Tecavüz isyan gerekçesidir!

Soykırımcı faşizm kadın özgürlüğünde toplumun özgürlüğünü, toplumun özgürlüğünde kendi ölümünü gördüğü için Kürt kadınına en alçakça biçimde saldırıyor. Kadına tecavüz bir isyan gerekçesidir.

AKP-MHP faşist iktidarında kadına ve çocuğa tecavüz başta gelmek üzere şiddetin her biçimi sınırsız bir artış gösterdi. Kadına ve çocuğa tecavüz adeta faşist diktatörlük rejiminin inşasında temel bir politika haline getirildi. Sistematik bir hal alan kadın ve çocuk tecavüzleri kadın şahsında toplum iradesini kırmada bir silaha dönüştürülmüş durumda. Sekiz-dokuz yaşındaki kız çocuklarına tecavüzün, ‘evlilik’ adıyla meşrulaştırılması, kadına karşı şiddeti önlemeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmaları, Kürt kadın hareketine saldırıların yoğunlaşması ve Kürt soykırım savaşının Türkiye sınırlarını aşarak farklı coğrafyaların işgaline varması, faşist soykırımcı rejimin katliamcı-kanlı karakterini gözler önüne sermektedir. Sömürgeci faşist rejim, iradesi kırılmış ve teslim alınmış kadınla, kendisine ibadet edercesine sürekli başı yerde köle bir toplum yaratmak istemektedir. Özel savaş bir taraftan böyle bir amaca bilinçli uygulamalarla ulaşmak isterken diğer taraftan kapitalizm de toplumsal kültürü dağıtarak tamamen özel savaşın bir aracı haline gelmiştir.


Türkiye’de durum bu iken Bakurê Kurdistan’da ise tecavüz politikası tamamen soykırım politikasının bir parçası olarak uygulanıyor. Devletin askeri, polisi, bekçisi, misyoner imamları ve özel savaş ajanları bu saldırıları bir görev anlayışıyla gerçekleştiriyor. Bunu soykırım saldırılarının bir gereği olarak yapıyor. Sömürgeci, sömürdüğü, işgal ettiği bir ülkenin kadınlarına, gençlerine ve çocuklarına tecavüz etmeyi kendisine hak görüyor. Kürtlere karşı soykırım savaşı hiçbir savaş kuralı tanınmadan ve insanlık değerleri bir tarafa bırakılarak yürütülüyor. Soykırımcı devlet tecavüz politikasıyla Kürt toplumunun iradesini kırıp direnemez hale getirmeye çalışıyor.


İktidarda kalmanın şartı olarak AKP, devletin yüzyıllık soykırım politikasını sonuca götürmeyi hedeflerken, Kürdistan’da kadına ve çocuğa tecavüzü irade kırma ve sindirme silahı olarak kullanıyor. Bu saldırıları gerçekleştirenler devlet tarafından takdir ediliyor, daha üst görevlere getiriliyor. Bu biçimiyle Kürdistan’da görev yürüten devlet görevlileri tecavüze teşvik ediliyor, tecavüz Kürtlere karşı düşmanlığın ve savaşın vazgeçilmez bir aracına dönüştürülüyor.


Bir toplumu çürütmenin, yozlaştırmanın, mücadele ve direniş iradesinden yoksun bırakmanın yolu o toplumun kadınlarını, gençlerini ve çocuklarını düşürmekten, tecavüz saldırılarıyla kişiliğini parçalamaktan-sakatlamaktan geçer. Bu açıdan tecavüz, halklara uygulanan soykırım savaşlarında en temel ve en etkili yok edici bir silah olarak kullanılmıştır. Sömürgeci soykırımcı Türk devleti ise tecavüz politikasını tarihte insanlığın pek rastlamadığı tarzda çok feci dehşet yöntemler kullanarak uygulamaktadır. Ancak düşman gerçeğini kavramış, derin özgürlük bilinci kazanmış bir halkı bu saldırılarla teslim almak mümkün değildir.


Kadının temel değer, toplumsallığı-kültürü-ahlakı oluşturan ana öge olduğu bir toplumda, kadına tecavüz, o toplumun yapısında derin tahribatlar yaratır. Varlığını parçalar, yapısında onarılmaz yaralar açar. Mücadele iradesini sakatlar. Düşman tecavüz politikasıyla soykırım savaşını topyekün hale getirerek Kürt toplumunun en diri yaşam damarlarını sakatlamayı, direnç noktalarını ortadan kaldırarak teslim almayı amaçlıyor. Bu saldırılar ters tepecek, Kürt halkında daha fazla toplumsallığın güçlenmesine hizmet edecek ve direniş ruhunu besleyecektir.


Örgütlü kadın mücadelesini soykırım politikalarının önünde en büyük engel gördüğü için kadın kurumlarına, siyasetçilerine ve çalışanlarına saldırıyor, tutukluyor. Roza Kadın Derneğine ve TJA’ya yapılan saldırılar bu soykırım saldırılarının bir parçası olarak geliştiriliyor. Sanırım dünyada on binlerce kadın siyasetçinin gözaltına alındığı ve tutsak edildiği başka bir ülke daha yoktur. Dünya’nın hiçbir yerinde yetmiş-seksen yaşındaki nineler yerlerde sürüklenmemiş, bir emniyetten diğerine, bir zindandan diğerine dolaştırılmamıştır.


Kürt kadınlarına ve örgütlü iradesine bu kadar pervasızca ve ahlaksızca saldırıların nedeni Kadın mücadelesinin soykırımcı faşist politikaların ve her türlü gericiliğin panzehri olmasıdır. Kadın mücadelesi soykırımcı zihniyeti teşhir ediyor, geriletiyor. Toplumu ve siyaseti demokratikleşmeye çekerek, faşizmin beslendiği sosyal kaynakları kurutuyor ve toplumu mücadeleye-direnişe kaldırıyor. Soykırımcı faşizm kadın özgürlüğünde toplumun özgürlüğünü, toplumun özgürlüğünde kendi ölümünü gördüğü için Kürt kadınına en alçakça biçimde saldırıyor.


Kadına tecavüz bir isyan gerekçesidir. Geçen yıl erkek çocuklara polislerin tecavüzü sonrası Dersim-Pertek’te kadınların, şimdi Şırnak’ta kız çocuklarına devletin özel savaş elemanının tecavüz saldırısına karşı gençlerin geliştirdiği tepki-direniş, takdire şayandır. Kürt toplumsal değerlerinin ayağa kalkışıdır. Kürt gençleri ve kadınları her yerde soykırımcı-sömürgeci devlete karşı onurluca direnmeli, halkını bu soykırımcı-tecavüzcü devlete karşı korumalı ve savunmalıdır. Kürt gençleri halkının savunma güçleridir. Gençlerin bu tepkisi sadece Şırnak ile sınırlı kalmamalı, Kürdistan’ın her yerinde direnişi örgütlemeli ve geliştirmelidir. Halkımız gençlerin yanında direnişe katılarak varlığına ve onuruna sahip çıkmalıdır.


Bu saldırılar Kürt kadınını asla yıldırmamalı, her bir saldırı soykırımcı-tecavüzcü devlete, kadın ve halk düşmanı faşist iktidara karşı kadının öfkesini daha fazla büyütmelidir. Kadının öfkesi daha büyük bir cesarete ve mücadele iradesine dönüşmelidir. Kadının namusu özgürlüğüdür! Namus özgür ülkedir!