Merz, çarşamba günü Paris’te Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından Élysée Sarayı’nda sıcak bir şekilde karşılandı.

İki lider, Avrupa’nın karşı karşıya olduğu krizlere ortak yanıt verme hedefiyle “Fransız-Alman refleksini” yeniden canlandırma mesajı verdi.

MACRON: FRANSIZ-ALMAN REFLEKSİNİ YENİDEN HAYATA GEÇİRECEĞİZ

Cumhurbaşkanı Macron, 7 Mayıs 2025’te düzenlenen ortak basın toplantısında, iki ülke arasında savunma ve güvenlik alanlarında daha sıkı bir iş birliği kurulacağını duyurdu.

“Fransız-Alman refleksini yeniden hayata geçirecek, eylemlerimizi sistematik biçimde birlikte yürütecek ve Avrupa’nın karşı karşıya olduğu meydan okumalara birlikte yanıt vereceğiz” diyen Macron, bunun somut bir adımı olarak düzenli toplanacak bir Fransız-Alman Savunma ve Güvenlik Konseyi kurulacağını açıkladı

BÜYÜK BEKLENTİLER

Friedrich Merz, Hristiyan Demokrat Parti lideri olarak Federal Meclis’teki oylamada ancak ikinci turda şansölye seçilebildi. Bu zorlu başlangıç, koalisyon hükümetinin kırılganlığını ve Almanya’daki siyasi istikrarsızlığı gözler önüne serdi.

Ancak buna rağmen, özellikle Paris yönetimi Merz’den yüksek beklentiler içinde. Emmanuel Macron’un çevresi, bu değişimi Avrupa’da yeni bir iş birliği dönemi için fırsat olarak görüyor.

TRUMP VE UKRAYNA GÖLGESİNDE YENİ GÜVENLİK ANLAYIŞI

ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupa’ya yönelik düşmanca tutumu ve ABD’nin Ukrayna’ya desteğindeki belirsizlik, Almanya’da güvenlik anlayışında değişime yol açtı. 

Merz, Almanya’nın sadece Avrupa’nın ekonomik değil, aynı zamanda askeri egemenliğini de savunması gerektiğini belirtiyor. Bu doğrultuda, Almanya’nın güvenliğinin Fransız ve Britanya nükleer şemsiyesi altında yeniden yapılandırılması fikrine açık olduğunu ifade etti. Bu yaklaşım, Berlin’in geleneksel Atlantikçilik çizgisine radikal bir mesafe anlamına geliyor.

SIRADA VARŞOVA VE BRÜKSEL VAR

Merz’in Avrupa turu Paris’le sınırlı kalmayacak. Şansölye, önümüzdeki günlerde önce Varşova’yı ardından da Brüksel’i ziyaret edecek. Bu temaslar, Almanya’nın sadece Fransa ile değil, tüm Avrupa ile ilişkilerini onarma ve pekiştirme çabasının bir parçası olarak görülüyor.