Almanya soykırım rejimini destekliyor

Alman hükümeti, Kürtlere karşı soykırım suçu işleyen ve işlemeye devam edeceğini saklamayan Türk rejimini destekleyerek, insanlık suçuna ortak oluyor.

Faşist soykırımcı AKP rejimine en ileri düzeyde destek sunan devlet, Almanya’dır. Benzer bir şekilde Kürtlere ve Kürt Özgürlük Hareketi’ne de en ileri düzeyde karşıtlık ve düşmanlık yapan da Almanya’dır.

Almanya hep bir şekilde faşizan devletin yanında durarak destek sunmayı kendine görev bilmektedir. Öyle ki çoğu zaman kraldan daha kralcı bir şekilde Türk devletini savunmaktadır. Örneğin Türkiye’de-faşist bir yapı olmasına rağmen Kürtler kendi renklerini her türlü mitingde dalgalandırırken, kendi kültürel değerlerinin tanıtımını yaparken Merkel’in başında bulunduğu Almanya, Kürtlerin yayın evlerini basabilmekte ve Kültür kurumlarını yasaklayabilmektedir. Daha dikkat çekici olan ise Kürtlerin kurumlarını kapatırken, Alman Parlamentosu’nda PKK’nin bu kurumları kendi hizmetine koşturduğuna dönük gerekçe öne sürebilmesidir. Kraldan daha kralcı dediğimiz gerçekliğin kendisi budur.

Türk faşist devleti Abdullah Öcalan’ın yazılarını kendi eliyle dışarıya sunmaya izin verirken, Alman devleti Öcalan’ın fotoğraflarını yasaklamakta, hatta birçok kez görüldüğü gibi Kürtler Öcalan’ın resimlerini kaldırdıklarında, polislerce saldırıya uğramaktadır.

Dahası Almanya, YPG bayraklarını bile yasaklayabilmiştir.

Dışarıda bakıldığında bu tür davranışların akıl tutulması olarak ele alınabilse de Alman devletinin özelde de Merkel’in başını çektiği hükümetin, icraatları akıl tutulmasından ziyade, bir duruşu göstermektedir. Bu öyle bir duruş ki, peşinen hiçbir şart öne sürmeden faşist TC devletinin destekçiliğidir. Faşist TC devletinin yanında duruştur. Özelde de Erdoğan gibi faşist bir kişiliğin yanında açıktan saf tutmaktır.

Alman devleti, Avrupa devletleri içerisinde en ileri düzeyde TC devleti ile ekonomik ve siyasi ilişkiler içerisinde olan devlettir. Böyle olması bizim işimiz olmayabilir. Bizi ilgilendirmeyebilir de. Ancak Türk faşist devleti ile ister siyasi, ister askeri, ister ekonomi ister kültürel ilişkilenmeler Kürt’ün katledilmesi üzerine kurulduğunda bu bizi çok yakinen ilgilendirir.

TC devletine en az 130 yıldır aralıksız bir şekilde Kürtlerin öldürülmesinde önceleri Alman Kayserliği, ardından Hitler faşizmi peşinden ise Federal Almanya Cumhuriyeti’nin kurulmasından bu yana Alman devleti -cunta zamanları da dahil – faşist rejimi desteklemekte geri durmamıştır. Bırakalım faşist rejimin desteklemesini, bu desteklerini sunarken kendisi olmak isteyen Kürt’ü, faşizme karşı duran Kürt’ü hep terörize etmiştir.

Hatırlayalım Almanya’da Diyarbakır zindanları aratmayacak şekillerde özel yapılan ve yüksek güvenlikli mahkemeler özel olarak Kürtler için yapıldığı gibi, Almanya hukukunda olmayan birçok ilk hep Kürtlere karşı pratikleştirilmiştir.

Biliyoruz ki Almanya devleti hep bir şekilde Kürtlerin katledilmesi için faşist Türk devletine silah satmıştır. Efrîn işgal edilirken soykırım uygulamaları Almanya’nın tanklarıyla gerçekleştirilmiştir. Kürt gençlerinin bedenleri Almanya panzerlerinin arkasına takılarak sürüklenmişlerdir. Suikast silahları başta olmak üzere Doğu Almanya yıkıldığında envanterlerinde bulunan Kalaşnikofların ağırlıklı bir bölümü bedavadan Türk özel timleri ile Kürt gençlerinin başlarını kesen koruculara verilmiştir.

ALMANYA’NIN SUÇLARI SAYMAKLA BİTMEZ

Almanya’nın Kürtlere, Özgürlük Hareketi’ne karşı suçları sayarak bitmez. Almanya, Kürtlere karşı suç işlemeye ant içmiştir, bu andı özelde de Merkel içmiştir. Kürtlere karşı böyle yeminli bir düşmanlık olmazsa, Almanya yıllardır neden özel olarak Kürt düşmanlığı yapsın? Neden faşizanlığı açıkça belgelenen bir yapıya Almanya bu kadar açık destek sunsun? Hatta bırakalım destek sunmayı biz Kürtlerde oluşan kanı odur ki, Türk faşizmini faşizanlıklarında körükleyen devletin kendisi Almanya’dır. Bugünlere geldiğimizde ise Merkel ismindeki şansölyeleridir.

Unutmayalım, Kenan Evren faşisti zamanında ziyaret ettiği ilk devlet Almanya’ydı. Yine unutmayalım ki bu faşisti karşılayan zamanının Almanya Cumhurbaşkanı olan Richard von Weizsäcker idi. Bu çizgi şimdilerde daha ileri düzeyde ve açık bir şekilde devam etmektedir.

Yeniden belirtelim ki bizi Almanya’nın faşist Türk devletiyle, faşist Erdoğan ile ilişkileri ilgilendirmez. Ancak bu ilişkilenme Kürtlere karşıtlık ve Kürtlerin soykırımına dönük ilişkiler ve ilişkilenmeler olduğunda, bu ilişkiler bizi yakinen ilgilendirmektedir.

SOYKIRIM REJİMİNİ DESTEKLİYOR

Açıktan belirtelim; Alman devleti ve hükümeti açık bir şekilde Soykırım uygulayan bir rejime destek sunmaktadır. Bu soykırım suçunu işleyenler kadar soykırım suçuna iştirak etmek demektir. Bu bağlamda Almanya devleti soykırım suçu işleyen bir devletin yanında durduğu için bizatihi soykırım suçuna bulaşmış demektir. Soykırım ise bir suçtur. BM’nin birçok kararında bu suç açıktan ifade edilmiş ve formüle de edilmiştir.

1948’de Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde (SSECS) Soykırımın hukuksal bir tanımı bulunmaktadır. Sözleşmenin 2. maddesi soykırımı şöyle tanımlıyor: “Ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: Grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması [ve] çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi.”

Türk devletinin hazırladığı birçok belgede soykırım suçu işleyeceği açıktan dile getirilmiştir. Buna en iyi örnek 1925 yılında hazırlanmış olan Şark Islahat Planı’dır. Yine 1999’da hazırlanan DGEP’tir. Benzer bir şekilde 2006 yıllarında hazırlanmış olan Milli Bütünleşme Projesi adlı belgedir. 2015 yılında açığa çıkan, ancak 2014 yılında hazırlanmış olan Çöktürtme Planı, nasıl ve hangi yöntemlerle Kürtleri soykırımdan geçireceklerini açıktan yazmışlardır. Aynı adla ancak bu kez 2016 yıllarından yenilendiğini düşündüğümüz İkinci Çöktürtme Planı’dır.

TC devleti –özelde de Erdoğan ismindeki faşist kişinin uygulamalarının tümü- soykırım suçunu içermektedir. TC devletine ve özelde de Erdoğan ismindeki faşiste en çok destek sunan ise Almanya’dır, Almanya hükümetinin başındaki Merkel’dir.

Artık hem Almanya devletini hem de faşistlere sürekli arka çıkan, yanlarında duran ve destek sunan Almanya şansölyesi, bu yaptıklarından vazgeçmeye davet ediyoruz.

ALMANYA DA CEVAP VERMELİDİR

En son 16 Haziran 2019 günü Türkiye’de İstanbul seçimleri vesilesiyle ekranlarda karşı karşıya gelen Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım, belediye başkanı olduklarında Suriyeli mültecilerin sorunlarını nasıl çözeceksiniz mealindeki soruya Binali Yıldırım’ın verdiği cevap, Efrîn’e karşı işlenen soykırım suçunun itirafı olmuştur. Şöyle ki, ”Afrin harekatıyla birlikte oraya, yine Azaz ve Cerablus'a 500 bin civarında Arap gönderilerek yerleştirilmiştir” mealinde sözler sarf ettiği gibi, benzer bir şekilde ”Fırat’ın doğusunu da-711 km’lik bir sınır şeridi- temizlendikten sonra oraya da Suriye Araplarını yerleştirerek bu sorunu çözeceklerini” ifade etmiştir.

Türk devleti, Efrîn’i işgal etti ve oraya yüz binlerce Arap -çoğu TC ile birlikte hareket eden çete ve ailelerini- yerleştirdi, peki orada yani Efrîn’de yaşayan yüz binlerce Kürt’e ne oldu? Şimdi zamanında Efrîn’de yaşayan Kürtler nerededir? Efrînlilere ne oldu, ne kadar katledildi, ne kadarı tecavüze uğradı, ne kadar topraklarını terk etmek zorunda kaldı?

Bu soruların tümünü Almanya devletine ve Merkel’e soruyoruz.

Yine Fırat’ın doğusuna Türkiye’de yaşayan Suriyeli mülteciler yerleştirildiğinde, orada yaşayan Kürtler ne olacak? Ne kadarı katledilecek, ne kadarına tecavüz- edilecek, ne kadarı sürülecek?

Soykırım ya da jenosid, “Ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması [ve] çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi” değil miydi?

Eğer böyle ise TC devletinin yaptığı açık bir şekilde soykırım değil midir?

Peki bu devlete en ileri düzeyde bugün destek sunan devletlerin ve hükümetlerinin başında Almanya ve Merkel değil midir?

O zaman TC faşist devletinin işlediği soykırım suçuna Almanya devleti ile hükümeti ve başındaki Merkel de ortaklık etmiş olmuyor mu?

Eğer durum böyle ise bizim-yani her Kürt’ün ve demokratın-Almanya devleti ile hükümeti ve şansölyesi Merkel’i soykırım suçuna iştirakten Lahey Adalet Mahkemesi’ne götürme hakkı yok mu? Varsa yapmamız gereken ilk iş Frau Merkel ile Alman devletini Lahey Adalet Mahkemesi’ne götürmek değil midir?