GÖRÜNTÜLÜ

Darmstadt’ta halk buluşması: Mücadeleyi örgütlemeliyiz

Önder Apo’nun 27 Şubat çağrısına ilişkin düzenlenen halk buluşmasında, Önder Apo’nun başlattığı mücadeleyi ıskalamamak için toplum her kesimini örgütleyerek Önder Apo’nun elini güçlendirmenin tarihi bir sorumluluk olduğu vurgulandı.

BARIŞ VE DEMOKRATİK TOPLUM ÇAĞRISI

Almanya’nın Darmstadt kentinde, Önder Apo’nun 27 Şubat’ta açıkladığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’na ilişkin halk buluşması gerçekleştirildi. Buluşma, Önder Apo’nun Avukatı Ömer Güneş, Siyasetçiler Ziya Pir ve Nuran İmir’in katılımıyla Darmstadt Demokratik Kürt Toplum Merkezi’nde yapıldı.

Kürdistan Özgürlük Şehitleri için bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan buluşmada ilk sözü Avukat Ömer Güneş aldı.

ÖMER GÜNEŞ: TÜRKİYE DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNE GİRMEK ZORUNDA

Türkiye’nin mecburen bu yola girdiğini ve korkuları olduğu için bir yandan soykırım politikaları bir yandan da demokratikleşme süreci gibi iki çelişkili politikayı beraber yürüttüğüne işaret eden Güneş, “Görüşmede sayın Öcalan şunu söylemişti: ‘93’ten beri söylediğim gibi eğer Kürt meselesini demokratik yollardan çözmeye gitmezse bu devlet, bırakın parçalanmayı Anadolu'da bile barınamazlar.’ Öte yandan Kürtçe eğitimin gündeme alınması, her yer Kürtçe eğitim merkezine dönüştürülmeli” dedi.

ZİYA PİR: SİVİL SİYASETLE TOPLUMUN HER KESİMİNİ ÖRGÜTLEMELİYİZ

Ziya Pir ise, “Önder Apo’nun çağrısını doğru okumamız gerekiyor. Hareketin üç arkadaşla başlatıldığı dönemde 40 milyon Kürt’ün varlığı kabul edilmiyordu ve bir halkın kendi varlığını, özellikle de Türkiye gibi bir ülkede silahlı mücadele yöntemi dışında kabul ettirmek mümkün değildi. Ama bugün gelinen noktada bu halk hareketi kurumsallaştı ve spor, diplomasi, sağlık, siyaset, sanat, edebiyatı geliştirdi. Nihayetinde silahtan çok bu sivil argümanlarla mücadele veriliyor. Dolayısıyla Kürt mücadelesi değişti, silah siyasete dönüşmüş durumda” diye konuştu.

Önder Apo’nun çağrısında geçen “feshetmek” kelimesinin de doğru anlaşılması gerektiğini ifade eden Pir, “Bir fikri feshetmek mümkün değildir. 50 yıllık bir birikimi feshedemezsiniz; mücadeleyi dönüştürmek anlamında anlamalıyız. Dili, kültürü, varlığı tehlikede olan halkımızın varlık mücadelesini sivil siyasetle toplumun her kesimini örgütlemeliyiz. Mücadeleyi örgütlemeliyiz. Kendi öz gücümüzle daha güçlü bir şekilde bu mücadeleye sarılmalıyız. Kalemle, bilimle, siyasetle büyütülen bu mücadeleyi” dedi.

Ziya Pir, “Sayın Öcalan’ın başlattığı bu mücadeleyi sahiplenmek, ıskalamamak lazım; zira bir 50 yıl, 100 yıl daha kaybedecek zamanımız yok” vurgusuyla konuşmasını sonlandırdı.  

NURAN İMİR: SAYIN ÖCALAN’IN ELİNİ GÜÇLENDİRMEK TARİHSEL BİR SORUMLULUKTUR

Siyasetçi Nuran İmir de, Kürt halkı ve onun öncülüğünü yapan iradenin, çok net bir şekilde kendi duruşunu ve geleceğe dair kararlılığını ortaya koyduğunu söyledi. Nuran İmir, şöyle devam etti: “Bu irade beyanı, sadece bir açıklama değil, aynı zamanda halkın özgürlük, eşitlik ve barış taleplerinin güçlü bir ifadesidir. Artık görülmelidir ki, mevcut statüko ile devam etmek mümkün değildir. Türk devleti ve onunla bağlantılı tüm güç odakları, bu halkın iradesini tanımak ve buna uygun bir dönüşüm sürecine girmek zorundadır. Değişim ve dönüşüm kaçınılmazdır, ertelense bile engellenemez. Sayın Abdullah Öcalan’ın bugün ortaya koyduğu irade beyanı, yalnızca bir fikir ya da çağrı değil; aynı zamanda somut bir politik gücü temsil etmektedir. Bu beyan, barışa giden yolun kapısını aralayabilecek kadar güçlü, savaşın tüm araçlarından daha etkili bir duruşu ifade etmektedir. Onun bu kararlı ve derinlikli yaklaşımı, çözüm arayan herkes için bir kılavuz niteliğindedir. Geçmişte Sayın Öcalan, gerek siyasal çözüm süreçlerinde gerekse halkların ortak yaşamını savunmada bizim elimizi defalarca kez güçlendirmiştir. Bugün de onun duruşu, toplumsal barışın inşası için kritik bir önemdedir. Dolayısıyla bizler de, onun bu iradesine sahip çıkmalı, sesini yükseltmeli ve elini güçlendirmeliyiz. Çünkü barış, adalet ve özgürlük yolunda ilerlemek istiyorsak, bu iradeye kulak vermek ve onun arkasında durmak tarihsel bir sorumluluktur.”