AKP'nin radyo ve televizyonları kapatması İsveç Parlamentosu'nda tartışıldı

AKP'nin televizyon ve radyoları kapatması İsveç Parlamentosu'nda tartışıldı. Siyasetçiler, gazeteciler ve sivil toplum örgütleri İsveç hükümetinden Türkiye'ye karşı tutum almasını istedi.

Önceki gün, 51 sivil toplum örgütünün, politikacılar ve İsveç Hükümeti'ne Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırılara, radyo ve televizyon kanallarının kapatılmasına karşı tutum almaları için çağrı yapmasının ardından Sol Parti Milletvekili Dainel Riazat, konuyu parlamentonun dünkü oturumda gündeme getirerek Başbakan Stefan Löfven'e medya kuruluşlarının kapatılmasına karşı ne yapmayı düşündüğü sorusunu yöneltti.

Son bir kaç ay içinde Türk rejiminin daha da otoriterleştiğini ve Türkiye'de yayın yapan Kürt televizyon kanallarını kapattığını, demokrasi mücadelesini sınırladığını, ifade ve basın özgürlüğünü ortadan kaldırdığını söyleyen Riazat, son olarak da Türkiye'nin Eutelsat'a baskı yaparak Avrupa'daki Kürt televizyon kanallarını da kapattırdığına dikkat çekti.

HÜKÜMET ERDOĞAN'IN KUCAĞINA OTURUYOR

Hükümetin sığınmacı anlaşmasından dolayı Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kucağına oturmasına rağmen Başbakan Stefan Löfven'in ne yapmayı düşündüğünü merak ettiğini söyleyen Riazat, Başbakana bu konuyu görüşmek için Türkiye Büyükelçisini makamına çağırıp çağırmayacağı sorusunu sordu.

Hükümetin Erdoğan'ın kucağına oturduğunu söylemenin yanlış olduğunu söyleyen Löfven, Türkiye'de insan hakları ve demokrasi konusundaki gelişmelerden kaygı duyduğunu ve tereddüt etmeden bunu dile getirdiklerini söyledi.

Gelişmelerden hoşnut olmadıkları ülkelerle ilişkilerin sürdürülmesinin önemli olduğunu söyleyen Löfven, “Eğer sadece tamamıyla iyi olduğunu düşündüğümüz ülkelerle ilişki sürdürürsek bir başka dünyamız olur. Türkiye ile ilişkilerimizin olması önemli. En azından sivil örgütlere destek veriyoruz. Bunlarla ilişkililerimizin olmasının Türkiye ve onun demokrasisini güçlendireceğinden tamamen eminim” dedi.

LİNDE'DEN WALLSTRÖM'E NEWROZ TV SORUSU

İsveç Sol Parti Dış Politika Sözcüsü Hans Linde de, dün parlamentoya verdiği bir yazılı önergede İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström'e Stockholm'den yayın yapan Newroz Tv'nin yayınlarını sürdürmesi için ne yapmayı düşündüğü sorusunu yöneltiyor.

Erdoğan'ın Türkiye'sinde hak ve özgürlüklerin giderek daha fazla kısıtlandığını söyleyen Hans Linde, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından misillemelerin arttığına; muhaliflerin tutuklandığına, basın ve ifade özgürlüğünün daha da kısıtlandığına dikkat çekiyor.

TÜRKİYE'NİN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE YÖNELİK SALDIRILARI SINIRLARI AŞTI

Son haftalarda Türkiye'de pek çok radyo ve televizyon kanalının kurumlar tarafından kapatıldığını, Türkiye'nin ifade özgürlüğüne yönelik saldırılarının ülkenin sınırlarını aşarak Avrupa'ya ulaştığını, son olarak da Stockholm'den yayın yapan Newroz Tv'nin 11 Ekim günü kapatıldığını belirtiyor.

Newroz TV'nin uydu üzerinden Kürtçe ve Farsca dillerinde tüm Avrupa ve Asya'nın bir kesimine yönelik yayın yaptığını belirten Linde,  İsveç Devlet Radyosu Ekot Ajansı'nın Türk devletinin baskıları sonucu Fransız şirketi Eutelsat'ın Newroz Tv'yi kapattığını açıkladığını hatırlatıyor.

Linde, İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström'e Newroz Tv'nin yayınlarını sürdürmesi için girişimde bulunup bulunmayacağı sorusunu yönetiyor.

ÖĞRETİM ÜYELERİNDEN 188 İMZALI PROTESTO MEKTUBU

İsveç Siyaset Bilimi Derneği de (SWEPSA), 15 Temmuz darbesinden sonra ifade ve düşünce özgürlüğüne yönelik artan saldırıları, gazeteci ve yazarların tutuklanmasını protesto etmek için imza kampanyası başlattı.

Siyaset Bilimi Professörleri Michel Micheletti ve Lars Johan Hierta'nın öncülük ettiği imza kampanyasına İsveç'in değişik üniversitelerinde görev yapan 188 siyaset bilimci katıldı. Prof. Jan Hallanberg ve Prof. Michel Micheletti, 188 imzalı protesto mektubunu Türkiye'nin Stockholm Büyükelçisi Kaya Türkmen'e verdi.

Öğretim görevlileri, siyaset bilimci ve gazeteci Şahin Alpay olmak üzere 15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra tutuklanan tüm yazar, akademisyen ve gazetecilerin serbest bırakılmalarını talep ediyorlar.

1970-80'li yıllarda İsveç'te mülteci olarak yaşayan Alpay, doktorasını Stockholm Üniversitesi'nde yapmıştı.

SALDIRILAR İSVEÇ MEDYASININ DA GÜNDEMİNDE

İsveç medyası da, Türkiye'deki ifade ve düşünce özgürlüğüne yönelik saldırılara geniş yer veriyor. Fria Gazetesi’nin 51 sivil toplum örgütünün ifade ve basın özgürlüğüne yönelik saldırıları ele alan ortak çağrısını yayımlamasından sonra İsveç Devlet Radyosu da, iki ayrı haberle Türkiye'deki ifade özgürlüğü ihlallerini İsveç kamuoyuna duyurdu.

DARBE GİRİŞİMİNDEN SONRA 150 MEDYA KURULUŞU KAPATILDI

İsveç'te basın özgürlüğünün 250. yılının kutlandığı sıralarda dünyanın pek çok yerinde basın ve ifade özgürlüğünün ağır baskı altında olduğu belirtilen haberde Türkiye'deki ihlaller “Bundan iki ay önce girişilen başarısız darbe girişiminden sonra Türkiye'de 150 civarında medya kuruluşu zorla kapatıldı. Gazetecilik ve ifade özgürlüğü açısından kötü olan durum daha da kötüleşti. Gazeteciler işlerinden oluyor, tutuklanıyor ve pek çok gazeteci özgürce haber yapmalarının olanaksız olduğunu söylüyor” cümleleriyle özetleniyor.

Haberde, Özgür Gündem ve IMC Tv'nin kapatılması sırasında polisin gazetecilere yönelik saldırılarına, gazetecilerin, özellikle de IMC Tv Muhabiri Gülfem Karataş'ın gözaltına alınması sırasında yaşananlara geniş yer veriliyor.

AKTAN: TÜRKİYE'DE GAZETECİLİK YAPMAK İMKANSIZ

IMC Tv Haber Müdürü Hamza Aktan, polis baskın yaptığı sırada canlı yayında olduklarını ve kısa süre içinde yayının durdurulduğunu ve kendilerinin sadece protesto etmekle yetinmek zorunda kaldıklarını söyledikten sonra, “Eskiden de gazetecilik yapmak zordu ama şimdi pratikte gazetecilik yapmak imkansız. Türkiye'de ifade özgürlüğü kara günlerini yaşıyor” diyor.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Olağanüstü Hal’in ilan edilmesinden sonra gözaltına alınan ve tutuklananların çoğunun avukatları olmadığını, duruşmalara çıkmak için aylarca cezaevinde beklemek zorunda kalacaklarını ve cezaevlerinden tutuklulara kötü muamele yapıldığı haberlerinin geldiğini söylüyor.

ÖNDEROĞLU: HUKUKİ KURUMLAR DEVRE DIŞI

Türkiye'deki medyanın yüzde 80'inin rejimin denetimi altında olduğunu söyleyen Önderoğlu, Türkiye'de oldukça keyfi bir atmosferim olduğunu, var olan hukuki kurumların devre dışı bırakılarak idari önlemlerin alındığını ve ülkenin Kanun Hükümde Kararnameler ile yönetildiğini belirtiyor.