Hemo: Efrîn bizimdir, bırakmayacağız!

Efrîn Özerk Yönetimi Eşbaşkanı Şiraz Hemo; Efrîn işgalinin ikinci yıl dönümü dolayısıyla yaptığı değerlendirmede, “Efrîn, bizimdir” dedi ve bırakmayacaklarının altını çizdi. Hemo, Türk devletinin de işlediği suçlardan yargılanmasını istedi.

İşgalci Türk devletinin, himayesindeki çete grupları ile birlikte Efrîn’i işgal etmesinin üzerinden iki yıl geçti. Kent, Mart 2018’de işgal edilmişti. Efrîn İnsan Hakları Örgütü’ne göre, kentte yürütülen etnik temizlik nedeniyle Kürt nüfus yüzde 18’e kadar düştü. İşgalciler 300 bin kişiyi zorla yerlerinden etti. Örgütüm raporuna göre 55’i işkence ile olmak üzere 553 sivil katledildi. 6 bin 200 sivil kaçırıldı, bunlardan 3 bin 400’ünden haber alınamıyor. Ayrıca kadınlara yönelik 61 taciz olayı gerçekleşti. Zulüm bununla da sınırlı değil, doğa, tarih ve kutsal mekanlar da sistematik saldırıya uğradı. Raporda, 200 binden fazla zeytin ağacının kesildiği, 11 bin hektar tarım arazisinin ateşe verildiği, 75 tarihi mekanın talan edildiği, onlarca mozaik tablonun kaçırıldığı, kutsal sayılan 15’i aşkın mezarın tahrip edildiği kaydedildi.

Türk devletinin Efrîn’i işgal etmesinin ikinci yılında da saldırılarını devam ettiğini belirten Efrîn Özerk Yönetimi Eşbaşkanı Şiraz Hemo, Efrîn halkının tek kararının Efrîn’e dönüş olduğunu belirtti ve şunları ifade etti:

“Türk devletinin Efrîn’e yönelik işgal saldırıları ikinci yılını geride bıraktı. Türk devletinin ırkçı siyaseti, dünyada kapitalist sistemin ve Ortadoğu’daki hegemon sistemin desteğini alarak bin yıllardır halkların kültürel geleneğini koruyan ve halkların mozağini oluşturan tüm halklara saldırdı. Çünkü, hegemon sistemler kendi projelerini gerçekleştirebilmesi için bu topraklarda yaşayan halkların iradesini kırmak ve kendi sistemine göre bireyler oluşturmak için her tür uygulamayı mübah görüyor.”

DEMOKRATİK ULUS HEGEMON SİSTEMLER İÇİN TEHLİKE

“Ancak, bin yıllardan beri altın hilalde yaşayan ve kendi orijinal geleneğini koruyabilen bu halkların, yaşamlarına yönelik yapılan her tür saldırıya karşı her zaman refleksleri net olmuştur” diye ekleyen Hemo, şöyle devam etti:

“Halklar her zaman işgalci ve hegemon sistemlere karşı isyanlarla, devrimlerle karşılık vermişlerdir. Geçen yüzyılda Kürt halkının direnişleri ve isyanları bundan ayrı ele alınamaz. Ancak, bu sefer diğer dönemlerden farklı olarak, Kürt halkının geliştirmiş olduğu demokratik ulus projesi tüm bu hegemon sistemler için büyük bir tehlike oluşturuyor. Yine, Kuzeydoğu Suriye’de geliştirilmiş olan demokratik özerk sistem ve bu sistem çerçevesinde yapılan çalışmalar her geçen gün genişliyor. Demokratik ulus sistemi, halkların bilinçlendirilmesini, kendi toprağına sahip çıkmasını ve halkların kardeşliğini temsil ediyor. Bu sistemin özellikle vücüt bulmuş hali Efrin kantonu içinde gerçekleşti. Bu durum Türk devletini rahatsız etti.

TÜRK DEVLETİ VARLIĞINI İŞGAL ÜZERİNDEN SÜRDÜRMEK İSTİYOR

Türk devleti Suriye devrimin başından beri Suriye’ye el uzatıyor. Ancak, şunuda belirtmek gerekir ki Türk devleti sadece devrimin başından değil öncesinde de Suriye içine müdahale etmeye çalışmıştır. Eğer hatırlanırsa 1998 Adana mutabakatı ile, yine öncesinde 1939’da İskenderun’u Suriye topraklarından ayırması ve elbette daha da öncesinde Osmanlının kendini genişletme siyaseti buna örnektir. Bugün Türk devleti aynı siyaset ile aynı sistemi geliştirmeye çalışıyor. Türk devleti Ordadoğuda kendi varlığını işgal ile sürdürmek istiyor. Türk devleti sadece Suriye değil aynı siyasetini diğer arap ülkelerinin içinde de yürütmeye çalışıyor. Libya ve diğer arap ülkeleri buna örnektir. Ancak, Suriye’de Kürtlerin olması ve Kürtler tarafından geliştirilen demokratik ulus projesini tasfiye etmek için öncelikli olarak Suriye’ye yöneldi.”

DEMOGRAFİK YAPIYI DEĞİŞTİRDİLER

Demokratik ulus projesinin Efrîn içinde tüm boyutlarıyla oluşturulduğunu ifade eden Hemo, “Yine kadının toplum içinde, tüm kurumlarda ve askeri alanlarda öncülüğü ortaya konuldu. Özellikle YPJ Efrîn içinde büyük destanlar yazdı” diye konuştu.

Hemo sözlerini şöyle sürdürdü:

Daha öncede Efrîn’e yönelik saldırılar vardı. Türk devletine bağlı çeteler Efrîn sınırı üzerinden sürekli saldırıyorlardı ve bu saldırı talimatını Türk devletinden alıyorlardı. Türk devleti sürekli olarak kendi sınır güvenliğini bahane ederek saldırmıştır. Oysa her zaman kendi sınırlarını koruyabilen ve tüm etnik yapıların ve halkların var olan kültürlerini koruyan Efrîn’dir. Efrîn her zaman meşru savunma konumundaydı. Hiçbir zaman tek bir yere ve sınıra saldırmamıştır. Ancak, Türk devleti Suriye’de çözüm geliştirme bahanesiyle saldırarak Suriye’de büyük bir insanlık felaketine neden olmuştur. Yüzbinlerce insanın göç etmesine ve yerlerinden edinmesine neden olmuş, onların yerlerine başkalarını yerleştirerek demografik yapıyı değiştirmiştir.

Astana mutabakatı ile Türk devleti, İran ve Rusya’nın itifakı sonucu Efrîn işgal edildi. Efrîn halkı bu işgale karşı genç, yaşlı, kadın ve çocuklarıyla birlikte direnme kararını vermişti. Efrin halkı Dımdım Kalesi direnişini kendisine örnek almıştır. 58 gün boyunca NATO’nun tüm gelişmiş silah sistemlerine karşı direndi. Ancak, en son Efrîn halkı göç ettirilmeye zorlandı. Çünkü Mahmude ve Mabata katliamları, yine Êzidî ve Aleviler hedef alındı, Rai Salıh kilisesi, okullar, hastaneler ve su depoları hedef alındı. İnsanların yaşam imkanları yok edilmeye çalışıldı. Bu nedenle halk mecbur çıkmak zorunda bırakıldı. Halk Şehba’ya geçtikten sonra da yine Türk devleti saldırılarına devam etti. Şehba ve diğer alanlara saldırdı. Buna rağmen Efrîn halkı Şehba’da da Efrîn’de oluşturmuş oldukları özgür yaşamdan vazgeçmeyeceklerini ve ona geri döneceklerini, binlerce kız ve oğullarının kendi kanlarını döktürkleri toprakları bırakmayacaklarına ve sahip çıkacaklarını belirtti.”

EFRÎN, EFRÎN HALKININDIR

“Efrin halkının kararı budur. Çünkü Efrîn bizimdir” vurgusunda bulunan Hemo, şöyle konuştu: “Efrîn halkı Şehba’da da Efrîn’de kurmuş oldukları sistemlerini meclis ve kominleriyle birlikte oluşturdular. Türk devletinin Efrîn içinde yaptığı uygulamalar, demografik değişimleri biz her zaman eylemlerimizle, diplomatik çalışmalarımızla ve kadın çalışmalarıyla her dünyaya ilettik. Bir çok çalışma yapıldı. En son Bruksel’de yapılan konferans ile Türk devletinin tüm kirli siyaseti ortaya konuldu. Türk devleti işgal ettiği tüm bölgelerde başka yerlerden getirdiği insanları yerleştirmeye çalışarak bu şekilde bu yerlere sahip olmak istiyor. Türk devleti çete gruplarına öncülük ediyor. Bu nedenle uluslarası mahkemede yargılanması gerekir.

Türk devletinin saldırıları hala devam ediyor. En son Tıl Rıfat’a çocukların katledilmesi, Aqibe’deki ailenin katledilmesi ve Kulete köyünde katledilen kadın tüm bunlar Türk devletinin işlediği savaş suçlarıdır. Türk devleti bu alanlara saldırarak halkı tekrardan göç ettirmek istiyor. Bugün Türk devletinin tüm yaptığı insanlık suçlarına karşı direnen ve karşı çıkan halkın iradesini kırmak için her tür saldırıyı gerçekleştiriyor. Biz de özerk yönetim ve Efrîn halkı olarak tüm uluslarası komouyuna, diyoruz ki Efrîn, Efrîn halkınındır. Hatta Suriye hükümeti de bilmelidir ki, Efrîn’in Suriye’den koparılması, Suriye’den bir parçanın koparılmasıdır. Ve bir kez daha Suriye’ye saldırmaktır. Biz de tüm halkımıza söz veriyoruz ki tüm dünyaya Efrîn halkının sesini ulaştırmak için her türlü mücadeleyi verecez.