İsveç'e iltica eden ilk Kürt!

İsveç’e 1965’te siyasi iltica talebinde bulunan ilk Kürt olan Cemal Alemdar, Türkiye'de Haziran 1963’te “23’ler” olarak yargılanan Kürt aydınlarından biri. 1975’te iş dünyasına atıldı. Şimdi Stockholm’de yaşıyor ama bunun "uzun bir öncesi" var. 

Camal Alemdar, İsveç’e siyasi iltica talebinde bulunan ilk Kürt. Güney Kürdistan'da 1945’te dünyaya gelen Alemdar, lise eğitimini Irak’ta tamamladıktan sonra üniversitede okumak için Türkiye’ye gelmiş. Ankara’da ODTÜ’de iki yıl eğitim gördükten sonra İstanbul’da İTÜ’de 4 yıl mimar-mühendislik okumuş. 4. sınıfta iken Talat Aydemir ve Fethi Gürcan’ın darbe girişiminde bulunmalarından sonra ilan edilen sıkıyönetim döneminde 22 Kürt aydınıyla birlikte tutuklanarak cezaevine atılmış.

Aralarında Musa Anter, Yaşar Kaya gibi 23 Kürt aydınının da bulunmasından dolayı Alemdar'ın yargılandığı dava, “23’ler davası” olarak biliniyor. Serbest bırakıldıktan sonra 1965’te İsveç’e iltica eden Alemdar’la Türkiye, İsveç ve Avrupa'daki yaşamını konuştuk.

KÜRT TALEBE CEMİYETİ

“Vatanı parçalamak ve milli duyguları zayıflatmakla” suçlanıp haklarında idam cezası istendiğini söyleyen Alemdar, 11 ay 20 gün İstanbul cezaevlerinde kaldığını belirterek, o süreçte yaşadıklarını şöyle anlattı: "İstanbul’daki öğrenim görürken Avrupa’daki Kürt Talebe Cemiyeti’nin Türkiye’deki şubesini kurduk. Derneğin başkanıydım. Yılda bir derneğin Avrupa’da yapılan kongresine gidiyorduk. İstanbul'daki Kürt aydınlarıyla birlikteydim. Yabancı yazarların Kürt tarih ve coğrafyası hakkında yazdıkları kitaplarını getirttik. Bunları Türkçeye tercüme edip dağıtıyorduk. O sıralar Türkiye’de Kürtlerle ilgili her şey yasaktı."

BİR DOLANDIRICI VE TUTUKLANMA

Abdul Sattar Hamawendi adında kendisini Arap gazeteci olarak tanıtan birinin, Kürt diye yakalanmasından sonra üzerinde Doğan Kılıç’ın (Dersim Şeyh Hasanlar aşiretinden) adının yazılı olduğu bir kağıdın bulunmasıyla aralarında Alemdar’ın da olduğu 23 Kürt tutuklanmış. Alemdar, ilk defa cezaevinde karşılaştığı Hamawendi’nin bir dolandırıcı olduğunu, Türkiye’ye gelerek kendisinin Barzani tarafından para toplamak için görevlendirildiği yalanını söylediğini belirterek, yakalandıktan sonra İstanbul’da yaşayan aralarında Musa Anter ve Yaşar Kaya’nın da olduğu 23 Kürt’ün tutuklandığını hatırlattı.

KÜRT OLDUĞUNU İTİRAF ETMEK!

Dönemin İçişleri Bakanı Oğuz Bekata'nın, kendilerini ‘başı içeride kuyruğu dışarıda bir örgüt kurmakla’ suçladığını söyleyen Alemdar, gözaltına alındıktan sonra yaşadıklarını şu cümlelerle aktardı: "Bize İstanbul’daki Ziverbey Köşkü’nde 15 gün işkence yaptılar. Ben polislerin bu kadar seviyesiz olabileceğini düşünemezdim. Bana ‘sen neden Kürt’sün ve ne yapmak istiyorsun’ diye soruyorlardı. Ben de bir Kürt olarak dil  ve kültürümü geliştirmeye çalıştığımı, okullarda Kürtçe eğitim verilmesini, Kürtçe dergi ve gazetelerin olmasını istediğimi anlattım. Bana ‘sen Kürt olduğunu itiraf mı ediyorsun’ diye sordular. İtiraf etmiyorum iftihar ediyorum, deyince daha fazla işkence yaptılar. İmzalamam için bir ifade hazırlamışlardı. Barzani’nin beni Türkiye’deki Kürtleri örgütlemek için gönderdiği, ondan para alıp Türkiye’deki Kürtlere dağıttığım yazıyordu. Bana sen Iraklısın bunu imzalarsan seni serbest bırakıp ülkene geri yollayacağız. Bizim sorunumuz buradaki Kürtlerle, dediler. Ben buna imza atarsam hayat benim için zıkkım olur, dedim ve imza atmadım. Çok işkence yaptılar ama o ifadeyi imzalamadım."

MUSA ANTER İLE CEZAEVİNDE 

Ziverbey Köşkü’ndeki işkencelerden sonra askeri bir arabayla Balmumcu Askeri Cezaevi’ne götürüldüğünü kaydeden Alemdar, şöyle devam etti: “İşkencelerden dolayı güçlükle yürüyebiliyordum. Pencereden Yaşar Kaya, Musa Anter ve diğer arkadaşlar beni görünce ‘Bijî Kurdistan’ diye bağırıp bana moral vermek istediler. Beni tek başıma bir hücreye attılar. Derneğin başkanı olduğum için diğer arkadaşlarla görüşmemi istemiyorlardı. Hücrede yatak da yoktu. Yerde yatıyordum. Yemeği de mazgaldan veriyorlardı. Sanırım oradaki askerlerden bir Kürt’tü. Bana acıdığı için bazen asker sigarası ve kibrit atıyordu. Ben sigaraları içtim ama çok kötü olduğu için sigaradan nefret ettim. Zaten  sonra da hiç sigara kullanmadım.” 

Musa Anter ve diğer arkadaşlarıyla müşterek kullandıkları  tuvalete çıktıklarında haberleşme imkanı bulduklarını söyleyen Alemdar, "Tuvalette eskimiş, yerinden oynamış duvar tuğlalarını yerinden çıkarıyorduk ve içine mesaj yerleştirdiğimiz kibrit kutusunu oyuklara koyup tuğlayı tekrar yerine yerleştiriyorduk.  Birbirimizle böyle haberleşiyorduk" diye konuştu. 

BIRAKILINCA İSVEÇ’E İLTİCA

Serbest bırakıldıktan sonra İstanbul’da İsveç Konsolosluğu’na giderek siyasi iltica talebinde bulunan Alemdar’ın talebi kabul edilince 1965’te İsveç’e gelmiş. İngilizce bildiği için mülteci kampında beklerken Bulgaristan, Yunanistan ve Azerbaycan gibi ülkelerden gelen siyasi mültecilere tercümanlık yaparak yaşamını kazanmış. Türkiye’deki 4 yıllık yüksek mimarlık eğitimi kabul edilmediğinden mimar olabilmek için Stockholm Kraliyet Teknik Üniversitesi’nde yeniden öğrenim görmüş.

İSVEÇ-KÜRT DOSTLUK KOMİTESİ

İsveç’te kendisinden önce gelen tek Kürt’ün Doktor Selahaddin Rastgeldi olduğunu söyleyen Alemdar, İsveçlilerin Kürtleri tanımadığını ve Kürt sorunu hakkında hiçbir bilgileri olmadığını fark ettikten sonra Kürt sorununu duyurmak için girişimde bulunmaya karar vermiş. Alemdar, İsveç’in en yüksek tirajlı gazetesi Aftonbladet’e Kürt sorununu ele alan bir makale yazdıktan sonra Natur och Kultur yayınevinin sahibi Märta Hansson tarafından aranmış. Hansson’un Kürtlere nasıl yardım edebileceklerini sorduğunda İsveçlilerden oluşan bir dayanışma komitesinin kurulmasını önerdiğini söyleyen Alemdar, "Böylelikle Olof Tandberg ve Thomas Hammarberg gibi  tanınmış doktor, yazar ve insan hakları savunucularının yer aldığı ‘İsveç-Kürt Dostluk Komitesi’ kuruldu" dedi.

MİMARLIK VE MÜTEAHHİTLİK

1971'den itibaren (2002’ye kadar) Londra’da yaşamaya başlayan Alemdar, 1975’te siyasi çalışmalarına son verip bir İtalyan şirketiyle ortak olarak mimarlık-müteahhitlik yapmaya başlamış. 2003’te Neçirvan Barzani’nin talebi üzerine Abu Dabi’de kendisiyle görüşmüş. Barzani’nin Güney Kürdistan’a gelmesi ve ülkenin inşasına yardımcı olması talebini kabul edince İngiltere’nin ikinci büyük inşaat şirketi Constein Internationel'le ortak olmuş. Şirketle birlikte Hewlêr’de bir laboratuvar ve Hewlêr Havaalanı’nın bir bölümünü inşa ettiklerini, tarihi Erbil Kalesi ve Güney Kürdistan’ın master planını yaptıklarını söyleyen Alemdar, "İşin içine hırsızlık ve yolsuzlukların girmesinden dolayı Neçirvan Barzani’ye giderek çalışmalarıma son verdiğimi söyledim" şeklinde konuştu.

ÇİN VE SUUDİ ARABİSTAN

Daha sonra Çin’e gittiğini ve orada kaldığı 7,5 sene içinde Jiansu ve Shandong kentlerinin planlamasını yaptığını, 15 bin konut inşa ettiğini, ayrıca Shanjang kentinde Worldtrade Center’i inşa ettiğini söyleyen Alemdar, daha sonra Suudi Arabistan’a geçmiş. Prenslerden biriyle ortaklık yapıp iki tane saray ve iki fabrika inşa etmiş.

Yeniden Stockholm’de yaşayan Alemdar, artık Kürtlerin tüm dünyada tanındığını, bilindiğini, ancak lobicilik/diplomasi çalışmalarının yeterli olmadığını söylüyor.