YBŞ Komutanı Faqir: Şengal'de özerklik referandumu düzenlenmeli

Ne bağımsızlık talebine ne de halkın referandum hakkına karşı olunamayacağını belirten YBŞ komutanı Dıjwar Faqir, Şengal'de bir özerklik referandumu düzenlenmesini istedi.

Güney Kürdistan’da 25 Eylül’de gerçekleşen referandum ile ondan kısa bir süre önce Şengal Meclisi’nin kamuoyu ile paylaştığı demokratik özerklik projesi içerde ve dışarda birtakım dengelerin değişmesine, beraberinde yoğun tartışmalara sebebiyet verdi. Ne bağımsızlık talebine ne de halkın referandum hakkına karşı olunamayacağını belirten YBŞ komutanı Dıjwar Faqir, Êzidî halkının iradesine, mücadelesine, talep ve beklentilerine sırt çevrilerek yürütülecek bir sürecin istenen sonucu elde edemeyeceğini de vurguladı. Tüm kesimlerin ve farklılıkların içerisine dahil edilerek yürütülecek müzakere süreci ile bölgesel değil ulusal kapsayıcılığı olan bir talep ve mücadele yelpazesinin; günü kurtarmanın değil, halkın özlemlerinin yanıtı olabileceğinin altını çizen Faqir ile Êzidîlerin özerklik talebi ve bağımsızlık referandumu ekseninde yürütülen tartışmaları konuştuk.

Şengal Özerklik Meclisi kısa bir süre önce özerklik projesini kamuoyu ile paylaştı. Böylesi bir süreçte özerklik talebini ve bunun açıklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle şehit düşen tüm yoldaşlarımızı buradan bir kez daha minnetle anıyorum. Gelinen aşamada, haklarımızın istemlerini ve siyasi statüsünü elde etme noktasına gelmiş bulunmaktayız. Kuşkusuz bu şehitlerimizin eşsiz emekleri ve halkımızın büyük mücadelesi sayesinde söz konusu olabildi. Özerklik talebi bu mücadelenin, özgürlük iradesinin ifadesi olarak karşılık buldu. Şengal özerklik projesi yaşanacak olası yeni fermanların ve katliamların önüne geçecektir. Bizler geleneklerimize ve tarihimize bağlı bir şekilde yaşamak istiyoruz. Bu böylesi bir projedir. Kendi kültürümüz, tarihimiz, inançlarımız temelinde kendimizi örgütleyecek ve savunacağız. Projede yer alan 23 nokta hiç kimseye, hiçbir kesime karşı düşmanca bir tutum ve talebi barındırmıyor. Üzerinde tartışılacak bazı noktalar olabilir. Sonuçta bu bir projedir. Düzeltilebilir ve de zenginleştirilebilir. Sadece Êzidî halkını esas alan bir proje değildir. Burada yaşayan tüm halkları esas alan bir özerklik ve özgürlük projesidir. Bu anlamda bizim için çok tarihi ve değerli bir adım. Mücadelemize, şehitlerimize ve halkımızın yaşadığı acılara ancak böyle yanıt olabiliriz.

“KÖLELİĞİ REDDEDEREK ÖZGÜRLÜĞE ULAŞMANIN İFADESİ DEMOKRATİK ÖZERKLİKTİR”

Bu, sizin özerklik meclisinde ifade bulacak halk iradesini tanıyacağınız ve buradaki Êzidî halk iradesinin denetimine girmeyi kabul edeceğiniz anlamına mı geliyor?

Doğru, bunu ifade etmek istedik. Bizim için esas olan Êzidî halkının talepleri ve özlemleridir. Esas aldığımız tek irade halkımızın iradesidir. Bu özerklik temelinde siyasi bir karşılık bulursa parçası olmaya, halkımızın demokratik iradesinin denetimine girmeye ve bu iradeyi savunmaya hazırız. Şu ana kadar yapılan çalışmalar, atılan adımlar daha çok askeri alanda yapıldı. Bu gerekliydi. Ve askeri güçler ile mücadele öne çıktı. Ama özerklik projesi temelinde atılacak bir adıma askeri güçler olarak destek sunmaya, parçası olmaya ve üzerimize düşenlerin gereğini yerine getirmeye hazırız. Hatta Rakka’da yer alan YJŞ güçleri de projeye dair görüş belirtti. YJŞ de buna olumlu baktığımızı, halkımızın birlik ve ittifakının bizim de istemimiz olduğunu; halkımızın iradesini temsil eden, ona hizmet eden meclis iradesini esas alacağımızı ve buna bağlı olduğumuzu ifade ettiler. Aslında kölelikten çıkmanın, özgürlüğe ulaşmanın ve sorunlarımızın çözümünün en değerli karşılığı özerklik projesidir. Bizler bu temelde halkımızın hizmetkarı olmak istiyoruz, tarihte olduğu gibi başkalarının değil. Biz YBŞ olarak bunu aşmış bulunmaktayız. Ama amacımız tüm Êzidî halkının da bunu aşması. Oluşacak bir iradeye yüzde yüz katılacağız. Bu iradede bizim de görüşlerimiz, önerilerimiz olacak. Bunun için de sonuna kadar mücadele etmeye hazırız.

“ARTIK İHANET VE KÖLELİK DAYATILAMAZ”

Siz yaşanan son fermanda ve daha öncekilerde Êzidî halkının içinde bulunduğu özyönetimsizlik ve özsavunmasızlık durumunun payının olduğunu düşünüyor musunuz?

Êzidîlere karşı yapılan fermanlar sadece bir güç tarafından yapılmadı. Yani somut bir güç ve düşmanlık üzerinden tanım yapmak zor olabilir. Belirli zaman aralıklarda Êzidî halkına karşı birçok ferman geliştirildi. Kuşkusuz bunda hastalıklı ideolojilerin ve dinsel köktenciliğin etkisi de var. Bugün DAİŞ ve Erdoğan’ın temsil ettiği gericilik gibi. Ancak saldırılar daha çok Êzidî halkının irade olma ve kendi kendini yönetme istemine karşı geliştirildi. Ne zaman Êzidî halkı kendi kendisini yönetmeye kalkıştıysa bir ferman illa ki başına geldi. Haklısınız, birçok düşman tarafından ferman gelişti fakat temelde sorun bizleriz. Bugüne dek Êzidî halkı kendi öz gücünü geliştiremedi. Êzidî halkına bağlı kalıcı bir güç de oluşturamadı. Êzidîleri temsil ettiğini söyleyen güçler hiç kalıcı olamadı. Yalana, gaspa ve köleliğe dayalı bir denetim oluşturmak istediler. Êzidîler özünde kendilerini savunmaya hazır. Bunun için bir tehlike anını beklemeye de gerek yok. Êzidîlik tarihinde, kültüründe Êzidîlerin hafızalarına kazınan en güçlü inançlardan biri de Êzidîlerin belki savunmasız kalabileceği, saldırılara hedef olabileceği ama asla bitirilemeyeceği inancıdır. Fakat Êzidî halkı bir bütün olarak güç olmaya çalıştığında bunu bir türlü gerçekleştiremiyor. Êzidîlerin şu ana kadar bir ordusu olmadığı için aslında bu tür saldırılara maruz kaldı. Kendi yaşamı örgütleyecek, ihtiyaçlarına yanıt olacak bir yönetim potansiyelini açığa çıkaramadılar. Bizler artık bu ferman tarihini aşmak zorundayız. Artık bir gücümüz var. Bir bedel ödenecekse buna da hazırız. Artık bir irade var. Bizim halkımıza olan bir borcumuz var ve biz bu borcumuzu ödemek için asla geri adım atmayacak, taviz vermeyeceğiz. Tarihimizden ve hatalarımızdan gerekli dersleri çıkardık. Artık ihanet ve kölelik bir seçenek olamaz. Bu dayatılamaz.

“DAİŞ KADAR İHANET EDENLER DE YENİLGİ ALDI”

Yaşanan ferman ve ardından gelişen tarihi direnişe karşın Êzidî toplumunu hala eskisi gibi ele alma, önceki pozisyonlara geri dönme; yani ferman öncesi statüyü tekrardan tesis etmeye çalışan yaklaşımları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu mümkün mü, Êzidî toplumunu eskisi gibi ele almak, iradesini tanımamak, özgürlük ve statü talebine sırt çevirmek olası mı?

Bu dar, aynı zamanda tehlikeli bir görüş. Bunlar Êzidî halkının görüşünü ifade etmiyor, bazı kesimlerin, eski çıkarları ve egemenliği sarsılan siyasi çevrelerin propagandasıdır. DAİŞ işgalciliği kadar halkımıza bunları yaşatan, ihanet eden kesimlerde büyük bir yenilgi aldı. Ve mevcut durumdan onlar da rahatsız. Yenileceğimizi, teslim alınacağımızı, fermanın sonuç alacağını hesaplamışlardı. Öyle olmadı, planlar tutmadı. Ve artık Êzidîlerin 8 Ağustos’taki fermandan öncesi gibi yaşayacağı görüşlerine kulak asılmamalı. Halkımızın bu tür sözleri sarf eden kişileri, dayatan kesimleri iyi tanıması gerekir. Bizler özerk bir temelde tüm fermanların hesabını sorabiliriz. Yani eskisi gibi tekrardan evimize gidip bir şey olmamış gibi yaşamayı kabul edemeyiz. Bu yeniden başka bir fermanın gelişmesine sebep verebilir. Biz bunu kesinlikle kabul etmiyoruz. Ferman öncesine geri dönmeyeceğiz. Bu şehitlerimize ve büyük bedellerle yürüttüğümüz 4 yılı bulan direnişe ihanet olur.

“ASIL DÜŞMAN İRADESİZLİK VE ÖRGÜTSÜZLÜKTÜR”

Siz de belirtiniz, yaklaşık 4 yıldır sürdürülen büyük bir direniş var. Bu direnişin ve açığa çıkan kazanımların Êzidî halkı adına herhangi bir statü ile somutlaştırılmadığı takdirde yeni ferman, katliam ve asimilasyon planlarının devreye sokulabileceğini düşünüyor musunuz?

3 Ağustos 2014 tarihinde yaşanan fermanda YBŞ ve YJŞ gücü oluştu. Êzidîlerin kendi özgücüdür bu. YBŞ-YJŞ güşleri, Apocular olduğu, Êzidî halkının çelikten iradesi bulunduğu müddetçe başka bir fermanın yaşanması mümkün değil. Bazı girişimler, çabalar olabilir. Türk devletinin tehdit ve müdahale girişimleri gibi. Saldırılar da gelişebilir. Şengal üzerine hesaplar yapanlar olabilir. Fakat eskisi gibi bir ferman artık mümkün olmayacak. Kimse artık öyle kolayca bizlerin üzerine gelemez. Elini kolunu sallayarak Şengal’e giremezler. Bu halk bunu kabul etmez. Bazı girişimler oldu, bu yansıdı. Gerekli yanıtı aldılar ve sonuçsuz kaldılar. Bu konuda başımız dik, güvenimiz tam. Önceki sorularda da belirttiğim gibi dışarda aramaktansa asıl düşmanı görmeliyiz; esas düşmanımız iradesiz kalınmış olmamız, örgütsüzlüğümüz ve parçalılığımızdır. Birliğimizin ve askeri bir savunmamızın olmaması düşmanımızdır. Ferman belki fiziki açıdan yok olabilir ama zihni ve kültürel olarak henüz bitmiş değil. İnançsızlık, güvensizlik, karamsarlık, parçalılık bunun devam eden sonuçları. Toplumumuz henüz bunu aşabilmiş değil. Ferman kırılmış olabilir ama asla hafızalardan silinmeyecek. Yaralı bir toplumuz. Bu durumdan çıkmak için mücadele ve dayanışma içinde olmamız gerekiyor.

“ORTAK KOMUTANLIK EZİDİLER KADAR BÖLGE HALKLARI İÇİN DE ÖNEMLİ BİR ADIM OLACAK”

Şengal’in güney ilçelerinin Haşdi Şabi kontrolüne geçmesinin ardından, Şengal birçok askeri, siyasi güç ile cemaat oluşumunun bulunduğu ve kendi siyasi çözümlerini dayattığı bir yer haline geldi. Siz mevcut pozisyonda askeri ve siyasi nasıl bir çözüm ya da çıkış öneriyorsunuz? Daha önceden ortak komutanlık çağrısında bulunmuştunuz, bu geçerliliğini koruyor mu ve hangi güçler bu komutanlık bünyesinde yer alabilir?

Önemli bir soru bu. Êzidî toplumunun yararına olmayan, iradesini ve görüşünü esas almayan yaklaşımlar birlik değil parçalanma yaratır. Büyük tehlikelere yol açabilirler. Daha öncesinde ortak bir komutanlık için önerilerimiz olmuştu. Ferman başından beri bu yönlü çağrılarımız, çabalarımız vardı. Bir çatı altında Şengal güçlerini toplama girişimlerimiz oldu. Buna hazır olan güçler de var. Halkımız da buna hazır. Ortak komutanlık Şengal Meclisi’nin sunduğu projenin de önerileri arasında bulunuyor. Temel güç Êzidî halkının kendisi. Bizler çaresiz değiliz. Bizden ellerini çekerlerse kendi kendimizi yönetebilir ve idare edebiliriz. Eğer ortak bir komutanlık oluşursa isim değişikliğine de gidilebilir. Şengal’de oluşacak ortak bir komutanlığın kemik dokusu Êzidî halkı olacaktır. Êzidîlerin dostları ve halkımıza yakın kesimlerin de görüşleri olabilirse bunlar tartışılabilir. Dostane bir şekilde mecliste yer alabilirler. Ama Êzidîlerin iradesini tanımayan, halk üzerinde tahakküm ve baskı oluşturmak isteyen kesimler bu mecliste yer alamaz. Bu yalnızca Êzidî halkı için değil, bölgenin güvenliği ve özgür geleceği için de önemli bir adım olacak.

“REFERANDUM TARTIŞMASIZ MEŞRU BİR HAKTIR”

25 Eylül’de Güney Kürdistan’da bağımsızlık referandumu gerçekleştirildi. Bu sürece gidilirken, YBŞ olarak sizinle, Êzidî kurumlarıyla herhangi bir görüşme yapılıp, görüşleriniz, talepleriniz göz önünde bulunduruldu mu?

Böyle bir süreç ve diyalog yaşanmadı. Yalnızca bizimle değil genel anlamda böyle bir ortaklaşma, alışveriş ve iletişim içerisine girilmedi. Sürecin çoğulcu bir karakteri olsaydı, siyasi, düşünsel, etnik ile inançsal farklılıklar gözetilerek bir diyalog ve müzakerenin sonucunda bir irade beyanı söz konusu yapılsaydı daha sağlıklı tartışma, katılım imkanları oluşurdu. Êzidîler açısından da bu gelişmedi. Görüşümüz alınmadı, herhangi bir paylaşım içerisine girilmedi. Bu halkın da kendi iradesi, talepleri, kaygı ve endişeleri var. Bu irade görmezden gelinerek, sırt çevrilerek geliştirilen ya da dayatılmak istenen bir süreç kuşkusuz bazı tartışmalara zemin sunar. Ancak şunu da belirttik; bağımsızlık isteyen bir halkın talepleri meşrudur, buna karşı değiliz. En başta da referanduma karşı olmadığımızı belirtmiştik. Fakat daha demokratik bir süreç işletilseydi, diğer parçaları ve farklılıkları kapsayan bütünlüklü bir bakış açısı olsaydı daha fazla sonuç alıcı olur, Êzidî halkı da daha güçlü destek sunardı. Şuan Irak topraklarının bazı bölümleri halen DAİŞ’in elinde. Ciddi bir kriz içerisinde ve halen çözümlenmiş değil. 2014 yılından önce de referandumu yapabilirlerdi. Irak’da koşullar o zaman buna daha uygundu. Gördüğümüz kadarıyla referandum için Êzidî halkının içinde bulunduğu durum göz önüne alınmadı. Çünkü birçok Êzidî halen göç yollarında ya da gurbette. Êzidî halkının inancı, kültürü ve talepleri göz önüne bulundurulmadı. Somut olarak Êzidîleri ilgilendiren bir konu referandumda dile getirilmedi. Şahıslar üzerinden belki bu dile getirilmiştir. Dolaysıyla daha uygun bir zaman ile ifade ettiğimiz süreç işletilseydi daha güçlü bir zemin ve daha güçlü bir sonuç açığa çıkardı.

“ŞENGAL İÇİN DE ÖZERKLİK REFERANDUMU YAPILMALI”

Referandumun çok demokratik ve tartışmaya yer vermeyecek bir hak olduğunu belirttik. Bunun meşruluğu tartışılamaz. Yöntem, işletilen süreç ve yaklaşımdır tartışma konusu olan. Ancak aynı duyarlılığın Şengal konusunda da ortaya konmasını istiyoruz. Benzer saygı duyan bir yaklaşımın bu halkın iradesine ve taleplerine karşı da paylaşılmasını bekliyoruz. Biz de Şengal’de bir özerklik referandumunun yapılmasının yerinde olacağını belirtiyoruz. Bu halkın demokratik iradesinin ve istemlerinin en çıplak ifadesidir. Zira buna destek sunmayan tüm kesimler tarih karşısında mahkum olacaklar...

Son olarak ne belirtmek istersiniz?

Özerklik projesi, çok ince ve de detaylı bir şekilde ortaya kondu. Bu, Êzidî halkını kölelikten kurtaracak bir projedir. Buradan Êzidî halkının buna sahip çıkması çağrısında bulunuyorum. Bu proje hakkında görüşlerini, önerilerini paylaşabilirler. Üzerinde tartışılabilir. Êzidî halkının gücü olan YBŞ ve YJŞ olarak bu projeyi destekliyoruz. Tüm Êzidî halkına, Şengal’in özgürlüğü için mücadele yürütenlere buradan başarılar diliyorum. Umarız ki bu proje gerçekleşir ve Êzidî halkının statüsü kabul edilir.