İran İslam Devrimi: Baskılar, tutuklamalar ve infazlar - IV-

İran rejimi, Kürtler başta olmak üzere Fars olmayan halklara yönelik sistematik baskı politikalarını sürdürüyor. İnsan hakları savunucuları, "devlet düşmanı" ve "terörist" suçlamalarıyla tutuklanıyor, ağır cezalar alıyor ve idam ediliyor.

İRAN'DA HUMEYNİ DÖNEMİ

1979 İran Devrimi, 20. yüzyılın en önemli siyasi dönüşümlerinden biriydi. Bu devrim, İran'da otuz yedi yıldır hüküm süren Şah Muhammed Rıza Pehlevi'nin devrilmesine ve İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasına yol açtı. Devrimin en öne çıkan lideri, sürgündeyken hareketi yöneten Ayetullah Ruhullah Humeyni’ydi.

Paris'te sürgünde yaşayan Humeyni'nin Tahran'a dönüşünde, kimi kaynaklara göre en az iki milyon kişi tarafından karşılandığı belirtilir. Karşılayanlar arasında öğrenciler, memurlar, entelektüeller, tüccarlar, işçiler, esnaflar ve din adamları gibi toplumun farklı kesimlerinden İranlılar vardı.

Humeyni'nin öncülüğündeki muhalefet –ki içlerinde solcular, entelektüeller, yazarlar, şairler ve aydınlar da yoğunluktaydı– Şah Rıza Pehlevi'yi ABD ile yakın ilişkiler kurmak ve emperyalizm yanlısı olmakla suçluyordu. Bu nedenle, İslam Devrimi’nin resmen gerçekleşmesine kadar geçen süreçte İran'ın muhalifleri ve solcuları, direnişe ve devrimin ideolojik temellerine önemli katkılar sağladı.

Anti-emperyalist söylemlerle ve sol-seküler muhaliflerin desteğiyle başarıya ulaşan İran Devrimi, sonrasında beklenmedik bir siyasi rotaya girdi. Humeyni'nin ülkeye döndüğü o kritik dönemde, Şah rejiminin yıkılmasının ardından kurulacak yeni sistemin niteliği belirsizliğini koruyordu. Kimi tarihçilere göre bu, ulema ve solcu aydınlar arasında gücü kimin ele geçireceğinin belli olmadığı bir dönem anlamına geliyordu.

Devrimin zaferini takip eden ilk aylarda yaşanan gelişmeler, İran'ın siyasi geleceğine dair tüm belirsizlikleri hızla ortadan kaldırdı:

Referandum ve rejimin ilanı (Nisan 1979): Devrimden sadece iki ay sonra düzenlenen referandumla yüzde 98,2 oy oranıyla İslam Cumhuriyeti resmen kuruldu. Ardından da solcular ve sekülerlerin saf dışı edilmesiyle rejimin niteliği netleşti. Üniversitelerdeki öğrenci örgütlenmelerine ve solculara karşı saldırılar ise devrimin hemen ardından başlamıştı.

SOL MUHALEFETİN SİSTEMATİK TASFİYESİ

Devrimci Muhafızlar ve Halkın Fedaileri gibi sol gruplar, "karşı-devrimci" ilan edildi.

Üniversitelerdeki solcu öğrenci dernekleri hedef alındı; 1979'un yaz aylarında kampüslerde şiddetli çatışmalar yaşandı.

Devrim Mahkemeleri kurularak hızlandırılmış yargılamalarla idamlar başlatıldı. İlk altı ayda 200'den fazla sol muhalif infaz edildi. Basın üzerinde sansür uygulanarak muhalif yayınlar kapatıldı.

Saldırılar, Humeyni'nin "Kültürel Devrimi"ni başlatmasıyla hızlandı. İranlıların yeni yılı kutladığı 21 Mart 1980'de, Humeyni mesajında İslam'ı ve Marksizmi karıştıranlara sert çıktı ve yeni İslam düzeninde Doğu ya da Batı ile bağlantısı olan entelektüellerin yeri olmadığını söyledi.

Bu konuşmasının üzerine, İslamcı ve seküler solcuları üniversitelerden ‘temizleme’ süreci başladı; yaşanan sert çatışmalarda en az yirmi kişi öldü, iki yüz kişi de yaralandı.

Binlerce öğrenci üniversitelerden sürüldü, yüzlercesi hapse atıldı ya da infaz edildi.

Humeyni'nin "devrim karşıtları" ile mücadelede önemli bir adım olduğunu söylediği İran-Irak Savaşı (1980- 1988), sınır anlaşmazlıkları, ideolojik çekişmeler, bölgesel güç mücadelesi ve uluslararası politikaların bir sonucu olarak patlak vermişti.

Irak, Saddam Hüseyin liderliğinde Arap milliyetçisi ve seküler Baas rejimi ile yönetiliyordu. İran ise 1979 İslam Devrimi sonrası Şii İslamcı bir rejime dönüşmüştü ve Ayetullah Humeyni, Irak'taki Şii çoğunluğu Saddam'a karşı kışkırtıyordu. Saddam, İran'ın devrim ihracı politikasından korkuyordu çünkü Irak'ta Şii nüfus çoğunluktaydı ve rejim için tehdit oluşturabilirdi.

İran’da bu duruma karşı çıkan muhalefet ve sol üzerindeki baskı iyice arttı. 19 Haziran 1981'de ülke çapında düzenlenen gösterilere ağır bir şekilde müdahale edildi. Ertesi gün, devam eden gösterilerde sadece Tahran Üniversitesi'nde en az elli kişi hayatını kaybetti. Bundan sonra Molla rejiminin baskısı daha da şiddetlendi ve infazlar hız kazandı. 1981-1985 yılları arasında rejim tarafından öldürülenlerin sayısının sekiz-on bin arasında olduğu tahmin ediliyor.

Devrim sürecinde Humeyni'nin ne kadar otoriter olabileceğini ciddiye almayan ya da göz ardı eden solcu ve seküler muhalifler, onun iktidarı ele geçirip gücünü sağlamlaştırmasıyla büyük bir yanılgıya düştü. Solcular, siyasal İslam’ı bir politik ideoloji olarak görmedi, daha çok devrim ruhunu ve Şah'ın Batıcılığına karşı çıkan bir duruş olarak" değerlendirdi.

Humeyni, gücünü konsolide ettikten sonra, önce kurduğu teokratik düzene karşı çıkanları tasfiye etmeye başladı, ardından muhalefet edebilecek potansiyeli taşıyan kendi yandaşlarını bile hedef aldı.

Sonuç olarak, devrimin kazanılmasında önemli rol oynayan seküler solcular, dindar sosyalistler ve Marksistler ya hapsedildi ya idam edildi ya da ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Humeyni rejimi, tüm rakip siyasi hareketleri acımasızca bastırarak tam bir dinî otokrasi inşa etti.

HUMEYNİ’NİN KÜRTLERE VE FARS OLMAYAN DİĞER HALKLARA YÖNELİK POLİTİKASI  

Humeyni, İran İslam Devrimi sonrasında "Ümmet birliği" söylemiyle hareket etse de pratikte merkeziyetçi, Fars-Şii egemenliğine dayalı bir politika izledi. Kürtler, Azeriler, Belluçlar, Araplar ve Türkmenler gibi etnik gruplar, devletin asimilasyoncu ve baskıcı yaklaşımlarıyla karşılaştı.

Humeyni, devrimden hemen sonra Kürtlerin taleplerini "bölücülük" olarak nitelendirdi ve silahlı bastırma politikası izledi. Kürtçe eğitim ve yayınlar yasaklandı, Kürt siyasi partileri (KDP-İran, Komala gibi) "düşman" ilan edildi.

1979-1983 yılları arasında İran ordusu ve rejimin paralel örgütü Devrim Muhafızları, Kürt bölgelerine büyük operasyonlar düzenledi. Binlerce Kürt aktivist idam edildi veya sürgüne zorlandı. Humeyni, Kürtlerin çoğunlukla Sünni olmasını bir "tehdit" olarak gördü ve Şii İslam anlayışını dayattı.

Azeriler (Türkler)

Azerice yayın ve eğitim kısıtlandı, Farsça zorunlu hale getirildi. Azeri milliyetçi hareketleri (Azerbaycan Millî Hükûmeti mirasını savunanlar) şiddetle bastırıldı. Humeyni'nin kendisi Azeri kökenliydi, ancak "Şii kimliğin etnik kimlikten üstün olduğu" vurgusu yapıldı.

Beluçlar

Sünni Beluçlar, "İslam Cumhuriyeti’ne sadık olmayanlar" olarak görüldü.

Beluçistan bölgesi bilinçli bir şekilde ekonomik açıdan geri bırakıldı.

Araplar (Ahvaz Bölgesi)

Huzistan’daki Arap nüfusun kimliği reddedildi ve kültürel hakları tanınmadı. Bölgenin petrol gelirleri merkezî yönetim tarafından kontrol edildi, yerel halka yatırım yapılmadı.

Humeyni rejimi, etnik çeşitliliği bir tehdit olarak gördü; asimile etme, baskılama ve şiddet yöntemleriyle merkezi kontrolü sağlamaya çalıştı. Bu politikalar, İran’da bugüne kadar süren etnik gerilimlerin de temelini attı.

HUMEYNİ’NİN ÖLÜMÜ VE HAMANEY’İN LİDERLİĞİ

1980'lerin sonunda prostat kanseri ve kalp rahatsızlıkları nedeniyle tedavi gören Humeyni, 3 Haziran 1989’da 86 yaşındayken hayatını kaybetti. Ölümünden sadece bir gün sonra, 4 Haziran 1989'da Uzmanlar Meclisi, Humeyni'nin halefi olarak Ayetullah Ali Hamaney'i seçti. Bu seçim, İran siyasetinde büyük bir dönüm noktasıydı.

Hamaney, Humeyni'nin en güvendiği isimlerden biriydi ve 1981'den beri cumhurbaşkanı olarak görev yapıyordu. "Büyük Ayetullah" (Merci-i Taklid) seviyesinde değildi, ancak onun için Humeyni'nin ölümünden önce "siyasi liderlik için dini rütbe şart değil" fetvası çıkarıldı. Bu, Hamaney'in "Rehber" (Velayet-i Fakih) olmasının önünü açtı. Humeyni'nin ölümüyle rejim bir kriz yaşayabilirdi. Hamaney'in seçilmesi, devrimin sürekliliğini sağlamak için kritik bir adımdı.

Hamaney'in liderliğe gelmesiyle İran'ın iç politikasında önemli değişiklikler oldu: Humeyni'nin ölümünden hemen sonra, "Liderlik makamının nitelikleri" yeniden tanımlandı.

Başbakanlık kaldırıldı, cumhurbaşkanının yetkileri artırıldı. Hamaney, "Devrim Muhafızları ve yargı üzerinde mutlak kontrol" sağladı.

Hamaney Döneminde İran'da Toplumsal Olaylar ve Protestolar

Ali Hamaney’in 1989’dan bu yana sürdürdüğü liderliği boyunca İran, kitlesel protestolar, sosyal hareketler ve devlet şiddetiyle sık sık sarsıldı. Rejim, bu ayaklanmaları sertlikle bastırmasıyla bilinirken, protestolar giderek daha geniş kesimlerin rejim karşıtlığına dönüştü.

1990’LAR: EKONOMİK KRİZ VE ÖĞRENCİ HAREKETLERİ 

Ekmek isyanları: Gıda fiyatlarındaki ani artış ve karaborsa ekonomisi nedeniyle halk sokaklara döküldü. Protestolar, rejime bağlı güçler tarafından sert bir şekilde bastırıldı ve binlerce kişi tutuklandı.

1999- Öğrenci ayaklanması:

Reformcu bir gazetenin kapatılması ve basın özgürlüğüne yönelik baskılar sonucu Tahran Üniversitesi’nde başlayan protestolar, beş gün süren çatışmalara dönüştü. Devrim Muhafızları kampüse girerek göstericilere ateş açtı; en az üç öğrenci öldü, bin 200’den fazla tutuklama yapıldı.

KÜRT İDAMLARI

Hamaney, özellikle 1992-1999 yılları arasında Kürt siyasi tutsaklara yönelik toplu idamlar gerçekleştirdi.

1997'de Mahabad ve Sîne (Senendaj) gibi şehirlerde Kürt aktivistler topluca infaz edildi.

2000’LER: YEŞİL HAREKET VE REFORMİST DALGA

2009- Yeşil Hareket (seçim sonrası ayaklanmalar):

Mahmud Ahmedinejad’ın şaibeli seçim zaferi ve muhalefet liderleri Mir Hüseyin Musavi ile Mehdi Kerrubi’nin tutuklanması sonucu Tahran’da milyonlarca kişi “Oyum nerede?” sloganıyla sokağa döküldü. Göstericilere ateş açıldı, Neda Ağa Sultan adlı göstericinin öldürülmesi eylemlerin sembolü oldu. 4 binden fazla kişi tutuklandı, işkence edildi. Onlarca kişi ise idam edildi.

2010’LAR: EKONOMİK PROTESTOLAR VE KADIN HAREKETİ

2017-2018 – Ekonomik ayaklanmalar:

Ülkede ardı ardına yaşanan benzin zamları, işsizlik ve yoksulluk sonucu halk protestoları Tahran’dan başlayarak 140’tan fazla şehre yayıldı. Devrim Muhafızlarının göstericilere saldırısı sonucu 25’ten fazla kişi hayatını kaybetti, beş bin kişi de tutuklandı.

2019 – Benzin zammı isyanları

Akaryakıt fiyatlarının yüzde 300 zamlanması sonucu halk protestoları başladı. Rejimin göstericilere saldırısı sonucu, bin 500’den fazla gösterici hayatını kaybetti. (Amnesty/ Uluslararası AF Örgütü raporu). Rejim, dünyanın en büyük internet kesintisini uyguladı.

2020’LER: JÎNA AMİNİ PROTESTOLARI VE FEMİNİST DİRENİŞ

2022- “Jin, Jiyan, Azadî” (Kadın, Yaşam, Özgürlük) Hareketi

Jîna (Mahsa) Amini isimli Kürt kadının ‘başını örtmediği’ gerekçesiyle ahlak polisi tarafından öldürülmesi sonucu, 160 şehirde protestolar başladı ve uluslararası yankı buldu.

Rejim güçlerinin göstericilere saldırısı sonucu, 550’den fazla sivil öldürüldü (BM verisi).

20 binden fazla kişi tutuklandı ve onlarca kişi idam edildi.

İran’daki kadın özgürlük direnişi, başörtüsü takmama eylemlerine dönüştü ve dünyanın dört bir yanından destek buldu.

2023-2024-2025 DEVAM EDEN İSYANLAR

Kürt ve Beluçların yaşadığı bölgelerde sık sık protestolar yaşanıyor. Rejimin bu protestolara verdiği karşılık; toplu idamlar, gözaltılarda işkence ve tutuklama.

Sonuç olarak, Hamaney, Humeyni'nin baskıcı politikalarını sürdürüyor. Bu baskıcı politikalar, Kürtler, Azeriler, Beluçlar ve Sünniler üzerindeki kontrollerin artırılmasını beraberinde getiriyor.

İran İslamcı rejiminde, İran'daki Kürtler ile Fars olmayan diğer halklara yönelik sistematik baskıları, tutuklamaları ve idamları devam ediyor. Özellikle Kürtler, Beluçlar, siyasi aktivistler ve insan hakları savunucuları, İran rejimi tarafından "devlet düşmanı" ve "terörist" olarak nitelendirilerek idam dahil çok ağır cezalara çarptırılıyor. Binlerce siyasi tutsak, her an idam edilme tehlikesiyle karşı karşıya yaşıyor.

İdamlar, tutuklamalar ve işkenceler, Hamaney döneminin değişmeyen politikalarından biri olmayı sürdürüyor.

BİTTİ