakar politika CDU'da baskın gelmiyordu. Ancak buna raðmen 2009'da Avrupa'yı sarsan Euro krizinde Merkel politikalarını belirlemesinde aktif rol aldı. Hala etkileri aðır şekilde görünen ekonomik buhranı, Berlin duvarının yıkılış günlerine benzeten Schaeuble, mali yardım yapılacak ülkelerin içişlerine daha fazla müdahaleyi dayattı.
NAZÝ CÝNAYETLERÝ...
Schaeuble, bu aralar ise 2005-2009 yılında içişleri bakanıyken deşifre edilmeyen ve o yıllarda eylemlerini sürdüren Nazi hücresi Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) nedeniyle gündemde. 2011 Kasım'ında 2000-2007 yılları arasında cinayetlere kurban giden 9 göçmen ve 1 polisin Nazi hücresi NSU tarafından öldürüldüðü ortaya çıkmıştı. Schaeuble, geçtiðimiz cuma günü Almanya'yı sarsan skandalın ardından Federal Meclis'te kurulan NSU Araştırma Komisyonu'nun karşısına çıktı.
Komisyonun 47'nci oturumunda ifade veren Schaeuble, cinayetlerle ilgilenmediðini açıkça söyledi. Güvenliðin eyaletlerin elinde olduðunu, cinayetleri ise gazetelerden öðrendiðini öne süren Schaeuble "Almanya'nın en rütbeli güvenlikçisi deðilim, her bir suç işlendiðinde haberdar olmamam gayet normaldi" gibi pişkince sözleri ise dikkatlerden kaçmadı.
Halbuki bakanlıðı döneminde Schaeuble'nin talimatıyla, saðcılar yerine "radikal Ýslami terör" bahane edilerek daha çok Müslümanlar ve solcular izlenmişti. Aşırı saðcıları izlemekle görevlendirilen personelin en yüzde 20'sinin söz konusu kesimleri takip etmek için kullanıldıðı belirtiliyor. Schaeuble bu görev kaymasını, istihbarattaki birimlerin birleştirilmesini yüksek giderlere baðladı.
Schaeuble'nin sözlerine sert tepkiyi gösterenlerin başında NSU Araştırma Komisyonu Başkanı sosyal demokrat politikacı Sebastian Edathy geliyor. Anayasa Koruma Örgütü'ndeki saðcı ve solcu birimlerin birleştirilmesini ve eyaletlerden alınıp merkezileştirilmesini büyük bir hata olarak yorumlayan Edathy, bakan Schaeuble'nin komisyona ilgisizliðini eleştirdi. Komisyonun SPD'li üyesi Eva Högl'e göre ise Schaeuble zaten cinayetler işlendiðinde konuya ilgisizdi ve bu yüzden şimdiki ilgisizliði gayet 'normal'.
Bazı uzmanlar, NSU'nun soðuk savaş döneminin gizli örgütü Gladio'dan uzantısı olduðunu iddia ediyor. Kimi komplo teorisi severe göre ise NSU ve cinayetler, dünyada yıldızı parlayan Almanya'nın ayaðına köstek vurmak, Nazi geçmişinin hep taze kalması gayesiyle uluslararası güçler tarafından planladı. Bazı Alman siyasetçi bilimleri ise vaziyeti Türk siyasetinden ithal ettikleri 'derin devlet' olgusuyla açıklıyor. Eðer varsa böyle bir devlet, Almanya'nın son 30 yılının kritik eşlerinde duran 70 yaşındaki Wolfgang Schaeuble, bu devletin görünen ve görünmeyen yüzü...