Öcalan’ın özgürlüğü için 7 yıldır aralıksız nöbetteler

Kürt halkının ve dünyanın en uzun soluklu, kesintisiz eylemi olan ‘Öcalan’a Özgürlük Nöbeti’ 8’inci yılında. Her hafta Avrupa’nın farklı ülkelerinden gelen grupların devraldığı nöbet eylemi 2 bin 556 gündür kesintisiz sürüyor.

Fransa’nın Strasburg kentinde 25 Haziran 2012’de Avrupa Konseyi (AK), İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde başlayan, dünyanın ve Kürtlerin en uzun soluklu aralıksız eylemi olarak tarihte yerini alan Öcalan’a Özgürlük Nöbeti 8’inci yılına girdi. 

15 Şubat 1999’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, uluslararası bir komplo ile Kenya’da tutsak edilerek Türk devletine rehin verildi. Kürt halkı, İmralı Adası’nda esaret altında olan Öcalan’ın özgürlüğü için yıllardır çeşitli eylemlerle seslerini duyurmaya çalışıyor. Öcalan’ın özgürlüğü için düzenlenen en uzun soluklu eylem ise, 25 Haziran 2012 tarihinde başlayan “Öcalan’a Özgürlük Nöbeti”.

FİKİR SAHİBİ MANDELA’NIN AVUKATI

Öcalan'a Özgürlük Nöbeti eyleminin fikir sahibi ise Güney Afrika'da ırkçı Apartheid rejimine karşı Nelson Mandela ile mücadele eden Essa Moosa. Mandela'nın esaretinde onun avukatlığını da yapmış önemli bir isim olan Moosa, Öcalan’ın özgürlüğünü ve felsefesini anlatmak için kurulan Uluslararası İmralı Heyeti’nin toplantısında "Öcalan’ın özgürlüğü için neler yapabiliriz" sorusuna 27 yıl esir tutulan Nelson Mandela için dünyanın birçok yerinde oturma eylemleri hatırlatıyor. Böylelikle, Avrupa Parlamentosu (AP), AK, AİHM ve CPT’nin bulunduğu alanda uzun vadeli bir oturma eylemi fikri ortaya atılmıştı.

UZUN YÜRÜYÜŞ VE AÇLIK GREVİNDEN SONRA KARARLAŞTIRILDI

Ancak bunun öncesinde Avrupa’daki Kürtlerin Öcalan’a yönelik tecride karşı yine Strasburg’da ciddi bir mücadelesi söz konusuydu. 2007 yılında Öcalan’ın İmralı’da zehirlenmesi ardından 39 günlük açlık grevi sonrasında CPT devreye girmiş ve Öcalan’ı ziyaret etmişti.

2012 yılında ise Uluslararası Komplo’nun yıldönümü öncesinde Cenevre’den Strasburg’a kadar Türkiyeli sol ve devrimci hareketlerin de büyük bir katılımla destek verdiği uzun yürüyüş düzenlenmişti. Öcalan’a yönelik 2011 yazından itibaren avukat görüş yasaklarıyla giderek tahammül sınırlarını aşan tecride karşı Mart 2012’den Nisan ayına kadar 52 gün süren bir açlık grevi düzenlenmişti.

Uzun yürüyüş eylemine katılan ve bu yıl 156 gün boyunca tecride karşı süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde yerini alan KCDK-E Eşbaşkanı Yüksel Koç, açlık grevi ardından her iki eyleme katılan eylemciler olarak toplandıklarını söyledi. O dönemde kurdukları Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi toplantısında farklı bir eylem kararlılığının oluştuğunu kaydeden Koç, şöyle dedi: “O tartışmalarda şöyle bir karar gelişti. Başkan Apo özgürleşene kadar sürecek bir eylem tarzı geliştirilmesi gerektiğinde kararlaştık.”

Yaptıkları tartışmalarda Brüksel veya Strasburg seçeneklerinin ele alındığını dile getiren Koç, AK’nin yanı sıra AP, AİHM ve CPT gibi kurumlara ev sahipliği yapması nedeniyle Strasburg’un seçildiğini söyledi.

KESİNTİSİZ ÖZGÜRLÜK TALEBİ

Sekizinci yılına giren nöbet eylemi büyük bir emek ve kolektif çalışma ile kararlı şekilde sürdürülen eylemi her hafta Avrupa'nın farklı ülkelerinden gelen yeni bir grup üstleniyor. Eylemciler soğuk, sıcak, kar ve yağmur demeden her gün Öcalan’a özgürlük talebini haykırıyor. Her sabah 07.30’da nöbeti devralan eylemciler, saat 16.30’a kadar Öcalan’ı anlatan broşür ve bildirileri dağıtırken, birebir diyaloglarla da Öcalan’ı ve Kürtleri tanıtıyorlar.

Öcalan’a Özgürlük Nöbeti eylemini Avrupa’daki Kürtleri temsil eden kurumların yanı sıra Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK-E) bileşenlerini temsilen de ayda bir grup nöbet tutuyor. Kadınların yanı sıra gençler, şehit anneleri ve yakınları, Kürt kurum temsilcileri, medya çalışanları ve sanatçılar da belirli aralıklarla eyleme katılıyor.

‘ÖCALAN ÖZGÜRLEŞİNCEYE KADAR NÖBETTE OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ’

Eylemin ilk üç yılında Öcalan’a Özgürlük Nöbeti’nin organizatörlüğünü Munzur Emekçi yürütmüştü. Emekçi 2016 yılının Nisan ayında tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yummuştu. Eylemin bininci günü ola 30 Mart 2015’te ANF’ye konuşan Munzur Emekçi, “bizler Tertip Komitesi olarak, sayın Öcalan özgürleşinceye kadar, halkımızın da vereceği destek ve güçle burada nöbette olmaya devam edeceğiz” demişti.

Eylemin koordinatörlüğünü ise son 1,5 yıldır ise Öcalan'a Özgürlük İnisiyatifi Eylem Komitesi’nden Zülfü Bingöl yürütüyor.  Bingöl de, 7 yılı geride bıraktıkları eylemin Öcalan özgürleşene kadar devam edeceğini vurguladı.

‘LİDERİNE SAHİP ÇIKAMAYAN HALKLAR GELECEKLERİNE SAHİP ÇIKAMAZ’

Öcalan'ın kaybedilmeye, yok edilmeye çalışılan kadim bir halkı uyandırdığını ifade eden Bingöl, şu değerlendirmeyi yapıyor: "Kürt halkını tekrardan tarihin sayfalarında görünür kılan kişi Önder Öcalan'dır. Hem ideolojik olarak Kürt kültür ve geleneklerini de sentezleyerek, ona şekil veren kişidir de aynı zamanda Önder Öcalan. Dolayısıyla onun özgürlüğünün sağlanmasını temel alan bu eylem, son derece doğru ve yerinde bir eylemdir.”

Liderine sahip çıkamayan halkların, geleceğine de sahip çıkamayacağını belirten Bingöl, "Bu eylem bu açıdan da bir halkın geleceğine sahip çıkma eylemidir" dedi.

‘ONUN MÜCADELE VE YAŞAM TARZINI ESAS ALIYORUZ’

Nöbet eyleminin büyük bir disiplinle kesintisiz olarak sürdürüldüğünün altını çizen Bingöl, şöyle belirtti: "Bu eylem doğrudan Önderlik için yapıldığından, her gün aynı disiplinle sürdürüyoruz. Eyleme geldiğimizde Önderlik’le yol aldığımızı, yan yana durduğumuzu bilerek ve hissederek, disiplinli şekilde sürdürüyoruz. Bu tarihi nöbet bu açıdan da kutsal bir eylem bizim için. Önderlik fiziki olarak burada olmayabilir. Fakat bu nöbette, Önderlik fikirlerini, mücadele ve yaşam tarzını esas alıyoruz. Her kesimden insana, hazırladığımız broşürlerle Önderliği, fikirlerini, yaşam ve mücadelesini anlatıyoruz. Nöbet eylemindeki disiplinimiz aynı zamanda, Kürt Özgürlük Mücadelesinin de disiplinini ve kararlığını yansıtıyor. Dolayısıyla nöbete gelen herkes bu ciddiyet içerisindedir.”

‘ÖNDERLİĞE BAĞLILIĞIN FOTOĞRAFIDIR’

Bingöl, şöyle devam etti: Her hafta ortalama 4-6 arasındaki yurtsever halkımızın bireyleri bu nöbet eylemini devralarak, sürdürüyor. Bazen aksaklıklar olsa da gruplar gönüllü olarak bu nöbet sürecine katılıyor. Her arkadaşımız Önderlik ideolojisini anlamış, özümsemiş, birikimli ve yurtsever bilinci yüksek arkadaşlarımızdır. Tabi bu eylem Önderliğe bağlılığın ve sahiplenmenin de fotoğrafını da bize gösteriyor. Bu eylem elbette aynı zamanda bir gelenek oluşturdu. Önderliğimiz özgürleşinceye kadar sürdürmekte kararlı olduğumuz bu eylem, aynı zamanda birlikte mücadele etmenin de geleneğini oluşturdu. Uluslararası Komplo'nun ortağı olan ülkeler her ne kadar Önderliğimizi kabul görmeseler de Dünya halkları nezdinde Önderliğimiz, en önemli liderlerden biri olarak kabul görmüştür. Bu nöbeti sürdürdüğümüzde aynı zamanda tüm insani değerleri de sahiplendiğimizi ve bu değerleri savunduğumuzu da göstermiş oluyoruz. Zaten Önderliğimizin ortaya koyduğu ideolojik yaklaşım, sadece Kürt halkı için değil, tüm halkların özgür, eşit bir dünyada birlikte yaşaması içindir.

Bu tarihi nöbette ekoloji, kadın haklarını baz alarak yaşamak istediğimizi de göstermiş oluyoruz. Yani bir bütün olarak bu tarihi nöbet hem Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlamak hem de onun fikirlerinin yaşam bulmasını amaçlamıştır.

NÖBETLE BİR TARİH YAZILIYOR

“Biz aslında aynı zamanda bu nöbetle, gelecek tarihimizi de oluşturuyoruz. İleriki zamanlarda çocuklarımız, torunlarımız bu eyleme baktıklarında, dört parça Kürdistan başta olmak üzere, dünyanın birçok yerinden verdiğimiz bu onurlu mücadele ile gurur duyacaklar. Her direniş ve eylem biçimi, toplumsal tarihimizi de oluşturuyor. Yakın tarihimizin en önemli eylemlerinden biri olan açlık grevi ve ölüm orucu ile de bu görülmüştür. Önderliğimizin özgürlüğü için ise ortaya koyacağımız her eylem daha da önemlidir ve katbekat kararlı şekilde yürütülmelidir. Bizler de bu nöbeti bu inanç ve bilinçle yürütüyoruz.”

YÜZ BİNLERCE KİŞİYE ULAŞILDI

Yedi yıldır sürdürülen eylemde Kürtler ve mücadelelerinden bihaber olan ve dünyanın farklı ülkelerinden gelen kişilere ulaşıldı. Gerek AP parlamenterleri gerek çeşitli düzeylerde siyasetçiler eylemi ziyaret ederek, taleplerini dinliyor.

Zülfü Bingöl, buna ilişkin şu bilgileri verdi: “Türk Devleti'nin Önderlik üzerinde yürüttüğü kara propagandaya karşı bizler de onu fikirlerini, dünya görüşünü, ideolojisini gelen herkese anlattık. Kürt halkını ve mücadelesini tanıyan birçok insan, hala standımızı ziyaret ediyor. Bu nöbet eyleminin süreç içerisinde en önemli başarısı, Önderliği ve Kürt halkının mücadelesini kitlelere anlatabilmesidir. Bizden aldığı broşürleri alıp, okuyan birçok kişi, diğer günlerde bizleri ziyaret ederek, Önderlik hakkında sorular sormuş ve bilgilendirilmiştir.

Özgürlük Nöbeti 25 Haziran itibari ile 7’nci yılını geride bırakıp, 8’inci yılına girecek. Bu yıl da geçmişte olduğu gibi halkımızın bu tarihsel nöbeti devralarak, Önderlik özgürleşinceye kadar mücadele edeceğinden eminim.

UZUN SOLUKLU VE DESTANSI BİR DİRENİŞ GELİŞTİRİLDİ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın geçmişte avukatlığını üstlenen Mahmut Şakar da Öcalan’a özgürlük eylemini takip eden isimlerden birisi. Uluslararası komplonun 20’nci yıldönümünde Öcalan’a Özgürlük Nöbet eyleminin önemine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Komplonun odağında bulunan Öcalan’ın aynı zamanda komplodan kurtulmanın, onu aşmanın da merkezi aktörü olduğunu belirten Şakar, "Komploya karşı Kürdistan’ın tüm parçalarında ve diasporada destansı, uzun soluklu ve ısrarlı bir direniş geliştirilmiştir. Bu kadar ağır bir saldırı karşısında halkımız büyük bir irade ve kararlılık sergilemiştir. Komployu ve Öcalan’ın esaretini kabul etmeyen, özgürlük umudunu her dem diri tutan ve örnek bir çaba göstermiştir. Komplocular karşısında Kürt halkının tüm politik ve toplumsal dinamikleri, Öcalan’ın Özgürlüğü merkezli bir direniş söylemiyle kendi yanıtını oluşturmuştur" dedi.

STRASBOURG’UN ÖNEMİ

Özgürlük Nöbeti’nin kendine mekân olarak seçtiği alanın son derece isabetli ve önemli olduğunun altını çizen Mahmut Şakar, "Bu mekânda yer alan kurumlar, bu eylemin yapılmasını gerektiren olgunun muhataplarıdırlar. Birincisi, bu kurumlar esasında hem komplo sürecinin bir sonucu ve parçası da olan İmralı sisteminin inşasında ve sürdürülmesinde temel bir role sahiptirler İkincisi de; Avrupa Konseyi, CPT, AİHM gibi kurumlar Türkiye’nin üyesi olduğu temel kurumlardır. Yani Türkiye’nin yaptıkları karşısında tavır alması gereken kurumlardır. Bu iki noktadan dolayı, Sayın Öcalan ile ilgili taleplerin yöneltildiği, bir alan olma özelliğini uzun zamandır taşımaktadırlar" diye belirtti. 

AVRUPA’NIN YAKLAŞIMINI DEĞİŞTİRMEDE KÜRTLERİN TAVİZSİZ DURUŞU ETKİLİ OLACAK

Ancak bu kurumların, Kürt halkının taleplerini karşılama konusunda rollerini oynamadıklarının açık olduğunun altını çizen Şakar şöyle devam etti: "Bunun ana nedenlerinden biri Kürt halkının meseleyi ele alışlarıyla bu kurumların konuyu kavrayışları arasında, ciddi bir farkın olmasıdır. Kürt halkı komployu ve onun bir sonucu olan İmralı sistemini meşru görmemekte, reddetmektedir. Dolayısıyla daha yapısal bir karşı koyuşu ve kavrayışı vardır. Bu kurumların ise Öcalan’ın esareti ve İmralı sistemi ile bir sorunları olmamakta, sadece bazı ufak değişikliklerle sistemin iyileştirilmesini istemektedirler. Kaldı ki bunu bile gerçekleştirecek bir ciddi yaklaşıma, sahip değiller." 

Bu iki ayrı duruşun yarattığı bir gerilimin söz konusu olduğunu kaydeden Şakar, "Doğrusu bunu görerek, uzun soluklu bir eylemlilik kararı alınmıştır.  Avrupa’nın yapısı da genel politik dengeler de sürekli bir değişim halindedir. Kürt halkının kendi duruşundan taviz vermeyerek, sürekli, ısrarlı ve istikrarlı mücadele çizgisiyle, Avrupa’nın yaklaşımında radikal değişimler yaratması olasılık dahilindedir. Tabi ki, Ortadoğu’da verilen genel mücadele süreciyle birlikte ele alarak bunu ifade ediyorum" dedi.  

Şakar, "Özellikle Avrupa cenahından gelen her olumlu açıklamada, CPT ve diğer kurumların attığı her adımda, sürdürülen bu mücadelenin tartışılmaz bir payının olduğunu da belirtmek isterim. Bunu asla göz ardı etmemek lazım" diye konuştu.

“ÖZGÜRLÜĞÜNDEN BAŞKA BİR TALEP HUKUKEN ADİL VE DOĞRU DEĞİLDİR”

"Sayın Öcalan’ın özgürlüğü öncelikle komplo karşısında ve komplonun temel bir sonucu ve parçası olan İmralı sistemi karşısında olması gereken, savunulması gereken yegâne taleptir" diyen Şakar, hukuken de tek talebin Öcalan’ın özgürlüğü olduğunun altını çizdi. Şakar, "Korsanca bir biçimde hukuksuz bir kaçırılma esasında sonraki tüm süreçleri de hukuken geçersiz hale getiriyor. Yine adil bir yargı kararı olmadan bugüne kadar tutsak olarak tutulmaktadır. İşkence olarak kabul edilen tecrit sistemi içinde tutulmaktadır. Tüm bu olgularla Öcalan’ın tutsaklığı sürdürülemezdir. Hukuken de özgür bırakılmasından başka bir talebi dile getirmek, adil ve doğru değildir" diye belirtti.

YIL DÖNÜMÜNDE KURUM TEMSİLCİLERİ NÖBETTE OLACAK

Belirli aralıklarla Kürt kurum temsilcilerinin sahiplendiği nöbet eylemini eylemini bugün de Kürdistan ve Türkiyeli kurum temsilcilerinin de bulunduğu bir grup devralacak. Avrupa Demokratik Kürt Toplum Kongresi (KCDK-E) bileşenlerinin yanı sıra çok sayıda diğer kurum bugün 5 günlük nöbete başlıyor.