Bebeklerden korkan devletten adalet beklemek!-Ýzlenim

Bebeklerden korkan devletten adalet beklemek!-Ýzlenim

Bir yandan açlık grevlerinde 65. güne giren büyük zindan direnişi, diðer yandan aralıksız süren tutuklanmalar, yargılanmalar…

Ateşten, yakıcı günler yaşıyoruz yine Kürtler olarak! Kürt halkına yönelik ‘KCK’ adıyla yapılan torba operasyonlarla rehin alınan siyasetçiler, avukat, gazeteciler…

Kürt gazetecilerin davası için Silivri’deyiz.

Silivri Cezaevi yerleşkesinde bulunan duruşma salonuna girdiðinizde, buranın adalet saðlanan bir mahkeme salonu deðil, dış kapıdan ‘duruşma salonu’na varana kadar pratikte uygulananlara zaten standart bir cezaevi olduðunu görüyorsunuz.

Duruşma salonuna girdiðimizde mahkeme heyetinin gelmesini beklerken cezaevinden getirilen gazeteci arkadaşlarımızla, aileleriyle birlikte selamlaşmaya, sohbet etmeye çalışıyoruz. Tabii bütün gözler Ýsmail Yıldız’ın dünyalar güzeli minicik kızı Zerya Zin’de. Eminim ki Kandıra Cezaevi’nde buraya süren 4 saatlik yolu, aylardır hasretini çektiði 6,5 aylık kızı Zerya Zin’e sarılacaðını hayal ederek geçirdi Ýso.

Zerya Zin’le birlikte bir çocuk daha var salonda: Kenan Kırkaya’nın 3 yaşındaki kızı Hévi Jîyan. Zerya Zin olan bitenin farkında deðil, etrafa gülücükler saçıyor durmaksızın.

Hévi Jîyan ise hemen babasını tanıyor ve yanına gitmek istiyor.

Salondaki ara bölme demirlerin üzerinden avukatlar aracılıðıyla babalara ulaştırılmak istenen bebekler devletin sert, bürokratik, ceberut yüzüyle karşılaşıyor: Yassah!

Sanıklarla, izleyici sıraları arasında dizilen jandarmaların komutanı, katı bir tutumla ‘güvenlik gerekçesiyle’ bebeklerin babalarına ulaştırılmasının izne tabi olduðunu, mahkeme başkanının izni olmadan bunun mümkün olamayacaðını söylüyor.

Avukat Sinan Zincir resmen dil döküyor, el kadar bebeklerin babalarıyla buluşmasının insani bir durum olduðunu, bunun izne gerek olmadıðını defalarca söylüyor ama nafile!

Duruşma başlıyor. Sanıkların oturduðu bölümün en arka sırasına oturuyor Ýso ve bütün duruşma boyunca arkaya dönüp dönüp kızına bakıyor.

Bazen mahkeme heyetine yüzünü döner gibi oluyor ama Zerya Zin’den gelen gülme, aðlama, öksürük sesinde hemen tekrar geriye dönüyor. Bütün duruşma günlerinde bu böyle sürdü, gitti.

Daha sonraki günde av. Zincir ‘ Burada babalarına sarılmak isteyen bebekler var. Bu insani bir durumdur. Daha konuşamayacak yaşta, küçücük bebekler bunlar. Bir kere olsun babalarına dokunmalarına izin verilmiyor’ diyerek mahkeme heyetinden talepte bulundu ama mahkeme başkanı Ali Alçık ‘ bunun için cezaevi idaresinden izin almanız lazım’ deyip reddetti.

Bebekler, duruşma salonunda günlerce ailelerinin, sanık yakınlarının, basın mensuplarının kucaðında dolaşıp durdu ama 10 metre yakınında bulunan babalarına dokunamadılar!

Duruşma aralarında Kenan’ın eşi Nevruz Kırkaya ile Ýsmail’in eşi Belma Yıldız ile bu durumlarını konuştuk.

Nevruz ve Kenan’ın kızları Hévi Jîyan’ın aslında ilginç bir özelliði de var. Ankara doðumlu Hévi Jîyan, Türkiye’de Kürtçe alfabeyle ismi nüfus kaydına yazılan ilk çocuk.

Kenan’a iddianamede atılı olan suç ise akıllara zar cinsinden! Çeşitli tarihlerde yaptıðı 39 haber ve gözaltına alındıðı gün evinde yapılan aramada el konulan bir CD! CD’deki görüntülerde Hévi Jîyan’ın doðum günü, banyo yaparken, parkta oynarken kısacası günlük yaşamının olduðu görüntüler olduðunu söylüyor Nevruz Kırkaya. Ama savcı, CD’nin üzerinde yazılan ‘Hévi Jîyan’ yazısını suç delili sayıp Kenan’ın tutuklanmasını istemiş. Bu arada diðer ‘suç delili’ olan 39 haber ise yayın organlarında yayımladıðı zaman herhangi bir davaya konu olmamış, herhangi bir soruşturma açılmamış, ama savcı haberleri belirleyip ‘Kürt sorunu hakkında çarpıcı tespitlerde bulunmak’ deðerlendirmesiyle suç delili olarak bunları da iddianameye koymuş.

“Bizlerin de canını yakan bu operasyonun mantıðı tek başına şahısların tutukluluðu deðil, yaşamlarının bütününe yönelik bir saldırıdır. Babası tutuklandıðında kızım 2 yaşını yeni doldurmuştu, şimdi 3 yaşında. Kenan 1 yıldır kızının büyüdüðüne tanıklık edemiyor. 3 yaşındaki bir çocuða cezaevini anlatmak, babasının tutukluluðunu anlatmak kelimelerle anlatılamayacak kadar aðır bir travma. Ve geçip giden bu günlerin ne Hévi Jîyan için ne de Kenan için telafisi olmayacak! Yaşanan durum bir zulüm ama bu süreçte en zorlandıðımız nokta; anneler olarak kendimize ifade edemediðimiz bu durumu çocuklarımıza anlatmak. Silinmeyecek izler bırakacak hayatımızda. 3 yaşındaki bir çocuðun duruşma salonunda 2 aydır yüzünü görmediði babasına 10 metre mesafeden sadece el sallayarak hasret gidermesine sebep olanların yüreklerinde vicdan olduðunu düşünmüyorum. Gerçekten anlatılmaz. Bizler, her şeye raðmen bize yaşatılan bu zulmü unutmaya hazırız. Fakat tek bir koşulla; bir an önce 10 bin tutsaðın makul ve haklı taleplerinin karşılanması” şeklinde özetliyor yaşadıklarını Nevruz Kırkaya.

Açlık grevleriyle ilgili olarak da şöyle konuşuyor:

“Taleplerini sahipleniyoruz. Kenan da 5 Kasım’dan itibaren açlık grevinde. Talepleri zaten tarihsel olarak gasp edilen haklardır. Başta anadil olmak üzere her insanın doðuştan edindiði haktır. Ne devletler, ne sistemler, ne iktidarların vereceði haklarıdır. Ýnsan olmaktan kaynaklı haklarıdır. Aynı zaman da yurttaşlıðın da gereðidir. Onların taleplerini sahipleniyoruz, bu bir merhamet dilenme deðil. Bizler, ortaya irade ortaya koyan tutukluların aileleri olarak ne devletten, ne başbakandan merhamet dilemiyoruz. Tarihsel bir hatadan acilen vazgeçilmesi için makul olanın yerine getirilmesini ümit ediyoruz.”

Ýsmail Yıldız’ın eşi Belma Yıldız ise kişisel durumlarını şöyle anlatıyor: Ýsmail ile resmi nikahımızı kıyamadan Ýsmail tutuklandı. Hamileydim. O tutuklandıktan sonra Zerya Zin doðdu. Ýlk zamanlar görüşemiyorduk. Cezaevinde resmi nikah kıydıktan sonra görüşebildik. Ýsmail, Aralık 2011’de tutuklandı. Zerya Zin, Nisan 2012’de doðdu. Şuanda 6,5 aylık. En son Kurban Bayramı’nda açık görüşte babasını gördü. Babası ona çok düşkün ve çok meraklı kızıyla ilgili. Çünkü çocuðunun doðumuna şahit olamadı, bebekliðini göremiyor ve her şeyini merak ediyor. Şimdiye kadar açık görüşlerde toplamda 6 saat görebildi. Ýlk günden beri duruşmaya geldik. Salonda aramızda 10 metre vardı ama temas etmelerini engellediler. Herşeye hazırlıklıyım. Biz Ankara’da yaşıyoruz ve duruşma için geldik ama Zerya Zin babasına bir kere bile dokunamadı. Duruşmaya gelirken kaygılıydım açıkçası. Mahkeme çok kayıtsız, önyargılı, pervasızca davranıyorlar bize karşı. Sanıkları, avukatları dinlemiyorlar, hiçbir taleplerine karşılık vermiyorlar. Her şey onların ellerinde. Biz sadece bekliyoruz. Bizi bu süreçte işlevsiz hale getiriyorlar. Kendi kendilerine iddianame hazırlayıp, kendilerine okudular. Sanıkları dinlemeden davayı sonlandıracaklarından korkuyorum. Ama bazen de iyi bir şey olsun diye ümit ediyorum.

Zerya Zin, şuanda 6,5 aylık. Ve hiçbir şeyin farkında deðil. Genelde çok sakin ve mutlu bir bebek olduðu için bu zor süreci kolaylaştırıyor ve bana güç veriyor. Ama büyüyüp olanları fark edince travma yaşayacak ve kendi gözleriyle görecek şuan burada yaşanan ikililiði, mazlumla maðdur arasında yaşan ikililiði, iktidarla, iktidar olmayan arasındaki ikililiði görecek ve ben bunu engelleyemeyeceðim. Engellemek istemem de ayrıca, çünkü hayat tam da budur!”

Ýsmail Yıldız da diðer 10 bin arkadaşı gibi 5 Kasım’dan beri açlık grevinde.

Belma Yıldız, bunla ilgili de ‘Onun yerinde olsam ben de girerdim ama prensip olarak açlık grevlerine karşıyım. Açlık grevlerinin bu ülkede bir çözüm getireceðini düşünmüyorum, demokratik bir ülke olmadıðı için bir kısır döngü yaratacak, yaratıyor. Ýsmail’in ne düşündüðünü bilmiyorum. Ýçinde bulunduðu şartlardan doðan vicdani bir katılımdır. Çünkü yanındaki arkadaşı açlık grevindeyken, buna kayıtsız kalıp yaşamına hiçbir şey olmamış gibi devam edemezdi’ diyor.